İslam-Osmanli Muhakeme Hukukunda Şahi̇tli̇k Müessesesi̇ (original) (raw)
Related papers
İslam Ve Osmanli Yargilama Hukuku’Nda Esbab-I Mûci̇be
2016
OZET Adil bir yargilama ve hukum, verilen kararin delillerle temellendirilmesini yani gerekcelendirilmesini gerekli kilar. Gerekce, analitik bir dusunme ve diyalektik bir muhakeme faaliyetinin urunudur. Islam ve Osmanli hukukundaki hâkim ve mahkeme kararlarinda gerekce adi altinda ayri bir bolum bulunmamaktadir. Bu durum, Islam ve Osmanli yargilama hukukunda hukmun gerekcelendirilmesine gereken onemin verilmedigi anlamina gelmez. Aksine gerekce, gerek Islam hukuku pratiginde gerekse Osmanli hâkim (kadi) ve mahkeme kararlarinda unsurlari ve fonksiyonlari itibariyle yer almaktadir. Anahtar Kelimeler: Islam Hukuku, Osmanli Hukuku, Delil, Mantik, Hukum, Esbab-i Mucibe (Gerekce), Temyiz.
İslâm Hukuk Metodolojisinde İstishâb
2001
Sozlukte “beraberlik” ve “beraberligin devam etmesi” anlamlarina gelen istishâb, terim olarak onceden var olan bir seyin varliginin devam etmesi, yok olan bir seyin de yoklugunun devam etmesi anlaminda kullanilmistir. Istishâb birtakim akli ve nakli delillerle desteklenmistir. Nakli delillerin basinda istishabin kural olarak kullanildigi ayet ve hadisleri gormekteyiz. Bu da istishabin gecerli delil oldugunu ispatlamaya yeter gozukmektedir. Istishâb delillerin en sonuncusudur. Baska bir deyisle, istishâba ancak baska bir delil bulunmadigi zaman basvurulur. Bu yuzden, istishâb zayif bir delil olarak gorulmustur. Islam hukuk mezheplerinden her biri - degisik acilardan itirazda bulunmus olsalar bile – cesitli oranlarda istishâbi bir delil olarak kullanmislardir. Istishâb Islam Hukukunun ibadetler, muâmelât, ceza, medeni hukuk,...vb. hemen hemen tum alanlarinda delil olarak kullanilmaktadir. Ayrica istishâb, modern hukukta da onemli olcude yer almis bulunmaktadir. Denebilir ki, istishabi...
İslam Muhâkeme Hukukunda Mülki̇yete Dayali İsti̇hkâk Davasi
Kafkas üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2022
The right to property is a right in kind that provides everyone with the broadest powers in terms of owning, using, disposing of and testacying the goods they have acquired in accordance with the law. Replevin is a recognized right to recover personal property that has been wrongfully taken or retained. In this respect, the replevin is a kind of sanction that was earned with the right of property and applied through legal action against unjustified possession. In order for the lawsuit of replevin to be concluded in favor of the claimant, the owner who lost his possession must prove that he is the owner of the property subject to the lawsuit. In this lawsuit, when the plaintiff party turns out to be the real owner of the property as a result of the judgment process, he gets his property back from unjustified possession party. The issue of replevin is examined under a separate heading in classical fiqh sources. Nevertheless, it is discussed in different subjects, especially in the extortion and culling sections, which include the provisions on the unjust seizure of the property. According to the information in these headings, there are different opinions about who will compensate for the decrease and who will have the increase, if there has been any change in the form of decrease or increase in some or all of the property in the lawsuit subject. The property-based replevin lawsuit is regulated as a real right in the current legal system (TMK, art. 683) in the context of the protection of the property right, as in Islamic law. As a requirement of this right, the owner of the property has the right to sue lawsuit against the person who seized his property wrongfully. Because of the opportunities provided by technology, property and the troubles of property and practices related to the ways of acquiring property and the protection of property are becoming more important today. Therefore, it is thought that the opinions in the classical fiqh sources will contribute to the legal debates on this property subject. For this purpose, In this study, the nature and judgments of the replevin lawsuit are analyzed on the basis of the opinions in the first main sources representing the fiqh sects. In addition, these opinions were evaluated by comparing them with the current legal system.
Osmanlı Ceza Yargılamasında Müstantik (Sorgu Hâkimi)
Journal of Penal Law and Criminology / Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi
Kişilerin yargılamaya tabi tutulup tutulmamaları kararının verileceği soruşturma aşaması kişilik haklarının korunması açısından çok önemlidir. Soruşturma aşamasının önemi nedeniyle bazı hukuk sistemleri savcı dışında sorgu hakimine de bu süreçte çeşitli görevler vermiştir. 1879 yılında Fransız Ceza Usul Kanunu temel alınarak yapılan Ceza Usul Kanunu ile Osmanlı ceza yargılamasında önemli değişiklikler yapılmıştır. Sorgu hakimi Osmanlı hukuk sistemine bu kanunla dahil olmuştur. 1879 yılından sonra yenilenen Osmanlı ceza yargılamasında sorgu hakimi, tahkikat aşamasını yürüten ana öge olarak düzenlenmiştir. Suçüstü halinde doğrudan tahkikat yapabilen sorgu hakimi normal durumlarda savcıdan gelen bir talepname ile harekete geçer. Olayın aydınlığa kavuşturulması için kanunun kendisine tanıdığı yetkileri kullanarak tahkikat aşamasını tamamlar. Bu aşamada dosyayı savcıya tekrar gönderir ve savcının iddianamesini aldıktan sonra dosya kapsamını düşünerek özgür iradesi ile zanlı hakkında kamu davası açılıp açılmayacağına karar verir. Cumhuriyet döneminde de Türk yargı sisteminde varlığını devam ettiren sorgu hakimi, 1985 yılında yapılan yasal değişiklikler ile hukuk sisteminden çıkarılmıştır. Bu çalışmada Osmanlı ceza hukukunda sorgu hakiminin atanması, görevleri, kararları ve bu kararlara karşı itiraz yolları ele alınmıştır.
Osmanli Yargilama Hukukunda Şuhûdü L Hâli̇n Statü Ve Meslekleri̇ni̇n Tahli̇li̇
2021
Şuhûdü’l hâl, Osmanlı yargı teşkilatı içerisinde kadıya yardımcı olan ve asırlardır kadı sicillerinde yer almış bir müessesedir. Şuhûdü’l hâle sadece kadının yargılama faaliyeti yaptığı sırada değil, yargılama faaliyeti dışındaki vazifelerinde de rastlanılmaktadır. Belgelerin hukuki geçerliğini sağlatmada rol oynayan ve ispat vasıtası olan Şuhûdü’l hâl, yargılamanın aleniliği, denetimi ve kadının tarafsız ve bağımsız şekilde karar vermesine de katkı sağlamaktadır. Bu çalışma, konuyu hukuk tarihi perspektifi ile ele alması, Şuhûdü’l hâl üyelerinin Osmanlı toplumsal yapısındaki statü ve mesleklerine odaklanması ile nispeten farklılık arz etmektedir. Çalışma belirli bir yüzyıla ya da bölgeye odaklanmamış, ancak özellikle klasik dönem şer’iyye sicillerindeki verilerden yararlanmıştır. Araştırma neticesinde varılan sonuçları şu şekilde ifade etmek mümkündür: Statü ve meslekler, yargı faaliyeti gerçekleştirilirken Şuhûdü’l hâlin hazır bulundurulmasına ayrı bir anlam katmaktadır. Hem askerî hem de reaya sınıfından kişilerin Şuhûdü’l hâlde yer alması, bu heyeti toplumun bir aynası konumuna sokmaktadır. Müderris, müftü gibi kişilerin heyetteki varlıkları hukukun pratik ve teorik boyutunun bir arada olmasını sağlamıştır. Halk arasında itibar gören ilmiye sınıfından kimselerin huzurunda karar verilmesi hükümlerin meşruiyet kazanmasında etkili olmaktadır. Ehl-i örften sadrazam, beylerbeyi gibi görevlilerin heyetteki konumu, müessesenin önemini ortaya koymaktadır. Reayaya dâhil olan üyeler incelendiğinde zimmilere, esnaf ve zanaatkârlara, meslek ustalarına ve lonca teşkilatındaki kethüdalara, aynı mahkemede görülen diğer davaların taraf ve şahitlerine toplumun her kademesinden halka, nadir de olsa kadınlara kadar oldukça çeşitlilik barındıran bir heyet olduğu görülmektedir. Bu durum kararın toplum nazarında kabullenilmesinde önemli bir role sahiptir. Osmanlı tecrübesi, yargılamanın aleniliğinin kural olarak mecburi tutulması ve hâkimi toplumun her kesiminden kişinin izlemesi ile verilecek kararların toplum vicdanındaki adalet duygusunu pekiştirdiğini ortaya koymaktadır.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD)
Efendi'nin fetvaları çerçevesinde Osmanlı Hukukunda yargı kararının kaynaklarını tespite çalıştık. Yargı kararlarına şekil veren tespit ettiğimiz kaynaklar; fetva, sultanın iradesi, örf, kadı'nın takdiri ve vâkıfın şartıdır. Osmanlı ilmiyesi, kadıların Hanefi fıkıh geleneği içerisindeki fetvaya esas kabul edilen görüşle hüküm vermeleri ilkesini benimsemiştir. Osmanlı Hukukunun yazılı kısmını oluşturan sultanın iradesinin de yargı kararının önemli bir kaynağı olduğunu belirtmek gerekir. Bu iki temel kaynağın dışında kadı'nın takdir yetkisi ve örfün de özellikle dava konusu meselenin tespiti noktasında tali de olsa yargı kararlarına kaynaklık ettiklerini söyleyebiliriz. Vâkıfın şartı ise bir mülkünü vakfeden şahsın, ilgili vakfa dair şartları belirlemeyle sınırlı olarak bir nevi kadı'nın vereceği hükmü belirlemesi olarak görülebilir.
İslam Yargılama Hukukunda İstinâbe
Mütefekkir, 2020
Mahkemeler, oteden beri kendileri icin tayin edilmis yargi cevresinde gorevlerini icra ederler. Bu nedenle gorev ve yetkisini asarak bir davaya bakamaz ve karar veremezler. Aksi halde bu karar, hukuken gecerli olmayacaktir. Bununla birlikte mahkemelerin bakmakta oldugu davalarin bir yonuyle yargi cevresinin disinda olmasi muhtemeldir. Bu durumda mahkemenin ne yapacagi, hukuki bir sorun olarak onumuzde durmaktadir. Bu arastirma, zikredilen soruya yanit aramakta ve bunu yaparken hem ogretiye hem de mahkeme kararlarina (kadi sicili) dayanmaktadir. Yargi cevresi disinda ikamet eden sahitlerin dinlenmesi veya davalinin isticvabi, keza yargi cevresi disindaki bir mahallin kesfi vb. durumlarda mahkemeler arasi hukuki ve adli yardimlasma gundeme gelir. Bu husus ogretide kitâbu’l-kādi ile’l-kādi basligi altinda ele alinmis ve burada kitâbu’l-kādinin mesruiyeti, sekil sartlari ve keyfiyetine iliskin gorusler dile getirilmistir. Sadece hukuk davalarinda kullanilan bu kurum, nâib ve hakem tayin...
Osmanli Hukukunda İsti̇dane İzni̇ Ve Günümüz Hukukuna Yansimalari
2018
Baskasi adina borclanma manasina gelen istidane kurumu, Osmanli doneminde yogun bir sekilde uygulanmistir. Bu kurum, sosyal guvenligin gunumuzdeki kadar kurumsallasmadigi donemlerde, insanlara sosyal guvence saglamistir. Ancak gunumuzde bu kurumun icerigi, kapsami ve sartlari uzerinde pek fazla durulmamistir. Bu nedenle calismamiz istidane kurumunu genel olarak aciklamayi amaclamaktadir. Calismamizda, bu kurumun kapsamini belirlemek icin temel fikih eserlerinden, Osmanli mahkeme kayitlarindan ve konuyla ilgili yazilmis eserlerden faydalanilmistir. Gunumuz hukuku acisindan da velayet, vesayet, vakiflarin yonetimi ve evlilik birliginin temsiline iliskin konularda istidane kurumuna ornekler bulmak mumkundur. Ancak sayilari Osmanli donemi ile mukayese edildigi zaman oldukca sinirlidir. Gunumuzde de ozellikle ozel hukuk alaninda ihtiyac halinde bu kurumun uygulanmasi, uyusmazliklara cozum olabilecektir.