Lozan Barış Konferansı'nda Osmanlı Borçları ve Devletlerin Egemen Eşitliği İlkesi (original) (raw)

Lozan Barış Antlaşmasında Osmanlı Borçları Meselesi

2016

İmzalandığı anda Sevr'in hükümlerini ortadan kaldıran Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuki, iktisadi ve mali açılardan temelleri atılmış ve sınırları belirlenmiş oldu. Yeni Türk Devleti, Osmanlı borçlarının düzenlenmesini ve tasfiyesini de gerçekleştirmek üzere Lozan Görüşmeleri'nde konuyu ayrı bir oturum olarak tartıştı. 1928'e kadar süren görüşmeler nihayet Paris'te bir antlaşmayla karara bağlanmış ve Türkiye yeni kurulan 16 devlet arasında en fazla borç yükünü üstlenen devlet olarak başı çekmiştir. Osmanlı'yı iktisaden ortadan kaldırmak isteyen Batılı devletlerin çabaları Lozan'da da devam etmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nın yorgunluğuna rağmen kazanılan zafer ve Kurtuluş mücadelesi, tam bağımsızlık ilkesiyle Lozan Görüşmeleri'nin anafikrini oluşturuyordu. O nedenle ne pahasına olursa olsun tam bağımsızlık sağlanacaktı. Bu çalışmada da özellikle Düyun-u Umumiye sonrası Türkiye'ye kalan borçlar üzerinde durulmuş ve Osmanlı toprakları üzerinde kurulan yeni devletler arasında borç taksiminin ne kadar adaletsiz gerçekleştirilmiş olduğu ispatlanmak istenmiştir. Yapılan analizler sonucunda da Lozan görüşmelerinin, Türkiye'yi en çok zorlayan oturumunun da mali konuların görüşüldüğü oturum olduğu ortaya konulmuştur.

Lozan Konferansı'nda Nüfus Tartışmaları

Belleten

Cumhuriyet yönetiminin, eğitim kurumu aracılığı ile genç kuşaklara bazı şeyleri iyi öğrettiği gözlemlenmektedir. Bunlardan ilki Sevr Antlaşması'nın ulusun yok oluş belgesi, Lozan Antlaşması'nın ise kurtuluş ve yeniden yapılanma belgesi olduğudur. Ne var ki, her iki antlaşmaya taraf ülkelerin konferans dönemi ve öncesindeki tutumları, davranışları konusunda genç kuşaklara yeterli bilginin aktarıldığını söylemek güçtür. Öte yandan her iki antlaşmanın arka planındaki olaylar üzerine tarafların gelecekte yapabileceği tartışmalar, takınacakları tutumlar üzerine tarihi belgelere dayalı bilgi üretimi de yeterince yapılmamıştır. Bunun günümüzdeki çarpıcı örneği nüfus konusu üzerine yapılan tartışmalarda görülmektedir.

Yalta Ve Potsdam Konferanslari: Sovyetler Bi̇rli̇ği̇’Ni̇n Türk Boğazlarinda Egemenli̇k Paylaşim Talepleri̇

Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2015

ÖZ Çarlık Rusyası, Karadeniz'in kuzey yakasını istila ettikten sonra Türk Boğazlarını ve Boğazların her iki kıyısını ele geçirerek kışın donan kuzey limanlarına alternatif olmak üzere sıcak denizlere ulaşım yollarını garanti altına almak istemiştir. Çarların, zikredilen istekleri I. Dünya Savaşı'na kadar büyük güçler arasındaki anlaşmazlıklar, savaş sonrasında ise Bolşevik Devrim nedeniyle gerçekleşememiştir. Bolşevik Devrim sonrasında Çarlık Rusyası'nın halef devleti olan Sovyetler iki savaş arası dönemde Çarlık politikalarından vazgeçerek Osmanlı'nın halef devleti Türkiye ile yakın ilişkiler kurmuş fakat II. Dünya Savaşı ile birlikte Sovyetler de Çarlık ile benzer olarak İstanbul ile Boğazları ele geçirmek istemiştir. Bu sefer Çarların yerini Stalin ile Molotov ikilisi almıştır. Belirtilen amaçla Savaşın son yılındaki Yalta ve Potsdam Konferanslarında Boğazlar ve Türkiye'den toprak talebi konusu sürekli gündeme getirilmiş fakat zikredilen talepler İngiltere ve ABD tarafından kabul edilmemiştir. Böylece sorun güç politikası ile çözülmeye çalışılmıştır.

Yalta ve Potsdam Konferansları: Sovyetler Birliği’nin Türk Boğazlarında Egemenlik Paylaşım Talepleri

Karadeniz İncelemeleri Dergisi , 2015

Çarlık Rusyası, Karadeniz’in kuzey yakasını istila ettikten sonra Türk Boğazlarını ve Boğazların her iki kıyısını ele geçirerek kışın donan kuzey limanlarına alternatif olmak üzere sıcak denizlere ulaşım yollarını garanti altına almak istemiştir. Çarların, zikredilen istekleri I. Dünya Savaşı’na kadar büyük güçler arasındaki anlaşmazlıklar, savaş sonrasında ise Bolşevik Devrim nedeniyle gerçekleşememiştir. Bolşevik Devrim sonrasında Çarlık Rusyası’nın halef devleti olan Sovyetler iki savaş arası dönemde Çarlık politikalarından vazgeçerek Osmanlı’nın halef devleti Türkiye ile yakın ilişkiler kurmuş fakat II. Dünya Savaşı ile birlikte Sovyetler de Çarlık ile benzer olarak İstanbul ile Boğazları ele geçirmek istemiştir. Bu sefer Çarların yerini Stalin ile Molotov ikilisi almıştır. Belirtilen amaçla Savaşın son yılındaki Yalta ve Potsdam Konferanslarında Boğazlar ve Türkiye’den toprak talebi konusu sürekli gündeme getirilmiş fakat zikredilen talepler İngiltere ve ABD tarafından kabul edilmemiştir. Böylece sorun güç politikası ile çözülmeye çalışılmıştır.