COVID-19 Pandemic and Obsessive Compulsive Disorder (original) (raw)

COVID-19 Pandemisi ve Obsesif Kompulsif Bozukluk

Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, 2021

Coronavirus hastaligi-2019 (Covid-19) pandemisi Dunya Saglik Orgutu tarafindan bir pandemi olarak ilan edilmesinin ardindan temizlik, maske ve sosyal mesafe kurallari da hem hastalik onleme ve koruma merkezleri hem de medya tarafindan surekli hatirlatilan uyarilar haline gelmistir. Maske, temizlik ve sosyal mesafe hayatlarimizin yeni normalleri haline gelmistir. Obsesif kompulsif bozuklugunun yaygin belirtiler arasinda bulunan temizlik/temizleme kompulsiyonlari ve mikrop bulasma obsesyonlari ve Covid-19’dan korunma davranislari ile alevlenmis ve bu onlemler obsessif kompulsif bozuklugun semptomlarinin nerede basladigini ve hangi davranislarin obsesif kompulsif bozukluk olarak degerlendirilebilecegi konusunda da kafa karisikliklarina neden olmustur. Bu gibi onlemler ozellikle obsesif kompulsif bozuklugu olan olgularin semptomlarinin siddetlenmesinin yani sira diger hastalik bulasma obsesyonlarini da Covid-19 bulasma obsesyonu haline getirmistir. Yapilan bircok calisma depresyon, anks...

Investigation Of The Effect Of Covid-19 On Anxiety, Fear Of Death And Obsessive Compulsory Disorder

2023

Dünya üzerinde insanların korku ve endişeye kapılmasına neden olan tsunami, deprem ve salgın hastalık gibi olağandışı durumlar ile ölüm, hastalık, işsizlik ve fakirlik gibi olağan durumlar her dönemde yaşanmaktadır. Bu olayların insanlar üzerinde telafisi mümkün olmayan kalıcı etkiler bırakarak davranış değişikliklerine neden olduğu bilinmektedir. Covid-19 salgını da bu kapsamda değerlendirilmektedir. İlk kez Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan COVID-19 salgınının insanların üzerinde yarattığı bazı problemleri belirli değişkenler kapsamında ortaya koymayı amaçlayan çalışma COVID-19 ile ölüm korkusu, obsesif kompulsif bozukluk ve anksiyete durumlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Bu araştırmada kullanılan bağımlı değişkenler obsesif kompulsif bozukluk, ölüm korkusu ve anksiyete olmaktadır. Çalışma kapsamında 232 kişinin katıldığı anket yapılmıştır. Veri toplama yöntemi olarak araştırmacı tarafından hazırlanan demografik bilgi formu, Beck ve arkadaşları (1988) tarafından geliştirilen Beck Anksiyete Ölçeği, Karaca ve Yıldız tarafından uyarlanan Ölüm Kaygısı Ölçeği, Abramowitz ve arkadaşları (2005) tarafından geliştirilen Obsesif Kompulsif Bozukluk Ölçeği ve Arpacı ve arkadaşları (2020) tarafından geliştirilen Covid-19 Fobi Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonuçları Covid-19 pandemisi ile anksiyete, ölüm korkusu ve obsesif kompulsif bozukluk arasında ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca ortaya çıkan sonuçlar, ölüm korkusunun, obsesif kompulsif bozukluk düzeyinin ve anksiyete düzeyinin kadınlarda erkeklerden daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu durum ise Covid-19 fobisinin psikolojik etkilerinin kadınlarda, erkeklerden daha yüksek hissedilmesine neden olmuştur. Hazırlanan bu çalışma COVID-19 pandemisi ve ölüm korkusu arasındaki bağlantıyı açıklamaya olanak tanımaktadır. Ayrıca pandemi döneminde bireylerde artan anksiyete ve obsesif kompulsif bozukluk arasında anlamlı ilişki olduğunu gösterdiğinden literatüre faydalı olacağı düşünülmektedir.

Obsessive compulsive disorder in a family with Familial Mediterranean Fever diagnosis

Anatolian Journal of Psychiatry

Ailevi Akdeniz ateşi (AAA) genellikle ateşle birlikte olan peritonit, plörit ve artrit nöbetleri ile giden, aile içinde ve sıklıkla Akdeniz çevresinde yaşayan etnik grupları (Türk, Arap, Ermeni, Yahudi) etkileyen, otozomal çekinik geçişli bir hastalıktır. AAA'nın etiyolojisinde genetik mutasyon oranı 1/8-16 olarak bildirilmiş, pyrin veya meranostrin olarak bilinen proteini kodlayan MEFV (MEditerranean FeVer) genindeki mutasyonlar olguların çoğunda hastalığın nedeni olarak görülmüştür. Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), bireylerin sosyal, mesleksel işlevselliği ve toplumsal etkinlikleri üzerinde önemli ölçüde bozulmaya neden olan, obsesyon ve kompulsiyonlarla karakterize, kronik bir ruhsal bozukluk olup genetik çalışmalar etiyolojisinde ve belirtilerin ortaya çıkışında, hem genetik hem de çevresel ve kültürel etkenlerin rol oynadığını göstermektedir. OKB ve serotonerjik-dopaminerjik yolaklardaki genler arasında genetik bağlantı olduğunu ileri süren bazı çalışmalarda, 3q, 6q, 7p, 1q ve 15q non-parametrik kromozom bölgelerinde bağlantı noktaları bulunmuş, en kuvvetli bağlantı ise kromozom 3q27-28 üzerinde elde edilmiştir. Bu olgu sunumları ile ortaya çıkışında genetik etkenlerin rolünün bilindiği AAA ve OKB birlikteliğinin olası ortak etiyopatogenezleri ve tedavi yaklaşımları ele alınarak literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır.

Investigation of Obsessive- Compulsive Symptoms in Patients with Migraine

Ağrı - The Journal of The Turkish Society of Algology, 2015

Objectives: A migraine is not just a headache. Migraines are characterized by the co-occurrence of various systemic changes and known to be associated with many psychiatric disorders in the interictal period, especially major depression and anxiety disorders. Obsessive-compulsive disorder (OCD) in patients with migraines is relatively less studied. Methods: Obsessive-compulsive symptoms were investigated in consecutive patients with a diagnosis of migraine and compared with that of a control group of healthy individuals. The relationship of these symptoms with the defined clinical features of migraine was analyzed. 74 patients and 36 controls were included in this study.

Obsessive compulsive disorder and obsessive beliefs

ZET Amaç: Obsesif kompulsif bozukluğun (OKB) bilişsel modellerinde inançlar önemli yer tutar. İnançlarda değişimi hedefleyen bilişsel girişimler tedavi başarısını artırabilir. Çalışmamızda ayaktan tedavi birimlerinde OKB tanısı ile izlenmekte olan hastalarda obsesif inançların incelenerek sağlıklı gönüllülerle karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya ayaktan tedaviye başvuran OKB hastaları (s=116) ve sağlıklı gönüllüler (s=155) alındı. Katılımcılara Obsesif İnanışlar Ölçeği (OİÖ-44), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (DSKÖ) uygulandı. Veriler SPSS for Windows 13.0 sürümü istatistik paket programı ile değerlendirildi. Sonuçlar: OKB hastalarında OİÖ-44 toplam ve tüm alt ölçek puanları kontrol grubuna göre yüksek bulundu. Durumluk kaygı düzeyi karıştırıcı etkisi kontrol edildiğinde OİÖ-44 'düşüncelere önem verme/düşünceleri kontrol etme' alt ölçeği ve toplam puanı anlamlılığını yitirdi. Sürekli kaygı düzeyi ve depresyon düzeyi karıştırıcı e...

Obsessive Compulsive Disorder with Poor Insight

Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, 2014

Özet Obsesif kompulsif bozukluk ileri derecede yeti yitimine neden olabilen ruhsal bir bozukluktur. OKB hastalarında içgörü hastalığın ilk tanımlanmasından bu yana tartışma konusudur. Önceleri, nörotik bozukluklardan biri olarak kabul edilen obsesif kompulsif bozuklukta hastaların belirtilerini tamamen saçma ve abartılı bulmaları gerektiği düşünülmüştür. Ancak, obsesyonların ve kompulsiyonların her zaman egodistonik bulunacağı fikri giderek değişmiştir. İlk olarak Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabının 4. Baskısında (DSM-IV)'te obsesif kompulsif bozuklukta "içgörüsü az olan" ifadesine yer verilmiştir. İçgörüsü az olan ya da olmayan obsesif kompulsif bozukluğun içgörünün korunduğu obsesif kompulsif bozukluktan sosyodemografik, klinik ve tedavi özellikleri bakımından farklılıkları olabilir. Obsesif kompulsif bozuklukta belirti tiplerine göre içgörü düzeyleri değişebilmektedir. İçgörüsü az obsesif kompulsif bozukluk, obsesif kompulsif bozukluğun şiddetli bir formu ya da farklı özellikler gösteren bir alt tip olabilir. DSM-5 ile birlikte içgörü belirteci sınıflandırmadan çıkarılmıştır. Obsesif kompulsif bozukluk hastalarının içgörülerinin bir yelpaze ya da süreklilik şeklinde ele alınması gerekir.

Mental Health Literacy Concerning Categories of Obsessive-Compulsive Symptoms

Noropsikiyatri Arsivi-archives of Neuropsychiatry, 2010

Objective: Despite the considerable distress and disability, many obsessivecompulsive disorder (OCD) sufferers usually are not inclined to seek health care due to their poor mental health literacy. The concept of "mental health literacy" is defined as the knowledge, beliefs, and attitudes related to the recognition, management, and prevention of psychiatric disorders. We aimed to investigate mental health literacy concerning different obsessive-compulsive symptoms in a community sample. Methods: The sample consisted of 376 healthy subjects. They were given vignettes describing four cases with different symptom categories of obsessivecompulsive disorders (aggressive obsessions and related compulsions, contamination obsessions and related compulsions, religious obsessions and related compulsions, and ordering-arranging-counting obsessions and related compulsions), based on factor analytic studies. Each vignette was followed by 17 questions about problem recognition, causes, care alternatives and stigmashame. Results: When comparing the different categories, the participants were significantly more likely to rate the aggressive category as an abnormal condition and to associate it with stressful life events; to rate the aggressive and contamination categories as signs of mental disorder and to associate them with medical causes; and to rate religious category as a religious problem, and seeing a religious healer was the preferred care-seeking behavior. Significantly more participants noted that they would hide aggressive and religious category symptoms from their family members and co-workers, and would feel shame. Participants were more likely to hold stigmatizing attitudes towards persons with symptoms of contamination category. Conclusion: These findings suggest that the presence of different phenomenological characteristics of OCD may influence health care-seeking behavior in complex ways, due to mental health literacy. While social environment provides a bearable, acceptable or suitable atmosphere for a number of psychiatric problems, some problems might be less tolerated in the sociocultural context.

Literature Review of the Metacognitive Model of Obsessive Compulsive Disorder

Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, 2014

Özet Bu makalede, obsesif kompulsif bozukluğu açıklamakta kullanılan yaklaşımlardan biri olan üstbilişsel yaklaşım ele alınmıştır. Üst-bilişsel modelin temel özelliği obsesif kompulsif belirtilerin, kendilik ya da dünya ile ilgili inançların ve girici düşüncelerin her ikisinin de içeriğinden bağımsız olarak, düşüncelerin önemi ve gücü ve onlara nasıl tepki verilmesi ile ilgili belirli bir üst bilişler dizisi tarafından oluştuğunu ileri sürmesidir. Yapılan çalışmalar üst-bilişsel inançların ve süreçlerin obsesif kompulsif belirtilerin önemli yordayıcıları olduğunu desteklemekte, üst-bilişsel inançların ve süreçlerin obsesif kompulsif sorunları formüle etmedeki önemini vurgulamaktadır.

Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Anksiyete

1 Obsesyon Latince obsesio, kuşatma eyleminden, blokajdan gelmektedir. TDK sözlüğü obsesyon için takıntı ve obsesif için de takıntılı denmektedir. Takıntıyı ise ruh bilimi açısından bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük olarak açıklamaktadır. Obsesyon daha ziyade bir şey tarafından kuşatılmak, işgal edilmek, sahip olunmak durumuna işaret etmektedir. Psikolojide obsesyon, bir kişinin düşüncesinde hoyratça ve tekrarlanıp duran bir şekilde ortaya çıkan saçma ve yersiz düşünce olarak tanımlanmaktadır. Tanımın kendisi haddinden fazla irade içermektedir oysa obsesyon iradi değildir. Gerçekten obsesyonlar bu kadar absürt ve yersiz olsa kendilerini sürdürme imkanına sahip olurlar mıydı? Kompulsiyon (İngilizce telaffuz) ya da Konpülsiyon (Fransızca telaffuz) sözcüğü TDK'nin sözlüğüne girmemiş olsa da yaygın olarak, kendini tutamazlık, bir hareketi yapmadan edemezlik anlamında kullanılmaktadır. Latince compulsio, zorlama, mecburiyetten gelmektedir. Psikolojide kişinin obsesif düşüncelerini, bu düşüncelerin yol açtığı kaygı ve korkuyu bertaraf etmek için,yansızlaştırmak için giriştiği belirli bir ya da bir seri harekete Kompulsiyon denmektedir.

Key Words: Obsessive-compulsive disorder, medication persistence

2013

173 Özet Giriş: Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) kişinin sosyal ve mesleki işlevlerinde belirgin bozulmaya yol açan, sık görülen bir hastalıktır. Bu olgu sunumunda ilaç ve Elektrokonvulsif Tedavi (EKT)'ye dirençli bir OKB hastası üzerinden tedaviye dirençli hastalarda Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)'nin yeri tartışılmıştır. Olgu: Hasta 46 yaşında, erkek. Aklına istemeden gelen ve sıkıntıya yol açan (sevdiklerinin başına kaza gelmesi ya da uygunsuz kişilerle ilgili cinsel içerikli düşünceler gibi) düşünceler ve bu sıkıntılardan kurtulmak için tekrarlayan davranışlar yakınmaları ile başvurdu. Son 6 ayda belirtilerinin artması üzerine tedavi amacıyla kliniğimize yatırılmıştır. Klinikteki yatışının ilk 6 ayında ilaç tedavileri ve haftada 3 kez olmak üzere 20 seans EKT yapılmış ancak bu tedavilere cevap vermemiştir. Bunun üzerine hastaya BDT başlandı. Terapi süreci değerlendirme ve vaka formülasyonu ile başlamış, daha sonra OKB`nin BDT modelini içeren psikoeğitim yapılmış, hasta...