Destinasyon Pazarlaması Bağlamında Balon Turizminin Deneyimsel Yönleri (original) (raw)
Related papers
Kanser Deneyiminde Ruminasyon, Tükenmişlik ve Psikolojik Sağlamlık
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2020
Kanser bireyleri bilişsel, duygusal, fiziksel, sosyal yönlerden etkileyebilen, oldukça yaygın görülen bir hastalıktır. Bireylerin tanı almalarından itibaren düşünce sistemini etkileyerek olumsuz ruminatif düşüncelere neden olabilmekte ve bu düşünceler çeşitli psikososyal problemlerle sonuçlanabilmektedir. Süreç içerisinde yaşanılması olası olumsuz ruminatif düşünce sistemi iyi yönetilemediğinde kanser deneyimi yaşayan bireylerin tükenmişlik yaşamasına neden olabilmektedir. Kansere bağlı tükenmişlik olarak adlandırılan bu durum, bireylerin sadece hastalık sürecini değil remisyon dönemini de etkileyebilmektedir. Öte yandan, yaşanılan olumsuz deneyimlerin üstesinden gelebilme gücünü temsil eden psikolojik sağlamlık, bireylerin olumlu ruminatif düşüncelere odaklanabilmesine olanak sağlayabilmektedir. Böylece, bireyler travmatik yaşam deneyiminden yaşamı yeniden anlamlandırabilme, sürece uyumlanabilme ve hatta psikolojik açıdan güçlenme gibi olumlu çıkarımlarda bulunabilmektedir. Bu maka...
Journal of International Social Research, 2017
Öz Cezaevi süreci hükümlü birey kadar onun ailesini de derinden etkileyen bir süreçtir. Eve gelir getiren eşin cezaevine girmesi ile kadınlar pek çok olumsuz durumla karşı karşıya kalmaktadır. Ailesinden ve çevresinden yeterli sosyal desteği göremeyen kadınlar psiko-sosyal ve ekonomik olarak zor zamanlar geçirmektedir. Kadınların yaşadıkları bu zorluklardan yola çıkılarak bu çalışmanın amacı eşi cezaevinde olan kadınların psiko-sosyal, ekonomik durumlarının nasıl olduğu ve sosyal destek sistemlerinin neler olduğunu saptamak olarak belirlenmiştir. Araştırma kapsamında Kırıkkale ilinde eşi cezaevinde olan 10 kadın ile derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında görüşülen kadınların ikamet adresleri Kırıkkale Yahşihan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından elde edilmiştir. Araştırma sonucunda kadınların ve eşlerinin eğitim seviyelerinin düşük olduğu, gelirlerinin oldukça düşük olduğu, kadınların vakıf dışında yardım alacakları kurumların olduğunu bilmediği, bir kısmının çevresinden ve ailesinden destek görürken bir kısmının da tamamen yalnızlaştığı görülmüştür.
Sosyal ve Evrimsel Psikolojide İnsan Özgeciliği Bilmecesi
Yaşam Becerileri Psikoloji Dergisi, 2019
Özgecilik, bireyin kendisi için kayba veya zarara yol açan, ancak diğerlerine fayda sağlayan davranışların sergilenmesi anlamına gelmektedir. Doğal seçilim sonucu, bireylerin, kendi çıkarlarını gözetecek şekilde davrandığı, bu davranış örüntülerinin de gelecek kuşaklara aktarıldığı varsayılmaktadır. Ancak, insanlarda özgeci davranış tüm kültürlerde ve oldukça geniş bir yelpazede gözlenmektedir. Bu çalışmada insan özgeciliğinin kökenini açıklamak üzere ortaya atılmış evrimsel yaklaşımlar sistematik bir şekilde incelenmektedir. Bu çerçevede akraba seçilimi, karşılıklı özgecilik ve masraflı sinyalleşme kuramları, insan dâhil tüm canlılarda gözlenen özgeci davranışın evrimine dair çeşitli biyolojik açıklamalar sunmaktadır. Akraba seçilimi kuramı, özgeci davranışın bireyin genlerini paylaştığı akrabalarına fayda sağlayarak genlerinin gelecek kuşaklara aktarılma olasılığını artırdığını savunur. Karşılıklı özgecilik kuramına göre bireyin diğerlerine yaptığı yardımların karşılığı onlarda gelecekte alacağı yardımlardır. Masraflı sinyalleşme kuramı, özgeci davranışın bireyin sahip olduğu kaynakları sergileyerek eş bulma şansını artırarak bireye fayda sağlayabileceğini belirtir. Grup seçilimine ve kültürel seçilime dayanan yaklaşımlar ise insan özgeciliğinin diğer canlılardan nitel olarak farklı olduğunu savunmaktadır ve daha farklı evrimsel mekanizmalar önermektedir. Grup seçilimi kuramı, özgeci davranışın getirdiği işbirliğinin, özgeci bireylerden oluşan grupları diğer gruplarla rekabette avantajlı hale getirdiğini savunmaktadır. Kültürel seçilime dayanan kuramlar da, özgeci davranışın gruplar arası rekabet nedeniyle adaptif hale geldiğini, ayrıca bu davranışların kültürel normlar olarak aktarıldığını iddia etmektedir. Bu çalışmada bu iki farklı yaklaşıma sahip kuramlar tanıtılmakta, temel varsayımları ve yaklaşımlara destek sağlayan görgül çalışmalar sunularak yaklaşımların güçlü ve zayıf yanları tartışılmaktadır.
Bireysel ve kültürel travma tarihinin ilişkiselliği
DergiPark (Istanbul University), 2022
Gündelik hayatta tıbbi ya da psikolojik olana gönderme yapan travma kavramının tarihsel izini on dokuzuncu yüzyıla dek sürmek mümkündür. 19.yy'da endüstriyel gelişimin hız kazanmasıyla, demiryolu kazalarında artış meydana gelmiş ve bu kazaların yarattığı etkiler travmanın kavramlaştırılmasında önemli sonuçlar doğurmuştur. Demiryolu kazalarından muzdarip olan hastaları tanımlamak için kullanılan travma kavramı, 19. yüzyılda gelişen histeri kavramı ile aynı bağlamda tartışılmıştır. Demiryolu kazazedelerinde ortaya çıkan semptomlar travmanın kökenine dair çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Kazanın fiziksel etkilerinden bağımsız gelişen bu semptomlar, kazanın etkilerinin psikolojik olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiş ve kazalara ilişkin yasal prosedürlerde temel sorun haline gelmiştir. Kazazedelerin açtıkları tazminat davalarının sonuçlanamaması, travma tartışmalarının Birinci Dünya Savaşı'na dek sönümlenmesine yol açmıştır. Birinci Dünya Savaşı'nda askerlerde gözlenen savaş nevrozu, travma tartışmalarını yeniden gündeme getirmiştir. Travmaya dair bu tartışmalar, savaş nevrozunun daha spesifik formu olan 'mermi şoku'nun yol açtığı etkiler üzerine yoğunlaşmıştır. Mermi şoku tartışmaları, travmanın salt bireysel psikolojinin konusu olmaktan çıkmasına, daha kitlesel ve kültürel bir boyut kazanarak kolektif travma biçimini almasına neden olmuştur. 20. yy'ın savaş deneyimleri, kültürel travma olarak adlandırılan yeni bir çalışma alanı doğurmuştur. Bu çalışmada; travmanın, olayın ya da kazanın doğrudan sonucu olmadığını, deneyim sonrası geliştirilen söylem ve anlatıyla inşa edilen bir olgu olduğunu iddia eden kültürel travma teorisi ile travmayı psişeye yerleştiren psikolojik/psikanalitik travma anlayışı arasındaki ortak noktalar ele alınacak ve bu kapsamda, travmanın sosyokültürel bağlamda bir analizi sunulacaktır.
İnsan, sosyal bir varlık olduğu için diğerleri ile bir arada olmanın ve etkileşimde bulunmanın doğal bir sonucu olarak da kişilerarası/sosyal çatışmalar ortaya çıkmaktadır. Çatışmalar birçok nedenden kaynaklanır ve değişik türlerde ortaya çıkabilmektedir. Çatışma, bir kişinin değerleri, diğerleriyle uyuşmadığı zaman da ortaya çıkabilmektedir. Bir tarafın olması gerekenleri karşı tarafın değerlerine ters düşüyorsa çatışma ortaya çıkabilmektedir. Çatışma kuramlarından Psiko-kültürel kuram çatışmayı bireyin kendisi, diğerleri ve davranışlara ilişkin inançlarını biçimlendiren psikolojik ve kültürel güçlerle açıklamaya çalışır ve çatışmaların kaynağını “psikolojik ve kültürel farklılıklar” olarak görmektedir. Çatışmanın literatürde birçok tanımı yapılmıştır. Çatışmalar genel olarak olumsuz olarak algılanmakta ve çelişki, zıtlık ve tartışma gibi ifadeleri çağrıştırmaktadır. Genel olarak çatışma duygu, düşünce ve davranışlarda içsel ya da dışarıdan gerçekleşen psikolojik ve sosyal engellenme haliyle ilgili olan çatışma kavramı farklılaşan amaç ve isteklerin karşıtlıklar içinde mücadele etmesi anlamına gelmektedir. Çatışmalar kişi-içi, kişilerarası, grup-içi, gruplar arası ve uluslararası boyutlarda olabilmektedir. Uzlaşmanın zıddı, rekabetin vazgeçilmez bir niteliği, bazı durumlarda tabii bir sonucu ve değişmenin motoru olan çatışma süreci, günümüzde sosyal hareketliliğe de neden olmaktadır. Düşünce ve davranışların meşrulaştırılmasında, dini anlam evreninin sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Bütünleştirme ve çatıştırma dinin fonksiyonlarından biridir. Yapılan araştırma sonuçları da açıkça göstermektedir ki, dinlerin bütünleştirici etkisi çatıştırmaya nazaran daha fazladır. Sosyal bir gerçeklik olarak dinin toplumsal işlevleri, dinlerin niçin çatışma sürecine müdahil olduklarının anlaĢılmasına yardımcı olacaktır. Yaşayan her din doğası gereği sosyal münasebetler kurma ve onları sürdürme zorunluluğu içinde olduğu için, “her dini fiil daima aynı zamanda ferdi ve toplumsal bir eylem” olmaktadır. Sosyal sistem içindeki dini inanç, değer ve pratiklerin genişliği, derinliği ve yoğunluğu ile sosyal ve kültürel hayatın bütün üniteleri arasında bir etkileşim vardır. Dinin en büyük işlevlerinden birisi müntesiplerine zihniyet kazandırmak ve bu zihniyet ile paralel dünya görüşü, aile, eğitim, ekonomi, siyaset, turizm vb alanlarda etkilerini göstermektedir. Çatışma çözme, uzlaşma ve tarafların çatışmalarını çözmek için bir araya gelerek yaptıkları yatıştırma süreci olarak taımlanabilir. Çatışmaları çözmede olumsuz tutumların yerine sağlıklı, yapıcı, ilkeli, iletişime açık, işbirlikçi tutum ve davranışlar geliĢtirilmelidir. Çatışma çözme becerilerinin kazanılmasında, empati kurulmasında, iletişim, uzlaşma ve hoşgörü kültürünün kazanılmasında ve bireylerin zihniyet değiĢimlerinde, dini turizmler vasıtasıyla diğerlerine ait olan değerleri, inançları ve davranışları tanıması gerçekleşeceği için, bu durum önemli bir faktör olarak görülmektedir. Bu bildiride bireyler arası, kültürler arası ve toplumlar arası çatışmalarda din ve inanç faktörünün önleyiciliği ve iletişim ve empati (duygudaşlık) kültürünün kazanılmasındaki işlevleri araştırılmıştır. Bu alanda literatür taraması yapılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.
Turizm Akademik Dergisi, 2021
Bu çalışmanın amacı; a) Trabzon ve İstanbul'a gelen Arap turistlerin seyahat motivasyonlarının önem düzeylerinin tespiti ve b) Hangi motivasyon boyutlarının yayla turizmi destinasyonundan duyulan memnuniyeti, hangi motivasyon boyutlarının da şehir turizmi destinasyondan duyulan memnuniyeti açıkladığının belirlenmesidir. Araştırmanın örneklemini, İstanbul (N=121) ve Trabzon (N=194) illerini ziyaret eden 315 Arap turist oluşturmaktadır. Anket uygulaması ile elde edilen veriler çok değişkenli istatistiksel analizlere tabi tutulmuştur. Araştırma bulguları, Trabzon yaylalarını ziyaret eden Arap turistlerin seyahatlerinden memnuniyetleri üzerinde, iten faktörlerden "heyecan" ve çeken faktörlerden "doğal çekicilikler" ve "siyasi çekicilik" boyutlarının olumlu etki ürettiğini ortaya koymaktadır. Şehir turizmine katılan (İstanbul'u ziyaret eden) Arap turistler için memnuniyete etki eden yegâne seyahat motivasyonu iten faktörler içerisinde değerlendirilen "evden uzaklaşma ve görme" boyutudur. Dolayısıyla Arap pazarında yayla ve şehir turizmi tanıtım ve tutundurma çabalarında bu faktörlere yoğunlaşılması önerilmektedir.
Istanbul University - DergiPark, 2016
Bu çalışmanın amacı depresyon belirtileri ve stresle başa çıkma yöntemleri ile dindarlıkla ilgili bazı değişkenler (algılanan dindarlık düzeyi, stres altında iken duaya yönelme, duanın algılanan etkisi, dini başa çıkma ve Tanrı algısı) arasındaki ilişkileri incelemektir. Yaşları 18-68 yaş arasında değişen (X:34, S:12,23) 354'ü erkek, 444'ü kadın toplam 799 kişiye bilgi formu, Beck Depresyon Envanteri, Stresle Başa Çıkma Tarzları Envanteri, Tanrı Algısı Ölçeği, Dini Başa Çıkma Tarzları Envanterinden oluşan ölçekler uygulanarak veri toplanmıştır. Stresle başa çıkma konusunda kullanılan etkili yöntemlerle, olumlu dini başa çıkma tarzı, olumlu Tanrı algısı, algılanan dindarlık düzeyi, zor zamanlarda duaya yönelme ve duanın algılanan olumlu etkisi pozitif yönde ilişkili çıkarken, aynı değişkenlerin etkisiz yöntemlerle ilişkisi ise negatif yönde çıkmıştır. Depresyon belirtileri ise stresle başa çıkmada etkisiz yöntemler, olumsuz dini başa çıkma ve olumsuz Tanrı algısı ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur. Öte yandan, düşük yaş, düşük eğitim düzeyi, azalan dindarlık düzeyi, duanın algılanan yetersiz etkisi, olumsuz dini başa çıkma, olumsuz Tanrı algısı, stresle etkili başa çıkma yöntemlerinin yetersiz kullanımı ile etkisiz yöntemlerden çaresiz yaklaşımın daha fazla kullanımı, hep birlikte depresif belirti puanlarının yordayıcıları olarak karşımıza çıkmıştır. Mevcut çalışmada elde edilen bu bulgular, psikososyal yaklaşımlarda bireylerin dindarlıkla ilgili özelliklerinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğini düşündürmektedir.
Hayatın Amacı Ölçeğinin Psikometrik Özellikleri: Faktör Yapısı ve Güvenilirliği
Journal of International Social Research, 2015
Bu çalı manın amacı, Hayatın Amacı Ölçe i'nin (HAÖ) faktör yapısı ve güvenilirli inin Türk kültüründe incelenmesidir. Çalı maya, 1367 üniversite ö rencisi gönüllü olarak katılmı tır. Promax döndürme tekni inin kullanıldı ı temel bile enler analizi, dört maddenin.4 ve üzeri faktör yüküne sahip olma ve.3 ve üzeri kar ı faktör yüküne sahip olmama gibi minimum kriterleri kar ılamadı ını açı a çıkarmı tır. Bu dört madde ölçekten çıkarıldıktan sonra, geriye kalan 16 madde ile promax döndürme tekni inin kullanıldı ı temel bile enler analizi tekrar yapılmı tır. Sonuçlar, Hayatın Amacı Ölçe i'nin Türkçe versiyonunun yorumlanabilir üç faktöre sahip oldu unu göstermi tir: Ya am Kalitesi, Anlam ve Amaç, Özgürlük. Ölçe in Cronbach alfa katsayısı .91 ve yarıya bölme güvenilirlik katsayı .92 olarak hesaplanmı tır. Bu bulgular ölçe in güvenilir oldu unu göstermektedir.
Materyal, Üreti̇m Teknoloji̇si̇ Ve Kumaş Yapisinin Termal Konfora Etki̇leri̇
2010, 2010
İnsan vücudu ile çevre arasında fizyolojik, psikolojik ve fiziksel uyumun memnuniyet verici durumda olmasını gösteren konforun, en önemli bileşenlerinden biri termal konfordur. Kumaşın ısı ve nem iletim özellikleri ve insan vücut yüzeyinden çevreye ısı ve nem iletme yeteneği giysinin termal konforunun belirlenmesinde en önemli faktörlerdir. Bu makalede, materyal, üretim teknolojisi ve kumaş yapısı parametrelerinin termal konfora etkileri konusunda ilgili literatür ışığında bilgiler verilmektedir. Kumaş, giysi konforu, termal konfor, Isı ve nem iletimi, Katlı yapılar. Thermal comfort is one of the important components of comfort which shows the satisfaction level of the physiological, psychological and physical harmony between human body and environment. The heat and moisture transmission properties and also heat and moisture transport ability of fabrics from human body's surface are the most important properties to determine thermal comfort of clothing materials. In this paper, some knowledge is given about the effects of material, production technology and fabric structure on thermal comfort by the help of literature.
İş'te Davranış Dergisi, 2016
Amaç: İşletme başarısı ve çalışan performansından dolayı yaratıcılık, yenilikçilik ve psikolojik güçlendirme 21. yy'ın örgütleri için önemli, anahtar bileşenlerdir. Bu bağlamda, bu araştırmada yaratıcılık, yenilikçilik ve psikolojik güçlendirme arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmıştır. Tasarım/Yöntem: Bu amaçla, Türkiye'de hem kamu hem de özel sektörde mühendis, mimar ya da tasarımcı olarak çalışan 241 kişiden elde edilen veriler değişkenler arasındaki ilişkiyi açıklamak için kullanılmıştır. Veriler SPSS Paket Programı aracılığı ile analiz edilmiştir. Sonuçlar: Araştırmalar değişkenler arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin var olduğunu ve psikolojik güçlendirme algısının yaratıcı iklim ve yenilikçi iş davranışı arasında aracı rol oynadığını göstermektedir. Özgün Değer: Psikolojik güçlendirme yenilikçi iş davranışının gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Çünkü, beklenildiği üzere yeni şeyler keşfetmek için yaratıcı iklim bir ön koşuldur (ürün, süreç vb.). Fakat, psikolojik güçlendirme algısı örgüt içinde yaratıcı iklimi destekleyecektir.