Büyük Doğu Dergisi ve Necip Fazıl Kısakürek Düşüncesinde Doğu-Batı İkilemi (original) (raw)
Necip Fazıl Kısakürek, sadece uzun bir ömür sürmekle kalmamış aynı zamanda -düşünce hayatı gençlik yaşlarında başladığı için- yazar ve mütefekkir olarak da uzun bir ömre sahiptir. 1930’lu yıllarda fikrî yazılar yazmaya başlayan Necip Fazıl, söz konusu bu yıllarda yayımlanan yazılarından da anlaşılacağı üzere “sekülerleşme” ve “modernleşme” taraftarıdır. Daha sonraki yıllarda gerek Bergson felsefesinin etkisi gerekse Abdülhakim Arvasi Hazretleri ile tanışması ile seküler-modern bir çizgiden maneviyatçı bir çizgiye geçiş yapmıştır.
Related papers
Necip Fazıl Kısakürek’e Göre Doğu ile Batı Arasında İnsanın Mahiyeti
Necip Fazıl Kısakürek’e Göre Doğu ile Batı Arasında İnsanın Mahiyeti, 2024
Özet Medeniyetlerin insan anlayışı, o medeniyetin diğer kabullerinin en temel belirleyicisidir. Bu sebeple bir medeniyeti kavrayabilmek için öncelikle o medeniyetin insanı nereye konumlandırdığını anlayabilmek önemli ve gereklidir. Doğu ve Batı medeniyeti, tarih boyunca var olmuş medeniyetler içinde diğerlerinden daha büyük ve daha etkili olarak kabul edilebilecek kapsamlı iki medeniyettir. Bu iki medeniyetin varlığa, insana, bilgiye ve dolayısıyla hayata bakışı pek çok noktada birbirinden ayrılmaktadır. Bu iki geniş medeniyetin altında bu çalışmada Doğu Medeniyeti adı altında İslam tasavvuf anlayışının insan telakkisi, Batı Medeniyetinde ise hümanist düşünce ele alınmıştır. Hümanist düşünce ile tasavvufî düşüncenin insana yaklaşımı, Necip Fazıl Kısakürek’in Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu adlı çalışması temelinde incelenmiştir. Buradaki düşünceyi destekleyici olarak başka kaynaklardan veriler ile de çalışma desteklenmiştir. İlgili kaynaklardan elde edilen bilgiler karşılaştırmalı bir biçimde yorumlanarak çalışma sonuçlandırılmıştır. Bu kitabında Kısakürek, Batı medeniyetinin temelinde yer alan felsefe ile Doğu medeniyetinden kabul edilen İslam tasavvuf düşüncesini karşılıklı olarak ele almıştır. Kısakürek’e göre Batı’nın en büyük özelliği, kendi mevcut durumunu aşmak ve ilerlemek adına madde aşkı ile tabiat zevkine yüksek derecede önem göstermesidir. Bu sebepten dolayı da Batı, iç âleme yani bâtına yabancı ve uzak kalmıştır. Tasavvufta ise bunun tam aksine tüm çaba, zâhiri değil bâtını güzelleştirmek adınadır. Böyle temel bir farklılığa sahip iki bakış açısının insana yükledikleri anlam ve sorumluluk da birbirinden farklıdır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.