Fiziksel Mesafeyi Aşan Sesler: Pandemide Kurtuluş’ta Akuzmatik Mekânlar (original) (raw)

(EN) This article examines the acoustic experiences of Kurtuluş inhabitants, living in two distinct neighborhoods Son Durak and Pangaltı, during the first wave of the pandemic, when there were strict curfews, throughout May and June. The study focuses on how each neighborhood, having different socio-economic demographics, architectures, and topographies, operates as an acoustic community. The study asks how the acoustic relations, disintegrations, belongings, or conflicts are formed as the soundscapes are continuously being developed and transformed. This article rethinks the notion of “acousmatic listening” in spatial terms and defines “acousmatic spaces” as places wherein public and private sounds permeate through one another. In order to explore the sonic tactics that are carried out at these spaces we barrowed a sonic concept, from Lubunca (a queer dialect) suggested by one of the interviewees Leyla, “mi yapmak” (meaning playing/making the note mi). The study also emphasizes how the acousmatic spaces host a rich repertoire of differentiating sounds and multiple mi notes as newly auditory channels emerge in the months of the pandemic. The study argues that the acousmatic spaces are used more actively during the months of pandemics and the borders between public and private became acoustic lines of struggle and negotiation amongst inhabitants of the neighborhoods. For this reason, this study gives an ear to the auditory encounters and the relations between dominant and counter public sounds that make the soundscape of the households of Son Durak and Pangaltı. ------- (TR) Bu makale İstanbul’un Şişli ilçesinde yer alan Kurtuluş semtinde Pangaltı ve Son Durak olarak adlandırılan iki bölgede, pandeminin ilk dalgasında sokağa çıkma yasaklarının geniş ölçekli olarak uygulandığı Mayıs ve Haziran (2020) aylarında yapılan saha araştırmasından yola çıkarak, semt sakinlerinin sessel deneyimlerini merceğine alıyor. Bu minvalde Pangaltı ve Son Durak bölgelerini, farklılaşan sosyoekonomik demografisi, mimari yapısı, topografyası ile şekillenen iki akustik topluluk olarak ele alıyor; pandemi döneminde bu bölgelerdeki ses peyzajının oluşumuna ve dönüşümüne odaklanıyor; sesler üzerinden kurulan aidiyetlere, ilişkilere, ayrışmalara ve çatışmalara yoğunlaşıyor. Makale bölgelerin ses peyzajını, kaynağı görülmeksizin sesin duyulması deneyimini ifade eden ve kamusal ve mahrem seslerin birbirine sızdığı mimari alanları tanımlamak için kullandığımız “akuzmatik mekân”lara odaklanarak tartışıyor. Bu mekânlarda ve bu mekânlar aracılığıyla mahalle sakinlerinin seslerine ayar verme ve seslerini düzenleme taktiklerini anlamak için görüşmecilerimizden Leyla’nın Lubuncadan aktararak kullandığı “mi yapmak” ifadesini kullandık. Yazı akuzmatik mekânların, bilhassa pandemi döneminde, çeşitli ve zengin bir “mi yapma” repertuvarına ev sahipliği yaptığını, bu mekânlar boyunca yeni ve çoksesli işitsel kanalların açıldığını iddia ediyor. Bu dönemde kamusal ve mahrem arasındaki sınırların mücadele ve müzakere çizgileri hâline geldiğini ve akuzmatik mekânların pandemi öncesine kıyasla daha aktif bir biçimde kullanıldığını ileri sürüyor. Bunun için Pangaltı ve Son Durak’ta apartmanlar içerisindeki evler arasındaki sessel karşılaşmalar ve her iki bölgenin ses peyzajını oluşturan hâkim ve muhalif kamusal sesler arasındaki ilişkilere kulak veriyor.