Sâsânîler Dönemi Tıbbı (original) (raw)
Related papers
Selçuklu Dönemi Tıbbı ve Tıbbi Yaklaşımlarına Bir Bakış
SELÇUKLULAR DÖNEMİ TIBBI VE TIBBÎ YAKLAŞIMLARINA BİR BAKIŞ, 2022
1071 Malazgirt Meydan Muharebesinde sonra Anadolu’da siyasi egemenlik kuran Selçuklu- lar Anadolu’ya akın akın gelen Türkmenler sadece buraları yurt edinmekle kalmamış, Anadolu’nun imar ve iskânında iki asır boyunca en medeni siyasi, sosyal, kültürel kurumlarıyla inkişaf etmiştir. Selçuklu hükümdarları, devlet ricali ve Atabeyler hakimiyet alanlarında medreseler, imaretler, yol- lar, köprüler, kervansaraylar ve hastaneler yaptırmışlardır. Bunların masraflarını karşılama üzere vakıflar tahsis etmişlerdir. Selçukluların hakimiyet alanlarında, tıbbi konular ilmi esaslara bağlan- mış, hekimler, cerrahlar yetişmiş ve hastaneler, tıp medreseleri inşa edilmiştir. Bu çalışmada da Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Dönemi1 tıbbı gelişmeler ve tıbbi yaklaşımlar ortaya konmaya çalışılmıştır.
Abbâsîler döneminde ilmî hayatta Süryânîler (132-656/750-1258)
2017
ABBÂSÎLER DÖNEMİNDE İLMÎ HAYATTA SÜRYÂNÎLER (132-656/750-1258) Türkiye’de Süryânîler üzerine yapılan araştırmalar son yıllarda yoğunluk kazanmıştır. Bugün nüfusları oldukça azalmış olan Süryânîler; uzun zaman bölgedeki baskın unsur olmuşlardır. Özellikle de Abbâsîler döneminin bilimsel hayatında çok aktif rol almışlar, tıp ve tercüme alanında iz bırakan çalışmalar ortaya koymuşlardır. Ülkemizde bugüne kadar bilim tarihi ve tercüme hareketi konusunda pek çok çalışma yapılmış olmakla birlikte, Süryânîler özelinde konu çok az incelenmiştir. Araştırmada Abbâsîler döneminde yaşamış Süryânî bilginler ve bilimsel çalışmaları tanıtılmaktadır. Konu incelenirken klasik kaynakların verileri ve yakın dönemde yapılmış araştırmaların bulgularından istifade edilmiştir. Abbâsîler dönemi, halifelerin bilimsel hayattaki katkıları ve Süryânî bilginlerin etkinlikleri göz önüne alınarak üç döneme ayrılmıştır. Araştırmada her bir dönem ayrı ayrı ele alınmakta ve siyasî, toplumsal ve bilimsel gelişmeler i...
Saffârîler’in Kuruluş Süreci ve Sîstân’a Hâkim Olmaları
Saffârîler’in Kuruluş Süreci ve Sîstân’a Hâkim Olmaları, 2020
861-1003 yılları arasında Sîstân ve Horâsân bölgesinde hüküm süren Saffârîler'in kurucusu Ebû Yûsuf Yakûb b. Leys'tir. Sîstân'da bakırcılık yaparak hayatını idame ettiren Yakûb b. Leys kısa süre içinde arkadaĢları arasında cömertliğiyle temayüz ederek taraftar kazanmıĢ ve etrafına topladığı kiĢilerle ilk baĢlarda hırsızlık yapıp yol keserek isminden söz ettirdi. Fakat zamanla gücünü artırarak etrafında topladığı kiĢilerle birlikte 232 (846-847) yılında Sîstân'da Tâhiriler'e karĢı isyan etmiĢ olan Salih b. Nasr el-Kinânî'nin emrine girip ordu kumandanlığına kadar yükselerek, bu görevde önemli baĢarılar elde etti. Bu geliĢmelerle birlikte daha da güçlenen Yakûb b. Leys, Salih b. Nasr'ın Sistân'ı ele geçirip, burada bulunan ganimetleri hâkimiyeti altında bulunan Büst'e götürmek istemesi üzerine onun emrinden çıkarak ona karĢı mücadeleye giriĢip Salih b. Nasr'ı yenip onu Sîstân'dan uzaklaĢtırdı. Daha sonra ise Salih b. Nasr'ın yerine Sistân hâkimi olan Dirhem b. en-Nasr'a biat edip, Sîstân ordusunun baĢına getirildi. Yakûb b. Leys bu görevi icra ettiği süre zarfında cömertliği ve cesaretiyle bir kez daha temeyyüz ederek halkın teveccühünü kazandı. Bu durum ise Dirhem b. en-Nasr'ın tepkisine neden oldu. Nitekim Dirhem b. en-Nasr, Yakûb b. Leys'i ortadan kaldırmak için harekete geçti. Fakat Yakûb b. Leys daha erken davranarak ona karĢı üstünlük sağlamıĢ ve Sistân halkının da desteğiyle 25 Muharrem 247 (10 Nisan 861) Yakûb b. Leys Sistân'ın yeni emiri oldu ve böylece Yakûb b. Leys 247 (861) yılında Sîstân'da Saffârîler'i kurmuĢ oldu. Bu çalıĢmamızda temel amacımız 861-1003 yılları arasında Sîstân ve Horâsân hüküm sürmüĢ olan Yakûb b. Leys'in ilk faaliyetleri ve Sistân'a hâkim olup Saffârîler'i kurmasına dair kaynaklarda yer alan bilgiler sistematik bir Ģekilde ele almaktır.
NAKŞİBENDİYYE TARİKATI TEMELİNDE OSMANLI DEVLETİ’NİN EHL-İ SÜNNET HASSASİYETİ(XV ve XVI. YÜZYIL)
Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Bu makalede Osmanlı Devleti’nde din ve mezhep anlayışında Nakşibendiyye tarikatının önemi incelenmiştir. Konunun kapsamlı bir şekilde ortaya konulması için önce Osmanlı’nın kuruluşu devresinde tasavvuf temelinde İslam’ın etkisine işaret edilmiş, sonra da Nakşibendiyye tarikatı ve temel esasları hakkında bilgi verilmiştir. Makalede Nakşibendiyye’nin Osmanlı’ya ilk olarak ne zaman geldiği araştırılmış ve bu çerçevede özellikle tarikatın kurucusu Bahaeddin Nakşibend’in halifelerinden Hâce İshak er-Rumî’nin Manisa’daki tekkesinin önemi incelenmiştir. Nakşibendiyye tarikatının padişahlar başta olmak üzere Osmanlılar üzerindeki nüfuzunun açıklanması için meşhur Nakşî şeyh ve âlimlerin mezhep, özellikle de Ehl-i sünnet konusundaki görüşleri araştırılmıştır. Böylece Nakşibendiyye tarikatının, toplumun din ve mezhep anlayışındaki etkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Ci̇bâl (İsfahân-Rey-Hemedân) Büveyhîleri̇’Ni̇n Kuruluşu Ve Rüknüddevle Dönemi̇
NEAR EAST HISTORICAL REVIEW, 2020
X. ve XI. yüzyıllarda İran ve Irak'ta hüküm süren Büveyhîler ilk dönemlerinde Deylem'de hüküm süren mahalli hanedanların hizmetinde bulunmaktaydılar. Ancak zamanla İran ve Irak bölgesinde meydana gelen iktidar boşluğunu iyi değerlendirerek geniş bölgeleri hâkimiyetleri altına almışlardır. Nitekim Büveyhî hâkimiyetine giren bölgelerden birisi olan Cibâl bölgesi her ne kadar Sâmânî emîrleri tarafından yönetilmiş olsa da bölgedeki iktidar boşluğunu iyi değerlendiren Rüknüddevle (Ebû Ali Hasan b. Büveyh) ilk olarak 323 (934-935) yılında İsfahân'ı daha sonra ise 331 (943) yılında Rey'i ele geçirerek Rey merkezli Cibâl Büveyhîleri'ni kurmuş ve ölünceye kadar bölgenin hâkimiyeti için Sâmânîler ile uzun süreli bir mücadelenin içinde olmuştur.
Antik Dönem Tıbbının Müntahab-ı Şifâ’da Tezahürü
ERDEM Insan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 2020
Hacı Paşa ismiyle de bilinen Hekim Celâlüddin Hızır’ın yazmış olduğu Müntahab-ı Şifâ adlı eser, Anadolu’da yazılmış ilk Türkçe tıp kitapları arasında yer almaktadır. Yaptığı çalışmalar ve yazdığı kitaplarla tıp bilimine büyük katkıları olan Hacı Paşa, Müntahab-ı Şifâ’yı, Arapça yazdığı Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’l-Âlâm isimli tıp kitabını özetleyip, Türkçe’ye çevirerek oluşturmuştur. Müntahab-ı Şifâ’nın temelini teşkil eden Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’l-Âlâm’ın, Hacı Paşa’nın bizzat kendi el yazısıyla yazdığı nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir. Hacı Paşa bu eseri Aydınoğlu İsâ Bey adına Arapça olarak 14. yüzyılda kaleme almıştır. Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’l-Âlâm temelde; teorik ve pratik tıp bilgileri, yiyecekler- içecekler ve ilaçlar, organların ve tüm vücudun hastalıkları ile tedavileri olmak üzere dört bölümden meydana gelmiştir. Hacı Paşa, Müntahab-ı Şifâ’yı takdim ederken, bu kitabı hekimin bulunmadığı bir yerde halkın da kitabı anlayıp, gerekli tedavilere kısmen de olsa başvurabilmeleri için sade bir şekilde hazırladığını belirtmiştir. Bunun için de kitapta karmaşık tıbbi anlatımlardan kaçınmıştır. Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’l-Âlâm’ın özeti olan Müntahab-ı Şifâ adlı eser üç ana bölümden (bahs) oluşmaktadır. Birinci bölüm; tıp bilgileri ve tıbbın amacının detaylı bir şekilde anlatıldığı iki alt bölüme(teorik ve pratik kısımları) ayrılmıştır. İkinci bölümde; tedavi amaçlı kullanılacak gıdalar, şerbetler ve ilaçlar listelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde; hastalık sebepleri, belirtileri ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılacak ilaçların terkipleri detaylıca açıklanmıştır. Müntahab-ı Şifâ vasıtasıyla, temelinde Antik Dönem düşünürlerinin prima materialarının yer aldığı ve zamanla geliştirilerek Antik Dönem tıbbının hastalık, iyileşme ve sağlık halinin dengede olma ölçütü olan Humoral Patoloji Teorisi’nin Hacı Paşa tarafından da baz alındığı görülmektedir. Hacı Paşa, ekseriyetle kendi tıbbi uygulamalarını aktararak yazdığı Müntahab-ı Şifâ’yı oluştururken, yararlandığı Antik Dönem’in batılı ve Ortaçağ’ın doğulu seçkin hekim ve bilginlerinin isimlerini bilhassa açıklamıştır. Aristoteles, Hippokrates, Ephesoslu Rufus, Galenos, bu eserde alıntı yaptığını belirttiği Antik Dönem batı tıbbının ünlü hekimlerinden bazılarıdır. Hacı Paşa, bu hekim ve bilginlerden birtakım hastalıkların tedavi yöntemleriyle ilgili alıntılar yaptığını ve bu özel tedavi metotlarını önermeden önce hastalar üzerinde uyguladığını üstünde durarak açıklamıştır. Hacı Paşa, bu tedavi yöntemlerini aktarırken de öncelikli olarak formülünü hangi hekimden aldığını söylediği basit ve karmaşık ilaçların terkiplerini, bunların hangi hastalıkların tedavisinde ve nasıl tatbik edileceklerini detaylı olarak belirtmiştir. Bu çalışmada, Müntahâb-ı Şifâ’nın içeriğindeki teorik ve pratik bilgiler, Antik Dönem batı tıbbının bilgileriyle karşılaştırılarak dönemin tıp literatürü incelenmeye çalışılacaktır. The Manifestation of Medicine of Ancient Period in Müntahab-ı Şifâ Abstract The work with the name of Müntahab-ı Şifâ written by Physician Celâlüddin Hızır who is known as Hacı Paşa is regarded as one of the first Turkish medicine books written in Anatolia. Hacı Paşa who provided giant contributions to the science of medicine through his studies and the books he wrote, formed Müntahab-ı Şifâ by summarizing then translating his book called Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’lÂlâm from Arabic to Turkish. The manuscript of Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’l-Âlâm which forms the basis of the Müntahab-ı Şifâ, is in the Topkapı Palace Museum Library and it is written by Hacı Paşa himself. Hacı Paşa wrote this work in Arabic on behalf of Aydınoğlu İsâ Bey in the 14th century. Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’l-Âlâm is basically consists of four chapters; theoretical and practical medical knowledge, food-drinks and medicines, diseases and treatments of organs and the whole body. While presenting Müntahab-ı Şifâ, Hacı Paşa stated that he had prepared this book for a place where the physician was not available, so that the public also could understand the book and apply it to the necessary treatments partially. For this, he avoided complicated medical explanations in the book. The work with the name of Müntahab-ı Şifâ, which is the summary of Şifâü’l-Eskâm ve Devâü’l-Âlâm, consists of three main chapters (topics). First chapter; it is divided into two sub-sections (theoretical and practical parts), in which medical information and the purpose of medicine are described in detail. In the second chapter; the foods, caudles and medicines to be used for therapeutic purposes are listed. In the third and last chapter; disease causes, symptoms and the compositions of the drugs to be used in the treatment of these diseases are explained in detail. Through the work called Müntahab-ı Şifâ it is seen that, the humoral pathology theory which based on the prima materias of antique thinkers then gradually developed and became the criterion of disease, healing and equilibrium of health status of the medicine of antiquity is also based by Hacı Paşa. While forming Müntahab-ı Şifâ which he wrote largely through narrating his own medical applications, Hacı Paşa especially explained the exclusive names of the physicians and the scholars of both from Antique Age of the West and Middle Age of the East. Aristoteles, Hippokrates, Rufus of Ephesos, Galenos are some of the famous physicians of the ancient western medicine, which he cited in this work. Hacı Paşa notedly stated that he cited some of the methods of treating of some diseases from these physicians and scholars and he applied those specific treatment methods on the patients before he suggested them. While transferring these treatment methods, Hacı Paşa firstly stated in detail which physician he got his formula from, the compositions of the simple and complex medicines he said, the treatment of these diseases and how they should be applied. In this article, the theoretical and practical knowledge in the content of Müntahab-ı Şifâ will be compared with the knowledge of the western medicine of antiquity, so the medical literature of the period will be examined.
Tıp Tarihi Araştırmaları, 1986
Orta Asya Türk Tıbbı hakkında bilgi veren kitaplardaki bilgilerin taranması ile ortaya çıkan bilgiler
2. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar ve Yenilikçi Çalışmalar Sempozyumu, 2022
Mervânîler 978 ile 1085 yılları arasında Diyâr-ı Bekr bölgesi ve etrafına hükmetmiş bir devlettir. Küçük bir coğrafyada egemen olmalarına rağmen siyasi, ekonomik, ilmi ve mimari açıdan gelişmiş bir seviyeye ulaşmışlardır. Müslüman devletler ile Bizans İmparatorluğu’nun sınırında olan Mervânîler, kendilerinden önce bölgeye hükmeden Hamdânîlerden farklı olarak barış iklimi oluşturmaya çalışmışlardır. İzledikleri barışçıl politikalar sayesinde ülkelerinde emniyet ve sükûnet tezahür etmiş ve bunun sonucunda birçok alanda ilerleme kaydetmişlerdir. Mervânîlerin ülke genelinde icra ettikleri yoğun imar faaliyetleri mali olarak zengin olduklarını ortaya koymaktadır. Bu dönemde savunma yapılarını tahkim etmenin dışında han, hamam, kervansaray, cami, köprü, su kanalları gibi belediyecilik faaliyetlerien ek olarak şehir kurdukları da görülmektedir. Nasriye şehrini kuran Mervânîlerin, İslam fetihlerinden sonra metruk olan Mardin’e insan ve para kaynağı aktardıkları ve Mardin’i yeniden canlandırdıkları bilinmektedir. 978 ile 1041 yılları arasında savaştan uzak kalmaya çalışan Mervânîler, Büyük Selçukluların bölgeye nüfuz etmesinden sonra onlarla beraber hareket ederek Bizans topraklarında gerçekleşen fetihlere destek vermişlerdir. 639’dan Selçukluların tarih sahnesine çıktıkları zamana kadar Âmid çevresinde İslam-Bizans sınırının Selçukluların akınlarıyla değiştiği görülmektedir. Selçuklular Pasinler ve Malazgirt Savaşı’nın ardından hudutları Âmid’in ötesine taşımış ve Mervânîlerin elindeki bazı şehirler Selçukluların üs noktaları olmuştur. Bu çalışmamızda bir asırdan fazla Âmid’e hâkim olup şehri birçok yönden ileriye taşıyan Mervânîlerin Âmid’de bıraktıkları izler ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Marwanids are a state that ruled Diyar Bakr region and its surroundings between 978 and 1085. Despite being dominant in a small geography, they have reached an advanced level in terms of politics, economy, science, and architecture. Settled on the border among the Muslim states and the Byzantine Empire, The Marwanids, tried to create a climate of peace unlike the Hamdanids who ruled the region before. Owing to the peaceful policies they followed, security and tranquility were manifested in their countries, and as a result, they made progress in many areas. The intensive development activities carried out by the Marwanids throughout the country reveal that they are financially rich. In this period, in addition to fortifying defense structures, it is seen that they established cities in addition to municipal activities such as inns, baths, caravanserais, mosques, bridges and water channels. It is known that the Marwans, who founded the city of Nasriye, transferred human and financial resources to Mardin, which was abandoned after the Islamic conquests, and revived Mardin. Trying to avoid making wars between 978 and 1041, Marwanids supported the conquests in Byzantine lands by acting together with the Great Seljuks after they penetrated the region. It is seen that the Islamic-Byzantine border, which did not change around Amid from 639 until the time the Seljuks came to the stage of history, changed wi th the raids of the Seljuks. After the Battle of Pasinler and Manzikert, the Seljuks moved the borders beyond Amid and some cities in the hands of the Marwanids became the base points of the Seljuks. In this study, the traces left in Amid by the Marwanids, who dominated Amid for more than a century and carried the city forward in many ways, are to be revealed.
Organın İslâmî Sergüzeştine Tıbbî Zeyl: Bir Medikoteolojiye Doğru
Transplantation could be counted as, one of the new parts of the whole medical practice. Not only new, but also interesting that, of being so multi-slice, or multi-dimensional. A serious example for the mentioned dimensions is belief, and ultimately, Islam. This is sort of an essay, or investigation that questioning the interference of Islamic values or perspectives to that transplantation process. Plus, searching for reasonable light by wandering through the relation between Islam and medicine, namely, the Islamic neighborhood of the medical practice.