Endoskopik olarak tanımlanan gastrit ile histolojik bulgular arasındaki ilişki (original) (raw)
Related papers
Dispeptik semptomlarla beslenme alışkanlıkları, endoskopik ve histolojik bulgular arasındaki ilişki
AKADEMİK …, 2006
Dispepsi semptomlar kompleksi olup, karın üst kısmında en az üç aydan beri var olan sürekli veya tekrarlayan, ağrı yada rahatsızlık hissidir (1). Dispepsili hastaların yaklaşık yarısı yiyeceklerle semptomları arasında bağlantı kurmaya eğilimlidir. Kahve, alkol, sigara, bazı ilaçların, baharatlı yada yağlı gıdaların tüketiminin dispepsiyi arttırdığına dair yaygın bir inanış vardır (2). Fakat
Sakarya Medical Journal
Giriş ve Amaç: Üst GİS maligniteleri dünyada ve ülkemizde sık görülen kanserlerdendir ve poliplerden gelişebilmektedirler. Bizde poliplerin ünitemizdeki prevalansını, endoskopik ve histolojik özelliklerini ortaya koymayı amaçladık Materyal metod: Tek merkezli retrospektif çalışmamıza, mart 2016 ile nisan 2022 tarihleri arasında hastanemiz genel cerrahi endoskopi ünitesinde yapılan gastroskopi işleminde polip saptanan 18 yaş ve üzerindeki erişkin hastalar dahil edildi, Hastaların gastroskopi raporları incelenerek yaş, cinsiyet, gastroskopi yapılma nedeni, polip sayısı, poliplerin midedeki lokalizasyonu, polipektomi yöntemleri kaydedildi. Bulgular Çalışmamıza mart 2016 ile nisan 2022 tarihleri arasında yapılan toplam 11.643 üst GİS endoskopisinde, polip saptanan 262 hasta dahil edildi. Hastaların 180 (%68,7)’inde tek bir polip, 82 (%31,3)’sinde ise multiple polipler saptandı. Yaşları 21 ve 86 aralığında olan toplam 262 hastanın yaş ortalaması 57.6 ± 13.1 idi. Hastaların 152’si (%58) k...
Gastrik mukozadaki diffüz makroskopik değişiklikler gastrit olarak yorumlanır. Makroskopik değerlendirmeler ile Helikobakter pilori (Hp) kaynaklı ve diğer nedenli gastritlerin ayırımını endoskopik olarak yapmak konusunda yeterli bilgi olmayıp bu konuda belirli bir konsensus sağlanamamıştır. Hp enfeksiyonu tüm dünyada görülmekle birlikte aynı ülkedeki farklı populasyon gruplarında farklı oranlara sahiptir (1). Dünya nüfusunun yaklaşık olarak %60'ının bu bakteri ile enfekte olduğu düşünülmektedir. Bu mikroorganiz-mayı taşıyanların %100'e yakınında gastrit gelişirken, ömür boyu peptik ülser olma riski ise %15-20'dir (2). Hp veya diğer nedenli gastritlerin tanısında sadece endoskopik inceleme ile biyopsiye gerek kalmadan bir hastada gastritin varlığını ve nedenini belirlemek daha pratik ve ekonomik bir yöntem olacaktır. Ülkemizde bu amaçla yapılan her endoskopik işlemde kesin tanı sağlanması amacıyla biyopsi işleminin yapılamadığı dikkate alındığında, endoskopik olarak yapılan tanımlamanın ne
Kostik madde içimi sonrası gastrointestinal darlık gelişen hastalarda endoskopi tecrübemiz
Endoskopi Gastrointestinal, 2019
Giriş ve Amaç: Bu çalışmada gastrointestinal kostik yaralanma sonrası endoskopik tedavi uygulanan hastaların etiyolojik nedenlerini, darlık yerlerini ve uygulanan tedavileri araştırdık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma 2005-2015 yılları arasında kostik hasara bağlı darlık nedeniyle endoskopik olarak tedavi edilen 41 hasta ile retrospektif olarak yapılmıştır. Hastaların demografik özellikleri, ameliyat bilgileri, ne içtikleri ve darlık yerleri dosyalarından kaydedilmiştir. Bulgular: Bu çalışma 41 hasta ile yapılmıştır. Hastaların ortalama yaşı 32±9.2 idi. Hastaların 25’i erkek (%61), 16’sı ise kadındı (%39). Hastaların median işlem sayısı 9 olup, işlem sayısı 1 ile 32 arasında değişmekteydi. Kostik hasarın en sık sebebi ozon suyu (%19), yağ çözücü (%15) ve kireç çözücü (%15) idi. Endoskopik incelemede darlıklar en sık orta özofagusta (%41) görülmekle birlikte daha az sıklıkla proksimal özofagus (%19), distal özofagus (%19), anastomoz (%10) ve tüm özofagusta (%7) görülmekteydi. 6 hastanın ...
Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Dergisi, 2015
Amaç: CMV (sitomegalovirüs) böbrek nakli sonrası en sık görülen viral enfeksiyondur. Akut rejeksiyon, greft yetmezliği, mortalite, fırsatçı enfeksiyonlar, malignite, diabetes ve kardiyovasküler komplikasyon riskini arttırabilir. Nakil sonrası profilaktik antiviral tedavi CMV enfeksiyonlarının sıklığını azaltan en önemli yaklaşımdır. Bu çalışmada valgansiklovir profilaksisi alan böbrek nakli alıcılarında CMV enfeksiyonu sıklığı ve risk faktörlerini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Merkezimizde son dönem böbrek yetmezliği ile böbrek nakli yapılan ve erken dönemde oral valgansiklovir ile CMV profilaksisi yapılan 126 böbrek nakli alıcısı çalışmaya dâhil edildi. CMV enfeksiyonu Abott Real Time PCR tekniğiyle gösterilen CMV-DNA pozitifliği ile değerlendirildi. Hastalar CMV-DNA pozitif ve negatif olarak iki gruba ayrıldı ve özellikleri karşılaştırıldı. Bulgular: Yüz yirmi altı böbrek nakli alıcısının 35'inde (%27.7) CMV-DNA pozitifliği saptandı. CMV-DNA pozitif ve negatif alıcıların demografik karakteristikleri benzerdi. İki grubun akut rejeksiyon sıklığı ve böbrek fonksiyonları arasında fark bulunmadı. Siklosporin ve takrolimus bazlı immünsüpresif alanlardaki CMV-DNA pozitifliği oranı karşılaştırılabilirdi (sırasıyla %35'e karşılık %21.2 p>0.05). CMV enfeksiyonu gelişen alıcılarda akut rejeksiyon nedeniyle anti-timosit globulin (ATG) kullanma oranı anlamlı yüksekti (%22.8'e karşılık %8.7, p=0.038). Ayrıca, ATG kullanılan hastaların %50'sinde CMV enfeksiyonu görüldü. Sonuç: CMV enfeksiyonu böbrek nakli alıcılarında önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir ve gelişiminden başlıca indüksiyon veya rejeksiyon tedavisi için kullanılan antikor tedavileri sorumludur. Antikor tedavisi alan alıcılarda CMV-DNA kopyalarının düzenli izlenmesi yararlı olabilir. Özellikle bu hastalarda etkili profilaksi stratejileri geliştirilmelidir.
Çocuklarda Üst Gastrointestinal Sistem Kanamalarına Tanısal ve Tedavi Edici Endoskopik Yaklaşımlar
Güncel Pediatri, 2012
Gi rifl: Çocuklarda üst gastrointestinal sistem (GİS) kanamaları her zaman ileri araştırmayı gerektiren önemli bir sorundur. Bu çalışmanın amacı çocukluk çağında üst GİS kanamalarının nedenlerini ortaya çıkarmak ve bunlara yönelik terapötik endoskopik yaklaşımlar ile bunların tedavi edici etkinliklerini retrospektif olarak incelemektir. Gereç ve Yöntem: Pediatrik gastroenteroloji bölümlerimizce takip edilen üst GİS kanamalı 139 (K/E:63/76) hasta yaş gruplarına, etyolojiye, kanamanın varislerden ve varis dışından olmasına, ilaç alım öyküsü olup olmamasına göre sınıflandırıldı. Ayrıca peptik ülseri olan hastaların kanaması Forrest sınıflandırılmasına göre değerlendirildi. Çalışmada p<0,05 altında olan değerler istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Üst GİS kanamalarının %15,1'i varis ve %70,5'i varis dışı kaynaklıydı. Hastaların %14,4'ünde kanamanın yeri belirlenemedi. Çalışma grubumuzda bulunan hastaların %26,6'sında ilaç kullanım öyküsü vardı. İlaç kullanım öyküsü en sık 3-9 yaş grubu hastalarda görüldü (%25,9). Üst GİS kanaması olan 60 hastaya etyolojilerine göre endoskopik bant ligasyonu (%23,3), endoskopik skleroterapi (%10), endoskopik hemoklips (%25), epinefrin enjeksiyonu (%30), polipektomi (%5) ve koterizasyon (%6,7) gibi işlemler uygulandı. Kanamayı durdurma bakımından endoskopik hemoklips ve epinefrin uygulamaları arasında istatistiksel bir farklılık yoktu (p>0,68). Sonuç: Endoskopinin çocukluk dönemi üst GİS kanamanın etyolojisinin aydınlatılmasında ve kanamanın tedavisinde son derece yararlı olduğu düşünüldü. (Gün cel Pe di at ri 2012; 10: 1-7) Anah tar ke li me ler: Kanama, endoskopi, hemoklips SUM MARY In tro duc ti on: Upper gastrointestinal system bleeding in children is always very important problems requiring further investigation. The aim of the study was to investigate retrospectively the etiologies of upper gastrointestinal bleeding, the therapeutic endoscopic approach to the bleeding, and the efficacy of the endoscopy in the treatment of pediatric age group. Materials and Methods: In this study, 139 (F/M: 63/76) cases diagnosed as upper gastrointestinal bleeding and followed up by the Department of Pediatric Gastroenterology were classified into groups according to the age, etiology, the presence of varicose veins, and history of drug ingestion. In addition bleedings caused by peptic ulcer disease were classified according to Forrest classification. Values of p<0.05 were of considered as significant. Results: Upper gastrointestinal bleedings were originated from varicose veins in 15.1% of patients and non-variceal origin in 70.5% of patients. The location of bleeding could not be determined in 14.4% of the patients. The history of drug ingestion was obtained most commonly between 3-9 ages. Sixty patients underwent the procedures of endoscopic band ligation (23.3%), endoscopic sclerotherapy (10%), endoscopic hemoclips application (25%), epinephrine injection (30%), polipectomy (5%), and cauterization (6.7%) according to the etiology. In terms of stopping the bleeding, there was no statistically significant difference between endoscopic hemoclips application and epinephrine injection (p>0.68). Discussion: Endoscopic procedure is very useful in both the determination of etiology of upper gastrointestinal bleeding and the treatment of upper gastrointestinal bleeding in childhood.
Akademik Gastroenteroloji Dergisi, 2009
İnlet patch olarak bilinen üst özofagusta heterotopik gastrik mukoza (HGM), ilk olarak 1805 yılında Schmit tarafından postmortem muayene esnasında tanımlanmıştır (1). HGM genellikle proksimal özofagusun ilk 3 cm'sinde üst özofagus sfinkter altında, lateral veya posterior duvarda yer alır. Makroskopik olarak, koyu pembe ve kadifemsi bir görünümdedir. Boyutu 2-3 mm'den 4 cm'ye kadar değişmektedir (2). Normal mukozadan keskin sınırlar ile ayrılan; tek bir parça ve/veya multipl parçalar halinde olabileceği gibi, özofagusu sirküler olarak çepeçevre sarabilmektedir (3). HGM'nın histopatolojik görünümü oldukça karakteristik olup antral yada fundik tip hücrelerden oluşur (2). HGM asemptomatik benign bir lezyon olup genellikle tesadüfi olarak saptanır. (4). HGM'nın hidroklorik asid sekrete edebilme özelliğinden dolayı servikal özofagusta özofageal spazm, web, kronik peptik özofajit, striktür, ülserasyon, kanama, perforasyon, extra özofageal fistül, özofagogastroduodenal fistül ve adenokarsinoma yol açabileceği gösterilmiştir (5). HGM'nin orijini tartışılsa da çoğunluğun kabul ettiği özofageal epitelizasyonun eksik kalması sonrasında gelişen konjenital bir anomali olduğudur (4). Diğer bir teori ise, mikst teori olup re
Gastric subepitelyal lezyonlar: Endoskopik Ultrasonografi’nin yeri ve etkinliği
2019
Giris ve Amac: Gastrointestinal sistemin subepitelyal lezyonu uzeri normal mukoza ile kapli lumen icine dogru buyuyen bir lezyon, kitle veya cikinti olarak tanimlanir. Ust gastrointestinal sistem endoskopisinde saptanan subepitelyal kitlelerin sikligi ve bu lezyonlarda endoskopik ultrasonografinin ektinligini saptamayi amacladik. Gerec ve Yontem: Firat Universitesi Tip Fakultesi Hastanesi Gastroenteroloji Kliniginde Aralik 2012-Mayis 2017 tarihleri arasinda ust gastrointestinal sistem endoskopik incelemesinde subepitelyal lezyon saptanip lineer endoskopik ultrasonografi yapilan hastalar retrospektif olarak incelendi. Hastalarin yas, cinsiyet gibi demografik verileri, ust gastrointestinal sistem endoskopide tanimlanan lezyonlar ve yerlesim yerleri, ince igne aspirasyon sitolojisi sonuclari retrospektif olarak incelendi. Lezyonun boyutu, yapisi, koken aldigi duvar kati, cevre doku ile iliskisi degerlendirildi. Bulgular: Toplam 14030 ust gastrointestinal sistem endoskopi’den 64 vakada ...