Sözlü Tarih ve Bir Yerel Tarih Yazımı Denemesi: Urfa Horoz Köyü (original) (raw)
Related papers
Modernleşme Dönemi Sosyal Tarih Yazımınaİlişkin Kısa Bir Değerlendirme: Urfa Örneği
DergiPark (Istanbul University), 2015
Bu makale, Osmanlı İmparatorluğu modernleşme süreci kurum ve kimlikleri üzerinden üretilen belgelerin niteliklerini tartışmış ve sosyal tarih yazımında sıradan insanın gündelik yaşamı inşası hedefinin söz konusu kayıtlar üzerinden değerlendirme sürecini Urfa Sancağı üzerinden aktarmaya çalışmıştır.
SÜRYANİ YAZIM MERKEZİ OLARAK URFA’NIN (EDESSA) ÖNEMİ VE EL YAZMALARI (2.- 13. yy)
INTERNATIONAL ARCHEOLOGY, ART HISTORY AND CULTURAL HERITAGE CONGRESS, 2021
Modern Urfa kentinin, Antik dönemde adı Edessa idi. Osroene Krallığının başkenti olan Edessa, Hıristiyanlık tarihi için de önemli bir yerleşim yeri ve bir merkez olmayı sürdürmüştür. Tarihi kaynaklarda 1. ve 2. yüzyıldan beri bu yörede Hıristiyanlığın görüldüğüne dair veriler sunulmaktadır. Yine tarihi kaynakların aktardığı bilgiye göre; ilk Hıristiyan kralı olarak anılan IX Abgar (MS.179-214) zamanında Edessa bir edebiyat merkeziydi. Hıristiyanlığın bölgede görülmesinden sonra burada önemli piskoposlar yetişmiş ve burası okuluyla aktif bir konumda olmayı başarmıştır. Özellikle Yunancadan Süryaniceye İncil çevirilerinin yapılması burayı dini ve kültürel bir ortama dönüştürmüştür. Bugün dünyanın çeşitli kütüphane ve müzelerinde korunan yüzlerce Süryanice yazılmış resimli ve resimsiz el yazmaları bulunmaktadır. Bu el yazmaları arasında Edessa merkezli olduğu bilinen eserler dikkat çekici çoğunluktadır. Çalışmada; Edessa’da üretildiği bilinen, şuan mevcut olmayan ancak tarihi kaynaklarda ismi geçen Süryani el yazmaları ile bugün çeşitli koleksiyon ve müzelerde korunan, 2. ve 13. yüzyılları arasına tarihlenen el yazmaları kapsamında Edessa’nın bir yazım merkezi olarak önemine ve tarihi geçmişine değinilecektir. Anahtar Kelimeler: Urfa (Edessa), Hıristiyanlık, Süryani, El yazma
Sözlü Tarih Çerçevesinde Bir Yerel Tarih Çalısması Yalova Güneykoy Örneği, 2022
Yazılı belgelere ek olarak yaşayan bireylerin hafızaya dayalı anlatıları ile meydana gelen sözlü tarih olgusu günümüz tarihçiliğinde göz ardı edilen önemli hususlardan birisidir. Sözlü tarih çalışmaları, tarihî belgelerin zaman zaman eksik ya da suskun kaldığı hususları tamamlayarak olayların ve olguların anlaşılmasında önemli rol oynamaktadır. Bunun yanında, insanların hafızalarında yer eden önemli hususların, olayların nesilden nesile aktarılmasıyla da bir devamlılık sağlanmaktadır. Bu çalışmada amaç, yerel tarih bağlamında 93 Harbi yıllarından sonra Yalova‘nın Güneyköy isimli yerleşim yerine yerleşen Dağıstanlı göçmenlerin belleklerinde yer eden önemli olay ve konuları kayıt altına almak ve böylece Yalova tarihi bağlamında Güneyköy‘ün önemine vurgu yapmaktır. Bunun yanı sıra çalışmanın Yalova tarihi üzerine sözlü tarih alanında çalışacak olan araştırmacılar için de fayda sağlaması hedeflenmektedir. Çalışma kapsamında sözlü tarih çerçevesinde adı geçen yerleşim yerinde ikamet edenlere on yedi soru sorulacaktır. Bu sorular genel anlamda; onların bölgeye nereden, nasıl ve hangi yollarla geldikleri, sözü edilen yerleşim yerinin kurulması, Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı yıllarında bölgede yaşanılan olaylar, çevre köyler ile ilişkileri, kullandıkları yollar, yerleşim yerinde bulunan yapılar ve son olarak da sosyal hayata dair bilgilerden oluşmaktadır. Sözü edilen bu sorular akabinde alanda derlenen bilgiler birbirleriyle ve yazılı kaynaklar ile karşılaştırılarak bir yerel tarih çalışması yapılması amaçlanmıştır.
Bir Yöntem Olarak "Dünya Tarihinin Morfolojisi"
Özet "Dünya tarih nedir?" ve "dünya tarihi nasıl incelenmelidir?" soruları tarih felsefesi bağlamında tartışılmışlardır. 18.-19. yüzyıl tarih felsefelerinin dünya tarihine ilerlemeci bakışına karşın, 20.yüzyılda döngüselci bir tarih yaklaşımı ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın en önemli temsilcilerinden biri Oswald Spengler'dir. Bu çalışmada, Spengler'in tarih felsefesi, onun "doğa olarak dünya" ve "tarih olarak dünya" ayrımı temelinde tartışmaya açılacaktır. Doğa olarak dünyanın nedenselliğine karşı, tarih olarak dünyanın yazgısallığını savunan Spengler'in, kültürlerin organik yapısını nasıl açıkladığı ve bu yapı ekseninde nasıl bir tarih modeli sunduğu gösterilecektir. Spengler'in tarih anlayışında temel kavram kültürdür ve o, tarihsel süreci kültürlerin organik yapısı üzerinden açıklamıştır. Bu nedenle o, kültür dünyasından söz ettiğinde, aynı zamanda tarih olarak dünyaya gönderimde bulunmakta ve bu dünyanın anlaşılması için ise, karşılaştırmalı morfoloji yöntemini önermektedir. Ona göre bu yöntem, tarihin döngüsel yapısını ve dolayısıyla kültürlerin yazgısını açığa çıkarmaktadır. Burada, düşünürün "batının çöküşü"ne dair kehaneti de göz önünde tutularak, bir yöntem olarak "dünya tarihinin morfolojisi" açıklanmaya çalışılacaktır.
Bir Taşra Şehrinin Sözcülüğünü Yapmak: Fikret Otyam ve Urfa (1953-1993) 1
Makale, 2021
Bu çalışmada bir şehir ve bir insan arasındaki yaklaşık 40 yıllık bir hikâye incelenmiştir. 1953’te Urfa ile tanışan Otyam, vefatına kadar şehirle ba-ğını kesmemiş, sürekli ziyaretlerde bulunmuş ve gözlemlerini eserlerine yansıtmıştır. Bunlar, bölge halkının fizikî özellikleri, giyim-kuşamı, müzik kültürü, bölgenin siyasal ve sosyal şartları, sağlık ve ulaşım sorunları ola-rak Otyam’ın eserlerinde yer bulmuştur. Bölgenin zengin toprak yapı-sına rağmen, sulama imkânının olmayışından dolayı yaşadığı olumsuz-luklara ilişkin baraj yapılması için çaba göstermiştir. Bu çalışmada Ot-yam’ın kendi eserleri incelenmiş, ayrıca arşiv belgeleri, gazeteler ve di-ğer araştırma eserlerden yararlanılarak Urfa ve Otyam arasında 40 yıl gibi uzun süreye uzanan bu özel bağ konu edinilmiştir. Böylece Cumhu-riyet döneminde Urfa’ya dair sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel bir ba-kış açısını Otyam’ın penceresinden sunmak mümkün olmuştur.
İstanbul Üniversitesi Yayınevi - Art Sanat Dergisi, 2022
Anadolu ve Mezopotamya ile bağlantısı sayesinde pek çok medeniyetin geride bıraktığı izleri taşıyan Urfa, 19. yüzyılın ikinci yarısında çok sayıda sanat tarihçisi ve arkeoloğun uğrak yeri olmuştur. Filolog Edward Sachau, Alman müzecisi ve sanat tarihçisi Friedrich Sarre, Getrude Bell, arkeolog Max von Oppenheim gibi batılı uzmanlar şehri ziyaret edenler arasındadır. Osman Hamdi Bey de Doğu turu esnasında tarihî kale ve çevresini fotoğraflamıştır. Ancak idareciler nazarında tarihî yapı ve bulgulara pek değer atfedilmemiş, kale taşları kamu yapılarını desteklemek üzere satışa çıkarılmıştır. 1891'de ise dünyanın dikkatini çeken ve Kral Abgar'a ait olduğu düşünülen üç kaya mezarı korunamamış ve buluntuların bir kısmı çalınmıştır. Hristiyanların tarihî Hıdır İlyas Manastırı ve çevresindeki mezarları sahiplenme çabası, Müslümanların tarihî Ömeriye Câmii üzerindeki tadilatları ise tamamen dinî bir bakış açısının eseri olmuştur. Bu çalışmada, Osmanlı idarecilerinin tarihî yapı ve bulgular karşısındaki tutumları ile arkeologların Urfa yerelindeki faaliyetlerinin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Çalışma sırasında Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivlerinde bulunan resmi kayıtlardan, gezi yazılarından ve arkeolog günlüklerinden istifade edilmiştir.
Günümüze Ulaşmayıp Yayın Ve Arşiv Kaynaklarından Saptanan Ruha (Urfa) Hanları Üzerine Bir Bakış
2006
Urfa’da gunumuze gelememis 13 hanin yerleri belirlenmis olup, belirlenen bu 13 hani, tarihi saptanabilen ve saptanamayan hanlar olarak iki gruba ayirmak mumkundur. Tarihi Saptanabilen Hanlar 1373 yilinda yazilmis bir vakfiyede Sarraf Seyfeddin Hani’ndan soz edilmektedir. Han, Memluk Donemi’ne ait olup, Urfa’daki en erken tarihli han olmalidir Evliya Celebi, Bey Kapisi yakininda Bey Kapisi Hani ve Bey Kapisi’nin disinda Sebil Hani’nin oldugunu belirtmektedir. Yine sur disinda Sektel’in Hani adi verilen magara hanlardan bahsetmektedir. Evliya Celebi kenti 17. yuzyilin ortalarinda ziyaret edip hanlardan bahsettigi icin bu yapilarin 17. yuzyilin ortalarindan onceki bir tarihte yapildigini soylemek mumkundur. Badilli Sait Bey Hani, sur disinda, Koprubasi’ndan Kamberiye Mahallesi’ne inen yol uzerinde bulunmaktaydi. 1960’li yillarda yiktirilarak, yerine apartman yaptirilmistir. Badilli Sait Bey 1880-1944 yillari arasindan yasadigi icin bu yapi 20. yuzyil basinda yaptirilm...