SURİYELİ GÖÇÜNÜN GÖÇMENLERE EV SAHİPLİĞİ YAPAN ÜLKELERE ETKİLERİ VE ULUSLARARASI ÖRGÜTLERİN GÖÇÜ ÖNLEME POLİTİKALARI (original) (raw)
Related papers
KÜRESEL BILEK GÜREŞI: ULUSLARARASI GÜÇLERİN SURİYE POLİTİKASI
2011 yılından itibaren Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otoriter rejimlere karşı gerçekleştirilen halk hareketleriyle birlikte, Arap dünyası siyasi ve sosyolojik bir dönüşüm sürecine girmiştir. Demokrasi, ekonomik hak ve özgürlük talepleri Arap halkları tarafından sokak gösterileri vasıtasıyla dile getirilmeye çalışılmıştır. Modern Ortadoğu tarihinin en ilgi çekici dönemlerinden biri olarak kabul edilebilecek bu süreç, Arap Baharı olarak adlandırılmaktadır. Sürecin yansımaları Tunus, Libya ve Mısır’da rejimleri değiştirirken, Mısır’daki demokrasi dönemi kısa sürmüş ve süreç askerî bir darbe ile sonuçlanmıştır. Ancak bunlardan hiçbirinin sonucu Mart 2011’de Suriye’de Esad rejimine karşı başlatılan ayaklanmalar kadar karmaşık bir boyut kazanmamıştır.
SURİYELİ KADIN SIĞINMACILARIN TOPLUMSAL KABUL VE UYUM SÜRECİNDE EVLİLİKLERİN ETKİSİ (SİİRT ŞEHRİ)
THE JOURNAL OF WORLD WOMEN STUDIES, 2022
ÖZET Çalışmanın temel amacı Siirt kentine Suriye'den göç eden ve geçici koruma statüsünde olan kadın sığınmacıların kent halkı ile olan entegrasyonları çerçevesinde ne durumda olduklarını incelemek ve bu uyum ve kabul sürecine yerel halk ile kadın sığınmacılar arasında yapılan evliliklerin etkisini değerlendirmektir. Bu kapsamda kente bulunan ve sığınmacılarla ilgili çalışmalar yapan çeşitli STK'lar ve ilgili kurumlar ile görüşülmüş ve gerekli veriler elde edildikten sonra ailelere ulaşılmıştır. Çalışma bir saha çalışması olup ailelerle birebir yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Araştırmaya konu olan Siirt, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle Bölümü'nde yer almaktadır. En genel manasıyla göç, kişilerin, toplumların siyasi, doğal, ekonomik, sosyal, etnik ve dinsel nedenlerle gerçekleştirdikleri zorunlu ya da gönüllü yer değiştirme veya mekânsal hareketlilik süreçleri olarak tanımlanabilir. Göç, tek taraflı bir mekânsal değişim sürecinin ötesinde, ekonomik ve kültürel etkileşim, sosyal statülerdeki değişimler ve sonuçları itibariyle sosyo-mekânsal dokuda çok yönlü yansımaları olan bir olgudur. Kadınların göçe katılması son yıllarda artmıştır. Günümüzde kadın göçü beşeri coğrafyanın bir alt dalı haline gelen feminist coğrafyanın en çok üzerinde durduğu konulardan biridir. Artan gıda sorunu ve sorunlu bölgelerin daha çok kadın ve çocukları olumsuz etkilemesi kadınların daha güvenli yerlere göç etmesine neden olmaktadır. Günümüzde göç ve göçün getirdiği çeşitli sorunlar, özellikle Arap Baharı olarak bilinen toplumsal olayların 2011 yılından bu yana Suriye'de de yayılması sonucunda büyük göç dalgaları yaşanmaya başlamıştır. Bu göçlerden en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye'nin kozmopolit kentlerinden biri olan Siirt, Suriyeli sığınmacıların geldiği kentlerden biridir. Kentin çok dilli bir kültürel yapıya sahip olması ve özellikle Arapçanın konuşuluyor olması sığınmacıların kenti tercih etmesinde önemlidir.
SURİYELİLERİN TÜRK VATANDAŞLIĞINA GEÇİŞİNİN EVLİLİK RİTÜELİNE ETKİSİ
Özet Suriye' de başlayan savaşın neticesi olarak Türkiye' ye göç eden Suriyelilere geldikleri günden bugüne kadar pek çok alanda destek olan Türk halkı söz konusu vatandaşlık olduğunda beklenmedik bir tutuma sahiptir. Vatandaşlık verilmesi oldukça büyük bir handikap gibi görünürken tartışmalar son hızıyla devam etmekte ve bilindiği üzere bir ülkenin vatandaşı olmak o ülkenin anayasasının da bağlayıcılığını getirmektedir. Bu nokta da her iki toplum içinde hayati önem taşıyan aile kurumunun evlilik türünde yasa ve dini-geleneksel çatışmasını taşıdığı görülür. Her ne kadar aynı dine mensup olunsa da Türkiye Cumhuriyeti yasaları gereği poligaminin yasak oluşu, ancak Suriyeliler için bu durumun normalliği ve uygulanmasının kolaylığı tartışılacaktır. Vatandaşlık verilmesi halinde ise doğacak yasal sorumluklar sonucu aile ve toplum yapısında ne gibi değişiklerin meydana gelmesi beklenir sorularının yanıtı aranacaktır. Ayrıca Suriyelilerin gelmesiyle Türkler arasında artan dini nikâhlı çok eşliliklerin dayanaklarına bakılarak ihtiyaç mı, istismar mı iyilik mi gibi alanlarına değinilecektir. Çalışma göç konusunu değerlendirirken konuya içerden bakmayı kolaylaştırmak Suriyelilerin gerçek duygularını ve deneyimlerini yansıtması için yorumsamacı bir bakış açısı benimsenmiş olup, bir bakış sağlayabilmek adına nitel bir araştırma yöntemi olan mülakat tekniğinden faydalanılmıştır. İslam'ın çok eşliliğe verdiği ruhsata dayanarak Suriyeli hem kadın hem erkeklere yapılan 20 mülakat incelenip Türk kadını ile Suriyeli kadınların karşılaştırılması kısaca yapılacaktır. Aynı zamanda Türk kadınının konumunu ve hem Türk-Suriyeli evliliklerine bakış açıları hem de çok eşlilik konusuna nasıl yaklaştıkları üzerinden naçizane bir değerlendirme yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Vatandaşlık, Suriyeliler, Çok Eşlilik, Evliliklerin Dönüşümü.
ABD’NİN GÖÇ VE GÖÇMENLERE YÖNELİK POLİTİKALARI VE UYGULAMALARI
12th INTERNATIONAL CONFERENCE ON CULTURE AND CIVILIZATION, 2022
Göç birçok farklı nedenden dolayı bireylerin ya da toplulukların yaşadıkları yeri bırakarak başka bir yere gitme hareketine nedir. Bu nedenlerden birkaçı ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, güvenlik ve doğal afetlerdir. Genel olarak insanlar yaşam standartlarını iyileştirmek için bulundukları yerleri terk ederek daha gelişmiş yerlere doğru hareket ederler. Bu durum göç veren ve göç alan yerlerdeki sosyal, siyasal, ekonomik ve psikolojik dinamikleri etkiler. Bu etkiler olumlu ya da olumsuz olabilir ve bu yerlerde sosyolojik ve politik alanlarda köklü değişliklere neden olabilir. Bu durum göç veren ve göç alan yerlerdeki sosyal, siyasal, ekonomik ve psikolojik dinamikleri etkiler. Bu sebeple devletler göç politikalarını planlamak ve gelişmelere göre planlamaları güncellemek durumunda kalmışlardır. 21 yüzyılda birçok devlet, göçü azaltmak ve kontrol altına almak için birçok politika uygulamıştır. Fakat dünyada her geçen yıl göçmen ve mülteci sayısı artmaktadır. Kurulduğu ilk dönemlerden beri göç alan ve göç ülkesi diye de bilinen ABD günümüzde de en çok göç alan hedef ülke konumundadır. Sahip olduğu ekonomik ve siyasi gücün yanında hayat standartların yüksek olması ve insan haklarına verdiği önem nedeniyle göçmenler için cazip bir ülke konumundadır. Bu yönüyle esasında sadece yerinden edilmiş zor şartlarda yaşayan insanların değil aynı zamanda eğitimli ve kalifiye kişilerin de göç etmek istediği popüler bir ülkedir. 2. Dünya Savaşından sonra küresel liderlik konumuna yükselen ABD, aslında kurulduğu 1776 yılından itibaren göçmenler için sürekli hedef ülke konumunda olmuştur. Özellikle Avrupa kıtasından ve Orta ve Güney Amerika coğrafyasından gelen göçmenler bir yandan etnik çeşitliliğinin artmasına neden olurken diğer yandan da ülkenin ekonomisi için gerekli insan kaynağı ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlamıştır. Göçmenler açısından genel olarak pek fazla bir kısıtlama getirmeyen ABD hükümetleri zaman içinde artan göçmen sayısını sınırlandırmak veya daha seçici davranabilmek için bir takım yeni politikalar ve uygulamalar getirmiştir. Göçmenler tarafından kurulan ve kuruluşundan günümüze kadar sürekli göç alan, göçle şekillenen ve göçmenlerin toplumla bütünleşmesini sağlayan ABD, göç alanında dikkate alınması ve takip edilmesi gereken en önemli ülkelerden biridir. Bu çalışmada ABD’nin göç politikaları, göçmenlere karşı politikaları ve ülkeye kabul süreçlerine yönelik uygulamaları incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Göç Politikaları, ABD’nin Göç Politikaları, ABD’nin Göçmenlere Karşı Uygulamaları, ABD ve Göçmenler, Yeşil Kart
SURİYELİ MÜLTECİLER KRİZİ VE ULUSLARARASI ÖRGÜTLERİN TÜRKİYE’DEKİ DESTEK FAALİYETLERİ
2011 yılında Suriye Arap Cumhuriyeti’nde ortaya çıkan iç savaşa bağlı olarak kitleler halinde sınır ülkelere doğru bir göç akımı başlamış ve bu göçlerin artması ile mülteci krizi patlak vermiştir. Aynı yıl Türkiye’ye sınır illerden girmeye başlayan Suriyeli mültecilere karşı başından itibaren “açık kapı” politikası uygulamış ve girişlerine herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir. Sayıları gittikçe artan mülteciler Türkiye için altından kalkması zor bir sınava dönüşmüş, uluslararası yardım talebinde bulunulmuştur. Bu çalışmada 2011 yılında başlayan Suriye mülteci krizinin yedinci yılına yaklaşırken gelinen son durum ve Türkiye’de sayısı 3 milyonu geçmiş olan mültecilere ait sorunlara yönelik uluslararası çözümler detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Türkiye’ye göç ettikleri günden itibaren genellikle birincil ve acil ihtiyaçları karşılanan mültecilerin diğer sorunlarına da ışık tutarken, uluslararası örgütlerin öncelik verdiği konular derinlemesine incelenmiştir. * Due to the civil war that emerged in the Syrian Arab Republic in 2011, mass migration to border countries began, resulting in the eruption of the refugee crisis. In the same year, Syrian refugees began their marches to safety from the borders into neighboring countries and in this regard, Turkey has carried out an "open door" policy with zero restrictions on refugee entry. Thus, vast numbers of refugees have fled to Turkey causing severe complications within the country. Therefore, international assistance has been requested by the Turkish government. This study examines the recent situation stemming from the Syrian refugee crisis, which is currently approaching its seventh year. Furthermore, the study explores in detail international support for the plight of refugees, whose population now exceeds three million. This study also examines the primary topics of international organizations dealing with the crisis and focuses on other problems of refugees whose primary and urgent needs in general terms.
BİR ÖTEKİLEŞTİRME PRATİĞİ: TÜRKİYE'DE YAŞAYAN SURİYELİLERE YÖNELİK TUTUMLAR
research paper, 2017
Dünyada milyonlarca insan evlerinden ayrılmak zorunda kalmış ve kendi ülkelerinden başka bir yerde yaşamaya zorlanmışlardır. Savaşlar, siyasi ve etnik/mezhepsel çatışmalar, iklim ve ekonomik değişkenler toplu göç yaşantılarının en önemli nedenlerindendir. Dünya üzerinde birçok bölgede - özellikle Ortadoğu’da - sıcak savaş ve çatışma durumu yaşanmaktadır. Suriye’de yaşanan savaş ve savaş koşulları nedeniyle evlerini, ülkelerini terk etmek zorunda kalan binlerce insan buna örnek olarak gösterilebilir.Suriye’de 2011 yılında başlayan savaşın ardından 5 milyona yakın insan can güvenliği için komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. (Emin, 2016) Dolayısıyla Türkiye açısından gruplar arası ilişkilerin yeni bir boyut kazandığı ve Türk vatandaşlarının hem psikolojik hem de sosyal anlamda temas edecekleri yeni bir sosyal kimlik görünür olmuştur: Suriyeli sığınmacılar. Bu çalışma Suriyelilere yönelik son yıllarda artan ayrımcı ve ötekileştirici söylemlerin artmış olması gözleminden hareketle; iç grubun (Türk vatandaşları) dış gruba (Suriyeli sığınmacılar) yönelik tutumlarının ötekileştirme pratikleri bağlamında değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bu çalışmada ötekileştirmenin nasıl inşa edildiği araştırılmaktadır. Üniversite öğrencileri ile yapılan görüşmeler esas alınmaktadır. Yarı-yapılandırılmış mülakat soruları ile yapılan görüşmelerin içerik analizi yöntemiyle değerlendirilmesi hedeflenmektedir.
25. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, 2017
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarafından farklı katkı beklentileri ile uluslararasılaşmanın bir boyutu olarak kullanılan doğrudan yabancı yatırımlar (DYY), 1990 sonrasında dünya genelinde bir artış eğilimi göstermiştir. 1970-1986 yılları arasında gerçekleşen dünya DYY ortalaması 39.377 milyon dolar iken sadece 1987 yılında gerçekleşen dünya DYY miktarı 115.122 milyon dolar olarak kayıtlara geçmiştir ve izleyen yıllarda bu artış ivmesi 100.000 milyon doların altına inmeyecek şekilde devam etmiştir (Dünya Bankası, 1970. Ancak son dönemlerde, ülkelere gelen DYY'lerin niceliğinden çok niteliğine odaklanılmaktadır. Bunun sebebi, nitelikli yatırımların ev sahibi ülkeye yapacağı katkının daha kaliteli ve yararlı kabul edilmesidir. Yapılan yatırımın ülkeye giriş şekli (entry mode), kaliteli DYY'nin göstergelerinden biri olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda, ülkeye gelen yatırımların yeşilalan (greenfield) ya da kahverengialan (brownfield) yatırımı şeklinde yapılması önemli hale gelmektedir.
TÜRKİYE'NİN KOMŞU ÜLKELERLE GÖÇ VE SINIR POLİTİKALARI
TÜRKİYE'NİN KOMŞU ÜLKELERLE GÖÇ VE SINIR POLİTİKALARI, 2021
ÖNSÖZ Ulus-devletler ortaya çıkmaya başladığından itibaren süreçte sınırlar milli güvenliğin en önemli unsuru olarak kendini göstermiştir. Sınırların izin verilmeyen unsurlar tarafından geçilememesi durumu da söz konusu ülkelerin gücünün göstergesi olagelmiştir. Bununla birlikte göç gibi toplumsal konuları ilgilendiren amaçlarla sınırların geçilmesi durumuna tarihin bütün dönemlerinde rastlanmaktadır. Sınırların geçirgenliği, sınır çalışmalarına konu olan ve günümüzde de tartışılan bir olgudur. Ülkelerin belirledikleri politikalara rağmen göçün düzenli ve düzensiz olan süreçlerle vuku bulduğu ortamda, sınırların geçirgenliğinin her koşulda var olduğu kabul edilmektedir. Son zamanlarda göçün çok sık karşılaşılan bir durum olması, düzenli ve düzensiz göç hareketlerinin toplumu dönüştürebilecek önemli bir hareket olarak görülmesi, göç çalışmalarına olan ilgiyi arttırmıştır. Sınırlar ve sınır güvenliğinin tartışılmadığı bir ortamda göç konusunu ele almak son derece eksik bir bakış açısını ifade edeceğinden bu iki konunun bir arada ele alınması önemli bir gereklilikti. 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş neticesinde ülkemizde kalan geçici koruma altındaki Suriyelilerin sayısının birden yükselmesi Türkiye’nin göç ve sınır politikalarının tartışılmasını da beraberinde getirmiştir. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte küresel çapta önemli bir gündem teşkil etmeye başlayan göç hareketlerinden Türkiye’de hem göç alan hem göç veren hem de transit ülke olarak nasibini almaya devam etmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin komşularıyla olan sınır ve göç politikalarının detaylı bir şekilde incelenmesi günümüzdeki politik tablonun daha anlaşılır olması açısından önemlidir. Türkiye, jeopolitik konumu itibarıyla bir yandan Avrupa Birliği’nin dış sınırlarını oluştururken bir yandan da pek çok çatışma bölgesiyle sınırları olan bir ülkedir. 1990 Birinci Körfez Savaşı ile başlayan sıcak çatışmalar, İkinci Körfez Savaşı ve Arap Baharı ile devam etmiştir. Dolayısıyla çatışma bölgelerinden kaçan ve hem mülteci olarak Avrupa’ya ulaşmak isteyen hem de daha iyi bir ekonomik gelecek peşinde olanlar, düzensiz göç hareketlerinde Türkiye’yi hedef ve transit ülke olarak kullanmışlardır. Sıcak çatışmaların sınırdaş ülkelerde cereyan etmesi Türkiye’yi Avrupa Birliği açısından farklı bir konuma getirmiş ve Türkiye adeta Avrupa sınırlarını koruyan ara bölge olarak görülmeye başlanmıştır. Fakat detaylı bir şekilde bakıldığında, Türkiye’nin gerek AB üyesi olan komşuları gerekse diğer komşuları ile olan sınır ve göç politikalarının tarihin her döneminde çok da sistematik bir şekilde işlemediği görülmektedir. Elinizdeki eser Türkiye’nin komşularıyla olan sınır ve göç politikalarının detaylı bir şekilde incelenmesi amacıyla alanında uzman kişilerce kaleme alınmıştır. Türkiye ile ikili ilişkiler ışığında incelenen sınır ve göç politikalarında Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Irak, İran, Kıbrıs (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti), Rusya, Suriye ve Yunanistan’ın tavırları ve siyasi manevraları detaylı bir şekilde çalışılmıştır. Bulgaristan ile olan sınır ve göç konularında iki ülke ilişkilerinin ve Bulgaristan’daki soydaşların varlığının Türkiye’ye yönelik göç sürecini etkilediği ve ülkenin AB’ye girmesiyle Orta Doğu’dan Avrupa’ya yönelik yeni bir göç olgusunun konuşulmaya başlandığı belirtilmektedir.. Ayrıca Türkiye’nin AB üyelik adaylığı ve sınır ötesi işbirliği konularından da bahsedilerek Türkiye-Bulgaristan sınırının AB’nin dış sınırı olarak kabul edilmesinin Türkiye açısından sonuçları incelenmektedir. Ermenistan ile olan kısımda Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki göç ve sınır konularının nasıl ilerlediği ve sözde soykırım iddiaları gölgesinde kapalı tutulan sınırla ilgili olarak nasıl bir algının oluştuğu konusu işlenmekte, Ermeni halkı ile Türk halkının bir arada yaşama kültürünün resmî başlangıcı olan Malazgirt Savaşı’ndan günümüze kadar geçen süreç göç ve sınır ilişkileri bağlamında harmanlanarak tarihi bir perspektifle yorumlanmaktadır. Gürcistan ile ilgili bölümde, Türkiye-Gürcistan sınırının çizilmesinden sonraki süreçte yaşananlar, ülkenin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin bir parçası olması sırasındaki durumu ve günümüzdeki dinamikler ele alınmaktadır. Türkiye’nin Kafkaslara açılış kapısı olarak görülen Gürcistan sınırına yapılan yatırımlar ve işgücü göçü gibi çeşitli konular kapsamlı şekilde analiz edilmektedir. Irak ile ilgili kısımda da Türkiye-Irak sınırının güvenlik boyutu, Irak’tan zaman zaman yaşanan düzensiz göç hareketleri ve PKK terör örgütü ile mücadele sebebiyle Irak sınırının Türkiye için önemi göç hareketleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Türkiye-İran sınırının ele alındığı bölümde bu sınırın bölgenin en istikrarlı sınırlarından birisi olduğu ve çok uzun zamandır değişmediği konusu vurgulanmaktadır. Bununla birlikte İran’dan Türkiye’ye yönelik göç dalgası ve iki ülke ilişkilerine etkisi incelenmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerine yoğunlaşarak yazılmış olan Kıbrıs ile ilgili bölümde de AB üyeliği sonrası Kıbrıs’ta meydana gelen değişikliklerin KKTC’yi nasıl etkilediği ve Türkiye’nin ortaya çıkan statüko ile nasıl baş başa bırakıldığı detaylarıyla anlatılmaktadır. Türkiye’nin adadaki Türkler ile ilgili olarak endişelerinin ne derece haklı olduğu Türk vatandaşlarına getirilen dolaşım serbestisi kısıtlaması ile anlatılmaya çalışılmaktadır. Rusya ile ilgili bölümde Osmanlı döneminden günümüze sınırlar ve karşılıklı göç hareketleriyle ilgili olarak detaylı bir değerlendirme yer almaktadır. SSCB zamanında ortak sınırımızın olduğu fakat 1990 sonrası bu durumun ortadan kalkmasına rağmen Rusya ile Türkiye arasındaki gidiş gelişlerin hacmini artırarak devam ettiği çeşitli örneklerle ortaya konulmaktadır. Günümüz sınır ve göç konularında en fazla tartışılan konulardan olan Suriye ile ilgili kısımda da Türkiye-Suriye sınırının oluşumunu takip eden süreçte ortaya çıkan gelişmeler değerlendirilmektedir. Arap Baharı sonrası Suriye’de oluşan göç dalgasının komşu ülkeleri nasıl etkilediğinin incelendiği bu bölümde siyasi ve toplumsal dönüşümlere farklı bir yorum getirilmektedir. Yunanistan’ın ve Türk-Yunan sınırındaki durumun ele alındığı bölümde de kara ve deniz sınırına sahip olduğumuz ülkenin AB üyesi olarak hangi açılardan Türkiye ile ilişkileri etkilediği ve Arap Baharı sonrası ortaya çıkan durum değerlendirilmektedir. FRONTEX gibi AB’nin dış sınırlarını koruyan kurumların varlığında Türk-Yunan sınırındaki insan hareketleri ve düzensiz göçün nasıl yönetildiğine ayrıntılı şekilde yer verilmektedir. Türkiye, coğrafi konumu ve çevresel politik dinamikleri bakımından benzersiz bir ülkedir. Bu eserin kaleme alınma sebebi, her ne kadar Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi avantaj ve dezavantajlar çeşitliliğine aynı anda sahip olması mümkün olmasa da, en azından benzer şartlarda sayılabilecek ülkelerin maruz kaldıkları düzenli ve düzensiz göç hareketleriyle mücadele edebilmeleri için dinamik ve çok yönlü politikalar belirleyip uygulamaları gerektiği konusuna dikkat çekmektir. Göç konusu artık yeni yüzyılın en önemli gündem maddelerinden biridir ve kayıtsız kalınmasının maliyetinin altından kalkılması mümkün gözükmemektedir. Düzensiz göç hareketlerinin kontrol edilemediği durumlarda göçün hedef ülkesini istikrarsızlaştırma potansiyeli taşıyabileceği ve ülkelerin sınır güvenliğini de tehlikeye sokabileceği düşünüldüğünde, çok yönlü bir dış politikanın ve uluslararası iş birliğinin önemi daha da belirginleşmektedir. Elinizdeki eser, bu perspektifin kazanılmasına küçük bir ışık tutabilmeyi amaçlamaktadır. Zuhal KARAKOÇ DORA Nuri KORKMAZ
SURİYELİ GÖÇMENLERİN İŞGÜCÜ PİYASASINA ENTEGRASYONUNDA KURUMSAL ETKİLER: UNDP ÖRNEĞİ
GAZİ KİTABEVİ, 2020
Bu k�tabın Türk�ye'dek� her türlü yayın hakkı Gaz� K�tabev� T�c. Ltd. Şt�'ne a�tt�r, tüm hakları saklıdır. K�tabın tamamı veya b�r kısmı 5846 sayılı yasanın hükümler�ne göre, k�tabı yayınlayan f�rmanın ve yazarlarının önceden �zn� olmadan elektron�k, mekan�k, fotokop� ya da herhang� b�r kayıt s�stem�yle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.