Transformational leadership and innovative work behaviour: The mediating role of knowledge sharing (original) (raw)

Transformational leadership and innovative work behaviour: The mediating role of knowledge sharing / Dönüşümsel liderlik ve yenilikçi iş davranışı: Bilgi paylaşımının aracı rolü

Tourism and Recreation, 2020

This study investigates the function of knowledge sharing in the relationship between transformational leadership and innovative work behaviour. To fulfil this purpose, 287 questionnaires were collected from the employees of 4 and 5-star hotels operating in Turkey ’s Samsun province and were analysed with the help of SmartPLS3. According to the research results, transformational leadership (TL) positively affects innovative work behaviour (IWB), knowledge collecting (KC), and knowledge donating (KD). Additionally, KC positively impacts IWB. Besides, KC has a mediating effect on the relationship between TL and IWB. On the other hand, it was ended that KD does not have a fundamental effect on IWB. The results of the research offer significant implications for theory and practice.

Liderlik Uygulamaları Ölçeği’nin Türkçe’ye Uyarlama Çalışması

2010

Aim of this research is determined as adapting the Leadership Practice Inventory developed by Kouzes & Posner (2003) to Turkish. Working group of the research consist of 436 teachers chosen by using the random sampling method among the teachers working in 2009- 2010 educational years in Konya/Turkey. 194 of the teachers constituting the working group are female and 242 of them are male. Average working year of them are 15 years. During the adaptation of the scale, it was first translated into Turkish by English teaching experts; then the Turkish text was retranslated into English, compared with the original text and found to be identical with it. Exploratory Factor Analysis (EFA) and Confirmatory Factor Analysis (CFA) was conducted. Reliability of the scale was tested by using Cronbach α, Spearman Brown, Gutmann Split-Half techniques and corrected item-total correlations, the values related to differences of 27 percentage lower-higher groups. As a result of the validity and reliabil...

Ruhsal Hastalıktan İyileşmeye Kültürel Etki

Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2019

Bireylerin simge, anlam ve değer dünyasını oluşturan yapı kültür olarak tanımlanmaktadır. Duygu, düşünce ve davranışlar bireylerin yaşadıkları kültür ile şekillenir ve bu davranış örüntüleri yaşanılan sosyal ağ içinde anlam kazanır. Bu davranış örüntülerinin bir kısmı toplum tarafından kabul edilirken bir kısmı da toplumdan dışlanır. Toplum tarafından kabul edilen durumlar dışındaki davranışlar, ruhsal bozukluk belirtilerinin dışa vurumunda kendini gösterir. Kültürel yapı hem ruhsal bozukluk belirtileri zemininde ele alınırken, hem de bireylerin ruhsal bozukluk belirtileri ile yaşama, hastalıkla baş etme, yaşamın kontrolünü tekrar eline alma ve yaşamdan anlam bulma olarak tanımlanan iyileşme sürecinde de etkisini göstermektedir. Bu doğrultuda ruhsal hastalığı olan bir bireye yaklaşımda, bireyin kültürel alt yapısını göz önünde bulundurmanın, iyileşme sürecinde de kültürün olumlu etkilerini bakıma dahil etme açısından etkili olacağı düşünülmektedir. Bu amaçla yazılan derlemede, ruhsa...

OSMANLI İZMİR’İNDE KENTSEL MEKANDAKİ GÖRÜNMEZ SINIRLAR VE İHLALLERİ

9. Uluslararası Sinan Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 2015

Osmanlı İmparatorluğu'nun 17. yüzyıldan itibaren en önemli liman kentlerinden biri olan İzmir, dış ticaret ve diğer etkenlerin belirleyiciliğiyle her zaman kozmopolit bir kent olagelmiştir. Kentin bu çok kültürlü karakterinin temel bileşenleri olan Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler 17. yüzyıldan itibaren kentte bir arada yaşamaya başlamış, 18. yüzyıldan sonra da Levantenler nüfusa katılmıştır. Tüm milletler, dini inanışlarının ve geleneklerinin günlük hayatlarına ve mekanlarına yansımalarının farklılığının yanı sıra birbirlerine karşı olan önyargıları dolayısıyla dönemin bir çok Osmanlı ve Avrupa kentinde olduğu gibi kendi mahallelerinde, kısmen içe kapalı topluluklar olarak yaşamayı tercih etmiş ve 20. yüzyıla kadar da bu durumu sürdürmüşlerdir. Bu senaryonun kentsel mekana yansıması olarak kent, Osmanlı döneminde toplulukların dini/etnik yapılarının belirleyiciliğinde farklı mahallelerden ve çarşı bölgesinden oluşmuştur. Bu mahalleler arasında Avrupa'daki Yahudi gettolarını hatırlatacak biçimde fiziksel bir sınırın bulunduğuna dair herhangi bir bulgu yoktur. Dolayısıyla her ne kadar kentte Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Levanten Mahallesi gibi bölgeler tarif edilse de bunların sınırlarının niteliği ve niceliği zaman zaman değişmiş, farklı değerlendirilmiş, bireysel veya kitlesel olarak farklı karakterdeki davranış modelleriyle ihlal edilmişlerdir. Bu ön kabullerden hareketle bu bildiri, Osmanlı İzmir'inin kentsel mekanındaki bölgelerarası sınırlara odaklanırken onların ihlal edilme modelleri üzerinden kendi aralarındaki farklılıklarını ve tarih boyunca değişimlerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bildiri öncelikle Osmanlı İzmir'inde milletlere ait bölgelerin ve onların arasında kalan sınırların oluşum sürecini özetleyecek, daha sonra bu sınırların ihlal edilme biçimlerine değinecektir. Örnekler incelendikten sonra ihlallerin “uzlaşılmış” ve “çatışmalı” olmak üzere 2 ana başlık altında sınıflandırılabileceği iddia edilecektir. Bildirinin sonunda yukarıdaki sınıflandırmaya dayanılarak, Osmanlı İzmir'inde hatta belki daha da genelleştirerek birbirlerinden yalıtılmış komşuluk ilişkileri yaşamak durumundaki premodern topluluklarda sınır ihlallerinin uzlaşı veya çatışma temelli olabileceği öne sürülecektir. Bu ihlallerin sınırın her iki tarafındaki topluluklara maddi veya manevi çıkar sağlayacak karakterdeyse uzlaşılarak, aksi taktirde çatışmalı olarak gerçekleştiği, her iki durumun da Osmanlı İzmir'inin kentsel yaşamında sıklıkla rastlandığı düşünülmektedir.

Türk ve Alman reklam dilinde kültür yansımaları: Kültürdilbilimsel bir inceleme

RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi

Sosyal ve kültürel bir metin olma özelliği taşıyan reklamların başarılı olabilmesi tüketiciyle arasında duygusal bir bağ kurmasına bağlıdır. Bu bağ ise ancak onlar gibi davranıp, yine onlar gibi düşünmekle yani insanlar var olduğundan beri onları şekillendiren kültürel değerleri anlayıp kullanmakla kurulabilir. Her toplumun kendine özgü bir kültürü vardır ve bu kültürel farklılıklar en çok dilde kendini göstermektedir. Bu nedenle reklam ve pazarlamada önemli bir işlevi olan diğer bir olgu da dildir. Bu bağlamda kültürlerarası iletişim kuramlarına göre Türk kültürü gibi yüksek bağlamlı kültürlerde, iletişim esnasında grup ahengini korumak adına daha karmaşık, dolaylı bir iletişim şekli tercih edilir. Alman kültürü gibi düşük bağlamlı kültürlerde ise bireyler, duygu, düşünce ya da isteklerini açıkça ifade ederler. Bu tür toplumlarda iletişim esnasında sadece gerekli bilgiler verilir, gereğinden fazla bilgi verilmekten kaçınılır. Kültürlerarasındaki bu farklılıkların reklam diline yans...