YKY - Atatürk ve Alaca Höyük - Toplumsal Tarih (Şubat, 2024) (original) (raw)
Related papers
2024 / Aşıklı Höyük'ün Çocukları
Höyük, 2024
İnsan yaşamında bilişsel ve teknolojik gelişimin en önemli aşaması, çocukluk dönemidir. Buna karşın tarih öncesi toplulukların dünyasında çocuklar, genelde ihmal edilen bir alan olmuştur. Bu konuda araştırma azlığının nedeni, çalışmaların genellikle tarih öncesi toplulukların sosyo-ekonomik dünyalarını meydana getiren temel aktiviteler olan tarım, hayvancılık, avcılık-toplayıcılık ve çeşitli zanaatlar gibi çoğunlukla fiziksel güç ve bilişsel beceri gerektiren konulara odaklanmış olmasıdır. Bu nedenle, çoğu zaman arkeologlar için, örneğin Neolitik bir köy, besin üretimi ile meşgul olan yetişkin bireylerle özdeştir. Çocuklar ise üretim faaliyetlerinin aktif bir parçası olmaya başladıkları belirli bir yaşa gelene dek toplumun en pasif halkası olarak görülürler. Ancak, etnografik ve arkeolojik çalışmalar, yetişkin bireylerin gündelik sorumluluklara ve zanaatlara ilişkin bilgi ve becerilerinin gelişimi, bireyin seçeceği uzmanlık, topluluk içindeki kimlik ve rollerinin çocukluk döneminde oluşmaya başladığını göstermektedir. Bu nedenle tarih öncesi bir topluluğu anlamak için çocukların dünyasını anlamak en az yetişkin bireyler kadar önemlidir. Bu makale, bundan 10 bin yıl öncelerinde Aşıklı Höyük'te doğan ve ölen çocuklar üzerinedir. Bebek ve çocuklara dair iskelet verilerinin yanı sıra yontma taş (obsidiyen) işçiliği üzerine yürütülen teknolojik analizler sonucunda, çocukların da üretim süreci içerisinde yer aldıkları saptanmış ve böylelikle çocuklar, arkeolojik veriler vasıtasıyla görünür kılınmıştır. Çalışmada, son veriler ışığında, Aşıklı topluluğunun bin yıllık uzun ve kesintisiz iskân tarihinde bebeklerin ve çocukların yeri ve biyolojik ve sosyal kimlikleri ele alınmaktadır.
Alaybeyi Höyük Sığır-Toplum İlişkisi
VII. Biyolojik Antropoloji Sempozyumu, 2019
Erzurum Alaybeyi Höyük toplumları üzerinde, yerleşimde yer alan sığırların somut ve soyut etkilerinin taranması çalışmanın konusunu oluşurmaktadır. Çalışmanın amacı ise Alaybeyi Höyük kurtarma kazılarından elde edilen zooarkeolojik kalıntılar ışığında, Alaybeyi insanları ile yerleşmede yer alan sığırlar arasında kurulan somut ve soyut bağlantıları inceleyerek Alaybeyi kültürü içinde oluşan sığır-insan etkileşimini anlamaya çalışmaktır. Faunanın ilk zooarkeolojik analizi, 2016-2017 yıllarında Alaybeyi Höyük kurtarma kazı çalışmasından gün ışığına çıkarılmış zooarkeolojik kalıntılardan yapılmıştır. Toplamda 4591 kemik ve kemik parçası kaydedilmiş ve bunların 2569'u cins veya tür düzeyinde tanımlanmıştır. Zooarkeolojik analizi için nicel araştırma yöntemleri uygulanmış, Alaybeyi Höyük’teki sığır-insan ilişkilerinin olası yönlerini anlamak için de nitel bir yaklaşım izlenmiştir. Toplam 976 örnek (NISP % 37.95’si) sığır kalıntıları (Bos taurus) olarak belirlenmiştir. Bunlardan Mandibula, tespit edilen toplam sığır kemikleri arasında en yüksek oranı (% 12,71) içermektedir. Pelvis ise, % 10,56 oranında mandibula kemiklerini takip etmektedir. Ayrıca çok fazla miktarda kafatası kemiği ve uzun kemikler mevcuttur. Humerus, radius, femur ve tibia kemikleri sırasıyla % 9.73, % 7.79, % 4.71 ve % 5.43 olarak tanımlanmıştır. Öte yandan, phalanx I, II ve III'ün yanı sıra metapodial kemikleri de önemli miktarda göze çarpmaktadır. Bu istatistiksel verilere ek olarak sığır kalıntıları üzerinde özellikle metal satır kesim izleri ile birlikte aşırı yük taşımanın sonucu meydana gelen patolojik izlere de rastlanmaktadır. Ayrıca sığır kalıntılarının içeresinde çok sayıda parçalı vertebrae ve costae kemiklerinin olduğu tespit edilmiştir. Hayvan kalıntıları arasında yüksek orandaki sığır kalıntısı, Alaybeyi toplumlarının geçimlerinin, küçükbaş hayvanlarının aksine sığır pastoralizmine bağlı olduğuna işaret etmektedir. Patolojik izler, muhtemelen tarım, taşıma ve ulaşım faaliyetlerinde sığırların tercih edildiğini anlatmaktadır. Kalıntıların arasında önemli miktarda hemen hemen her çeşit kemiğin yer alması, yerleşme alanı içerisinde ya da çok yakın alanlarda sığırlar üzerine kasaplık işlemlerini göstermektedir. Aynı zamanda izlenen kesim işlemleri, uzmanlaşmış kasaplık uygulamalarının varlığını ortaya koymaktadır. Buna ek olarak çok parçalı kemik kalıntıları, Alaybeyi halkı tarafından kemik iliği tüketimine işaret etmektedir.
İki̇ Cumhuri̇yet Bi̇li̇mkurgusu: Hülya Bu Ya. Ve Büyük Kukuri̇ko Adli Öyküler
The Journal of Academic Social Science Studies, 2014
Science-fiction is not a conventionally developed genre in Turkish Literature, but it has reached an acceptable level, though far from reaching an aesthetic level, thanks to quest for new narration and style forms, propagation of techno-culture and postmodern perspectives through the 80s. Like science fiction, utopia and dystopia are among the genres not fully developed in Turkish literature and being non-canonical genres, they continue to be extraordinary style trials in mainstream literature, and positioned on the periphery of the center. This study examines stories called "Büyük Kukuriko" ("The Big Ciciricu"), first published as a serial in 1948, by Cevat Şakir Kabaağaçlı and "Hülya Bu Ya..." ("Imagine This…"), 1921, by Refik Halid Karay , and shows, in contrary to common held in literature researches that dates science fiction genre in Turkish Literature only to 1950s, these two stories are among the earliest examples. In these stories science fiction is used to make an ironic and humorous critic as seen in pre-modern world literatures. Idealistic, disciplinary and developmentalist policies under the nation-state project promulgated in Early Republican Period were reacted against and harshly criticized by some Turkish authors both during the application period and afterwards. While statist, populist and often standardizing applications envisaged for the construction of "ideal citizen" by the official ideology are satirized with a utopian Ankara setting in "Hülya Bu Ya..." ("Imagine This…"), "Büyük Kukuriko" ("The Big Ciciricu") exposes the corruption of idealistic values of the Republic that emerged in every sense even before 1950s in a dystopian fiction. Finally, these two authors' approach to Republic is explained with the concept of being "exile."
Orient-Institut - Haliç Dönüşürken Kamusal Mekânlar - Toplumsal Tarih (Şubat, 2013)
Orient-Institut'ta düzenlenen, Sorbonne Üniversitesi'nden Ceyda Bakbaşa ve İstanbul Kültür Üniversitesi'nden Evrim Töre'nin ''Haliç Dönüşürken Kamusal Mekânlar'' başlıklı semineri. | A seminar named ''Transformation of Golden Horn and Public Buildings'' at Orient-Institut, by Ceyda Bakbaşa from Sorbonne University and Evrim Töre from Istanbul Kültür University.
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi, 2017
ağdaş Uygurcada fiillerin cümledeki işlevi çoğu zaman yüklemdir; bu yüklem fiillerin şekilleri çeşitlidir: bazen şahıs, bazen hâl-zaman, bazen de meyil (tarz) bakımından farklılaşır. Uygurcadaki yüklem fiiller önce meyil, yani cümledeki eylemin söyleniş tarzına göre farklılaşarak Meyil kategorisi’ni şekillendirir; bunlardan bazıları yine hâl (kip) ve zaman yönünden farklılaşarak Hâl-zaman kategorisi’ni ortaya çıkarır; bütün bunlar yine şahıslara göre ayrılarak Şahıs kategorisi’ni oluşturur. Uygurcada fiillerin toplam 13 çeşit meyil kategorisi mevcuttur. Bunlardan sadece beşi zaman kategorisi ile birleşerek Hâl-zaman kategorisi’ni oluşturur. Çağdaş Uygurcada Geçmiş zaman, Şimdiki zaman ve Gelecek zaman kavramı vardır. Bu yazıda Şimdiki zamanın kipleri birer birer ele alınır ve Türkiye Türkçesindeki Şimdiki zaman ekleri ile karıştırarak hangi biçiminin TürkiyeTürkçesinde olduğu, hangisinin de olmadığı ortaya çıkarılır.
Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi (Sayı 2, Eylül 2024)
Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, 2024
Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, kadın merkezli arşivcilik konularını ele alan, ücretsiz bir e-dergidir. Mart-Eylül ayları olmak üzere, 6 ayda bir yılda 2 defa yayımlanır. Dergiye web adresi üzerinden erişebilir, PDF olarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz. https://arsivdekadinvetoplumsalcinsiyet.com/