Ermeni̇ Komi̇teleri̇ni̇n Faali̇yetleri̇ Çerçevesi̇nde Ermeni̇ Mi̇lli̇yetçi̇li̇ği̇ni̇n Doğuşu (original) (raw)

Osmanli Bi̇rleşi̇k Devletleri̇ Düşüncesi̇: Mustafa Reşi̇t Paşa’Dan Mi̇dhat Paşa’Ya Oluşum Mekani̇zmalari

DergiPark (Istanbul University), 2022

Çalışmada, XIX. yüzyılda, heterojen bir yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğu'nun var olma savaşı, Foucault'nun yönetimsellik kavramı bağlamında Osmanlı vatandaşlığı düşüncesi üzerinden sorunsallaştırılmaktadır. Bu doğrultuda Mustafa Reşit ve Midhat Paşa'nın uygulamaya koyduğu kurumlar, prosedürler ve düşüncelerden yola çıkılarak Osmanlı kimliğinin icat edilme mekanizmaları görünür kılınmaya çalışılmakta ve federal bir Osmanlı Birleşik Devletleri yönetim anlayışına varan yolun izi sürülmektedir. Paşaların, devlet hangi yöntemler ile nasıl yönetilmeli sorularına verdiği cevaplar ile Osmanlı'da bu dönemde topraktan çok kitlelerin yönetilmesini merkeze alan iktidar biçiminin nasıl dönüştüğünün ortaya koyulması amaçlanmaktadır. Çalışma sonucunda Paşalar'ın birbirini tamamlayan reformları ile eşitlik ve bölge sakinlerinin refahının arttırılması üzerinde yoğunlaşarak ayrılıkçılıktan uzak bir adem-i merkeziyetçi yönetimi önceledikleri ancak dönemin ulus milliyetçiliği anlayışının buna izin vermediği sonucuna varılmıştır.

OSMANLI İZMİR’İNDE KENTSEL MEKANDAKİ GÖRÜNMEZ SINIRLAR VE İHLALLERİ

9. Uluslararası Sinan Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 2015

Osmanlı İmparatorluğu'nun 17. yüzyıldan itibaren en önemli liman kentlerinden biri olan İzmir, dış ticaret ve diğer etkenlerin belirleyiciliğiyle her zaman kozmopolit bir kent olagelmiştir. Kentin bu çok kültürlü karakterinin temel bileşenleri olan Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler 17. yüzyıldan itibaren kentte bir arada yaşamaya başlamış, 18. yüzyıldan sonra da Levantenler nüfusa katılmıştır. Tüm milletler, dini inanışlarının ve geleneklerinin günlük hayatlarına ve mekanlarına yansımalarının farklılığının yanı sıra birbirlerine karşı olan önyargıları dolayısıyla dönemin bir çok Osmanlı ve Avrupa kentinde olduğu gibi kendi mahallelerinde, kısmen içe kapalı topluluklar olarak yaşamayı tercih etmiş ve 20. yüzyıla kadar da bu durumu sürdürmüşlerdir. Bu senaryonun kentsel mekana yansıması olarak kent, Osmanlı döneminde toplulukların dini/etnik yapılarının belirleyiciliğinde farklı mahallelerden ve çarşı bölgesinden oluşmuştur. Bu mahalleler arasında Avrupa'daki Yahudi gettolarını hatırlatacak biçimde fiziksel bir sınırın bulunduğuna dair herhangi bir bulgu yoktur. Dolayısıyla her ne kadar kentte Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Levanten Mahallesi gibi bölgeler tarif edilse de bunların sınırlarının niteliği ve niceliği zaman zaman değişmiş, farklı değerlendirilmiş, bireysel veya kitlesel olarak farklı karakterdeki davranış modelleriyle ihlal edilmişlerdir. Bu ön kabullerden hareketle bu bildiri, Osmanlı İzmir'inin kentsel mekanındaki bölgelerarası sınırlara odaklanırken onların ihlal edilme modelleri üzerinden kendi aralarındaki farklılıklarını ve tarih boyunca değişimlerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bildiri öncelikle Osmanlı İzmir'inde milletlere ait bölgelerin ve onların arasında kalan sınırların oluşum sürecini özetleyecek, daha sonra bu sınırların ihlal edilme biçimlerine değinecektir. Örnekler incelendikten sonra ihlallerin “uzlaşılmış” ve “çatışmalı” olmak üzere 2 ana başlık altında sınıflandırılabileceği iddia edilecektir. Bildirinin sonunda yukarıdaki sınıflandırmaya dayanılarak, Osmanlı İzmir'inde hatta belki daha da genelleştirerek birbirlerinden yalıtılmış komşuluk ilişkileri yaşamak durumundaki premodern topluluklarda sınır ihlallerinin uzlaşı veya çatışma temelli olabileceği öne sürülecektir. Bu ihlallerin sınırın her iki tarafındaki topluluklara maddi veya manevi çıkar sağlayacak karakterdeyse uzlaşılarak, aksi taktirde çatışmalı olarak gerçekleştiği, her iki durumun da Osmanlı İzmir'inin kentsel yaşamında sıklıkla rastlandığı düşünülmektedir.

Arşiv Belgeleri Işığında Osmanlı-Avusturya Arasındaki Hediyeleşmelerin Entelektüel-Kültürel Boyutu

2012

Osmanli 'nin Mohac Meydan Savasi 'ndan (1526) sonra, Macaristan topraklarindan buyuk bir kismini almasiyla Avusturya ile komsu olunmus ve iliskiler ciddi anlamda baslamistir. 1600'lerde yogunlasan bu ulke ile iliskilerin farklilastigi devre, Osmanli 'nin Tanzimat ve sonrasini iceren son donemlerine denk gelmektedir. Ekonomik, siyasi, sosyal alanda karsilikli iliskilerin iyilesmesi entelektuel ve kulturel alana da yansimistir. Iki ulke arasindaki kulturel ve entelektuel iliskilerin yansima alanlarindan birisi de karsilikli hediyelesmelerdir. Diger ulkelerde oldugu gibi Osmanli siyasi arenasinda da oldukca buyuk yer tutan hediyelesme ile ilgili cok cesitli veri ile karsilasabilmekteyiz. Konumuzla ilgili olarak Osmanli arsiv belgelerini inceledigimizde Avusturya heyetinin padisaha zaman zaman kitaplar hediye ettigi ve padisahin da Avusturya'ya cesitli hediyelerle karsilik verdigini ogrenmekteyiz. Bu calismada milletlerin tarihinin sekillenmesinde onemli yeri olan ku...

Osmanlı Öncesi İpekçiliğe Dair İzler ve Osmanlı Dönemi Edirne İpekçiliği

2021

İpekçilik bin yıllar boyu gizemli bir iştigal alanı olduğu gibi, nesiller boyu tevarüs ederek gelişen ve bütün safhalarında çok titiz bir emeği ve teknik birikimi taşıyan bir kültürdür. İpek kültürünün, merkezi Asya sınırlarının ötesine taşınmasında; Türk devlet ve topluluklarının araştırmalara yansıyan rolü, muğlak ve belirsizdir. Bu çerçevede, Osmanlı ipekçiliğinin öncülleri ile olan illiyet bağı da hiç sorgulanmamıştır. Osmanlı ipekçiliğine dair ilk belgeler Mora ve Edirne'ye aittir. Edirne, kaliteli kozaların üretildiği İran'a mesafe olarak en uzak bölge olmasına rağmen ipeğin en erken ve en yaygın yetiştirildiği bölge olmuştur. Bu minvalde meselenin iki yönü vardır. Birincisi Edirne'nin bulunduğu Rumeli coğrafyasında, Anadolu'ya göre ipekçilik faaliyetlerinin erken başlamasıdır ki, bu husus Bizans döneminden intikal eden iptidai bir ipekçilik alt yapısı ile izah edilebilir. İkincil husus ise Tüm Osmanlı coğrafyasında ipekçilik kültürünün çok hızlı bir biçimde hayata geçirilmesidir. Bu husustaki en olası senaryo Türk ipekçiliğinin Osmanlı coğrafyasında yeniden ihya edilmesidir. Edirne ipekçiliği ile ilgili arşiv belgeleri ilk olarak 16. Yüzyılda belirlense de en yoğun belge 19. Yüzyıldadır. Belgeler İran ipeğine olan bağımlılığın hızla azaldığına ve yerel istihsalin yükselişine işaret etmektedir. Edirne çevresinde geniş bir bölge Edirne ipekçiliğini beslemektedir. 19.Yüzyılın ikinci çeyreğinde, Edirne ipek istihsalinin Osmanlı Devleti toplam ipek istihsalinin üçte birine yaklaştığı görülür. 1850 yılına gelindiğinde, Edirne ahalisinin kahir ekseriyeti ipekçilik ile iştigal etmektedir. Yine 1850'li yıllardan itibaren, Edirne ipekçiliği bağlamında göze çarpan en önemli husus yabancı tüccarların ipek ve ipek tohumunda müdahil oldukları problemlerdir. Bütün bu problemlerin ötesine yansıyan en önemli husus ise Edirne ipekçiliğinin ulaştığı seviye ile ilgilidir.

Osmanli Devleti̇’Nde İlmi̇ye Mensuplarina İli̇şki̇n Yozlaşmanin Mühi̇mme Defterleri̇ndeki̇ Yansimalari (1600- 1800)

2020

Osmanli Devleti, kendisinden onceki Turk Devletlerinden ve Islami gelenekten tevarus ettigi bir teskilatlanma ile varligini uzun asirlar surdurebilmistir. Osmanli Devlet Teskilâti’ni ilmiye, kalemiye(burokratlar), seyfiye (askeri zumre) denilen uc sac ayagi temsil etmekteydi. Osmanli ilmiye sinifi, Islami bir egitim kurumu olan medrese usulune uygun bir tahsilden sonra icazetle mezun olup egitim, hukuk, fetva ve baslica dini hizmetlerine gore merkezi burokraside kadi, nakibu’l-esraf, seyhu’l-islam, kazasker, muderris, hekimbasi ayrica camilerde gorev yapan imam ve muezzinler gibi onemli makamlari doldururlardi. Bu sebeple ilmiye teskilâtinin bozulmasi, Osmanli Devleti icin onemli problemlerin basinda gelmektedir. Muhimme defterleri ise Divan-i humayunda tutulmakta olup, divanda gorusulen; devletin ic ve dis meseleleri ile ilgili siyasi, iktisadi, askeri, sosyal ve dini konulardan onemli olanlarin kaydedildigi defterler olup reisu’l-kuttâb gozetimindeki katipler tarafindan yazilmakta...

Arap Devletlerinde Kadın ve İnsani Gelişme Üzerine Genel Bir Bakış

Econder International Academic Journal

Arap Birliği üyeleri Asya ve Afrika kıtalarına yayılmış yirmiden fazla devletten oluşmaktadır. Devletler arasındaki sosyo-ekonomik ve siyasi farklılıklara rağmen, dil, kültürel miras ve din temelinde ortak bir geçmişe sahiptirler. Tarih boyunca birleşik ülkeler kuran veya aynı güçler tarafından yönetilen ve geniş bir coğrafi sınırları kontrol eden Arap devletlerinde insani gelişme düzeyi açısından benzer ve farklı yönler bulunmaktadır. Arap devletlerinin ilerlemesini güvence altına almak için mali, sosyal ve kadınların güçlendirilmesi ile bilgi ve teknoloji alanlarında iyileştirmeler başlatmanın zorunlu olduğu ifade edilmektedir. Bu yazıda, Arap devletlerinde kadınların insani gelişimi incelenmektedir. Bu amaçla, kadınların toplam iş gücü içindeki yeri ve istihdamına katılım durumu ile eğitim düzeyi karşılaştırmalı bir bakış açısıyla incelenmiştir. Kadınların işgücüne katılımını insani gelişme boyutu açısından irdeleyerek, işgücüne katılımda önemli olan kültürel, ekonomik ve politik...

Sinirlar, Eği̇ti̇m Ve Li̇sans: On Dokuzuncu Yüzyil Osmanli İmparatorluğu’Nda Sağlik Meslekleri̇ni̇n Standartlaştirilmasi

2017

Bu makale, gec Osmanli Imparatorlugu doneminde modern ve merkezi tibbi meslekten olmayan saglik calisanlari ile yeni ortaya cikan modern tibbin uygulayicilarinin arasinda tesis edilen sinirlar acisindan degerlendirmektedir. Bahsedilen sinirlar yasal cerceve ve yeni bir egitim sistemi getirilerek uretilmistir. Bu makale, Basbakanlik Osmanli Arsivleri’nde belgelerin incelenmesi ile sinirlarin tanimlanma surecine iliskin calismayi derinlestirmektedir. Bu sinirlar, gelenekselin modernle arasindaki farki ayirmada ve medikal aktorlerden olusan farkli bir grup olusturulmada etkili midir? Bu sorunun cevabi, tip alanindaki cok sayida aktor icin rekabet ortaminin tanimlanmasiyla aranmaktadir. Makale, surecin temel sorunlarinin yetersiz hekim sayisi ve merkeze olan mesafelerden kaynaklandigini ve bu sorunlarin 1890'larda yerlesmis bir Musluman Turk meslek orgutunun kurulmasina kadar ortadan kalkmadigini iddia etmektedir.

Tenkitli Neşirden Popüler Neşre: Necâtî Bey Dîvânı’nın 1992 Baskısında Yer Alan Hatalar ve Bu Baskıdan Hareketle Yapılan Bazı Yanlış Değerlendirmeler

RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2023

Klasik Türk şiirinin kurucu şairlerinden olan Necâtî Bey, özgün üslubu ile kendisinden sonra gelen pek çok şaire örnek olmuştur. Dîvân’ını hayatının son devrelerinde tertip etmesinden ve kâtipler/ müstensihler ile ilgili yazdığı olumsuz şiirlerden Necâtî Bey’in, şiirlerinin yanlış nakledilmesi endişesi taşıdığı söylenebilir. Müstensihlerin kopyalama esnasında yaptıkları hatalar ve gerçekleştirdikleri bazı tasarruflar şairin bu endişesinde haksız olmadığının göstergesidir. Benzer bir durum günümüzün kâtipleri/ müstensihleri hüviyetindeki yayınevleri için de zikredilebilir. Zira yayınevleri, gelişen basım ve yayın imkânlarına rağmen baskı hatalarında bulunabilmektedir. Ali Nihat Tarlan tarafından 1963 yılında hazırlanan Necâtî Bey Dîvânı’nın, transkripsiyonsuz hali ile 1992 yılında yapılan popüler neşri bu hususa örnek teşkil etmektedir. Mısra, kelime ve ek düzeyinde değişiklikler, beyit atlamaya ve Arapça ifadelerin alelade aktarımına varan özensiz tutumlar neşirde tespit edilen hatalardandır. Ayrıca baskıda yer alan yanlış aktarımlar sonucu bazı araştırmacılar Necâtî Bey’in şiiri ile ilgili bazı hatalı saptamalarda bulunmuştur. Çalışmamızda Necâtî Bey Dîvânı’nın 1992 baskısında yer alan hatalar ortaya konmuş ve bu hatalardan kaynaklı yanlış değerlendirmeler üzerinde durulmuştur. Büyük emeklerle ortaya çıkan tenkitli metin çalışmalarının yayınevleri aracılığıyla tahribatlara uğrayabileceği belirtilmiştir. Aynı yayınevi tarafından 1992 yılında bir dizi halinde çıkarılan popüler metin neşirlerine dikkatle yaklaşılması gereği vurgulanmıştır. Böylece tenkitli metin neşirlerinde olduğu gibi popüler metin neşirlerinde de, bir metodoloji zemininin oluşması lüzumu ortaya konmuştur.

Türk Kadınlarında Cinsel Davranış: Kayseri Örneği

2018

Bu calismada, Turkiye'deki kadinin cinsel kimligi ve yonelimi incelenmistir. Cinsellik, son yillarda dunya capinda klinik calismalarla daha fazlaca ele alinan bir konudur. Turkiye'de cinsellik uzerine yapilan arastirmalar sinirli ve cogunlukla cinsellik ile ilgili mitler uzerine yapilmistir. Bu calisma ozgun bir Anadolu kenti olan Kayseri'de cinsellik konusunda yapilan bir calisma oldugundan, calismanin ulkemizde yapilacak arastirmalar icin yararli bir kaynak olacagi dusunulmektedir. Kadin cinselligini butunsel bir yaklasimla cinsellik uzerine odaklanan Francois de Carufel’ in Seksuel Islevsellik Teorisi baglaminda ele almistir. Bu teoriye; gore, insan cinselligi, fiziksel butunlugu, cinsel islevselligi, cinsel ve sosyal iletisim boyutlarini iceren bir yapidir. 120 kadin hasta bu calismaya katilmayi kabul etmistir. Katilimcilar amacli ornekleme teknigi ile secilmistir. Veriler, yari yapilandirilmis anketler ile toplanmistir. Anket maddeleri, daha once yapilan arastirmala...