Mi̇grenli̇ Kadinlarda Stres İle Bazi Demografi̇k Deği̇şkenler Arasindaki̇ İli̇şki̇ler (original) (raw)

Stres Ve Moti̇vasyon İli̇şki̇si̇: Kadin Sağlik Çalişanlari Örneği̇

Al Farabi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2021

Günümüzde bireyler gerek gündelik yaşamlarında gerekse de günün önemli bir zaman dilimini kapsayan çalışma hayatında belli boyutlarda stres ile karşılaşmaktadırlar. Karşılaşılan bu stresin kaynaklarının doğru ve hızlı tespiti stresin sonuçlarının azaltılmasında etkili olmaktadır. Stres, bireyin fiziksel ve sosyal çevredeki uyumsuz koşullar nedeniyle, bedensel ve psikolojik sınırlarının ötesinde harcadığı gayrettir. Bunun yanında bütün (özel-kamu) kurumlar, küreselleşen dünya ile birlikte, sürekli gelişen çevreye, değişimlere ve küresel rekabete karşı ayakta kalmak zorundadır. Kurumların bu ortamda başarılı olabilmelerinde en büyük faktör, çalışanların en iyiyi yapabilmeleri için motivasyona sahip olmalarına bağlıdır. Çalışma yaşamında karşı karşıya kalınan stres bireylerin çalışma yaşamındaki motivasyonunu önemli ölçüde etkilemektedir. Motivasyon, bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile davranmaları sürecidir. Bu çalışmada, stres ve motivasyon arasındaki ilişki belirlenmeye çalışılmıştır. Bunun için Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan kadınların yaşadıkları stres sonucunda iş motivasyonlarının nasıl etkilendiğini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan 526 katılımcıya soru formları yöneltilerek uygulama yapılmıştır. Uygulamadan elde edilen verilere yapılan istatistiki analizler sonucunda stres ile motivasyon arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki olduğu bulgulanmıştır

Çalişan Kadinlarda Örgütsel Stres Kaynaklari: Bi̇r Kamu Kurumu Örneği̇

Sakarya İktisat Dergisi, 2015

Gunumuz calisma hayatinda, uzerinde durulan en onemli konulardan bir tanesi strestir. Calisma hayatinda belirli rol ve sorumluluklari bulunan birey, orgut ortamindan kaynaklanan “orgutsel stres” ile karsi karsiya kalmaktadir. Diger taraftan kadinlar, sadece kadin olmalari sebebiyle hem calisma hayatina giriste, hem de calisma hayatinda erkeklere gore daha fazla sorunla karsilasmaktadirlar. Bu sorunlarin temelinde kadinlara verilen toplumsal cinsiyet rolleri bulunmaktadir. Calisan kadin bir taraftan ev ve is yasami arasinda denge kurmaya calisirken diger yandan bircok sorunla mucadele etmektedir. Bu arastirmanin temel amaci; calisan kadinlarin is yasaminda karsilastiklari orgutsel stres kaynaklarini tespit etmektir. Calisan kadinlari etkileyen stres kaynaklarini tespit etmede Mayerson Stres Kaynagi Olcegi kullanilmistir. Arastirmanin evrenini Ankara ilinde bir Genel Mudurluk ve ona bagli 7 daire baskanliginda calisan 75 kadin olusturmaktadir. Arastirma kapsaminda 75 kadin calisana yu...

Kadin Gi̇ri̇şi̇mci̇leri̇n İşleri̇ni̇ Kurarken Karşilaştiklari Sorunlarin Demografi̇k Faktörler Bağlaminda İncelenmesi̇

İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

Bu çalışmanın amacı kadın girişimcilerin işlerini kurarken karşılaştıkları sorunlar ile demografik özellikleri arasındaki ilişkiyi Şanlıurfa ili özelinde ortaya koymaktır. Yöntem: Veri toplamada anket tekniğinden faydalanılmış olup anket uygulaması yüz yüze gerçekleştirilmiştir. 31 sorudan oluşan anket Şanlıurfa Sanayi ve Ticaret Odasında 63 kadın girişimci ile yüz yüze yapılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma evreni içerisinden elde edilen veriler kodlanarak bilgisayar ortamına aktarılmış ve analizler için hazır hale getirilmiştir. Değerlendirmede nicel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Nicel verilerin analizinde SPSS-21 paket programından yararlanılmıştır. Araştırma farklı sosyal-kültürel yapıya sahip bir şehirde yapılmıştır. Bu açıdan çalışmanın literatür ve örgütler açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Bulgular ve Sonuç: Araştırmanın sonunda işlerini kurarken ailelerini ikna etmek zorunda kalmayan kadın girişimciler ile ikna etmek zorunda kalan kadın girişimcilerin karşılaştıkları sorunlar arasında anlamlı bir fark olduğu görülmüştür. İkna etmek zorunda kalmayanlar daha fazla sorun yaşamıştır. Yine işlerin kurulması aşamasında medeni durum, sahip olunan çocuk sayısı ve aylık gelir gibi demografik özellikler açısından ise kadın girişimcilerin karşılaştıkları sorunlar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Özgünlük: Kadın girişimcilerin işlerini kurarken karşılaştıkları sorunlarla ilgili farklı bölge ve şehirlerde yapılmış birçok çalışma literatürde bulunmaktadır. Şanlıurfa'da ise bu anlamda yapılan ilk çalışmalardan biri olması çalışmanın özgün yapısını oluşturmaktadır. Zira bu şehir sosyo-kültürel özellikler ve bu özelliklerin belli ölçülerde şekillendirdiği girişimcilik olgusu noktasında bir takım farklılıklar taşımaktadır. Bu bağlamda çalışmanın literatüre katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.

Dijital Topluluklara Üye Olan Annelerin Stres Düzeylerinin Demografik Değişkenlere Göre İncelenmesi

2019

Bu calismanin amaci, dijital topluluklara uye olan annelerin maruz kaldiklari bilgi kirliligi ve kaynaklarinin ideale ulasmada gucluk yaratmasi durumunun ebeveynlik stresi uzerindeki etkisini arastirmaktir. Arastirma kapsaminda internette bilgi edinmeye yogun sekilde ihtiyac duyduklari ifade edilen erken cocukluk donemi (0-3 yas) ebeveynlerinin oz-yeterliliklerinin stres duzeylerine etkisini anlayabilmek amaciyla internette bilgi arama deneyimleri arastirilmis, ortaya cikan sonuclari demografik ozellikleri de goz onunde bulundurarak yorumlanmistir. Iliskisel tarama modeli kullanilarak desenlenen arastirmanin calisma grubunu, 0-3 yas doneminde bulunan cocuga sahip 364 anne olusturmustur. Arastirmanin verileri Aydogan ve Ozbay (2017) tarafindan gelistirilen, Ebeveyn Stres Olcegi ve Kisisel Bilgi Formu ile toplanmistir. Bulgular, annelerin internet kullanim sureleri ile stres duzeylerinin arasinda iliski bulunmadigini ; kronik hastaliga sahip annelerin ve kronik hastalik tanili cocugu ...

Cinsiyet ve Medeni Durum ile Stres Zemininde Oluşan Hastalıkların İlişkisi

Sakarya Medical Journal

Amaç Bu çalışmada hastane başvurularında özellikle depresif bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, baş ağrısı bozuklukları ve fibromiyalji sendromu gibi stres temelinde gelişen hastalık tanıları alan vakaların cinsiyet ve medeni hal faktörlerinin reproduktif yaş aralığındaki mukayeseli istatiksel analizini yapmak amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler Çalışmada bir kamu hastanesine üç ayda başvuran 20-45 yaş aralığındaki hastaların retrospektif olarak hasta kayıt bilgileri taranmış, başvurdukları poliklinikler, yaş aralıkları, aldıkları tanılar, medeni durumları kaydedilmiş ve bu parametrelerle sistematik veri analizi yapılmıştır. Çalışmamız tanımlayıcı kesitsel bir araştırmadır. Bulgular Psikiyatri polikliniğine başvuran 20-45 yaş arası depresyon tanısı alan hastaların %70'i kadınlardan %30'u erkeklerden, anksiyete tanısı alan hastaların %69'u kadınlardan %31'i erkeklerden oluşmaktadır. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniğine başvuran Fibromiyalji sendromu tanısı alan hastaların %93'ü kadınlardan %7'si erkeklerden oluşmaktadır. Nöroloji polikliniğine başvuran 20-45 yaş arası baş ağrısı bozukluğu tanısı alan hastaların %66'sı kadınlardan %34'ü erkeklerden oluşmaktadır. Medeni hal özelinde incelendiğinde evli kadınların bahsi geçen stres temelli hastalık tanılarını daha fazla aldığı izlenmektedir. Evli kadınların en sık depresyon, ikinci sıklıkta baş ağrısı tanısı, üçüncü sıklıkla anksiyete bozukluğu tanıları aldıkları gözlenmektedir. Sonuç Reproduktif yaş aralığında kadınların erkeklere kıyasla hastaneye başvuru ve strese bağlı hastalık tanıları almasındaki yoğunluk kadının fiziksel, ruhsal ve sosyodemografik etkenlerden çok daha fazla etkilendiği ve psikolojik açıdan 30-35 yaş aralığında bu etkilerinin en üst düzeye ulaştığı ayrıca evli olmanın kadınlar için stres ve iş yükü getirisiyle hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırdığı sonucunu doğurmaktadır.

Fetal Anomali̇ Nedeni̇yle Termi̇nasyon Uygulanan Kadinlarda Mi̇zaç Özelli̇kleri̇ni̇n Travma Sonrasi Stres Bozukluğu İle İli̇şki̇si̇

Noropsikiyatri Arsivi-archives of Neuropsychiatry, 2014

Ge liş ta ri hi/Re cei ved: 14.11.2011 Ka bul ta ri hi/Ac cep ted: 20.01.2012 © Nö rop si ki yat ri Ar şi vi Der gi si, Ga le nos Ya yı ne vi ta ra f›n dan ba s›l m›fl t›r. / © Arc hi ves of Neu ropsy chi atry, pub lis hed by Ga le nos Pub lis hing. ABS TRACT Ob jec ti ve: The present study aimed to investigate whether the temperament and character profiles have an effect on the development of post-traumatic stress disorder (PTSD) in pregnant women who were detected to have a baby with severe fetal anomalies incompatible with life or those who decided to terminate the pregnancy for the presence of fetal anomaly that may significantly affect normal life. Met hod: The present study included eighty women who attended to the Gynecology Clinic at Istanbul Bakirkoy Gynecology and Children's Diseases Hospital between May and August 2010 and decided to undergo termination due to fetal anomaly. The participants were informed about the study and written informed consent was obtained from all subjects who were assessed by sociodemographic and clinical interview form, the Edinburgh Postnatal Depression Scale, Coping Strategies Inventory (COPE), and Temperament and Character Inventory, respectively. Six months after the termination, the Clinician-Administered PTSD Scale (CAPS) was administered to the participants at the follow-up examination. Re sults: 62.5% of women who had terminated the pregnancy had PTSD and 65% of participants had symptoms of postpartum depression. The participants, who were diagnosed with PTSD, had significantly higher scores on novelty seeking, harm avoidance and reward dependence temperament sub-scales. The women who were diagnosed with PTSD and those who had risk of postpartum depression were found to have lower education level and economic status. Besides, in this group, social and occupational functioning was significantly lower. Emotion-focused coping style was prominently higher in women who were not diagnosed with PTSD. Conc lu si on: In cases of certain temperament and character profiles, psychiatric support during the decision process of termination is suggested to be important for reducing the risk of PTSD and depression development. (Arc hi ves of Neu ropsy chi atry 2013; 50: 161-168) Key words: Termination, temperament and character, cope, post traumatic stress disorder Conflict of interest: The authors reported no conflict of interest related to this article. ÖZET Amaç: Çalışmamızda hayatla bağdaşmayan ciddi fetal anomali saptanan gebelerde veya normal yaşamı önemli bir şekilde etkileyecek fetal anomali varlığında gebeliğini sonlandırmaya karar veren ve gebeliği sonlandırılan kadınlarda, mizaç ve karakter özelliklerinin, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gelişmesi üzerinde etkili olup olmadığının araştırılması amaçlandı. Yön tem : Çalışmaya İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Kadın Doğum Kliniğine Mayıs-Ağustos 2010 tarihleri arasında başvuran, fetal anomali nedeniyle gebeliğinin sonlandırılmasına karar veren 80 kadın hasta alındı. Bilgilendirilmiş Onay Formu ile çalışmaya katılmayı kabul eden katılımcılar sırası ile Sosyodemografik ve Klinik Görüşme Formu, Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ), Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği (BÇTDÖ), Mizaç ve Karakter Envanteri (MKE) ile değerlendirildi. Gebelik sonlandırılması uygulandıktan altı ay sonra kontrol muayenelerinde katılımcılara Klinisyen Tarafından Uygulanan Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği (TSSB-Ö) uygulandı. Bul gu lar: Gebelik sonlandırılması uygulanan kadınların %62,5 da travma sonrası stres bozukluğu, %65 olguda ise doğum sonrası depresyon bulguları tespit edildi. Katılımcılardan TSSB tanısı alanlarda yenilik arayışı, zarardan kaçınma ve ödül bağımlılığı mizaç özellikleri anlamlı derecede yüksek saptandı. TSSB tanısı alan ve doğum sonrası depresyon riski olanların, eğitim düzeyi ve ekonomik durumları daha düşük idi. Yine bu grupta, sosyal ve mesleki işlevsellikteki düşüş anlamlı bulundu. TSSB tanısı almayan grupta duygusal odaklı başa çıkma biçiminin yüksek oluşu dikkat çekici idi. So nuç: Henüz gebelik sonlandırılması kararı aşamasındayken belirli mizaç ve karakter alt boyutları ön planda olduğunda, bu gruba TSSB ve depresyon gelişme ihtimali düşünülerek psikiyatrik destek verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. (Nö rop si ki yat ri Ar fli vi 2013; 50: 161-168) Anah tar ke li me ler: Gebelik sonlandırılması, mizaç özellikleri, başa çıkma, travma sonrası stres bozukluğu Çıkar çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemişlerdir.

Mizah Anlayışı, Mesleki Stres ve Demografik Özellikler Bağlamında Algı Farklılıkları

Özet Bu araştırmada, mizah anlayışı ve mesleki stres ile katılımcıların demografik özellikleri bağlamında anlamlı bir farklılık olup olmadığı incelenmiştir. Ayrıca bu araştırma ile mizah anlayışına ve mesleki strese ilişkin algıların akademisyenlere ve öğrencilere göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini de tespit etmek amaçlanmıştır. Bu amaçla Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'nde, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nde çalışan akademisyenlere ve bu fakültede öğrenim gören öğrencilere bir anket çalışması yapılmıştır. 32 akademisyen ve 146 öğrencinin verileri araştırma kapsamına alınmıştır. Elde edilen verilerin güvenirlikleri test edilmiş, akademisyen ve öğrencilerin mizah anlayışı ve mesleki strese ilişkin algılarında farklılık olup olmadığını incelemek için T testi ve Tek Yönlü ANOVA analizleri yapılmıştır.

Depresyon Beli̇rti̇leri̇ Ve Stresle Başa Çikma Yöntemleri̇ İle Di̇ndarlikla İlgi̇li̇ Bazi Deği̇şkenler Arasindaki̇ İli̇şki̇

Istanbul University - DergiPark, 2016

Bu çalışmanın amacı depresyon belirtileri ve stresle başa çıkma yöntemleri ile dindarlıkla ilgili bazı değişkenler (algılanan dindarlık düzeyi, stres altında iken duaya yönelme, duanın algılanan etkisi, dini başa çıkma ve Tanrı algısı) arasındaki ilişkileri incelemektir. Yaşları 18-68 yaş arasında değişen (X:34, S:12,23) 354'ü erkek, 444'ü kadın toplam 799 kişiye bilgi formu, Beck Depresyon Envanteri, Stresle Başa Çıkma Tarzları Envanteri, Tanrı Algısı Ölçeği, Dini Başa Çıkma Tarzları Envanterinden oluşan ölçekler uygulanarak veri toplanmıştır. Stresle başa çıkma konusunda kullanılan etkili yöntemlerle, olumlu dini başa çıkma tarzı, olumlu Tanrı algısı, algılanan dindarlık düzeyi, zor zamanlarda duaya yönelme ve duanın algılanan olumlu etkisi pozitif yönde ilişkili çıkarken, aynı değişkenlerin etkisiz yöntemlerle ilişkisi ise negatif yönde çıkmıştır. Depresyon belirtileri ise stresle başa çıkmada etkisiz yöntemler, olumsuz dini başa çıkma ve olumsuz Tanrı algısı ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur. Öte yandan, düşük yaş, düşük eğitim düzeyi, azalan dindarlık düzeyi, duanın algılanan yetersiz etkisi, olumsuz dini başa çıkma, olumsuz Tanrı algısı, stresle etkili başa çıkma yöntemlerinin yetersiz kullanımı ile etkisiz yöntemlerden çaresiz yaklaşımın daha fazla kullanımı, hep birlikte depresif belirti puanlarının yordayıcıları olarak karşımıza çıkmıştır. Mevcut çalışmada elde edilen bu bulgular, psikososyal yaklaşımlarda bireylerin dindarlıkla ilgili özelliklerinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğini düşündürmektedir.

Hükümlü Kadınların Stresle Baş Etme Stratejilerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi

Abant Izzet Baysal University Graduate School of Social Sciences, 2000

Araştırmada ebelik öğrencilerinin mizah tarzları ile stresle baş etme yaklaşımları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Materyal-Method: Tanımlayıcı korelasyon çalışması olarak yapılan araştırmanın örneklemini 280 öğrenci oluşturmuştur. Veriler Mizah Tarzları Ölçeği ve Stresle Baş Etme Tarzları Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirmesi SPSS (22.0) paket programında yapılmış, istatistiksel anlamlılık p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 20,80±1,51'dir. Öğrencilerden %72,9'u mesleği isteyerek seçtiğini, %44,3'ü derslerde mizahın işlendiğini, %40,7'si stresle baş etmede mizahı kullandığını belirtmiştir. Mesleğini isteyerek seçen, derslerde mizahın işlendiğini söyleyen öğrencilerin kendini geliştirici mizah ile iyimser yaklaşım puan ortalamalarının anlamlı şekilde yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). Katılımcı ve kendini geliştirici mizah ile kendine güvenli ve iyimser yaklaşım puan ortalamaları arasında pozitif, çaresiz yaklaşım arasında ise negatif ilişki olduğu (p=0,001) saptanmıştır. Sonuç: Öğrencilerin olumlu mizah tarzları (katılımcı ve kendini geliştirici mizah) ortalama puanları daha yüksektir. Olumlu mizah tarzları ile stresle olumlu baş etme tarzları (kendine güvenli ve iyimser yaklaşım) arasında pozitif yönde ilişki vardır. Sonuçlar öğrencilerin stresle sağlıklı baş edebilmelerinde olumlu mizah duygusu oluşturmanın önemini göstermektedir. Bu nedenle ebelik öğrencilerinde mizahı kullanmanın önemi konusunda farkındalık oluşturulması, stresle baş etme yöntemi olarak mizahı kullanmalarının sağlanması önerilmektedir.