Osmanlı Yüksek Yargısının Taşradaki işleyişi (original) (raw)

Taşra'Da Eşraf Olmak

2019

Bu çalışmanın amacı, bir taşra kentinde eşraf olarak bilinen kişilerin bir statü grubu olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine bakmak ve ayrıca toplumsal hiyerarşideki sosyal konumları açısından "eşraf"ı kavramlaştırmaktır. Çalışmanın bir diğer amacı da Türkiye'de yapılmış olan taşra çalışmalarına sosyolojik açıdan katkı sağlamaktır. Eşraf olma kavramı genel tanımlarından da yola çıkıldığında içerisinde göreli bir seçkinlik hali barındırmaktadır. Bu nedenle "eşraf" olarak araştırmaya katılan kişilerin kendilerini diğerlerinden ayırma hali dikkat çekicidir. Yapılan derinlemesine görüşmeler sırasında katılımcılar eşraf olarak sahip oldukları statünün altını çizmişler ve bu statü konumu ile edindikleri toplumsal hiyerarşideki yerlerini belirtmişlerdir. Ayrıca bu toplumsal konumu sürdürmek ve sahip oldukları statüye uygun olarak davranışlarını ve tercihlerini belirlemek durumunda olduklarını dile getirmişlerdir. Bu noktada kent içinde uzun süredir aynı yerde yaşayan ailelerin ekonomik, toplumsal, kültürel ve sembolik sermaye açısından var olan birikimleri statü konumlarını belirlemede oldukça etkilidir. Çünkü bu belirtilen dört sermaye türü açısından birikimleri, eşrafın statü konumunu sürdürmelerinde de önemlidir. Eşraf, sahip oldukları sermaye ile tercihler yapmakta ve bu tercihler ile "eşraf" olduklarını diğerlerine sunmaktadırlar. Katılımcılar "bize yakışan", "dengimiz olan", "bizden beklenen" gibi söylemler ile statü konumlarını göstermek ve sürdürmek için çabaladıklarını açıkça ortaya koymuşlardır. Yaşamlarını taşrada sürdürmeyi tercih etme nedenlerden biri olarak da bu kentin eşrafı olmanın onlara sağladığı toplumsal konumun ne kadar önemli olduğunu dile getirmişlerdir. Bu durum "eşraf olma" haline yükledikleri anlamı göstermektedir.

Osmanlı Devleti’nde 1840-1858 Yılları Arasında Taşra Yönetimini Düzenleyen Nizamnameler Üzerine Bir Değerlendirme

Osmanlı Devleti'nin Taşra DüzenlemeleriOsmanlı Devleti, 1839 Gülhane-i Hatt-ı Hümayûn’un ilanından sonra 1840 yılından itibaren vilayetlerde çeşitli değişiklere ve yeniliklere ihtiyaç duymuştur. Bu çalışmada taşra yönetim ile ilgili 1840,1842, 1846, 1849, 1852 ve 1858 yıllarında yayınlanan nizamnamelere değinilmiş ve vilayet yönetimi ile ilgili var olan gelişmeler hukuki ve yönetsel açıdan değerlendirilmeye çalışılmıştır. İçerik ve literatür analizi yöntemleri kullanılarak yapılan çalışmada, taşraya yönelik yönetsel düzenlemelerin zaman içinde bahsi geçen yerlerde merkezi yönetimi güçlendirdiği sonucuna varılmıştır

Osmanlı Taşra Teşkilatındaki İdârî Düzenlemeler (1864-1868)

BENGİ Dünya Yörük-Türkmen Araştırmaları Dergisi, 2022

XVII. yüzyıldan itibaren dünya güç dengesinin Osmanlı aleyhinde bozulmasıyla birlikte devlet bürokrasisi, kurumlardaki çözülmeyi önlemek için birçok alanda olduğu gibi, taşra idaresinde de reforma gitmiştir. Bu reformun önemli uygulamalarının başında ise Tanzimat gelir. Tanzimat ile başlayan modernleşme süreci 1864 Vilâyet Nizâmnâmesi ile doruğa ulaşmıştır. Bu nizâmnâme ile taşra idaresinde, klasik dönemin eyâlet sistemini değiştirilerek, vilâyet sistemine geçilmiştir. İlk olarak da Tuna Vilâyeti’nde uygulanan nizâmnâme, 1867 tarihinden itibaren tüm ülkede geçerli bir hale getirilmiştir. Ardından 1867-1868 yılında yapılan düzenlemeler ile belediye teşkilatının temelleri atılarak yerel yönetim hizmetleri ülkenin genelinde yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada, Osmanlı Devleti’nin klasik taşra düzeninden modern taşra teşkilatına geçişi sırasında 1864, 1867 ve 1868 yıllarında yapılan düzenlemeler uygulamadaki örnekleriyle beraber verilecektir. Anahtar Kelimeler: Taşra Teşkilâtı, Nizâmnâme, Vilâyet, Liva, Kaza, Nahiye, Köy, Belediye

Erken Osmanlı Anadolu’sunda Taşra Elitleri Üzerine Bir Değerlendirme

Tezkire Dergisi, 2024

Elit (seçkin) kavramı üzerine yapılan tartışmalar giderek birçok tarihçinin ilgisini çekmektedir. Özellikle, Osmanlı Devleti’nin Balkan ve Arap topraklarındaki elitler üzerine yapılan çalışmalar, bu mesele hakkındaki tartışmaların merkezinde durmaktadır. Dolayısıyla, meseleye dair tüm paradigmalar, bu bölgelerden hareketle temellendirilmektedir. Bu çalışmada, öncelikle elit kavramının tarih yazımına değinilmiştir. Elitler üzerine kalem oynatan kimselerin görüşlerine kısaca yer verilmiştir. Daha sonra, Osmanlılar açısından elitlerin kim olabileceği sorgulanmış ve nasıl tanımlanabileceği üzerine bir tartışma yürütülmüştür. Çalışmanın sonuna doğru ise klasik dönem Osmanlı Anadolu’sundaki taşra eliti üzerine giriş mahiyetinde bir tartışma kaleme alınmıştır. Özellikle, Osmanlı elit zümresini tanımlayabilecek bir takım temel kriterler önce sorgulanarak Osmanlı elitlerinin kimlerden oluşabileceğine dair genel bir çerçeve çizilmiştir. Neticede askerî ve reaya olarak iki temel sınıfa bölünen Osmanlı toplumunda elit kavramının sadece askerî sınıfa indirgenemeyecek kadar müphem bir kavram olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle elitlere yönelik çalışmaların devam etmesi gerektiği belirtilmiştir. Many historians have become increasingly interested in the debate over the concept of elite. Studies on the elites in the Balkan and Arab lands of the Ottoman Empire are especially prominent in discussions about the issue. Thus, these regions serve as the basis of all paradigms. This study begins by discussing the historiography of the concept of elite. The viewpoints of those who have written on elites are briefly addressed. The question of who elites could be for the Ottomans was then raised, and a dispute about how to define them ensued. Towards the end of the research, an introductory overview of the provincial elite in Ottoman Anatolia during the classical period is provided. Specifically, some basic criteria that could identify the Ottoman elite are questioned, and a general framework is developed for determining who the Ottoman elite might be. As a result, it is emphasized that the concept of elite in Ottoman society, which was basically divided into two classes as military and sponsorship (REAYA) was too vague to be reduced only to the military class. For this reason, it is emphasized that studies of elites should continue.

Osmanlı Devleti'nde İdari Taksimat Alanındaki Düzenlemelerin Taşradaki Yansımaları: Vakfıkebir, Şarlı ve Tonya Örneği (1840-1918)

KARADENİZ ARAŞTIRMALARI

Bu çalışma, Osmanlı Devleti'nin taşra idaresi tarihine katkı amacı taşımaktadır. Bu amaç ekseninde birbirlerine komşu olan Vakfıkebir, Şarlı ve Tonya yerleşimlerinin Tanzimat'la başlayan modernleşme süreci ile kaza olmak veya nahiye olarak kalmak için birbirleriyle veya devlet kurumları ile giriştikleri mücadelenin tarihî süreci yanında bu mücadelenin ardında yatan mahallî etkenler de saptanmaya çalışılmıştır. Çalışmada, yerel eşrafın idarî taksimat alanındaki modernleşme hareketlerini biçimlendirmek için gösterdikleri azami gayret göz önüne alınarak mücadelenin toplumsal-siyasal zemini anlaşılmaya çalışılmıştır. Konu, arşiv belgelerinin yanı sıra yöre hakkında sahip olduğumuz yaşam tecrübesine dayalı bilgi birikimi ile de desteklenmiş; böylece gelişmelerin arkasındaki gerçek sebepler ortaya konulmaya çalışılmıştır.

XVI. Yüzyilda Aksaray Sancaği’Ndaki̇ Taşra Görevli̇leri̇

2003

Aksaray, XVI. yuzyil boyunca Karaman Eyâletinin degismeyen sancaklariicerisinde yer almaktadir. Bu donemde sancakta vazife yapan ehl-i orf taifesi hakkindadikkat cekici bilgiler bulunmaktadir. Sancakbeylerinin menseleri hakkinda herhangi birbilgi bulunamazken, alaybeyi, miralem ve serasker gibi unvanlari tasiyan kisilerinAksaray’in koklu, siyasi ve dini bakimdan nufuzlu ailelerine mensup olduklarigorulmektedir. Bunlar cogunlukla Imam Gazâli neslinden ve Karaman umerâsindangelenler, Mogol bakiyesi Tatarân-i Şeyullah kabilesine mensup olanlar ile Şeyh Turasanve Şeyh Durmus gibi dini karekteri on planda bulunan kisilerin cocuklaridir.

Fatih Döneminde Balkanlarda Taşranın Denetlenmesine Dair Bir Teftiş Defteri

Paradigmaakademi, 2021

Bu çalışmada; Livadiye ve Salina kazalarından gelen şikayetler üzerine bölgeyi teftiş etmekle görevlendirilen İzdin kadısı tarafından tutulan kazıyye defteri ele alınmıştır. Osmanlı Devleti’nin yüksek adlî ve idarî mercii olan Divân-ı Hümâyûn’a sunulmak üzere rapor olarak hazırlanan ve Fatih Sultan Mehmed’in saltanatının son zamanlarında tutulduğu anlaşılan defter, erken dönem Osmanlı bürokrasisinin oluşumuna ve işleyişine dair önemli ipuçları verir. Bu bağlamda; taşranın denetlenmesinde hangi yolların takip edildiği ve görevin kötüye kullanılması durumunda yaşanan süreçlerin neler olduğu hakkında defter kayıtları bizi önemli bilgiler sağlamaktadır. Defterin muhtevasını ağırlıklı olarak taşrada merkezin mutlak gücünü elinde tutan kadı, naib ve ehl-i örf taifesinin görevlerini suiistimal ettiklerine dair yapılan şikâyetler ve bu konuda görülen davalar oluşturur. Birkaç dava da kişilerin kendi aralarındaki meselelere dayanır. İzdin kadısına gönderilen emirde şikâyetlerin dinlenip kendisinin hüküm vermesi, İstanbul’dan gönderilen Mahmud’un da hükmü tatbik etmesi emredilmiştir. Ancak defterde kayıt altına alınan davalara bakıldığında İzdin kadısı Yusuf’un sadece iki davada hüküm verdiği, diğer meselelere dair kararları Divân-ı Hümâyûn’a bıraktığı anlaşılmaktadır.