Klasi̇kler, Marx, Keynes Ve Sonrasi: Lai̇ssez-Fai̇re Li̇berali̇zmi̇nden Günümüz Pi̇yasa Ekonomi̇si̇ne (original) (raw)
Related papers
Yeni Keynesyen Piyasa Etkinliği Ve Joseph Eugene Stiglitz
Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
2001 Nobel ekonomi ödülünü George A. Akerlof ve Michael Spence ile paylaşan ve yirmi birinci yüzyılın en etkili iktisatçılarından biri olarak kabul edilen Joseph Eugene Stiglitz 9 Şubat 1943 tarihinde ABD'nin Indiana eyaletine bağlı bir sanayi şehri olan Gary'de doğdu. Annesi bir öğretmen, babası ise sigortacı idi. Irkçılığın, işsizliğin ve yoksulluğun yaygın olduğu; çoğunlukla göçmen nüfusa sahip Gary'nin bu özellikleri, çevresinde olup bitenleri sorgulayan bir genç yaratmıştı. Amherst College'de başladığı eğitimini MIT'de tamamladı ve bu üniversitede burslu olarak lisansüstü ekonomi eğitimine devam etti. MTI' de Paul A. Samuelson, Robert Solow, Franco Modigliani ve Kenneth J. Arrow gibi nobel ödüllü ekonomistlerden eğitim aldı. Kariyeri boyunca dünyanın en iyi üniversitelerinde öğretim üyeliği, ABD hükümetinde ekonomi başdanışmanlığı ve Dünya Bankası'nda başkan yardımcılığı görevlerini yerine getirdi. Asimetrik enformasyonun yanı sıra; etkin ücret, küreselleşme, patent yasalarının neden olduğu eşitsizlikler, finans ve kredi piyasaları konularında da önemli çalışmalar yapmıştır. Küresel finans sistemine, o sistemin merkezinde çalışırken bile cesur karşı çıkışlarıyla tanınan ve bu nedenle Dünya Bankası’ndaki görevinden uzaklaştırılan Stiglitz, eşitsizlikler üzerine en çok kafa yoran iktisatçıların başında gelir. Ona göre geleneksel iktisat teorisyenlerinin iddia ettiği gibi piyasaları otomatik olarak düzenleyen “görünmez el” diye sihirli bir değnek yoktur. Aksine küresel çapta oluşan eşitsizliklerin temelinde yatan neden, görünmez el’in kendisidir. Dolayısıyla devlet sosyal adaleti sağlamak adına piyasalara müdahale ederek gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmek zorundadır. Bu çalışmada 1980'li yıllardan itibaren iktisat biliminin önde gelen isimlerinden biri haline gelen Stiglitz'in hayatı, dünya görüşü, önemli çalışmaları ve iktisat bilimine katkıları incelenecektir.
Milton Friedman ile Özgürlük, Piyasa, Hayek, Keynes ve Pinochet Üzerine
Liberal Düşünce, 2007
Milton Friedman 20. yüzyılda iktisat teorisi ve politikası tartışmalarına en büyük katkıyı yapmış iki iktisatçıdan biridir (diğeri Keynes). Tüketim fonksiyonu, para teorisi, paranın enflasyon üzerindeki etkisi ve ekonomik istikrar politikalarının karmaşık yapısı alanındaki katkılarından dolayı 1976 yılında Nobel iktisat ödülüne layık görülmüştür. 1930’lu yıllardan 1970’li yıllara kadar yaklaşık kırk yıl iktisadın egemen paradig- ması olarak kalmış olan Keynesyen iktisadın tahtından indirilmesinde en büyük pay sahibi, kuşkusuz Milton Friedman’dır. Keynes “İktisatçılar ve siyasi düşünürlerin fkirleri, doğru olsa da olmasa da, genellikle sanıldığından daha güçlü- dürler. Gerçekten geriye dünyayı yöneten çok az şey kalmaktadır” demektedir. Gerçekten de 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yaşanan deneyim bu sözü doğrular niteliktedir. 1930’lardan 1970’lere kadar iktisat politikaları alanında siyasi karar alıcılar ve uygulayıcılar büyük oranda Keynes’in takipçileri olmuştur. 1970’lerden sonra ise öncülük nöbetini devralan iktisatçı Friedman’dır. Denebilir ki, son kırk yılın iktisat politikası tartışmalarına Friedman damgasını vurmuştur. 1912 yılında doğan Friedman bir asra yaklaşan uzun ve verimli bir yaşam macerasından sonra 16 Kasım 2006’da, 94 yaşında, hayata veda etmiştir. Bu yazıda iktisadın asırlık çınarıyla özgürlük ve serbest piyasa gibi değerlerin yanı sıra Hayek, Keynes, Reagan, Nixon ve Pinochet gibi ünlü şahsiyetlerle ilgili deneyimleri üzerine yapılmış bir röportaj yer almaktadır.
Liberal Iktisat ve Krizler: Her Seferinde Haklı Çıkan Paradigma
Günümüzde yaşanan küresel kriz ve sebep olduğu tahripkâr neticeler, her kriz sonrasında sorulmasına alıştığımız "serbest piyasa ekonomisini çöküyor mu?" soruları ile yeniden karşılaşmamıza neden oldu. Serbest piyasa karşıtları her ne kadar alternatif bir teori ya da model (hatta onların deyimiyle sistem) geliştiremese de, krizler bahanesiyle kapitalizme karşı yürütmüş oldukları saldırılar, her geçen gün artmaktadır. 1 Esasında piyasa düzeni, tarih boyunca yaşanan iktisadi tartışmalarda hem felsefi hem de pratik açıdan birçok eleştiri almıştır. İlk tarz eleştiriler, daha çok serbest piyasa teorisinin varsayım ve mantıksal tutarlılığını mercek altına alırken, bahsedilen diğer tarz eleştiriler de, serbest piyasanın doğurmuş olduğunu iddia ettikleri sonuçlar üzerinden bir değerlendirmede bulunur. İlkinde teorinin pozitif yönü, diğerinde düşünce sistematiğinin normatif yönü incelenir. Bir başka deyişle, ilk tutumda bilimsel bir yaklaşım varken, diğerinde daha çok moral kaygılar güden bir tutum sergilenir.
Hayek’İn Pi̇yasa İdeoloji̇si̇ Üzeri̇ne Bi̇r Değerlendi̇rme
2013
Hayek kendi tercihlerini yasama sansi olan ozgur bireyin ozgur bir piyasada , spontane olusan bir duzende toplumu arzu edilen refah duzeyine tasiyacagini savunmaktadir. Buna karsit olarak esitlikci olmasi umulan, devletin planlamaci ekonomik faaliyetleri, totaliter bir guc olarak ozgur bireyi yok sayan yozlasmis bir kolelik sisteminin olusmasina yol acmaktadir. Hayek’e gore bireylerin tercihleri, davranislari ve amaclari merkezi bir otorite tarafindan belirlenmemeli, kisilerin kendilerini gerceklestirme sansi taninmali. Cunku toplumun iliskiler agi ve yapisi insan akli ile cozulemeyecek kadar karmasiktir ve matematiksel hesaplar etkin bir ya pi olusturmakta yetersiz kalmaktadir. Bunun yani sira merkezi otoriter kendilerini denetleyecek bir yapi olusturma konusunda isteksiz davranarak piyasa mekanizmasi icin zaruri olan adalet sistemi onunde set olusturmaktadirlar.
Yeni̇ Keynesgi̇l İkti̇sat Ve Post-Keynesgi̇l İkti̇sat: Günümüz İçi̇n Geçerli̇li̇kleri̇
DergiPark (Istanbul University), 2014
Sistem'den alan çağdaş Yeni Keynesgil İktisat ABD'de, çağdaş Post-Keynesgil İktisat ise İngiltere'de ortaya atılmıştır. Bu iki okulun ortak noktası, ekonominin kısa dönemde (KD) eksik istihdam dengesine (EİD) gelmesi sonucudur. Yeni Keynesgil iktisatçıların çoğunluğu, rasyonel beklentiler hipotezini (RBH) kabul etmekle beraber tam rekabet şartlarını (TRŞ), fiyat ve ücretlerin tam esnekliğini reddederler ve eksik rekabet şartlarına (ERŞ), fiyat (P) ve ücret (W) esneksizliğinin Keynesgil efektif talep yetersizliğine yol açmasına ve aynı zamanda piyasalarda koordinasyon eksikliğine dayanırlar. Histeresiz ve Etkinlik Ücreti modellerini benimseyenler dışında Yeni Keynesgil iktisatçılar-Neo-Keynesgilleri de izleyerek-ekonominin uzun dönemde (UD) otomatik doğal işsizlik oranı dengesine (ONRUD) yöneleceğini kabul ederler. Post-Keynesgil İktisat Yeni Keynesgil İktisat'a oranla daha gerçekçi varsayımlara dayanmaktadır. Bu nedenle-Geleneksel Klasik Sistem'e dayalı Monetarizm ve Yeni Klasik Okul da dahil-çağdaş okulların en gerçekçi ve aynı zamanda Keynes'in ilk sistemine en yakın olanı Post-Keynesgil İktisat'tır. Çağdaş Klasik okullara oranla çağdaş Keynesgil okullar, mikro ve makroekonomik tutarlılığı sağlamış olması yanında, gelişmiş ülkeler (GÜ) için daha gerçekçi ve geçerli gözükmektedir. Bugün için Yeni Keynesgil İktisat ise, Post-Keynesgil İktisat'a oranla daha yaygındır.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Sosyolojik anlamda çatışma teorisi, başlangıçta 1890'lı yılların sonlarına doğru Karl Marx tarafından ortaya atılan ve gelişen sınıf çatışması teorisine antitez olarak gelişmiş bir yaklaşımdır. Klasik kökleri yüzyıllar öncesine giden bir düşünce çizgisini vurgulayan toplumsal değişme teorilerinden olan çatışma kuramı, İkinci Dünya Savaşı'nın akabinde özellikle 1950'lerin sonlarında 1960'lı yılların başında Amerika'da egemen sosyolojik bir görüş haline gelen işlevselci sosyolojik düşüncelere karşı gelişen bir teoridir. Çatışma teorileri geliştiren toplumbilimcilerin bakış açısıyla bakıldığında; toplumsal davranış, birbirleriyle rekabet ve çekememezlik gibi durumlar nedeniyle çatışan grupların çatışma ve gerilim perspektifinden anlaşılabilmektedir. Toplumsal alanda meydana gelen çatışmalar; makro düzeyde sınıflar arasında yaşanabildiği gibi, küçük toplumsal formlar olan ikililikler (dyadlar), üç kişilik gruplar (triadlar) ya da sosyal sınıflar, statüler ya da partiler arasında da yaşanmaktadır. Bu çalışmada çatışma teorisinin klasik köklerini ortaya atan ve üçü de Alman vatandaşı olan sosyologlardan Karl Marx, Max Weber ve Georg Simmel'in çatışma yaklaşımları kuramsal bir bakış açısıyla tartışılmaktadır. Çalışmada, çatışma teorisi kavramsal bir çerçevede ele alınmış ve çatışma teorisinin klasik köklerine dair Marx, Weber ve Simmel'in bu teoriye yaptığı katkılar analiz edilmiştir.