Son Ziyareler Kapsamında İran-Türkiye İlişkileri (original) (raw)

Türkiye - İran İlişkileri ve Cumhurbaşkanı Gül'ün İran Ziyareti

Turkey - Iran Relations and President Gül’s Visit to Iran Turkish President Abdullah Gül paid an official visit to the neighboring Iran on the dates of February 13-16, 2011. A congested delegation including Ahmet Davutoğlu, Minister of Foreign Affairs, Cevdet Yılmaz, State Minister and Co-Chariman of Turkey-Iran Joint Economic Commission, a number of deputies, the governors of the border provinces, a number academicians and journalists and more than 100 businessmen accompanied him in this visit. The visit was quite important both in terms of showing the progress that has been made in Turkey-Iran relations and also in terms of indicating the “limits” of the relations between the two countries. In this article the progress that has been made in Turkey-Iran relations and the course of bilateral relations will be dealt with by considering the activities of Gül in Iran throughout the visit.

Türkiye -İran İlişkilerini Yeniden Düşünmek

Politika Notu, 2018

"Türkiye –İran İlişkilerini Yeniden Düşünmek” konulu politika notunda Suriye krizi merkezli olmak üzere Ortadoğu’da istikrar ve güven ortamının oluşmasında Türkiye-İran ilişkilerinin önemi üzerinde duruluyor. Her iki ülkenin karşılıklı beklentileri ve bu beklentileri karşılama kapasitelerinin kritik edildiği metinde Türkiye-İran ilişkilerinin rekabet eksenli süregelen tarihsel tecrübeyi aşıp aşamayacağı sorgulanırken güven temelli kalıcı bir işbirliğinin sağlanması önündeki engeller ve bu engelleri aşmaya yönelik çeşitli öngörüler sunuluyor. Dikkate değer öneriler sunan metin, uygulamaya dönük politikalar için önem arz ediyor.

Azerbaycan-İran İlişkilerinde Türkiye Faktörü

Azerbaycan-İran İlişkilerinde Türkiye Faktörü, 2020

• Dağlık Karabağ Sorunu’nun çözülmesi, Azerbaycan’ın İran ve diğer devletlerle ilişkilerinde belirleyici faktörlerden biridir. • Azerbaycan’ın stratejik konularda ABD ve İsrail’in desteğini almaya yönelik politikaları Bakü-Tahran ilişkilerinde gerginliğe yol açmıştır. İran’ın Azerbaycan politikalarını değiştirme girişimlerinde bulunduğu durumlarda Türkiye faktörü caydırıcı ve dengeleyici olmuştur. • Azerbaycan-İran ikili ilişkileri 2005 yılından itibaren normalleşme sürecine girmiştir. • Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askerî girişimleriyle bölgede güçlenen konumu, Bakü- Moskova ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır. Dolayısıyla bu durum Azerbaycan-İran ilişkilerini olumlu yönde etkilemektedir. • Bakü yönetimi Azerbaycan-Türkiye-İran ve Azerbaycan-Rusya-İran ekseninde üçlü bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi açısından kilit öneme sahiptir. Türkiye’nin Rusya ve İran’la ilişkilerinin olumlu dinamiği Azerbaycan’ın bu ekonomik-siyasi ittifakta yer almasına katkı sağlamıştır.

Başbakan Erdoğan'ın Tahran Ziyaretinin Sonuçları ve Türkiye-İran İlişkilerinin Sınırları

This article analyses the outcomes of the Turkish PM Erdoğan’s visit to Iran on October 26-28, 2009. Because it was paid at a critical juncture related to recent developments in Iran and so-called “Middle Easternization” of Turkish foreign policy, Erdoğan’s visit drew much attention in the circles of international politics. Especially Erdoğan’s declaration of his support for Iran’s “peaceful” nuclear program created an anxiety in the “Western” pundits for the course of relations between Turkey and Iran. This article argues that despite improvement in bilateral relations there are several factors limiting Turkey – Iran relations, and neither of the parties intended to overcome those issues like the adverse affect of their different relations with the West, ideological/political differences regarding the regional developments and the regional rivalry. In result, Erdoğan’s visit was focused on bilateral economic relations, rather than establishing “high level strategic” cooperation between the two countries.

Atatürk Dönemi Türkiye-İran İlişkileri

https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturk-donemi-turkiye-iran-iliskileri/, 2021

Türkiye’nin doğu komşusu olan İran köklü bir tarihsel geçmişe sahiptir. Genel Türk tarihi içinde güçlü bir rekabetin yaşandığı Türk-İran ilişkileri, Türklerin anayurtlarından batıya ve güneybatıya doğru yaptığı göçler ve bu göçler esnasında kurdukları devletlerle doğrudan bağlantılıdır. Müslüman Arapların fetihleri ile siyasal bir varlıktan bir coğrafyaya dönüşen İran, Türklerin İslamlaşma sürecine denk düşen bir zaman diliminde büyük oranda Türkleşme de yaşamıştır. Yaklaşık bin yıl gibi bir süre Türk devlet ve hanedanları ile yönetilen İran, İslam’ın siyasi/itikadi temelindeki farklılıktan kaynaklanan ve Osmanlı -İran ilişkilerine ideolojik bir görünüm sunan Şii -Sünni çatışmasının bir tarafını oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun Sünni dünyasına yönelik, prestije dayalı dini ve Kafkaslardaki stratejik noktalara dayalı askeri politikaları ile İran’ın Şii kutsal yerleri elinde bulundurma ve Sünni dünyasında Şii bir devlet olarak varolabilme mücadelesini içine alan politikaları, iki İslam gücü arasında uzun askeri ve ideolojik mücadelelere yol açmıştır. Osmanlı- İran ilişkileri, 19. yüzyılda iki devletinde içinde bulunduğu iç ve dış problemler yüzünden, nispeten bir barış dönemi yaşamıştır. Batı’nın artan gücü karşısında sömürgeleşmemek için direnen Osmanlı İmparatorluğu ve İran Kaçar Devleti, sorunlarını içyapılarını modernleştirerek aşmaya çalışmışlardır. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu dağılma ve parçalanma sürecine girerken, İran ise Rusya ve İngiltere’nin nüfuz alanına girmiştir. Her ikisinde de, kökleri 19. yüzyıla uzanan, modernleşme ve batılılaşma isteyen liberal düşünceli muhalefet hareketleri olmuş ve İran’da 1905/6’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nda 1908’de meşruti yönetim ilan edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nda İttihat ve Terakki yöneticileri, Orta Asya Türk varlığı ve Afgan ve Hint Müslümanları üzerine oluşturduğu siyasal politikalar bağlamında İran’a özel önem vermişlerdir. I. Dünya Savaşı’nın seyrine bağlı olarak Osmanlı orduları İran’ın kuzey bölgelerini de içine alan Azerbaycan’ın önemli bir kısmını işgal etmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin savaş sonunda teslimi ile birlikte Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa‘nın önderliğinde Milli Mücadele başlarken, İran’da da içyapıda devletin merkezi gücünün zayıflığından yararlanan aşiretler ve farklı etnik grupların ayaklanmaları sürmüş; İngiltere ve Sovyet Rusya da İran’da egemenlik kurmak için kıyasıya bir mücadeleye girişmişlerdir. Milli Mücadele’nin seyri Ankara’daki TBMM Hükümeti lehine dönerken, İran’da milliyetçi, antiemperyalist bir subay olan Rıza Han askeri darbe yaparak siyasal gücü eline geçirmiştir (1921).

İran İle İlişkiler

Ana Hatları İle Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası, 2019

Bu kitap bölümünde Atatürk Dönemi Türkiye-İran İlişkileri ele alınmıştır.

Sınır Güvenliği Kapsamında Türkiye-İran Hudut İlişkileri

Türkiye-İran ilişkilerinde öne çıkan sorunların başında jeopolitik sorunlar gelmektedir. Bunun yanında mezhepsel ve ideolojik farklılıkların olması her iki ülkede karşılıklı güvensizliği tetiklemiştir. Ancak Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler jeopolitik açıdan İran ile Türkiye’nin ilişkilerinin geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu kapsamda uzun süredir yürütülen hudut ilişkilerinin geliştirilmesi ve hududun muhafazası konusunda jeostratejik adımların atılması iki ülkenin menfaatine olacaktır. Sağlıklı bir iletişim ile ilişkilerin her alanda geliştirilebilmesi halinde iki komşu ülke bölgede güçlü aktör olarak hâkimiyetlerine devam edebileceklerdir.

IV. Uluslararası Orta Doğu Sempozyumu İRAN'IN ORTADOĞU'YA BAKIŞI: YAKIN ÖTEKİYLE İLİŞKİLER

İRAN'IN ORTADOĞU'YA BAKIŞI: YAKIN ÖTEKİYLE İLİŞKİLER, 2018

1979’dan bu yana bölgede revizyon arayışında olan ve bu nedenle “İslâmî uyanış” olarak nitelediği Arap Baharını destekleyen İran, Suriye söz konusu olunca bu ülkede “statükonun” sürdürülmesinden yana olmuştur. Ayaklanmaların Suriye’ye sıçraması ve Türkiye ile Suudi Arabistan gibi bölgesel rakiplerinin bölgedeki yegâne müttefiki olan Esad yönetimine karşı cephe alması ve muhalifleri desteklemesi, İran’ın stratejik çıkarlarına tehdit olarak değerlendirilmiş, hatta daha öteye giderek asıl hedefin İran olduğu endişelerine yol açmıştır.