TURKiYE'DE AMATOR SPORCULARIN SiGORTALANMA SORUNLARI (original) (raw)
Related papers
ASILAMA VE TOPLUM SAGLIGI SURIYELI SIGINMACILARIN TURKIYE DEKI ETKILERI
AŞILAMA VE TOPLUM SAĞLIĞI: SURİYELİ SIĞINMACILARIN TÜRKİYE'DEKİ ETKİLERİ, 2024
Bu çalışma, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin aşılama durumlarının kaybolmuş hastalıkların (kızamık, çocuk felci gibi) yeniden görülmesi üzerindeki etkilerini incelemektedir. Amacı, sağlık profesyonellerinin görüşleri aracılığıyla bu sorunun toplumsal sağlık üzerindeki yansımalarını ortaya koymaktır. Nitel araştırma yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilen çalışmada, sağlık çalışanları ile (hekimler ve ebelerle) derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Katılımcıların verdikleri bilgiler, Suriyeli sığınmacı ailelerin aşı konusunda bilgi eksikliği yaşadığını ve bunun yalnızca bir ret olarak değil, daha çok bir ihmal olarak değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Sağlık profesyonelleri, göç ile birlikte artan aşı red vakalarının toplumsal bağışıklığı riske attığını ve özellikle kızamık ve çocuk felci gibi bulaşıcı hastalıkların yeniden ortaya çıkmasına sebep olduğunu ifade etmektedir. Aşı geleneğinin eksikliği, sığınmacı ailelerin aşılama konusundaki duyarsızlıklarını artırmakta ve sağlık çalışanlarının bu grupları bilgilendirme çabalarını ön plana çıkarmaktadır. Özellikle, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerin, sağlık çalışanları tarafından etkili bir iletişim stratejisi olarak kullanılmakta olduğu görülmektedir. Örneğin, hekimler, Suriyeli mülteci ailelerle iletişim kurarken, geçmişte yaşanan hastalık hikâyelerini kullanarak aşıların önemini vurgulamakta ve bu sayede aileleri ikna etmeye çalışmaktadır. Çalışma, Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye göçüyle birlikte sağlık alanında ciddi sorunlar oluştuğunu ve bu durumun toplum sağlığını tehdit ettiğini ortaya koymaktadır. Özellikle, Türkiye’de daha önce yok olan bazı bulaşıcı hastalıkların, Suriye’deki iç savaş nedeniyle aşı takvimlerinin aksamasıyla birlikte tekrar görüldüğü belirtilmektedir. Ayrıca, sağlık profesyonelleri, Sağlık Bakanlığı’nın aşı takviminde yaptığı değişiklikleri ve göç yoğunluğuna bağlı olarak aşılamanın erken yaşa çekilmesi gibi proaktif önlemleri ele almaktadır. Bu tür önlemler, toplumsal sağlığı koruma çabalarının bir yansıması olarak değerlendirilmekte ve sağlık sisteminin esnekliğini artırmayı hedeflemektedir. Sonuç olarak, bu çalışma, Suriyeli mülteci grupların aşılama oranlarının artırılması için sağlık sisteminin yeniden yapılandırılması, sağlık eğitimlerinin güçlendirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini önermektedir. Mülteci grupların sağlık hizmetlerine erişimi, sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Aşılamanın, yalnızca bireylerin değil, toplumun genel sağlığını koruma açısından da kritik bir öneme sahip olduğu sonucuna varılmaktadır.
OTOMOBILIN TARIHSEL GELISIMI VE CUMHURIYET IN ILK YILLARINDA TURKIYEDEKI DURUMU
TARİH ARAŞTIRMALARI -V OTOMOBİLİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA TÜRKİYE’DEKİ DURUMU, 2023
Sanayi İnkılâbı ve Batı’daki teknolojik gelişmelere ayak uyduramamış olan Osmanlı Devleti’nin Batılı güçler karşısındaki gerileyişi, sadece dönemini etkilememiştir. Osmanlı bakiyesi olan Anadolu topraklarında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, her alanda Avrupa’yı yakalamak ve iktisadî büyük kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla gerçekçi politikalarla millî ekonomisini oluşturmaya çalışmıştır. Klasik ekonomisi tarıma dayalı olan ve teknik gelişmelerden de uzak kalmış bir ülkede hızlı bir şekilde sanayileşmek ve endüstriyel hamleler yapmak oldukça zordur. Özellikle İzmir İktisat Kongresi ile temel felsefesi ortaya konmuş olan Türk Millî Ekonomi sistemi kısa zamanda sanayileşmeyi ilke edinmiş ve bu amaçla müteşebbislere büyük imkânlar sağlayan Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır. Bu bağlamda millî ekonomi oluşturulurken aynı zamanda dünyaya -sanayileşmiş Batı dünyasına- adapte olma yolunda adımlar atılacağı ilan edilmiştir. Dönem itibariyle ulaşımda yeni bir unsur olarak ortaya çıkan otomobil konusunda da Osmanlı yönetimi, bu gelişmeye dikkat etmiş hatta padişahın isteği ile otomobil getirtme girişimine geçilmiştir. Sonraki yıllarda özellikle Birinci Dünya Harbi sırasında bu teknoloji harikası yeni ulaşım aracının özellikle askerî ihtiyaçların karşılanmasında ve kuvvetlerin istenilen yere intikalinde son derece faydalı olduğu anlaşılınca ülkeye getirilmesi için bir takım girişimlerde bulunulmuştur. Ancak ülkenin yollarının böyle bir araca henüz müsait olmadığı, yine bu aracın kullanılmasında gerekli olan uzmanlığın veyahut mevzuatın tam olarak belirlenememesinden dolayı otomobil ithalatı işine hemen geçilmemiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Türkiye’de otomobil ticaretine başlanmış olduğu görülmektedir. Alman binek ve yük otomobillerinden sağlanan faydalardan sonra Mondros Mütarekesi’nin akabinde Amerikan, Fransız ve İtalyan markalara da teveccüh gösterilmiştir. İncelemiş olduğumuz Türk Ticaret Salnamesinin birinci sene nüshasında yer verilen bilgilere göre 1925 yılına kadar Türkiye’ye en çok Amerikan yapımı Ford marka otomobiller ithal edilmiştir. Amerika’dan sonra İtalya ve Fransa’dan otomobil ithalatı yapılmıştır. Bu salnameden anlaşıldığına göre Cumhuriyet’in bu ilk yıllarında acenteler prensibiyle çalışan ve çoğunluğunu gayrimüslim vatandaşların oluşturduğu ithalatçı firmalar, otomobil ithalatı ile birlikte yedek parça ve diğer otomobil aksamı ticareti yapmışlardır. Yerli müteşebbislerin ise daha çok nakliye işleriyle ve otomobille ilgili resmî işlerin takibiyle iştigal etmiş oldukları tespit edilmiştir.
Göç yollarının geçiş güzergâhında olan Türkiye, daha iyi bir yasam umuduyla vatanlarını terk eden binlerce sığınmacının umuda yolculuğunun ilk durağı konumundadır. Hemen hemen her gün aslında onlar ile ilgili tekne faciası, insan kaçakçılığı, organ kaçakçılığı gibi haberleri kitle iletişim araçlarında görüyor ya da duyuyoruz. Umutlarından başka bir şeyi kalmamış bu insanlarla onları bilmeden sadece yabancı olduklarını tahmin ederek çarşıda, pazarda karşılaşıyoruz. Hiç düşündünüz mü? Ülkemizde mülteci, sığınmacı ya da kaçak göçmen olarak kaç kişi yaşıyor? Bu insanlar nerelerde kalıyor? Ne yiyor ne içiyor? Çocukları okula gidiyor mu? İşte çalışıyorlar mı? Hasta olduklarında hastaneler bunlara bakıyor mu? Bu ve buna benzer birçok soru cevaplanmayı bekliyor. Bende bir akademisyen olarak bu konuyla ilgili bir çalışma yaptım. Çalışma sonuçlarını sizlerle bu yazımda paylaşmak istiyorum.
MUKEMMELIYETCILIK VE BASARI HEDEFLERININ SPORCULARIN DUYGU DURUMLARINI BELIRLEMEDEKI ROLU
Bu çalışmanın amacı Mükemmeliyetçi kişilik özelliği ve başarı hedeflerinin sporcuların içinde bulundukları olumlu ve olumsuz duygu durumlarını belirlemedeki rolünü incelemektir. Çalışmaya, yaşları 18 ile 30 arasında değişen, ulaşılabilen ve gönüllü olan 220 sporcu ( 117 kadın, 103 erkek) katılmıştır. Katılımcılara, belirli bir zaman gözetilmeksizin, ve Pozitif ve Negatif Duygu Ölçeği (Watson, Clark ve Tellegen, 1988), Spora Özgü Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği (Dunn ve ark. ,2002, 2005) ve 2x2 Başarı Hedefleri Envanteri (Conroy ve ark., 2003) uygulanmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda yapılan analizler, olumlu duygu durumlarının algılanan aile baskısı ve ustalık kaçınma alt boyutları, olumsuz duygu durumlarının ise hatalarla aşırı ilgilenme, ustalık kaçınma ve ustalık yaklaşma alt boyutları tarafından yordandığını ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçları, sporcuların olumlu duygu düzeylerinin artırılması hedeflenirken mükemmeliyetçilik ve başarı hedefi yönelimlerinin de dikkate alınabileceğini göstermektedir.
TÜRK SPORCULARININ SOSYAL GÜVENLİĞİ
Law No. 5510 realized within the social security reform aims providing a structure which presents equal scope and quality of social security service other all citizens. According to Labor Law No 4857, unionization of sportsmen in Turkish legal environment is possible, sport clubs and sportsmen are continuing to live without so many rights and obligations but they didn’t. Aim of this study; to prove sportsmen of location of the labour law and to mark off. The purpose of the study is explained according to Law No. 4857 and Law No. 5510 Turkish athletes. Profesional athletes deemed to be insurance holders for the purposes of implementing short and long term insurance branches of No 5510 Law. But amateur athletes don't seem to be insurance holders for the purposes of implementing short and long term insurance branches of No 5510 Law. According to the law 5774 regarding to be called as an government athlete, within the adults category of the sports that are accepted as olympic, paralympic and deaflympic; pension is paid to the amateur athletes who became first, second or third at Olymic games, World or European Champions as an individual or team sports and to the national team coaches and assistant coaches of the athletes’ who became Olympic or World Champion as a team. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunuyla; bütün vatandaşlara eşit kapsam ve kalitede sosyal güvenlik hizmet verilen bir yapının oluşturulmasını sağlamaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nu uyarınca İş Kanunu’nun kapsamı dışında bırakılan diğer bütün sporcular gibi profesyonel futbolcuların da kendi faaliyet gösterdikleri spor dalına göre ilgili federasyonlarca düzenlenen mevzuat hükümlerine tabi oldukları görülmektedir. Bu doğrultuda profesyonel futbolcular İş Kanununda yer alan hizmet sözleşmesinin feshi, ihbar ve kıdem tazminatı gibi haklardan faydalanamamaktadırlar. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de sporcuların İş Kanunu’ndaki yerini ortaya koymak ve yasal sınırlarını çizmektir. Çalışmanın amacı, 4857 sayılı İş Kanunu ve 5510 sayılı Kanunu’na göre Türk sporcularını açıklamaktır. Profesyonel sporcular 5510 sayılı Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları hükümlerinin uygulanmasında sigortalı sayılır. Ama amatör sporcular 5510 sayılı Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları hükümlerinin uygulanmasında sigortalı sayılmamaktadır. 5774 sayılı Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkında Kanuna göre, olimpik, paralimpik ve defolimpik spor dalları içinde kabul edilmiş spor dallarının büyükler kategorisinde; olimpiyat oyunlarında, Dünya veya Avrupa şampiyonalarında ferdi ya da takım sporlarında takım halinde birinci, ikinci ve üçüncü olan amatör sporcular ile takım halinde olimpiyat veya dünya şampiyonu olmuş amatör sporcuların milli takım teknik direktör ve antrenörlerine sporcu şeref aylığı verilmektedir.