Çinileri Açısından Konya Karatay Medresesi (original) (raw)

Konya İli̇nde Kültür Turi̇zmi̇: İnce Mi̇nareli̇ Medrese Ve Karatay Medresesi̇ Karşilaştirmali Anali̇zi̇

2018

Anadolu Selcuklu doneminde insa edilmis olan yapilar, Konya’nin tarihi ve kulturel mirasinin onemli bir kismini olusturmaktadir. Yuzyillar oncesinden kalan bu miras, ozenle korunmus ve Konya kultur turizmine de buyuk katkilar saglamaktadir. Konya’daki Selcuklu eserlerinden iki medrese olan ve yaklasik 800 yil once insa edilmis Ince Minareli Medrese ve Karatay Medresesi doneminin en degerli hadis medreseleri olmalarinin yani sira ilahiyat ve bilim alaninda bircok bilim adami yetistirmistir. Ustlendikleri tarihi misyonla birlikte yapilarinda kullanilan tas, tugla ve cini malzemeler sayesinde mimarileriyle de oldukca dikkat cekicidir. Konya’nin Selcuklularin baskenti oldugu donemde tasarlanan ve Konya’yi taclandiran bu eserler gunumuzde muze olarak kullanilmaktadir. Bu calismada, Ince Minareli Medrese ve Karatay Medresesi’nin kultur turizmine katkilari, turistlerin yillik ziyaret etme oranlari ve icerisinde bulunan eserlerin onemi anlatilmistir.

Konya Kemaliye Küçük Karatay Medresesi Üzerine Bir Restitüsyon Denemesi

Geçmişi Neolitik döneme kadar geriye giden Konya birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Anadolu’nun kadim şehirlerinden biridir. 1075 yılında Kutalmış oğlu Süleyman Şah tarafından fethedilen şehir Anadolu Selçuklularının baş şehri olmuştur. Selçuklu hâkimiyeti sırasında şehir başta sultan ve ailesi olmak üzere devlet adamları, varlıklı kimseler tarafından imar edilerek bir Türk-İslam şehri hüviyetine bürünmüştür. Başta cami ve mescitler olmak üzere, kervansaraylar, türbeler, hamamlar, medreseler, hankâhlar gibi çok sayıda eserler yaptırmışlar ve bunları zengin vakıflarla desteklemişlerdir. Bu yapılar içerisinde Selçukluların eğitime verdiği önemin bir göstergesi olarak da başkent Konya olmak üzere Sivas, Kayseri, Antalya, Sinop gibi şehirlerde çok sayıda medreseler yaptırmışlardır. Medreselerin birçoğu zaman içerisinde ya yıkılmış ya da yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır. Araştırmaya konu olan Küçük Karatay Medresesi de ne yazık ki ortadan kalkan diğer Selçuklu Medreseleri gibi aynı kaderi yaşamıştır. Günümüze sadece bir bölümü kalan Küçük Karatay Medresesi’ni mevcut bâkiyeleri, eldeki fotoğraflar ve çeşitli yayınlarda yer alan bilgilerden hareketle özgün plan şeması tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece medresenin mimari ve tezyinat açısından Selçuklu Dönemi eğitim yapıları içerisindeki yeri ortaya konulacaktır.

"Konya-Karatay Medresesi’nin Taçkapısı Üzerine Yeniden Düşünmek" (Rethinking on the Portal of Karatay Madrasa, Konya), Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 21, 2024, s.79-110.

Selçuklu Araştırmaları Dergisi , 2024

One of the most remarkable buildings of the Seljuk era in Anatolia is the Karatay Madrasa in Konya. The portal of the building, which has been the subject of many studies to date, is a monumental design of the Seljuk era, and it would be beneficial to reconsider this portal and conduct a restitutive study focused on it. It can be hypothesized that the portal, which is thought to belong to the Karatay Madrasa, was built by Muhammad ibn Khawlan al-Dimashqī between 1219/20, simultaneously with the marble portal placed on the wall of the northern façade of the “Alāeddin Mosque”, and that its original location was at a site near the “Alāeddin Mosque” at that time. In this context, it is possible that this monumental marble-covered portal is located at the foot of the “Alāeddin Hill” where the Seljuk Palace was located, starting from the gate on the outer wall of the city in the Seljuk era, at the southern end of the main artery passing between the Karatay Madrasa and Kemāleddīn Rumtaş Madrasa, the “Kılıç Arslan II Pavilion”, was designed and placed like an imperial porticus on the façade of a monumental bastion located on the moat in front of the pavilion and can be said to be the “Sultan's Gate” of Konya, known as “Bâb al-Sultan” in the past.

A.Yavaş, Konya Sahip Ata (İnce Minareli) Medresenin Asli Durumu ve Tarihi Hakkında Bazı Tespitler

Vakfiyesinde mescit, medrese ve minareden olu an imaret 1 olarak anõlan Vezir Sâhib Ata Fahreddîn Alinin Alâeddin Tepesinin eteklerinde in a ettirdi i medrese, mektep, mescit ve minareden müte ekkil külliyesi XIII. yüzyõl Selçuklu mimarisinin en olgun örneklerindendir. Osmanlõ dönemi tahrir defterlerinde 2 medrese-i dârül-hadîs maa mescid ve minâre ve mektephâne-i Sâhib eklinde anõlan külliyenin medresesi aslî durumuna yakõn bir halde günümüze ula mõ mescitse aslî durumuna göre yenilenmi tir. Osmanlõ kayõtlarõnda geçen mektephane ise külliyenin ilk in aatõna ait olmayõp, külliyeye Osmanlõ döneminde eklendi i anla õlmaktadõr. Külliyenin yeri vakfiyede Sultan Kapõsõ yolunda Odun pazarõ yakõnõnda ve hendek hizasõnda eklinde belirtilir 3 (ekil 4). Günümüzde nce Minareli Medrese olarak bilinen binanõn, ne kadar zamandõr bu isimle anõldõ õ bilinmemekle birlikte H.1293/1876 tarihli tamir kaydõnda henüz Sâhib Ata Dârül-Hadisi olarak anõldõ õnõ görülür 4. Buna kar õlõk, Hamiltonõn 1849lõ yõllarda 5 binadan nce Minareli Medrese ek

Konya Karatay Medresesi süslemelerinin desen ve tasarım özellikleri

2019

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Konya Karatay Medresesinin Süslemelerinin Desen ve Tasarım Özellikleri konulu tez çalışmasında yapının tezyinatını, motiflerini ve işçiliğini görsel anlamda ifade etmekle beraber, özünde barındırdığı anlamı kavramak, ayrıca bu zenginliğini uygulamalar ile yansıtma çabasını içermektedir. Medreseler, Türklerin İslamiyet'e geçişten sonra geliştirdikleri mimari yapılardandır. Anadolu'da Selçuklu dönemine ait medreseler geniş Anadolu coğrafyasına yayılmış olmasına rağmen çoğunluğu Konya çevresindedir. Medreseler mimari yapısı ile açık avlulu ve kapalı avlulu olarak değerlendirilir ayrıca kendi içlerinde de farklılıklar göstermektedirler. Gelişen mimari...

Medreselerin Kısa Bir Geçmişi ve Kayseri Medreseleri

Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017

İlköğretim üstü eğitim kurumları olarak bilinen medreselerin gelişmesi ve önem kazanması Selçuklular Dönemi'ndedir. Selçuklular sahip oldukları bütün coğrafyalarda bu kurumları inşa ederek yaygınlaştırmışlardır. Anadolu topraklarında medreselerin kurulup gelişim göstermesi Anadolu Selçukluları Dönemi'ndedir. Bu dönemde Selçuklu şehirleri olarak bilinen Kayseri, Sivas Konya gibi yerlerde çok sayıda medrese inşa edilmiştir. Anadolu'nun köklü şehirlerinden olan Kayseri Medreseleri konusu araştırılırken özellikle Osmanlı Arşivi taranmıştır. Okunmamış olan belgelerin ışığında buradaki medreselerin bilinmeyen yönleri tanıtılmaya çalışılmıştır. Osmanlı Devleti tarafından Selçuklulardan alınan bu miras geliştirilmiştir. Özellikle Fatih ve Kanuni Dönemi'nde bu müesseseler parmakla gösterilecek kadar nitelikli kurumlar haline dönüşmüştür. Devletin son döneminde ise diğer kurumlar gibi medreseler de nitelik kaybetmiştir.

Manisa Muradiye Camii Çinileri

2020

Tile, which creates an organic connection with the buildings by emphasizing the architectural features of the building in Mimar Sinan monuments, is the leading decoration element of the classical period Ottoman architecture. Tiled monuments are generally concentrated in Istanbul and Edirne. Muradiye Mosque, the only work of Mimar Sinan in the Aegean region, is the most important architectural monument of Manisa, known as the city of princes. Although it is possible to see all kind of decoration in the 16th century architecture, the most important of these are the tiles. In this paper, the tiles of the mosque, which belong to the most mature period of tile art, processed in multi-colored red underglaze technique are examined with photographs and drawings.

15-16. Yüzyıl Osmanlı Taşra Medreselerinde Hiyerarşi Arayışı Konya Örneği

Prof. Dr. Bayram Ürekli'ye Armağan, 2023

İlk Osmanlı Medresesinin 1331’de İznik’te kurulmasının ardından başta Bursa, Edirne ve İstanbul gibi Osmanlı başkentlerinin yanında diğer Balkan ve Anadolu şehirlerinde de tesis edilerek sayılarında ciddi bir artış olmuş, buna bağlı olarak medreselerin teşkilatlandırılmasına ve derecelendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan ilki II. Murad, ikincisi Fatih, üçüncüsü de Kanuni döneminde gerçekleştirilmiştir. II. Murad dönemindeki müdahale Mevalizade Kanunu olarak bilinen ve ilmi teşvik etmek maksadıyla daha çok Molla Fenari ailesine tanınan imtiyazlarla ilgilidir. Buna göre, Molla Fenari oğulları ve torunlarının müderrisliğe 40 akçe ile tayin olunabilmelerinin önü açılmış, daha sonra bu imtiyazların kapsamı genişletilerek başka ailelere de verilmiştir. II. Mehmed dönemindeki ikinci müdahale, Fatih’in teşkilat kanunnamesine de yansımış medrese ve müderrisler belli bir derecelendirmeye tabi tutulmuş, bu hiyerarşinin başına da Sahn-ı Seman medreseleri getirilmiştir. Fatih döneminde teşkil edilen bu yapılanma Kanuni’nin Süleymaniye medreseleriyle birlikte kısmen değişmiş ve genişletilmiştir. İşte bu çerçevede, 15 ve 16. yüzyıllarda tesis edilen medrese hiyerarşisinin Konya medreselerine nasıl yansıdığı ve ne tür bir silsileyi ortaya çıkardığı, bu çalışmanın problematiğini oluşturmaktadır. İncelememizde aramaya çalıştığımız medrese hiyerarşini Konya’da bulamadığımızı belirtmeliyiz. Muhtemelen Bursa, Edirne, İstanbul vs. gibi büyük şehirler dışındaki diğer taşra şehirlerinde de görmek mümkün değildir. Merkezi yönetim öğretimin alt basamaklarını teşkil eden Buk’a, Yirmili, Otuzlu ve Kırklı medreseleri pek çok şehir ve kasabaya yayarken, üst derecelerdeki Hariç, Dâhil, Sahn ve Süleymaniye gibi medreseleri ise büyük şehirlerde özellikle başkent İstanbul’da toplamak istemiş olmalıdır.