Îslâm'da Aklî Reform Hareketi Mu'tezîle'ye Giriş (original) (raw)

EL-ÂLÛSÎ'NİN RÛHU'L-ME'ÂNÎ İSİMLİ ESERİNDE AHKÂM TEFSİRİ

Bu çalıĢma Âlûsî"nin Rûhu"l-Me"ânî isimli eserinin ahkâm tefsiri ile ilgili yönünü ele almaktadır. Tefsirin bu yönünden baĢka iĢârî ve lugavî yanı da bulunmakta olup dirayet tefsiri sınıfındandır. Bu çalıĢmamızın birinci bölümünde Âlûsî"nin hayatını, ilmî kiĢiliğini ve eserlerini, ayrıca bir istatistik ile de tefsirin kaynaklarını ele aldık. Buna göre Âlûsî, fıkıhta Hanefî, i"tikâtta Selefî, fıkıhta mukârenetü"l-mezâhibe hâkim, taasup sahibi olmayan hür fikirli, iyi bir ahlakî kiĢiliğe sahip bir müfessirdir. Rivâyî tefsirde en çok istifade ettiği müfessir Taberî"dir. Dirâyet tefsirinde ise en çok yararlandığı müfessirler sırasıyla Ebû Hayyân ve ZemahĢerî gibi dil âlimleridir. Ġkinci bölümde Âlûsî"nin ahkâm tefsiri yaparken müracaat ettiği Kur"ân ilimlerini gösterdik. Buna göre Âlûsî"nin bu ilimleri hüküm âyetlerinin daha iyi anlaĢılmasında etkili bir Ģekilde değerlendirdiğini tesbit ettik. Üçüncü bölümde usûl ve fürû fıkıh yönü ile hüküm âyetlerine yaklaĢımını ele aldık. Buradan elde ettiğimiz sonuca göre Âlûsî usûl-ı fıkıh uygulamalarından ziyade fürû fıkha ağırlık vermiĢtir. Âlûsî Dört Mezhebin yanında Zâhiriler, ġiâ, Mu"tezile ve Haricîlerin fıkhî yaklaĢımlarını da göstermiĢtir. Mezhebî taassup sergilemeden doğru bulduğunu tercih, yanlıĢ bulduklarını da ifade etmekten geri durmamıĢtır. Ahkâm tefsirlerinden istifade etmiĢ, onların fıkhî istidlallerini yer yer değerlendirmiĢtir. Hüküm âyetlerini tefsir ederken "iĢaret", "iĢ"âr", "nükte", "tenbih", "remz" gibi lafızlarla tâlî mânalar çıkarmıĢ ayrıca hüküm âyetlerine iĢârî-tasavvufî yorumlar da getirmiĢtir.

Anlam Değişimleri Özelinde Cahiliye Şiirinden İslam Düşünce Geleneğine Fuhûle Kavramının Serüveni

ULUSLARARASI II. ARAP DİLİ VE EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI KONGRESİ, 2023

İslam düşünce geleneğinde, alanında tanınmış âlimlerin yaşam öykülerini konu edinen terâcim ve tabakât türü pek çok biyografik eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin isim ve muhtevasında sıkça kullanılan fuhûle, kök olarak erkeklik ve güçlü olmak anlamına gelmektedir. Fuhûle sözcüğü, başlarda İbnü’l-Kelbî’nin, (ö. 204/819 [?]) meşhur atlar ve onlar için söylenmiş şiirleri konu edinen Kitâbü Nesebi fuḥûli’l-ḫayl fi’l-Câhiliyye ve’l-İslâm adlı çalışmasında olduğu gibi kaliteli atların bir niteliği olarak kullanılmaktaydı. Daha sonra Cahiliyye dönemi muallakât şairlerinden İmruü’l-Kays b. Hucr (ö.540 dolayları) ve Alkame b. Abede (ö. 3/625 [?]) arasındaki şiir atışmasıyla bir edebî tenkit terimine dönüşen fuhûle, alanında yetkin şairlerin sıfatı olarak kullanılmış ve şair tabakât kitaplarında zikredilmeye başlanmıştır. Asmaî’nin (ö. 216/831) Fuḥûletü’ş-şuʿarâʾ’sı ve İbn Sellâm el-Cumâhî’nin (ö. 231/846 [?]) Ṭabaḳātü fuḥûli’ş-şuʿarâʾ adlı eseri bu türe örnek olarak zikredilebilir. Daha sonra bu sözcük, tarihi süreç içerisinde anlam genişlemesine uğrayarak herhangi bir ilim ve sanat dalında yetkin olan kişiyi ifade etmek için kullanılmıştır. Kâtip Çelebi’nin, (ö. 1067/1657) önemli düşünürlerin biyografilerine ve hayat hikâyelerine yer verdiği Süllemü’l-vüṣûl ilâ ṭabaḳāti’l-fuḥûl adlı eseri bu bağlamda zikredilebilir. Fuhûle: şiir, edebî tenkit ve bilimsel kavramların tarihi seyri hakkında araştırma yapanları yakından ilgilendirdiği gibi İslam medeniyeti kitap kültürüne vukûf etmek isteyen araştırmacılar için de büyük önem arz etmektedir. Bu tebliğ fuhûle kavramının erken dönem Arap edebiyatında bir şiir tenkit terimi olarak nasıl ortaya çıktığını fuhûlenin şartlarını ve geçirdiği anlam değişikliklerini konu edinmektedir. Öncelikle bahse konu olan kavramın kök ve terim anlamları karşılaştırılıp analiz edilecektir. Bu bağlamda Arap şiirinde fuhûlenin şartlarından bahsedilerek kelimenin kök anlamından nasıl uzaklaşıp terimleştiği gösterilecektir. Peşi sıra sözcüğün anlam genişlemesine uğrayarak terim anlamından ‘‘alanında yetkin kişi’’ manasına nasıl geldiği tetkik edilecek, ayrıca ilgili anlamlar arasında bir bağ olup olmadığı sorgulanacaktır. Kelimenin anlam değişimlerinin inceleneceği bu tebliğ aynı zamanda kelimelerin tarihi süreç içerisindeki değişim ve gelişim olgularını inceleyen artsüremli dilbilim (diachronic linguistics) araştırmacıları için kayda değer bir malzeme sunmaktadır.

Lâmiî'nin Nefahatü'l-Üns Tercümesine Amasyalı İki Müellif Tarafından Yapılan Özetleme ve Genişletme Çalışmaları

Uluslararası Amasya Sempozyumu, 2017

Molla Abdurrahman Câmî, İran'da yetişmiş büyük bir sufi ve şairdir. Şiirin her alanında kaleme aldığı değerli eserlerinin yanında büyük sufilerin hayatını anlattığı Nefehatül-Üns isimli eseri de çok önemlidir. Bu kitap, İslâm dünyasında çok beğenilmiştir. Türkçeye de Lâmiî Çelebi tarafından tercüme edilen bu eserin sadece bu çevirinden haberimiz vardı. Lâmiî Çelebi, daha çok Mollâ Câmî'den yaptığı tercümelerle tanınmış olup Nefehatü'l-Üns'ü 927'de (1521) Fütûhu'l-Mücâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Müşâhidîn ismiyle Türkçeye çevirmiştir. Anadolu'da yetişmiş bazı sufileri de ekleyerek eserde hayatları anlatılan kişi sayısını toplam 646'ya ulaştırmıştır. Biz bu çalışmada Lâmiî Çelebi'nin yazdığı tercümeyle ilgili iki kitabı tanıtmaya çalışacağız. Şu ana kadar varlıklarından haberdar olmadığımız iki eser de 17. yüzyılda kaleme alınmıştır. Yazarların birinin ismi Hüseyin b. Mansur, diğerinin ise Kâtip Hacı Ali Efendi'dir. Hüseyin b. Mansur, tercümede yer alan bazı kişileri kendi eserine almamış ve eseri özetlemiştir. Hacı Ali Efendi ise, bu tercümeyi daha da genişletmiş ve kendi eserine başka sufilerin de hayat öykülerini eklemiştir. Bu çalışmada, elimizde tek nüshaları olan bu iki eseri ve yazarlarını tanıtmayı amaçlamaktayız.

İSLAM EDEBİYATINDA KİTÂBÜ'L-CİHÂD'LARIN MUHTEVA GELİŞİMİ

Özet: Pek çok alanda sayısız ve nadide eserler barındıran İslam Edebiyatı, tarihteki İslam devletlerinin bir parçası olan cihâd kültü ve hak-batıl mücadelesi kapsamında da çeşitli eserler vermiştir. İlk nüvesi inananları cihâda teşvik için Hz. Peygamber'in cihâdla ilgili sözlerini bir araya getirilerek oluşturulan Kitâbü'l-cihâd literatürü, gerek temel hadis literatürünün bir parçası olarak, gerekse müstakil telifler halinde, hemen her dönemde dönemin sosyal-siyasi yapısına göre güncel yorumlar eklenerek bir gelişme göstermiştir. Bugün tespit edilebildiği kadarıyla müstakil olarak cihâdla ilgili rivayetleri ilk derleyen isim Abdullah b. el-Mübarek'tir (ö. 181/797). Bundan sonra cihâdla ilgili rivayetler pek çok eserde bir araya getirilmiştir. Bu eserlerde cihâdın önemi, faziletleri, şehitliğin önemi ve mertebesi, savaş hukuku, ganimet ve fey hükümleri, kullanılan bazı savaş alet ve taktikleri, savaş için hazırlanan binekler, savaştan geri duranlar, savaş meydanından kaçanlar, komutana itaatin ve savaş düzenine uymanın önemi, esirlerle alakalı hükümler gibi pek çok meseleye temas edilmiştir. Kitabu'l-cihâdlar yanında cihadın faziletleri, Hz. Peygamber'in savaşlarını ele alan siyer ve megazî rivayetleri, cizye ve ganimetler hakkındaki rivayetler, savaşçı ve atlarla ilgili rivayetler, sulh rivayetleri ayrı kitaplarda bir araya getirilerek geniş bir literatür oluşturulmuştur. Bu tebliğde Kitâbü'l-cihâdların oluşumu, metotları, muhteva gelişimi, ilim ehli ve halk arasında gördüğü rağbet, yazıldığı dönem ve sonrasına etkisi ele alınacak, müellifleri, konu seçimi ve muhtevaları hakkında genel bir değerlendirme yapılacaktır. Abstract: Islamic Literature, that hosts numerous and recherche works on many issues, has various works also within jihad and right-superstitious struggle. Al-Jihad Literature, which was created his basis bringing together the words of the Prophet on jihad to promote the worshipper to jihad (battle for Allah), showed an improvement as part of the basis hadith literature as well as separate copyrights, by adding the latest comments according to the social-political structures in almost every time period. As far as can be determined today the first collector on jihad-related rumors detachedly is Abdullah b. al-Mubarek (d.181/797). After him jihad-related rumors have been put together in many works. In these works it has been in contact with many issues, as importance of jihad, its virtues, the importance of martyrdom and its degree, law of war, plunder provisions, some used combat equipment and tactics, passenger prepared for war, standing back from war, fleeing from the war field, the importance of obeying the commander and the battle order, provisions about captives, etc. Meanwhile, a vast literature has been created by bringing together fadail al-jihad-rumors, the sīrat and the maghāzī rumors which examine the Prophet's battles, rumors about the jizyah and trophies, warriors and horses, and also peaces in different books, as books: Fadail al-Jihad. In this paper, the creation of Kitab al-Jihads, its methods, its content developments, its popularity among scholars and people, its effects to its age and after will be discussed and a general assessment will be carried out about its writers, contents and classifications.

SAFÂYÎ'NİN ŞERHÜ'L-İSLÂMİ'N-NÛRÂNÎ'SİNİN YENİ BİR NÜSHASI: MUʿCİZÂT-I AHMEDİYYE

Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, 2024

Türk edebiyatı XVI. yüzyılda muhteva ve tür bakımından zenginlik kazanmıştır. Hemen her meslek grubundan insanların ilim ve şiire merak saldığı bu asır, kültür ve irfan dünyamıza büyük zenginlikler katan bir zaman dilimidir. Sosyal ve kültürel hayatın çeşitli yönleri ile edebiyata yansıması neticesinde birçok şair ve yazar ortaya çıkmış, farklı sanat ve zanaat ehli olan insanlar tarafından edebî eserler kaleme alınmıştır. Gemiciliğe merak salan ve kendisi de bizzat Osmanlı ordusunda deniz seferlerine katılan Safâyî de (XVI. yüzyıl) 110 yıllık bereketli ömründe, kültürümüze önemli hizmetleri olmuş bir şairdir. Sinop’tan İstanbul’a gelerek burada muhtelif hocalardan ders alan Safâyî, gemicilerin piri olmakla birlikte tasavvufi kimliğiyle bir tekkede de postnişin olmuştur. Evini, türlü ilim irfan erbabının toplandığı feyizli bir muhabbethaneye çevirmiştir. Mutasavvıf, gemici, âlim gibi vasıfları kendinde toplayan Safâyî; birçok ilim ve meslekte üstad olan çok yönlü bir şahsiyettir. Şiir vadisinde de kendini gösteren sanatçı özellikle kaside, gazel ve mesnevide maharetlidir. Dinî alanda da önemli eserleri vardır. Terceme-i Vesâyâ-yı Şeyh Vefâ, Gazavât-ı Bahriyye, Fetih-nâme-i İnebahtı ve Moton gibi bilinen eserleri dışında yeni bir nüshası tespit edilen manzum Muʿcizât-ı Ahmediyye onun dinî mahiyetteki eserlerinden biridir. Safâyî’ye ait Şerhü’l-İslâmi’n-Nûrânî’nin farklı bir nüshası oluğu anlaşılan bu eserinde şair, Hz. Âdem ile Hz. İsmail arasındaki peygamberler ile Hz. Muhammed’in mucizelerini karşılaştırmış, muhtelif dinî konuları mesnevi formatında anlatmış, Kur’ân’ın bazı surelerinin manzum tefsirine yer vermiştir. Muhteva bakımından zenginlik gösteren eserde ayrıca şeriat, tarikat, hakikat, İslam esasları, tevhid, iman, namaz, oruç, hac gibi konular işlenmiştir. Eserde Hz. Âdem’in yedi mucizesi, Hz. İdris’in iki mucizesi, Hz. Nuh’un beş mucizesi, Hz. Hud’un üç mucizesi, Hz. Salih’in üç mucizesi, Hz. İbrahim’in beş mucizesi, Hz. İsmail’in üç mucizesi anlatılır. Mezkûr peygamberlerin mucizeleri ile Hz. Peygamber’in mucizeleri arasında bağlantı kurulur. Her mucize anlatımının sonunda bir kasideye yer verilir. Bu çalışmada, Sinoplu Safâyî’nin Diyanet İşleri Başkanlığı Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunan, 004688 numarada kayıtlı Muʿcizât-ı Ahmediyye’si tanıtılmış; kitabın şekil özellikleri, muhtevası ve bölümleri incelenmiştir. Eserin tam ismi Kitâb-ı Muʿcizât-ı Ahmediyye’dir. Daha önce farklı nüshaları üzerinde çalışmalar yapılmış fakat eserin bu isim ve bütünlüklü hali ile çalışılmadığı tespit edilmiştir. Eldeki nüsha harekeli nesih hatla, çift sütunlu ve on beş satırlı yazılmış, 263 varaklık bir eserdir. Yirmi sekiz bölümden oluşan eser, yaklaşık 7260 beyittir. Eser mesnevi nazım şekli ile kaleme alınmış olmakla birlikte eserde terci-i bend, kaside, gazel gibi farklı nazım biçimleri; tevhit, naat, methiye gibi nazım türleri de mevcuttur. Çalışmada, eserin diğer nüshalarından farklı yönleri üzerinde durulmuş, ayrıca diğer nüshalarda yer almayıp sadece bu nüshada bulunan 40 civarında beyite yer verilmiştir. Diğer nüshalardaki eksik beyitler, silinmiş ya da okunmayan kelimeler bu nüsha esas alınarak tespit edilip gösterilmiştir. Bu vesile ile klasik edebiyatımıza ait bir eserin, yeni ve farklı bir nüshasının tanıtılması amaçlanmıştır.

FIKIH - AHLÂK İLİŞKİSİ: İSLÂM AMELÎ AHLÂKININ İLKE VE UYGULAMALARI ÇERÇEVESİNDE BİR GİRİŞ

Abdullah AYDINLI (Sakarya Ü.) / Sabri ORMAN (İstanbul Ticaret Ü.) / H. Mehmet GÜNAY (Sakarya Ü.) / Hayati YILMAZ (Sakarya Ü.) / İbrahim KALIN (Georgetown U., USA) / İrfan İNCE (Sakarya Ü.) / Atilla ARKAN (Sakarya Ü.) / Fuat AYDIN (Sakarya Ü.) / Murteza BEDİR (Sakarya Ü.) / Erdinç AHATLI (Sakarya Ü.) / İsmail ALBAYRAK (ACU National, Avustralya) / Mehmet ÖZŞENEL (Sakarya Ü.) / Muhammet ABAY (Marmara Ü.) / İbrahim EBU RABÎ (Hartford Seminary, USA) / Yavuz KAMADAN (Sakarya Ü.)/ Muammer İSKENDEROĞLU (Sakarya Ü.) Danışma Kurulu / Advisory Board Ahmet DAVUTOĞLU (Beykent Ü.) M. Sait ÖZERVARLI (İSAM) Ahmet GÜÇ (Uludağ Ü.) Mehmet BAYRAKDAR (Ankara Ü.) Ali ERBAŞ (Sakarya Ü.) Mehmet PAÇACI (Ankara Ü.) Alparslan AÇIKGENÇ (Fatih Ü.) Mesut OKUMUŞ (Hitit Ü.) Bilal GÖKKIR (S.Demirel Ü.) Muhsin AKBAŞ (O.Mart Ü.) Cağfer KARADAŞ (Uludağ Ü.) Musa YILDIZ (Gazi Ü.) E. Sait KAYA (İSAM) Mustafa KARA (Uludağ Ü.) Ejder OKUMUŞ (Dokuz Eylül Ü.) Mustafa ÖZTÜRK (Çukurova Ü.) Ferhat KOCA (Hitit Ü.) Ö. Mahir ALPER (İstanbul Ü.) Hasan HACAK (Marmara Ü.) Raşit KÜÇÜK (Marmara Ü.) İ. Kafi DÖNMEZ (Marmara Ü.) Recep KAYMAKCAN (Sakarya Ü.) İbrahim HATİBOĞLU (Uludağ Ü.) Suat YILDIRIM (Marmara Ü.) M. Ali BÜYÜKKARA (Marmara Ü.) Şükrü ÖZEN (İSAM) M. Erol KILIÇ (Marmara Ü.) Yunus APAYDIN (Erciyes Ü.)

Misir’Da İslâmî Hareketler: İhvân-I Müsli̇mîn Ve Selefî Gruplar

2022

Bu çalışmada esas olarak Mısır'da İslâmî bir anlayış temelinde inşa edilen halk hareketlerinin ve bu halk hareketlerinin tarihsel süreç içerisinde gösterdiği gelişim ve faaliyetlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda önce "Siyasal İslâm" kavramı açıklanmış, daha sonra İhvân-ı Müslimîn hareketinin oluşum, gelişim ve yerleşim aşamaları, Mısır siyasi tarihindeki kırılma noktaları referans alınarak takip edilmiştir. Son olarak Mısır'daki Selefî hareketler ele alınmış, bu hareketlerin 2011 devriminde oynadığı rollere dikkat çekilmiştir.