Dinamik yapı-kazık-zemin etkileşimi bağlamında temel gömme derinliğinin spektral tepki üzerindeki etkisi Effect of foundation embedment depth on spectral response considering dynamic structure-pile-soil interaction (original) (raw)
Related papers
Sismik Yüklere Maruz Yapı-Zemin Ortak Sisteminin Çözüm Sürecinde Temel-Zemin Etkileşiminin Sönümü
Uluslararası Muhendislik Arastirma ve Gelistirme Dergisi, 2015
ÖZ Yumuşak zemin koşullarında meydana gelen depremler göstermiştir ki, zemin ortamının özellikleri üst yapının dinamik davranışını büyük oranda değiştirmektedir. Bu çalışmada, temel empedans fonksiyonları kullanılarak yapı-temel-zemin dinamik etkileşimi dikkate alınmıştır. Adapazarı bölgesi zemin özellikleri göz önünde bulundurularak köprü ayağı-zemin sisteminin, deprem etkisindeki davranışı temel sönümüne bağlı olarak incelenmiştir.
Zemin büyütmesi ve yerel koşulların spektral ivmeye etkisi
2012
One of the most commonly encountered problems in geotechnical earthquake engineering is the evaluation of soil amplification. Soil amplification can be defined as the increase in the amplitudes of the earthquake waves. Soil amplification is mostly affected by the local soil conditions such as bedrock depth, the thickness and dynamic characteristics of the soil layers, the limited width of the soil layers and the topographical properties. The variation of ground motion is denoted as an amplification or de-amplification of amplitudes at all frequencies, which is dependent on many parameters. Some of them are inherent of the dynamic soil behavior and its physical properties such as shearing modulus, damping ratio, shear wave velocity, plasticity index etc., and others are related to the characteristics and the intensity of the incoming wave-field, geometrical features like surface/bedrock topography, lateral geological discontinuities etc. Site effects play an important role in the var...
Jeoloji̇k Ve Jeomorfoloji̇k Yapinin Topraklarin Spektral Yansima Özelli̇kleri̇ne Etki̇leri̇
2018
Toprağın elektromanyetik enerjiyi yansıtma derecesini en çok etkileyen özelliği renk ve nem içeriğidir. Bunun yanında mineral kompozisyonu yansımayı etkileyen diğer önemli özelliğidir. Toprak minerallerinden örneğin hematit (Fe2O3) toprağa kırmızımsı renk verirken, geotit (FeOOH) sarı rengini, kalsit (CaCO3) ve kuvars açık, humus ise koyu rengini vermektedir. Sonuç olarak toprakların genetik köken aldıkları jeolojik materyal ve jeomorfolojik özellikleri onların yansıtma karakteristiklerinde etkili olmaktadır. Toprakların topografik konumları da yansıma şiddeti üzerine etkilidir. Düz-düze yakın eğimli araziler ile güneşe bakan ya da gölgede kalan eğimli yüzeylerin tüm toprak özelliklerinden bağımsız olarak yansıtma şiddetlerinde farklılık vardır. Bu araştırmada jeolojik ana materyali ve jeomorfolojik yapısı bilinen çalışma alanındaki toprakların fizyografik konumları ve toprak özelliklerine göre elektromanyetik enerjiyi yansıtma davranışları incelenmiştir. Araştırma benzer jeolojik yapıya sahip Haymana (Ankara) ve Bünyan (Kayseri) ilçesi arazilerinde gerçekleştirilmiştir. Her iki çalışma alanında da volkanik materyallerin ve bunların yer yer örttüğü, killi-kireçli, çakıllı çökellerden oluşmuş göl tabanı düzlükleri, bu düzlüklerdeki hafif aşınma çukurlukları (depresyonik alanlar) ve terasları bulunmaktadır. Bu jeomorfolojik birimler üzerinde oluşan toprakların boyut ve çeşit bakımından mineral kompozisyonunda farklılıklar vardır. Araştırmada benzer jeomorfolojik birimler üzerinde oluşmuş toprakların üzerlerinde bitki örtüsü yok ya da ihmal edilebilecek düzeyde iken Landsat-8 ve Sentinel-2 görüntüleri ile yansıtma karakteristikleri incelenmiştir. Toprakların yansıma karakteristikleri iki temel amaç için kullanılabilmektedir. Ürün deseninin yüksek doğruluk oranıyla belirlenebilmesi ve gelişiminin izlenebilmesi için üzerinde bulunduğu toprağın yansıtmaya etkilerinin bilinmesi gerekmektedir. Özellikle bitkilerin fenolojik evrelerinin başlarında ya da toprağı örtme oranı düşük iken toprağın piksel sayısal değerine etkisi yüksek olabilmektedir. Bir diğer önemli amaç ise toprak haritalarının yapılabilmesinde çok bantlı sensörler tarafından kaydedilmiş uydu görüntülerinin kullanılabilmesidir. Bu araştırmada, Orta Anadolu bölgesinde farklı jeomorfolojik birimler içerisinde yer alan 184 adet test parseli seçilmiştir. Araştırma parsellerinin üzerinde yer aldığı göl tabanı düzlüğü, lav düzlüğü, teras üstü düzlüğü, yamaç arazi, alüvyal araziler, etek araziler ve depresyonik alanlar olmak üzere 7 farklı fizyografik birim üzerinde çalışılmıştır.
2017
Suya doygun granuler bir zeminin dinamik yukler altinda sergileyecegi davranisi temsil edecek zemin modelinin hem sivilasma anina kadar gelisen sureci ve hem de sivilasma sonrasi sureci modelleme kapasitesine sahip olmasi gerekmektedir. Sivilasma sonrasi surec ozellikle yanal yayilma ve bosluksuyu basinclarinin sonumlenmesine bagli oturmalarin belirlenmesi anlaminda onemlidir. Ote yandan, sivilasma, ana kayadan zemin yuzeyine iletilen kuvvetli yer hareketini genlik, frekans ve sure anlaminda degistirmektedir. Bu degisim, sivilasma oncesi ve sonrasi sureclerde, zeminin hacim degisimi egilimlerine bagli olarak rijitlik ve kayma dayanimi degisimlerinden kaynaklanmaktadir. Ozellikle, sivilasmaya yakin cok dusuk seviyelerdeki efektif gerilmelerde ve daha cok orta siki ve siki suya doygun granuler zeminlerde meydana gelen genisleme yonundeki hacim degisimi egilimleri asiri bosluksuyu basinclarinin dusmesini saglayarak efektif gerilme duzeyinin ve dolayisi ile rijitlik ve kayma dayaniminda...
Kum Zeminlerde İlave Düşey Gerilmenin Derinlikle Değişiminin Farklı Yöntemlerle İncelenmesi
Bitlis Eren Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 2020
Öz Bu çalışmada, yüklü alan boyutunun ve zeminin içsel sürtünme açısının zeminde meydana gelecek gerilme artışlarına etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla farklı boyutlara sahip temeller farklı içsel sürtünme açısına sahip kum zemin üzerine oturtularak hem iki boyutlu bir sonlu elemanlar yazılımı olan Plaxis 2D ile gerçekleştirilen analizlerle hem de zemin mekaniğinde yaygın bir şekilde kullanılan analitik çözümlerle zeminde meydana gelen ilave düşey gerilmeler belirlenmiştir. Temel boyutu küçüldükçe sonlu elemanlar yönteminden elde edilen sonuçlar, zemin mekaniğinde kullanılan analitik çözümlerden elde edilen sonuçlara yaklaşmaktadır. Ayrıca zeminin içsel sürtünme açısındaki artış ile temelin köşe noktası altında meydana gelen ilave düşey gerilmeler artmakta, temelin orta noktası altında ise belli bir derinliğe kadar azalmaktadır. Genel olarak yaklaşık yöntemden elde edilen sonuçlar, sonlu elemanlar yönteminden elde edilen sonuçlar ile daha uyumlu çıkmış ve küçük temel boyutlarında bu uyum artmaktadır.
Yüzeysel Temel Geometrisinin Zeminlerde Oluşan Gerilmelere Etkisinin Araştırılması
2016
Bu çalıĢmada, kumlu zeminler üzerine oturan farklı geometrilerdeki yüzeysel temellerden dolayı zemin içinde oluĢan ilave düĢey gerilme davranıĢları laboratuar model deneyleri yapılarak araĢtırılmıĢtır. Bu amaçla zemin içerisinde belirlenen derinlikteki yatay düzlemler boyunca 3 farklı geometrideki yüzeysel temellerden dolayı meydana gelen ilave düĢey gerilme değerleri ölçülerek Ģekil etkisi incelenmiĢtir. Deneylerde gerilme değerlerini ölçmek için basınç transducerleri kullanılmıĢtır. Sonuç olarak; farklı geometrilerdeki temellerde Ģekil etkisinin önemli mertebelerde olduğu görülmüĢtür.
Yapı-Zemin Etkileşiminin Tarihi Yığma Minarelerin Deprem Davranışına Etkisi
DÜMF Mühendislik Dergisi, 2020
Yapı zemin etkileşimi yapıların deprem etkileri altındaki davranışlarının doğru olarak belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Geleneksel tasarım çalışmalarında yapının tabandan ankastre olduğu kabulü sıklıkla kullanılmakta ve yapı-zemin etkileşimi dikkate alınmamaktadır. Bununla birlikte, özellikle esnek zemin ortamlarında bulunan tarihi yığma yapılarda deprem yer hareketleri yapı davranışını önemli derecede etkileyebilmektedir. Bu çalışmada, tarihi yığma bir minarenin esnek ve ankastre mesnetlenme durumları için deprem davranışları, yatay ve yatay+düşey yer hareket bileşenleri için araştırılmaktadır. Çalışmada, kayma dalgası hızları sırasıyla 1000, 270 ve 90 m/s olan üç farklı zemin türü kullanılmıştır. Üç boyutlu sonlu eleman modelinin oluşturulmasında minarede tetrahedral, zemin ortamında hexahedral sonlu ve sonsuz elemanlar kullanılmıştır. Oluşturulan sonlu eleman modeli, Operasyonel Modal Analiz Yöntemi deneysel sonuçlarına göre kalibre edilmiştir. Kalibre edilen sonlu eleman modeli kullanılarak minare-zemin etkileşim sisteminin yatay, yatay+düşey yer hareketleri altında lineer deprem davranışları, farlı zemin ve ankastre mesnetlenme durumları için elde edilerek karşılaştırılmıştır.
Toprak Sikişmasina Bağli Fiziksel Ortam Özelliklerindeki Etkileşimler
artvin.edu.tr
Toprağın mineral fazını oluşturan toprak fraksiyonlarının birim kütle içerisindeki karışım oranları ve paketlenme düzenleri toprağın toplam gözenek hacmi ve gözenek geometrisinde belirleyici olarak toprağın yapısal davranışları ve üretkenliğinde büyük bir öneme sahiptir. Toprak ...
Zeminlerde Statik ve Dinamik Yükler Altõnda Taşõma Gücü Anlayõşõ ve Hesabõ
1. Giriş Bir yapõ sistemi genel olarak iki kõsõmda tanõmlanõr. Üst kõsõm üst yapõ olarak adlandõrõlõr. Zeminle üst yapõ arasõndaki ara bölge de temel adõyla tanõmlanõr. Bir yapõ sistemi üst yapõ, temel ve zemin bileşiminden oluşur. Temel, zeminle doğrudan temas halinde olan ve üst yapõ yüklerini zemine aktaran aracõ yapõ kõsmõdõr. Bir başka deyişle, temel, yapõ yüklerini ve yükün dağõlõmõnõ altta bu yükü taşõyacak zeminin taşõyabileceği şekle dönüştürerek aktaran bir sistemdir. Bu niteliği ile de hem yapõdan hem de zeminden etkilenir. Buna göre, temel tasarõmõ bir yapõ-zemin etkileşimi problemidir. Temeller iki ana gruba ayrõlõrlar: (1) Yüzeysel temel (Tekil temel, sürekli temel, radye temel) (2) Derin temel (Kazõklar, ayaklar ve kesonlar). Temeller inşa edilecekleri zeminin şartlarõna büyük ölçüde bağlõdõr. Bazõ zeminler sert, bazõlarõ yumuşaktõr. Sert zeminler õslanõnca yumuşayabilir, bazõlarõ şişer ve yüzeysel temelleri kaldõrabilir, bazõlarõ göçer ve temel içine batar. İyi temel tasarõmõ tüm olumsuz koşul ve değişimlerde kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirecek şekilde yapõlan tasarõmdõr. Önemli bir yapõnõn temel sisteminin tasarõmõnda yapõlan hatalar veya yanlõş uygulamalar günün birinde bir şekilde ortaya çõkabilir. Bir yapõ ve temeli çeşitli afetlere karşõn başarõyla ayakta durabiliyorsa, ancak o zaman başarõlõ bir tasarõm ve uygulama yapõldõğõ düşünülebilir. Temel, üst yapõ yüklerini taşõyõcõ zemin tabakalarõna aktarõrken zeminde aşõrõ gerilmeye sebep olmamalõdõr. Bu sebeple emniyetli temel tasarõmõnda uygun bir güvenlik sayõsõ uygulanmalõdõr. Kullanõlan güvenlik sayõsõ (i) Temel zemininin kayma göçmesine karşõ (ii) Aşõrõ oturmalara karşõ yeterli güveni sağlamalõdõr. Zeminin kayma göçmesine karşõ ulaşabileceği en büyük mukavemet (nihai taşõma gücü, q u) olduğuna göre emniyetli taşõma gücü (q a) aşağõdaki iki değerden küçük olanõ olarak seçilir. (1) Kayma göçmesine göre emniyetli taşõma gücü, q u / GS = q a1 (2) Oturma kriterinin izin verdiği emniyetli taşõma gücü, q a2 Nihai taşõma gücü hesabõ taşõma göçmesi mekanizmasõ ve bu göçme durumuna ulaştõran statik denge hesabõ yapõlarak bulunur. Tüm statik denge problemlerinde olduğu gibi göçme mekanizmasõnõn tanõmlanmasõnõn ardõndan bu mekanizmaya etki eden, göçüren kuvvetlere (gerilmeler) karşõ, karşõ koyan kuvvetler (gerilmeler) tanõmlanõr. Bu kuvvetlerin karşõlõklõ tam dengesi göçmeyi gösterir. Yani göçmeyi başlatan güvenlik sayõsõ 1.0'dir.