Afyonkarahisar İli Anne Sütü Pestisit Düzeylerinin Belirlenmesi ve Epidemiyolojik Etkilenimi (original) (raw)

Çekirdeksiz Sofralık Üzümlerde Pestisit Kalıntılarının Belirlenmesi

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tarım Bilimleri Dergisi, 2018

Günümüzde pestisit olarak isimlendirilen zirai ilaçlar, tarımsal üretimin farklı aşamalarında ve hasat sonrası depolamada çok yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Pestisitler, çok çeşitli zararlı böcek ve bitki hastalıklarının kontrolünü sağlayarak verimliliği arttırır. Ancak, bu zararlı kimyasallar, hem üretim hem de depolama sırasında çeşitli gıdalara bulaşmakta, gıda zinciriyle devam ederek insan vücudunda ciddi sağlık problemlerine neden olmaktadırlar. Bu bileşiklerin toksisitesi, gıda maddelerindeki pestisit maruziyetini değerlendirmek için gıda ürünlerindeki pestisit kalıntılarının izlenmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, Hatay’da yerel marketlerden temin edilen 60 adet çekirdeksiz üzüm numunesi 80 adet pestisit kalıntısı bakımından incelenmiştir. Numuneler QUECHERS yöntemine göre hazırlanmış ve LC-MS/MS cihazında analiz edilmiştir. Yapılan analizlerde carbendazim, azoxystrobin, cypermetrin, cyprodinil, metalaxyl, chlorpyrifos, myclobutanyl, fludioxonil, dimethomorph, dithio...

Çukurova Bölgesinde Karşılaşılan Bal Arısı Ölümleri Üzerine Piretroit Grubu Pestisitlerin Etkisi

Turkish Journal of Agriculture - Food Science and Technology

Apiculture is one of the agricultural activities carried out widely in our country and in the world. Our society attaches great importance to beekeeping and honey products, especially honey, so bee colony health is very important in the continuity of bee products. There are many factors that can be shown to cause colony loss in bees and one of them is poisoning caused by pesticides. Causes such as improper dosing of pesticides, day-to-day spraying, or potentiation or effect differentiation due to random mixing of drugs may cause collective bee deaths. In this study, 188 dead bee samples (each sample contains approximately 100 g dead bees) from different bee farms, which were collected from beekeepers and brought to Adana Veterinary Control Institute with the suspicion of pesticide poisoning due to intensive deaths, were examined. Qualitative examination was performed by gas chromatography (GC) device. In the examination of dead bee samples, tau-fluvalinate residue was found in 2 sam...

Ankara’Da Satişa Sunulan Çi̇ğ Süt Ve Süt Ürünleri̇nde Listeria Spp. Varliğinin Beli̇rlenmesi̇

Gıda, 2018

The objective of this study was to determine the prevalence of Listeria species in raw milk, and dairy products. A total of 110 samples were obtained from randomly selected retail stores and local bazaars located in Ankara. Using TS EN ISO 11290-1 method, 23 samples were found positive for Listeria spp. The overall prevalence of Listeria spp. was 20.91%, in which L. innocua was the most commonly recovered species (6.36%). The remaining isolates were identified as L ivanovii (5.45%), L. monocytogenes (4.55%), and L welshimeri (4.55%). The L monocytogenes isolates were positive for the presence of hlyA gene. The highest prevalence of Listeria spp. was found in homemade cheese (9.09%), followed by raw milk (8.19%), and white cheese (3.64%). L monocytogenes was isolated from raw milk and homemade cheese in this study. In conclusion, the low hygienic quality dairy products may lead to listeriosis surveillance in Ankara.

Van İlinde Satılmakta Olan Yaş ve Kuru Üzümler İle Salamura Asma Yapraklarında Pestisit Kalıntı Miktarlarının Belirlenmesi

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tarım Bilimleri Dergisi

Pestisitler, insan ve çevre sağlığına olan zararları birçok bilimsel çalışma ile ortaya konulmuş olmasına rağmen, tüm dünyada ve ülkemizde, gün geçtikçe daha fazla yaygınlaşmakta olan bitki koruma ürünleridir. Bitki koruma ürünlerinin prosedüre uygun olmayan miktar ve zamanlarda kullanımı ekolojik dengede ve tarım ürünlerimizde pek çok sıkıntıya yol açmaktadır. Beslenmeden, tekstil ürünlerine kadar birçok alanda insan yaşamının vazgeçilmezi olan bitkisel ürünler aynı zamanda iç ve dış ticarette de büyük önem taşımaktadır. Ancak yetiştirme ya da depolama aşamalarında kullanılan pestisit miktarlarının kabul edilebilir aralığın üstünde olduğunun belirlendiği durumlarda, ihracata yönelik üretilmiş ürünler kabul görmeyerek, sınırdan geri dönmesine neden olabilmektedir. Bu çalışma ile Van yöresinde satılıyor olmakla beraber, temelde ülkemizin üzüm üreticisi olarak kabul edilen, Manisa, Kilis, Adıyaman-Besni, Siirt, Tokat, Balıkesir, Adana, Mersin gibi farklı yörelerinden gelmiş olan hatta sınır ticareti yaptığımız, ülkelerden ithal ettiğimiz yaş ve kuru üzümler ile salamura asma yapraklarına ait örneklerde bulunan pestisit kalıntı miktarlarının, ürünün tüketiciye ulaştığı dönemlerde belirlenmesi amaçlanmış ve mevcut durum ortaya konulmaya çalışılmıştır. Pestisit analizlerinde, uluslararası geçerliliği bulunan AOAC 2007.01 metodu kullanılmış ve her bir örnek için 250 farklı pestisitin taraması gerçekleştirilmiştir. Sofralık üzümlerde ele alınmış olan 16 örneğin tamamında, 30 farklı pestisite ait kalıntı tespit edilmiş, hatta yasak olmasına rağmen kullanılmış pestisitlerin bulunduğu görülmüştür. Kurutulmuş üzümlerde ise 10 farklı pestisit belirlenmiş, fakat bu konuda ulusal ya da uluslararası bir standart aralık değerine ulaşılamadığından, sonuçlar zarar eşik değerleri bağlamında mukayeseli olarak değerlendirilememiştir. Salamura asma yapraklarında, şahsi tüketim için yapılmış olan salamuraların yanı sıra, ticari olarak markalı ya da markasız satışı yapılan salamura yapraklarında da bir dizi analiz ve gözlemler yapılmış, sonuç olarak ticari bir marka olarak marketlerde satışı yapılmakta olan bir örnek dışında, pestisit kalıntısına rastlanmamıştır.

Anne Sütü Aflatoksin M1 (AFM1) Düzeyleri ve Annenin Beslenme Alışkanlıkları ile İlişkisinin Değerlendirilmesi

OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE, 2018

Özet: Emzirme yenidoğan ve süt çocuğu beslenmesinde altın standart olup ve tüm bebeklerin ilk altı ayda tek başına anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Anne sütü içerisinde bulunabilecek ve bebeğe geçebilecek istenmeyen toksin ve metabolitlerin belirlenmesi önemlidir. Anne sütü mikotoksin düzeyleri ile ilgili çalışmalar kısıtlıdır ve ülkeler arasında farklılıklar bulunabilmektedir. Bu çalışmada, anne sütü aflatoksin M1 (AFM1) düzeylerinin belirlenmesi ve annenin diyet alışkanlıkları ile olası ilişkisinin değerlendirilmesi planlandı. Bu çalışmada AFM1 çalışılmak üzere 3-5 ml anne sütü örneği alındı ve analize kadar saklandı. Tüm annelere, hamilelik ve doğum sonrası dönemde mikotoksin maruziyeti ile ilişkili olabilecek bazı gıdaların tüketimiyle ilgili anket uygulandı. AFM1 toksini, HELICA Aflatoksin M1 ELISA Testi ile ve "Multi-residue Method Based on Chip" teknolojisi ile değerlendirildi. Yalnız ane sütü ile beslnenen bebeklerde günlük total AFM1 alımı hesaplandı. Çalışmaya 7-90 günlük bebekleri olan 17-41 yaş arası 90 anne çalışmaya dahil edildi. Anne sütü AFM1 düzeyi medyan 3,59 ng/L olup, 2,76 ile 5,99 ng/L arasındaydı. Tüm çalışma grubunda ELISA yöntemi ile eşik değer olarak saptanmış olan 5 ng/L'nin üzerinde olan sadece üç örnek mevcuttu. Rezidü düzeylerinin "multichip" teknolojisi ile değerlendirildiği ikinci yöntem ile hiçbir anne sütü örneğinde AFM1 saptanmadı. Yalnız anne sütü ile beslenen 63 bebeğin, anne sütü ile günlük total AFM1 alımı medyan 0,54 ng/kg (0,41-0,90 ng/kg/gün) olup, besinler için belirlenen günlük alım limiti düzeyinin çok altında idi. Anne sütü AFM1 düzeyleri annenin beslenme özellikleri arasında ilişki saptanmadı (p>0.05). Anne sütü mikotoksin düzeyleri ile ilgili daha önceki çalışmalarımızda yüksek anne sütü okratoksin, zearalenone ve deoksinivalenol düzeylerini gösterilmiş olmasına rağmen, anne sütü AFM1 düzeyleri farklı saptama testleri ile normal sınırlardaydı. Anne sütü aflatoksin düzeylerindeki bölgeler arasındaki farklı bulgular, annelerin gebelik ve lohusalık dönemindeki farklı beslenme alışkanlıkları ile ilişkili olabilir. Anne sütü tüm bebekler için temel besin ögesi olduğundan ve anne sütü içerisindeki toksin ve endokrin bozucuların belirli aralıklar ile değerlendirilmesi ve anne beslenmesindeki muhtemel toksin kaynaklarının diyetten uzaklaştırılması gereklidir.

Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Menülerde Meydana Getirdiği Değişikliklerin İncelenmesi: Afyonkarahisar İli Örneği

2021

Bu çalışmada, koronavirüs (Covid-19) salgınının Afyonkarahisar ilinde hizmet sunan restoranların menülerinde meydana getirdiği değişikliklerin neler olduğunun ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmada, nitel araştırmalarda sıklıkla kullanılan görüşme tekniği kullanılmıştır. Görüşmeler, 30.04.2021-07.05.2021 tarihleri arasında Afyonkarahisar ilinde hizmet sunan sekiz restoranın yöneticileri/sahipleriyle telefon aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler içerik analizi yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin analizi sonucunda beş ana tema elde edilmiştir. Çalışmada iki restoran dışında görüşmelerin gerçekleştirildiği restoranların tamamında koronavirüs salgını nedeniyle menülerde değişikliğe gidildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu kapsamda, salgın nedeniyle virüse karşı bağışıklığı güçlü tutmaya yarayan, vitamin ve protein değerleri yüksek olan kelle paça ve ayak paça gibi çorbaların yanı sıra kırmızı et içeren yemekler ve sebze yemekleri de menülere eklenmiştir. Çalışma kapsamında, restoran yöneticilerine ve konu ile ilgili ileride yapılacak olan çalışmalara yönelik birtakım öneriler getirilmiştir.

Niğde İlindeki Çiğ Koyun, Keçi ve İnek Sütlerinde Aflatoksin M1 Düzeyleri

Kocatepe Veterinary Journal

Bu çalışmada, Niğde ilinde tüketime sunulan çiğ inek, koyun ve keçi sütlerinde aflatoksin M1 (AFM1) varlığının araştırılması, yasal düzenlemeler dikkate alınarak halk sağlığı yönünden tehlike oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi ve sütlerdeki toksin içeriklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Çalışmada, 90 çiğ süt örneği toplanarak ELISA tekniği ile analiz edildi. İncelenen tüm süt örneklerinin AFM1 ile kontamine olduğu koyun ve keçi sütlerindeki AFM1 düzeyinin yasal limitlerin altında, çiğ inek sütü örneklerinin 3'ünde (%10) ise bu limitlerin üzerinde (50 ng/L) olduğu belirlendi. Ayrıca farklı hayvan türlerinin sütlerindeki AFM1 düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar gözlemlendi (p <0.05). Sonuç olarak, Niğde'de koyun ve keçi sütü tüketimi ile AFM1'e maruz kalma potansiyelinin inek sütü tüketimine oranla daha düşük olduğu belirlendi. Bununla birlikte inek sütlerinde yasal limitlerin üzerinde tespit edilen AFM1 varlığının halk sağlığı bakımından önemli olduğu ve bu nedenle sütlerin sistematik olarak kontrol edilmesi gerektiği sonucuna varıldı.