Kanser Tanili Hastalarin Kemoterapi̇ Öncesi̇ Ve Sonrasi Yaşa Göre Sarkopeni̇ Ve Beslenme Durumunun Değerlendi̇ri̇lmesi̇ (original) (raw)

Kemoradyoterapi Alan Baş-Boyun Kanserli Hastaların Beslenme Durumlarının Değerlendirilmesi

2019

Ozet Amac: Bas boyun kanserli hastalarin yasadiklari beslenme problemlerinin degerlendirilmesidir. Gerec ve Yontem: Calismada nitel arastirma yontemlerinden tanimlayici kalitatif tasarim yontemi kullanilmistir. Dokuz Eylul Universitesi Tip Fakultesi Arastirma ve Uygulama Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Poliklinigine gelen 14 bas boyun kanserli hasta calismanin orneklemini olusturmustur. Bireylerle yuz yuze gorusme yapilmistir. Orneklem yeterliligi acisindan, hastalardan elde edilen veriler tekrarlama surecine girinceye kadar veri toplanmaya devam edilmistir. Arastirmanin yurutulecegi kurum ve etik kurulundan yazili izin alinmistir. Bulgular: Bireylerin tedavilerin olusturdugu bazi fiziksel ve davranissal degisiklikler yasadiklari, sagliklarini korumaya yonelik davranislar gelistirdikleri bulunmustur. Sonuc: Calismada bas boyun kanserli hastalarin beslenme durumlarinin tedavilerin yan etkilerine bagli olumsuz yonde etkilendigi saptanmistir. Anahtar kelimeler: Bas boyun kanseri, kemora...

Çocuk Onkoloji Hastalarının Kemoterapi Öncesi ve Sonrası Serolojik Yanıtlarının Değerlendirilmesi

OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE, 2020

Özet: Bu çalışmada çocuk onkoloji servisinde solid organ malignitesi tanısı ile takip edilmiş olan hastaların kemoterapi öncesi ve sonrası hepatit b virusu (HBV) ve varisella zoster virusu (VZV) serolojilerinin değerlendirilme oranları, antikor yanıtlarının tedavi sonrası değişip değişmediğinin saptanması ve buna neden olabilecek faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda Mart 2016-Nisan 2019 tarihleri arasında çocuk onkoloji servisinde solid organ malignitesi tanısı ile takip edilen ve kemoterapi almış olan hastaların dosyaları geriye dönük olarak değerlendirilmiştir. Çocukluk çağı kanseri (lösemi dışı) nedeni ile takip edilmiş olan 75 hastanın 24'ü (%32) kız idi. Anti Hbs antikoru bakılan 70 hastanın 44'ünde (%58.6) anti Hbs pozitif, anti VZV antikoru bakılan 62 hastadan, 48'inde (%64) anti VZV pozitif idi. Kemoterapi öncesi anti Hbs pozitif olan 44 hastanın 8'inde (%18.1) kemoterapi sonrası anti Hbs negatifleşmiştir. Kemoterapi öncesi anti VZV pozitif saptanan 48 hastanın 4'ünde (%8.3) kemoterapi sonrası anti VZV negatifleşmiştir. Tek doz suçiçeği aşı yanıtının kemoterapi sonrası kaybolma oranı, doğal yol ile gelişmiş antikor yanıtının negatifleşme oranından daha yüksek saptanmıştır. Daha önce bu iki durumu karşılaştıran çalışma olmadığı için verilerimiz yol gösterici olabilir. Pürin analoğu, siklofosfamid, steroid kullanımı ve hastalık evresi ile anti HBs ve anti VZV serolojilerinin negatifleşmesi arasında ilişki saptanmamıştır. Onkoloji hastalarının tedavi öncesi ve sonrası bağışıklık durumlarının değerlendirilmesi konusunda daha geniş çaplı çalışmalara ihtiyaç vardır ve bu hastalar için rehberler oluşturulması uygun olacaktır.

Onkoloji̇ Hastalarinda Tamamlayici Ve Alternati̇f Tip Kullanimi Sikliği Ve Özel Beslenme Durumlarinin Beli̇rlenmesi̇

European Journal of Science and Technology

Öz Kanser hastalarında geleneksel tedavi yöntemleriyle sağ kalım oranının artmasına rağmen, çok sayıda kanser hastası bu tedavilerin dışında başka arayışlara yönelmektedir. Hastaları geleneksel tedavi yöntemleri dışında arayışlara iten en önemli faktörlerin başında çaresizlik, umutsuzluk, farklı beklentiler, sosyal baskılar gelmektedir. Bu nedenle, kanser hastalarında tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) kullanım oranları giderek artmıştır. Bu çalışma kanser hastalarının güncel tedavileri sonrasında gerçekleşen şikayetlerinden dolayı TAT kullanım sıklıklarını, bilgi düzeylerini ve diyet yaklaşımlarını tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma özel bir hastanenin onkoloji servisinde, etik kurul izni alındıktan sonra başlamıştır. Çalışmaya hekim tarafından kanser tanısı almış, kemoterapi tedavisi alan 111 yetişkin birey dahil edilmiştir. Verilerin toplanmasında sosyo-demografik anket formu ve besin tüketim sıklığı formları kullanılmıştır. Katılımcılarda en sık görülen kanser türleri sırasıyla meme (%29,7) ve gastrointestinal kanserler (%25,2) olarak belirlenmiştir. Katılımcıların TAT kullanım durumlarına bakıldığında hastaların %52,3'ü TAT ile alakalı yeteri kadar bilgiye sahip olduğu belirlenmiştir. Hastaların %46,8'i ise TAT yöntemlerine inanmaktadır. Çalışmamızda katılımcıların kullandıkları TAT yöntemlerine bakıldığında en sık kullanılan yöntemlerin sırasıyla bitkiler (%41,4), bitkisel ilaçlar (%29,7) ile dinsel ve spirituel yöntemler (dua: %32,5, şifalı su: %27,9, türbe ziyareti: %21,6) olduğu saptanmıştır. Katılımcıların kullandıkları bitkisel yöntem, besinler ve diyet yaklaşımları sorgulandığında hastaların en sık kullandıkları besinler ve bitkisel yöntemlerin sırasıyla sarımsak (%89,2), zerdeçal (%64,9), brokoli (%59,5), çörekotu (%45,0) ve yeşil çay (%43,2) olduğu belirlenmiştir. Uyguladıkları diyet yaklaşımlarına bakıldığında katılımcıların çoğunluğunun yüksek proteinli diyet (%53,2) ve Akdeniz diyeti (%36) uyguladığı saptanmıştır. Sonuç olarak kanserli hastalarda TAT kullanım sıklığı ve diyet yaklaşımlarının saptanması ile ilişkili çalışmalar oldukça sınırlıdır. Farklı örneklem gruplarını içine alan geniş kapsamlı çalışmalarla konunun aydınlatılması gerekmektedir.

Kadinlarin Servi̇ks Kanseri̇nden Korunma Ve Erken Taniya Yöneli̇k Tutumlarinin Değerlendi̇ri̇lmesi̇

STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 2019

This study was conducted to determine the attitudes among the women towards prevention and early diagnosis of cervical cancer. Method: The universe of this descriptive research was composed of 842 women. A sampling from the target population was not carried out. The sample of the study consisted of 343 women who met the inclusion criteria. The data were collected by using Personal Information Form, The Attitudes Towards Prevention of Cervical Cancer Scale (APCCS) and The Attitudes Towards Early Diagnosis of Cervical Cancer Scale (AEDCCS). Findings: The mean age of the women was 37,36±0.4 years, 42,6 % of them were academicians. The means of women's APCCS and AEDCCS scores were 85,28±12.9 and 77,49±11.2, respectively. When the correlation between the two scales was examined, a negative significant difference was found (p<0.05). Conclusion: In the study, the attitudes among the women towards the prevention of cervical cancer and its early diagnosis were found to be above medium level. Besides, as the attitudes of women towards the protection from cervical cancer improved, their attitudes towards early diagnosis decreased.

Ayaktan Kemoterapi Alan Kanser Hastalarının Bulantı-Kusma ve Yorgunluk Semptomlarına Yönelik Tamamlayıcı ve Bütünleşik Tedavi Kullanım Durumlarının Belirlenmesi

Avrasya Sağlık Bilimleri Dergisi, 2021

This descriptive and cross-sectional study was conducted to determine the use of complementary and integrative therapy for nauseavomiting and fatigue symptoms of cancer patients receiving outpatient chemotherapy. The sample of the study was collected from KKTC State Hospital Day Chemotherapy Room consisted of 101 patients who received chemotherapy treatment. The Personal Information Form and the Complementary and Alternative Medicine (CAM) Approaches Scale were used in the data collection. Data were analyzed with descriptive statistics, Mann-Whitney U test and Kruskal-Wallis H-test. It was found that, hat the average age of the individuals participating in our study was 60.86, 60.4% were women, 92.1% were married, 41.6% were primary school graduates. It was determined that 39.6% of the patients had breast cancer and 34.7% of them had additional chronic diseases. It was determined that 75.2% of all patients used CAM, and all of them did not inform the doctor/nurse about the CAM method they used. It was determined that the patients mostly used green tea, sage and ginger (51.3%, 40.8%, 36.8%, respectively) for nausea and vomiting, and 27.7% did exercise for fatigue. It was determined that younger patients and those diagnosed with prostate and colon cancer preferred Cognitive-Behavioral Approaches for fatigue, while those at an older age preferred Biological Approaches. It was determined that the scale scores of the patients who were university graduates, did not have any additional disease and had a family history of cancer were higher than the others (p<0.05).

Kanserli Bireylerin Fonksiyonel Durumlarının Değerlendirilmesi

Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2006

Kemoterapi Ünitesinde akciğer, meme ve kolon-rektum kanseri tanısı alan 120 hasta ile yapılmıştır. Veri toplama araçları olarak; araştırmacı tarafından hazırlanan hastaların tanıtıcı özelliklerini içeren kişisel bilgi formu ile Harvey Schipper ve ark. tarafından geliştirilen "Fonksiyonel Yaşam Ölçeği (Kanser)" kullanılmıştır. "Fonksiyonel Yaşam Ölçeği (Kanser)"nin geçerlik-güvenirlik çalışması aynı ünitede aynı araştırmacılar tarafından kanser tanısı almış hastalar üzerinde yapılmış ve ölçeğin Antalya ilinde yaşayan kanserli bireylerde geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu belirlenmiştir. Veriler araştırmacı tarafından hastalarla yüz yüze görüşülerek toplanmıştır. Bulgular: Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre; tanılar, cerrahi tedavi uygulanma durumu, en son radyoterapi uygulanma zamanı, en son cerrahi tedavi uygulanma zamanı, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, mesleki durum, çalışma durumu, gelir durumu, bakmakla yükümlü olunan kişilerin varlığı, bakımı ile ilgilenen yakınlarının varlığı, tedavi ile ilgili eğitim alma durumu, tedavi ile ilgili eğitimin alındığı kişilerin fonksiyonel yaşamın bazı alanlarını etkilediği (p< 0.05) bulunmuştur. Sonuç: Araştırmanın sonuçlarında; kanserli bireylerin Fonksiyonel Yaşam Ölçeği puanlarının düşük olduğu (102.22 ± 20.33) ve meme kanseri olan hastaların fonksiyonel durumlarının kötü olduğu bulunmuştur. Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda, "Fonksiyonel Yaşam Ölçeği (Kanser)"nin daha farklı bir popülasyonda uygulanması ve bu konuda kalitatif araştırmaların yapılması önerilmiştir.