Havariler Dönemi Mabed Anlayışı ve Ev Kiliseleri (original) (raw)
Related papers
İlk Dönem “İbadet Mekânı” Algısı Bağlamında Kur’an’da Mabedler ile ilgili Kavramların Dönüşümü
International Mosque Symposium (In Terms of Socio - Cultural and Architectual) 08-09 October 2018, 2018
THE TRANSFORMATION OF CONCEPTIONS RELATED TO TEMPLES IN THE QURAN IN THE CONTEXT OF “WORSHIP PLACE” PERCEPTION IN THE FIRST ERA OF ISLAM In the Quran, varies conceptions have been used as worship places. Definitions like Bait, Masjid, Masjidul Haram, Masjidul Aqsa and Bait Atik have been used in a specific level. Although the place of worship has a common meaning in all of them, the place where the concept is used is emphasized with a new meaning. At the same time, the conceptions which have been used in verses differ through Mecca and Madinah period. According to this, it can be said that the temple understanding has transformed from Kaaba to “Three Masjid” perception. Therefore, any kind of “Worship Place Concept” creates a temple conception at the mind of the interlocutor. In this study, thinking evolution which has been started from Beit and completed at Three Masjid has been investigated.
Mabet ve Medinelerin Menkıbeleri | Yusuf Yerli
Düşünen Şehir Dergisi, 2021
Malinowski "Mitler dünyanın hiçbir durumunu açıklamazlar; onlar her zaman ideal olanı oluşturan örneği anlatırlar…" der. Ömer Lekesiz, Sevgili'nin Evi'nde; "Mitler, kutsal tarihe ilişkin bir veri, kutlu insanların ve onların mukallitlerinin hayatlarını aydınlatan bir öykü, insanın, dünyanın ve ahiretin anlamını açıklamaya, temellendirmeye, bunları sonraki kuşaklara nakletmeye uygun sahih bir bilgi ve sanatsal bir çabaya karşılık oldukları sürece muteberdirler." değerlendirmesini yaparken mit ile menkıbe arasında bir müteradifliğe de vurgu yapmış olur. Şecere, soy ağacı demek. Kökenine kadar inmek, köküne kadar kazımak. "Ben kimim, nereden geldim, neredeyim ve nereye gidiyorum?" soruları hep zihnimizde asılı duran, bir türlü verdiğimiz cevaplarla tatmin olamadığımız ve hep bir biçimde buğulu, sisli görüntüleri ile yetinmek zorunda kaldığımız zor ve zorlu sorulardır. Geçtiğimiz yıllarda bir günde milyonlarca insanımızın yüz-iki yüz yıllık soy kütüklerini/şecerelerini öğrenebilmek adına e-devlet sistemini çökerttiklerine şahit olmuştuk. İnsanlar sadece kendileri ile ilgili değil; kâinatla, kentle ilgili şecere arayışında da olmuşlar ta ezelden beri. Bu meraktan olmalı, her kent kendi kuruluş efsanesini aramış, bulamamış ise uydurmuştur. Sey-Mabet ve Medinelerin Menkıbeleri YUSUF YERLI "Kendine ait masalları, efsâneleri, hikâyeleri başkalarının hakikatine tercih etme cesaretini gösterdiğin gün, adımların yürüdüğün mekânı sana ait bir yola dönüştürmeye başlamış demektir. Unutma!.. Kaybetmekten daha tehlikeli olan kaybolmaktır. Hikâyesini kaybeden, kaybolur." (İhsan Fazlıoğlu
Mason Sözlüğü'nde Gezintiler 4 - Binalar ve Mabetler
Murat Özgen Ayfer – ANSİKLOPEDİK MASON SÖZLÜĞÜ, 2013
Binalar ve Mabetler Bu çalışma "Ansiklopedik Mason Sözlüğü" adlı kitabın, 2013 tarihli 6. basımından alıntılarla düzenlenmiştir. Masonların toplantıları "mabet" olarak anılan bir yerde yapılır. Mabetler yer yer birbirinden farklı olmakla birlikte genel olarak benzer nitelikler taşır. Bu arada mabetlerin bulunduğu binaları da gezintiye katmak öngörülmüştür.
Yeryüzünün İlk Mabedinin Kâbe Olduğu Düşüncesini Kur’an’dan Temellendirebilme İmkânı
Yeryüzünün İlk Mabedinin Kâbe Olduğu Düşüncesini Kur’an’dan Temellendirebilme İmkânı
Öz Bu çalıĢmada Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini Kur"an"dan temellendirebilme imkânı araĢtırılmıĢtır. Kâbe"nin kutsiyeti hakkında olmasa da ne zaman ve kim tarafından yapıldığı hususunda Müslümanlar arasında bir ihtilafın olduğu görülmektedir. Bu konuda âlimlerin bir kısmı hatta büyük çoğunluğu Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini savunurken, bir kısmı da Kâbe"nin Hz. Ġbrahim zamanında, Hz. Ġbrahim tarafından yapıldığını savunmaktadır. "Kâbe"nin yeryüzünde yapılmıĢ ilk mabet" olduğu fikrinin Kur"an"a dayandığını savunan bir Müslümanın Kâbe"den önce yapılmıĢ herhangi bir mabedin olabileceği fikrini tasvip etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla çalıĢma neticesinde ulaĢılacak sonuca binaen böyle bir düĢünceyi dillendirmenin tefsir ilmi açısından mahzurlu olup olmayacağı cevap bulmuĢ olacaktır. Kâbe"nin ne zaman yapıldığı meselesinde daha çok Bakara Suresi 2/127, Âl-i Ġmrân Suresi 96, Ġbrâhîm Suresi 14/37, Hac Suresi 22/26, 29 ve 33. ayetler referans alınmaktadır. Ancak tartıĢma daha çok Âl-i Ġmrân Suresi"nin 96. ayeti üzerinden sürdürülmektedir. Bununla birlikte literal okuma yapıldığında ayetin zahirinin daha çok mutlak anlamda zamansal bir öncelliğe iĢaret ettiği görüldüğünden çalıĢmada önce ayrıntılı bir Ģekilde bu ayet daha sonra da diğer ayetler incelenmiĢtir. Kâbe"nin ne zaman yapıldığıyla ilgili nakledilen rivayetler inceleyeceğimiz ayetin anlaĢılmasında hayati öneme sahip olmaları nedeniyle öncelikle bu rivayetler tahlil edilmeye çalıĢılmıĢtır. Yapılan dokümantasyon çalıĢmasıyla da ilgili ayetin tefsir külliyatında nasıl anlaĢıldığı aktarılmaya ve olabildiğince analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır. Konuyla ilgili rivayetler, sebeb-i nüzul bilgisi, bağlam, filolojik izahlar, müfessirlerin konuyla ilgili farklı yorumları göz önünde bulundurulduğunda söz konusu ayette Kâbe"nin Beyt-i Makdis"ten önceliğine ve üstünlüğüne vurgu yapıldığını söylemek mümkünken, ayetin kesin olarak "yeryüzünde yapılan ilk mabedin Kâbe olduğuna" iĢaret ettiğini söylemek mümkün değildir. Netice itibariyle konumuz olan ayetler ve ilgili rivayetler göz önünde bulundurulduğunda Kâbe"den önce yapılmıĢ çeĢitli mabetlerin olabileceğini dillendirmenin tefsir ilmi açısından sorun teĢkil etmeyeceği söylenebilir.
Abbâsîler’de Muktedir Halifeler Dönemindeki Halifelerin Kişilikleri
Marife, 2020
The Personalities of the First Period Abbasid Caliphs The Abbasid period which has great importance in the history of Islam stands out especially with the lives of the Caliphs. The first Caliph of this period, Abu’l Abbâs as-Saffâh was known to be a generous, determined man and an officer loyal to his duty under every circumstance. In general, Islamic historical sources also mention his willingness to shed blood, that he shed a lot of blood until he established his dominance. But in addition to this feature, he also draws attention with his humility towards his friends, having long and deep talks with them and being sincere towards people in social life encounters. Abû Ca’fer al- Mansûr who is the successor of Saffâh was a very experienced, determined, and intelligent person who paid great attention to halal and haram. He was very serious in politics and a cruel man when it was needed for the sake of his country. Mansûr did not spend his time on unnecessary deeds and always acted systematically. After all these positive aspects, we also see that historical sources mention him being a stingy person. Because of this feature of him, he was referred to as Abû’d Dawânik. Even though he ruled a great dynasty, he still lived a very simple life. Alcohol was one of his red lines. Among the early period Abbasid Caliphs, he is the only one who’s known to be completely away from consuming alcohol. Of course, he performed cruelties that shadowed his good features. He killed thousands of Muslims to strengthen his dynasty. The next Caliph, Muhammad al-Mahdî, the son of Mansûr was a tender and gentle person. It is mentioned in the sources that Mahdi was a popular person among the people. The reason for this is that he did not cause problems to people nor he put heavy tasks on them, he was patient and sincere. Mahdî was a religious person who especially had a taste for the discipline of hadith and showed great respect to hadith scholars. When we come to Musa al-Hâdî’s caliphate, it is seen that there was exuberance due to his personality. His love of drinking and entertainment came to the fore with his recklessness and lack of competence to fulfill his duties as a ruler. However, in addition to all these, Abbâsîler’de Muktedir Halifeler Dönemindeki Halifelerin Kişilikleri Marife 20/2 (2020): 637-658 639 some sources mention that he had a good command of the ruling and that he was experienced and just. The period of the caliph Harun ar-Rashîd had been a great era that has been mentioned for centuries for its glory. He was a person who was thought to be gentle, strong, and respectable by people. During his time, he was among the people that went to war and hajj the most. Even though he was born and raised in a luxurious lifestyle, he is known for his commitment to the Qur’an and sunnah. His reign was fairly rich in terms of all kinds of science and knowledge, and population. His son Emîn who was his successor on the other hand is known to be a man of pleasure and unworthy of the caliphate. He was accused of drinking alcohol and neglecting daily prayers. Emîn was a man of craft and far from the early Abbasid caliphs who were known for their cruelties and violence. It is understood that Emîn was a sophisticated man, but he lacked the talent of the ruling. After Emîn, Me’mûn took over the throne. He was highly intelligent, mature, and authoritative. His reputation is mostly based on his tendency to forgive. The most striking situation in his time was the value he gave to science and knowledge. Besides the importance he put in science, Me’mûn is known to be quite skillful in fiqh, the Arabic language, and history. He grew an interest in philosophy and other ancient Greek disciplines over time and gained a good knowledge of them. He also pioneered the idea that the Qur’an was created. Among the early period Abbasid Caliphs, Mu’tasım was the caliph who came to the fore with his power. He was a brave, benevolent, and good-natured caliph. Although he was very conservative with his expenses, he did not hesitate to spend big money on the country’s military endeavors. Known to be imposing, Mu’tasım was a forward-thinking, brave, and well-trained soldier. Being aware of his physical strength, Mu’tasım was proud of this feature but did not refrain from killing when he got angry. When the historical sources are examined, one cannot find negative claims about him. He only followed Me’mûn’s views on religion and applied and imposing policy on the issue of whether the Qur’an was created. Vâsık, the last of the first Abbasid caliphs, is mentioned as an elegant, mildmannered, generous, and poet person in the sources. He is known for his good politics and acted like Me’mûn in many of his actions. Always helping out the poor and needy, during his time it is said that there were no beggars in Mecca and Madinah. Wâsık, following his father and uncle, kept forcing people to accept the creation of the Qur’an.
Abbâsîlerde Muktedi̇r Vezi̇rlere Yöneli̇k Müsâdere Uygulamalari
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, 2021
Abbâsîler'de müsâdere, çok farklı kesimlere uygulanmış olmasına rağmen en dikkat çekici uygulamaları devlet yönetiminde halifenin en önemli yardımcıları olan vezirlere yönelik olanlarıdır. Abbâsîler'in ilk iki asrında çok önemli hizmetler yapan bazı muktedir vezirler de bir takım sebeplerden dolayı azledilmiş, müsâdereye maruz kalmış, tüm mal ve servetleriyle birlikte hayatlarını kaybetmiştir. Bu çalışmada, Abbâsîler'in ilk iki asrında vezirlere uygulanan iki çeşit müsâdere ve her bir müsâdere çeşidine örneklem olsun diye iki muktedir vezir ele alınmıştır. Bu çerçevede vezirler; Yahyâ b. Hâlid, İbn Zeyyât, İbnü'l-Furât ve İbn Mukle ele alınmıştır. Çalışmada İslam tarihi temel kaynaklarına öncelik verilerek kronolojik bir sıra takip edilmiştir. Alanda, Abbâsî vezirlerine yönelik çalışmalar olmakla birlikte, vezirlerin azil süreciyle birlikte maruz kaldıkları müsâdere uygulamalarıyla ilgili müstakil çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu yönüyle çalışma önem arz etmektedir. Bu çalışmayla amacımız, Abbâsîler'de vezirlerin azil süreciyle birlikte maruz kaldıkları müsâdere uygulamalarına ışık tutmaktır.
Osmanli Dönemi̇nde Selani̇k’Te İnşa Edi̇len Son Mabet: Hami̇di̇ye Cami̇i̇
2019
Osmanli Devleti’nin batiya acilan kapisi olan Selanik, yirminci yuzyilin basinda mimari acidan oldugu kadar banisinin sira disi kabul edildigi bir mabedin yukselisine taniklik etmistir. Kentin dogu surlarinin disinda gelisen ve yalilariyla unlu Hamidiye Mahallesinde1901’de insasina baslanan Hamidiye/Yeni Cami on bir ay sonra 1902’de ibadete acilmistir. Soz konusu cami Hamidiye mahallesinde ikamet eden Yahudilerin ihtida etmelerinin serefine fes tuccari Ahmet Kapanci tarafindan insa edilmistir. Selanik’in modern mahallesinde ortaya cikan bu yeni cemaatin ihtidasi, donemin yoneticileriyle halki ikna etmemis olmalidir. O yuzden devlet ricali soz konusu cemaati icinde kuskuyu barindiran “avdeti” sifatiyla isimlendirmeyi yeglemistir. Bu kuskuyu tac kapidaki kitabede acikca gormek mumkundur. Caminin mimari, tac kapinin sol tarafinda yer alan kitabeye gore, Italyan Vitaliano Poselli’dir. Poselli Selanik’te kilise, cami ve bircok koskun yani sira kamu binalarinda imzasi bulunan bir mimardir...
Kibris Ta Müslüman Evkafi Nin Sömürge Dönemi̇ndeki̇ Yöneti̇mi̇
Journal of International Social Research
Öz Kıbrıs'ın 1878 yılında Osmanlı devletinden fiilen ayrılması sonucunda, adadaki Müslüman vakıflarının yönetimi, ülkenin yöneticisi İngiltere tarafından, kendi çıkarına göre düzenlenip, 20.yy başlarından itibaren yozlaştırılmıştır. Bu süreçte, İngilizler kadar, adanın Türk ileri gelenleri ve Osmanlı İmparatorluğu yöneticilerinin ihmalleri ve bazen işbirlikleri toprak mülkiyeti bakımından Kıbrıs Türk Cemaati'ne büyük zararlar vermiştir. Hatalar, uluslaşma çağında rasyonalizm ve positivizm uğruna, laikleşme çabaları esnasında, durumu değerlendirememenin verdiği bir aymazlık sonucunda, her iki tarafta da devam etmiş ve bundan adanın öteki unsuru, ciddi yarar sağlamıştır.