Kindî felsefesinde “hayal gücü” kavramı (original) (raw)
Related papers
Kindî ve Aristoteles'te Rüya Kavramı
Kindî'nin 'Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine' adlı risâlesindeki ve Aristoteles'in 'Rüyalar Üzerine', 'Uyku ve Uykusuzluk Üzerine' metinlerindeki uyku ve rüya kavramlarını karşılaştıran henüz tamamlanmamış bir çalışma.
“Kiş Uykusu” Fi̇lmi̇nde Güç İstenci̇ Ve Yalnizlik
İnönü University International Journal of Social Sciences (INIJOSS), 2021
İnsanoğlu temel gereksinimlerinin ötesinde güçlü olma isteğiyle güdümlüdür. Modernizm sonrasında değer bunalımına giren birey, Tanrı'nın ölümünü izlemekle kalmamış güç istencinin bir göstergesi olarak kendi iktidar alanlarını yaratmaya çalışmıştır. Bu iktidar alanı bazen metropolden kaçarak kendini güçlü hissedebileceği ilksel eve dönüşle bazen de kendini ve ötekini aşmaya çalışacağı bir düzlemde seyretmektedir. Nietzsche'ye göre ahlak ve değer yargıları, günün koşullarının ve düzenin içindeki güçlü ya da zayıf kişilerin arzuları, içgüdüleri tarafından belirlenmektedir. Bu bakışla yaşamın temel özünü güçlü ve egemen olup yönetmek içgüdüsü oluşturmaktadır. Güçlü ve egemen olmak isteyen modern birey, eğer metropolde aradığını bulamaz ya da kendini yeterince güçlü bulmazsa, kendini güçlü hissedeceği, ilk yere dönme eğilimi gösterir. O ilk yer anne rahmini andıran güvenli bölge, ilk yuva, doğduğu topraklardır. Nuri Bilge Ceylan'ın eseri "Kış Uykusu"nun (2014) ana karakteri Aydın ilksel evine dönen, güçlü olabileceği, sözünün geçebileceği bir erk alanı yaratmaya çalışan emekli bir tiyatro oyuncusudur. Aydın, eşi Nihal ve kız kardeşi Necla ile miras yoluyla kalan bir otelin işletmeciliğini yapmaktadır. Bu çalışmada, Kış Uykusu filmindeki karakterler güç istenci kavramından hareketle içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir.
Nietzsche’deki Üstinsan Düşüncesinin Fikir Babası Olarak “Kallikles”
Mavi Atlas
Nietzsche'deki Üstinsan Düşüncesinin Fikir Babası Olarak "Kallikles" 1 Öz Felsefe tarihinin geleneksel metafizik anlayışlarına, modern dünyanın yerleşik ahlaki değerlerine ve Hristiyanlığa yönelttiği eleştiriler ile adından söz ettiren Nietzsche, çağına karşı yapmış olduğu toptan bir karşı çıkış ile tanınır. Nietzsche'ye göre hayatı sürdürmeyi sağlayan değerler değerini kaybetmiş, sağlam temeller üzerinde durmamakta ve böylece soylu bir yaşam sürdürmeyi imkânsız hâle getirmektedir. Çünkü var olan değerler zayıf, güçsüz karakterli insanlar tarafından belirlenmekte ve ruhen fakir olana neyin yaradığına bağlı kılınmaktadır. Sempati, tevazu ve merhamet gibi özellikler erdem seviyesine çıkarılmakta, eşitlik yüceltilmekte, güçlü ve bağımsız birey ise tehlikeli ve kötü olarak değerlendirilmektedir. Böylesi bir durum insanı ve yaşamı sahteleştirmektir. Eğer hayatı idame ettiren değer yapısı çökmüşse değerlerin yeniden değerlendirmesi şarttır. Bu noktada Nietzsche, insanı kendi iradesi aracılığıyla kendi hayatının sorumluluğunu almaya davet etmekte, insanı her türlü bağımlılıktan uzaklaştırarak kendi ayakları üzerinde durmaya çağırmakta ve çözüm olarak "üstinsan"ı önermektedir. Hakkındaki bilgiyi Platon'un "Gorgias" diyalogundan edindiğimiz ve Nietzsche'den yaklaşık 24 asır önce yaşadığı varsayılan ünlü bir Sofist olan Kallikles'de de Nietzsche'nin mevcut değerlere yöneltmiş olduğu eleştirilerin benzerlerini görmekteyiz. Tıpkı Nietzsche gibi Kallikles de toplumun "erdem" olarak gördüğü kanaatkârlık, fedakârlık, ölçülü olmak gibi durumları bir erdem olarak kabul etmemektedir. Çünkü bunlar zayıf karakterli insanların uzlaşımı sonucu onların çıkarları gözetilerek elde edilir. Zayıflar, güçlüleri korkutur; onların kazanmasını engeller. Hâlbuki Kallikles, insanlardan bu erdemlere olan bağlarını parçalayarak onlardan kurtulma cesaretini göstermelerini ister. Bu noktada gözünü budaktan sakınmayan "gözü pek" insana işaret etmektedir. Bu görüşü ile Kallikles belki de kendisinden çok sonra yaşayan Nietzsche'nin üstinsan düşüncesini ortaya atmasında fikir babalığı yapmıştır.
Çocuk ve Gençlik Yazınında Fantastik Kavramı
üşünme yetisine sahip tek varlık olan insan, düşünme yeteneğiyle birlikte hayal kurma beceri ve yeteneğine de sahiptir. En basit, en temel anlamda insana özgü düşünce biçimi, gerçekte olmayan şeyleri de düşünebilmesi, yani başka bir deyişle hayal edebilmesidir. Fantastik kavramının en temel açıklaması da bu şekilde olabilir, dersek sanırım pek de yanlış bir tanımlama olmaz. Bu açıdan bakıldığında rüyalar da fantastiktir ve insanoğlunun fantastik dünyayla ilk karşılaşması rüyasıdır, bir bakıma. Bu bağlamda kurmaca dünya olan yazın dünyası da bir tür düşler dünyasıdır, denebilir. O düşler dünyasını insanoğlu, çevresindeki ya da içindeki gerçeklerden esinlenerek hayal ettikleriyle ya da hayaller kurarak oluşturmuştur ve oluşturmaktadır. Çalışmanın adı olarak düşünülen "uçan halı" imgesi ile gerçek dünyada olması imkânsız olan olağanüstülükleri işaret etmek amaçlanmıştır.
Kindi Epistemolojisinde Faal Aklın Konumu, Felsefe Dünyası Dergisi, Sayı:70, ss.176-201
2019
Kindî, i) sürekli fiil halinde bulunan faal akıl (insan ruhunun dışında), ii) bilkuvve akıl (tamamen bilkuvvelik içindeki akıl), iii) müstefâd akıl (kazanılmış akıl, ilerde bilfiil olacak akıl, bilkuvveliğin ikinci seviyesi, bilfiilliğin birinci seviyesi) ve iv) beyani (veya zahir) akıl veya tamamen bilfiillik içindeki ikinci akıl (ikinci bilfiillik) olmak üzere dört akıldan bahsetmiştir. Birinci veya faal akıl daima bilfiil halde bulunan, bütün küllîlerin ilkesi ve sebebi olan, insan nefsini bilfiilleştiren, insan nefsinden ayrık ve onunla özdeşleşmeyen akıldır. Kindî’ye göre akıl ve nefs cisimsiz/manevî cevherlerdir. Cisimsiz bir cevher olan insan nefsi, başka bir cisimsiz cevher olan faal aklın etkisine açık bir seyir izleyerek müstefâd ve bilfiil akıl düzeyleri ile belirli bir yetkinleşme gerçekleşmektedir. Kindî’nin faal akıl ve insanî akılların yetkinleşme süreçlerine dair nevi şahsına münhasır yorumu, Aristoteles’in Ruh Üzerine geleneğinden türetilen akıl türlerini farklı bir zemin ve boyuta kotarmış durumdadır. Kindî’nin felsefi sisteminde faal akıl, zaman, hareket, cisim, nefs ve diğer fâil illetlerin de dahil olduğu yoktan yaratılmış âlemin bir öğesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Faal aklın birliği arızî birlik kategorisindedir ve faal akla bu birliğini zâtî birlik olan Tanrı vermiştir. Dolayısıyla Allah yoktan yarattığı âleme ilâhî iradenin işlevselliklerinde egemen olduğu bir dizi fâil illet serpiştirmiştir ki faal/küllî akıl da bunlardan bir tanesidir. Kindî’ye göre faal akıl ve nefsin de içkin olduğu âlem Allah’a itaat halindedir. Mecâzî bir illet olarak faal akıl, vahiy veren fâil bir illet değildir. Kindî vahyin insanın epistemolojik yetilerine indirgenemeyeceği bir anlayıştan yola çıkarak akıl, rüya, tasavvur ve tahayyül gibi güçleri herhangi bir şekilde vahiy süreçleriyle bağlantılı bir okumaya tabi tutmamaktadır. Bu nedenle Kindî’nin faal aklı vahiy süreciyle bağlantısı kurulamayacak bir mecâzî illet ve arızî birliğe referans vermektedir. Şu halde vahiy veren kaynak ile insanın vahiy dışı entelektüel yetkinleşmesini sağlayacak faal aklı özdeşleştirmemekle Kindî’nin, İslâm felsefesinde daha sonra bir dizi tartışmaya mahal verecek faal akıl, peygamber ve filozof arasındaki ilişkiler ağına dair problemlere de, henüz İslâm felsefesinin oluşum sürecinin başlangıcında, felsefî sistemini kapalı tuttuğunu söyleyebiliriz. Kindî’ye göre her bir nüvesi ile âlem hâdisdir ve faal aklın da dahil olduğu âlemdeki bütün illetler ilâhi iradenin egemenliğinde işlevseldir. Bu türden bir faal akıl yorumu ile Kindî hem seleflerinden hem de haleflerinden farklı ve özgün bir faal akıl yorumu ortaya koymuştur.
Kindî ve Fârâbî’de Akıl ve Nefs Kavramlarının Ahlâkî İçeriği
DergiPark (Istanbul University), 2004
Akıl ve nefs kavramları Kindî felsefesinde de Fârâbî felsefesinde de birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayan, önemli iki kavramdır. Bu kavramlar ahlâkî bir içerikle incelendiğinde; Kindî'nin akıl anlayışında Aristocu tasnifi benimsediği ve felsefe tanımlarında ahlâk anlayışına dair önemli ipuçları bulunduğu anlaşılmaktadır. Onun nefs anlayışında Platoncu, Yeni Platoncu ve Yeni Pythagorasçı unsurların etkili olduğu görülür. Fârâbî'nin ise bir "sistem filozofu" olma özelliği bu iki kavram incelemesinde bile dikkati çeker. Onun metafiziği, psikolojisi, ahlâk ve siyaset anlayışı birbiriyle ilişkilidir. O, fî Meânî el-Akl adlı risalesinde sistematik bir yaklaşımla aklı; a. Avamî b. Kelâmî c. Burhanî d. Ahlâkî e. Psikolojik ve Epistemolojik f. Metafizik akıl şeklinde tasnif etmiş, ahlâkî aklı da Nikomakhos'a Ethik'e dayanarak incelemiştir. Fârâbî'ye göre faal aklın insanı görüp gözetmesiyle kazanılan teorik yetkinlik, son aşamada ahlâkî yetkinliğe, "faal akılla itisal" şeklinde gerçekleşen "yüce mutluluk"a vesile olmaktadır. Fârâbî bunları dile getirirken saf bir Aristocu olarak görünmektedir.
Yaşamın en kısa, kısa olması nedeniyle de en tatlı, en çelişkili dönemi olan gençlik aynı zamanda tüm yaşamın yönünün çizildiği, ömür sarayının temellerinin atıldığı bir dönemdir.