ADIYAMAN’DAKİ ÜÇ YAŞ ALTI BEBEK VE ÇOCUKLARIN ERKEN OKURYAZARLIK (AKADEMİK DİL) BECERİLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ (KENTSEL YOKSULLUKTAN ÇIKIŞIN ANAHTARI) (original) (raw)
Related papers
2019
Öz Bu çalışmanın amacı aşırı iş yükünün, çalışanların işten ayrılma niyetine etkisi ve bu etkide iş tatmini ve yaşam tatmininin aracılık rolünün tespit edilmesidir. Söz konusu değişkenler arasındaki ilişki; faktör analizi, regresyon analizi ve sobel testleri gibi istatistiksel yöntemler ile analiz edilmiştir. Çalışmada Mersin' de sağlık sektöründe faaliyet gösteren özel hastaneler ele alınmıştır. Bu konuda hazırlanan anket formu ile 408 hekim, hemşire ve diğer sağlık çalışanından toplanan veriler kullanılarak çalışmada yer alan değişkenler arasındaki ilişkiler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma sonucunda, aşırı iş yükünün işten ayrılma niyetini artırdığı, iş tatmini ve yaşam tatmininin bu ilişkide kısmi aracılık rolünün olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Aşırı iş yükü, işten ayrılma niyeti, iş tatmini, yaşam tatmini, aracılık etkisi. Bu çalışma, 6. Örgütsel Davranış Kongresi'nde sözlü bildiri olarak sunulmuş ve bildiri kitabında yayınlanmış genişletilmiş özetin, gelen eleştiri ve öneriler doğrultusunda geliştirilmiş halidir.
DİJİTAL RİSK TOPLUMUNDA MEYDAN OKUMA VİDEOLARI VE ÇOCUKLAR: ADANA’DA ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE YÖNELİK BİR ALAN ARAŞTIRMASINDAN BULGULAR, 2020
Dijitalleşmenin çocuklar açısından taşıdığı risk ve tehditlerin Deborah Lupton'un "dijital risk toplumu" kavramsallaştırması ışığında ele alındığı bu çalışmada dijital teknoloji kaynaklı riskler ve tehditlerin ortaöğretim düzeyindeki çocuklar üzerinden somutlaştırılması ve çözüm önerilerinin tartışılması amaçlanmıştır. Çocukların çevrimiçi pratiklerinin incelenmesinde meydan okuma videoları ana tema olarak belirlenmiştir. Çalışmanın hedef kitlesini hem içerik tüketen hem de içerik üreten "Z" kuşağı oluşturmaktadır. Çalışmanın veri toplama teknikleri çerçeve sorulardan oluşan bir anket uygulaması ve derinlemesine görüşmelerdir. Anket uygulaması ve derinlemesine görüşmeden elde edilen veriler kategorileştirilerek analize tabi tutulmuştur. Çalışma çerçevesinde, "Dijital teknolojilerden kaynaklı riskler nasıl tanımlanmakta ve nasıl yayılmaktadır?", "Hangi sosyal gruplar 'riskli' olarak adlandırılmaktadır?", "Riskten kaçınmak için ne tür önlemler alınabilir?", "Meydan okuma videolarına maruz kalan bireyler bu içeriklere dair ne düşünmektedirler?" şeklindeki sorulara yanıt aranmıştır. Çalışma sonucunda çocukların özellikle reklam, mahremiyet ihlali, kişisel bilgilerin ifşası ve yasadışı erişim ile şiddet içeriği, zorbalık, bıktırma, pornografik imgelere maruz bırakma ve yanlış bilgi ile yönlendirme gibi risklere açık oldukları görülmüştür.
AN ACTION RESEARCH TOWARDS IMPROVING TURKISH TEACHER CANDIDATES' ACADEMIC WRITING SKILLS One of the aims of higher education is to produce knowledge by conducting scientific research and studies. Academic writing, which includes the resources students read, the homework they do, and the exams they take from the moment they start higher education, and consists of definite criteria and can be defined as a learnable and developable skill, constitutes the basis of knowledge production. The aim of this study is to discuss ways to develop the academic writing skills of Turkish teacher candidates. The study was designed with action research, which is one of the qualitative research methods. In the first step of the study, interviews were made with 46 Turkish teacher candidates who were students at
Öz Bu çalışma Türkçe öğretiminde modern bir dil öğretimi yaklaşımı olan leksikal yaklaşıma dayanarak, bu yaklaşımın sınıf içerisinde olduğu kadar sınıf dışında da uygulanmasına yönelik bir model önermeyi hedeflemektedir (Lewis, 2000). Bu model, araştırmacı tarafından uygulamalı dilbilim ve bellek çalışmalarının sonuçlarına göre oluşturulan özgün bir modeldir. Leksikal yaklaşım, yabancı dil öğrenenlerin temelde yaşadıkları en büyük öğrenme güçlüğü " öğrendiğini hatırlama " olduğu için bu sorunsala çözüm getirmeye çalışmaktadır. Leksikal yaklaşım, geleneksel dil bilgisi anlatımının aksine dilin, dil bilgisinden çok sözcük bilgilerinden oluştuğunu savunmaktadır. Buna göre, temel ilke olarak genel bir dil bilgisinin olmadığını, fakat her bir sözcüğün dil bilgisel özellikleri olduğunu ve bu yüzden her sözlüğün aslında bir dil bilgisi kitabı olabileceğini ifade etmektedir. Yabancı dil olarak Türkçeyi öğrenenler leksikal yaklaşımın ön gördüğü temel eşdizimlilik ilkesini kullanarak sözcük kullanımının özelliklerini öğrenebilir ve böylece hatırlama düzeylerini artırabilirler. Hatırlatıcı ipuçları bu modelde en önemli kavramlardan biri olarak düşünülmüştür. Çünkü modelin asıl amacı, öğrenenlerin hatırlama düzeyini arttırmak ve hedef dile yakın bir doğrulukla üretimini sağlamaktır.
Bu araĢtırmanın amacı; farklı öğretim kademelerindeki öğrencilerin problem çözme becerisi algılarını cinsiyet, baĢarı ve okul türü değiĢkenleri açısından incelemektir. Uygulama; bir devlet üniversitesi, bir Anadolu lisesi, bir meslek lisesi ve bir genel lisede öğrenim gören 479 öğrenci (244 kız; 235 erkek) ile gerçekleĢtirilmiĢtir. Öğrencilerin problem çözme becerisi algılarını belirlemek için Heppner ve Petersen, (1982) tarafından geliĢtirilen Problem Çözme Envanteri yöneltilmiĢtir. Bunun yanında cinsiyet, genel not ortalaması, matematik dersi notu ve okul türü gibi veriler de toplanmıĢtır. AraĢtırma sonucunda; öğrencilerin problem çözme becerisi algıları ile cinsiyet, okul türü ve genel not ortalaması arasında anlamlı bir iliĢki olduğu tespit edilmiĢtir. UlaĢılan sonuçlar, ilgili literatür ıĢığında değerlendirilmiĢtir
İkinci Dünya Savaşından sonra önemli bir gelişim ve değişim sürecine giren havacılık sektörü, küreselleşme ve son yıllarda yaşanan büyük teknolojik gelişmelerin de etkisiyle hızlı bir şekilde büyüyerek hem ülkemizde hem de dünyada önemli bir ulaştırma modu haline gelmiştir. Türkiye’de son yıllarda yaşanan siyasi ve ekonomik değişmelerin yanında, yapılan yasal düzenlemelerin de havacılık sektörünü önemli ölçüde etkilediği düşünülmektedir. Son dönemde, sektördeki büyümeye paralel olarak yükseköğretimde havacılık alanında eğitim veren üniversite sayısında da önemli artışlar yaşanmıştır. Bu artışa bağlı olarak da üniversitelerde görev yapan öğretim elemanı ve yardımcılarına duyulan ihtiyaç giderek artmıştır. Bu çalışmanın konusu şimdiye kadar ele alınmayan bir konu, sivil hava ulaştırma işletmeciliği bölümünde çalışmalarını yürüten öğretim elemanı ve yardımcılarının kendileridir. Çalışmanın amacı bu alanda çalışan söz konusu akademisyenlerin akademik özgeçmişlerini incelemektir. Bu sayede havacılıkta en önemli girdi konumunda bulunan “insan” ın eğitiminde rol oynayan ve sektörün gelişmesine akademik anlamda katkıda bulunan akademisyenlerin hangi eğitimleri aldıkları ve havacılık ile ilişkileri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada, ÖSYM'nin 2013 yılı kılavuzuna göre ön lisans veya lisans düzeyinde öğrenci alan, devlet ve vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 19 üniversitenin, sivil hava ulaştırma işletmeciliği bölümünde görev yapan öğretim eleman ve yardımcısının akademik geçmişleri incelenmiştir. Çalışma sonunda özgeçmişler bazı değişkenlere göre sıralanmıştır.
Öz Bu araştırmanın amacı; " okul öncesi " ve " sınıf öğretmenliği " ana bilim dallarında okuyan öğretmen adaylarının öğrenme biçemlerini belirlemek, bulundukları programa, cinsiyetlerine, ekonomik düzey değişkenlerine göre öğrenme biçemlerinin farklılıklarını tespit etmektir. Araştırmada betimsel tarama modeli benimsenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği ve Okul Öncesi Öğretmenliği'nde okumakta olan 399 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Çalışmada veriler " Big 16 Öğrenme Biçemleri Envanteri " kullanılarak toplanmıştır. " Big 16 Öğrenme Biçemleri " envanterinin (Şimşek, 2002) toplam puan düzeyindeki iç tutarlılık güvenilirliği 0,84'tür. Ayrıca öğretmen adaylarının öğrenme biçemlerinden aldıkları puanlar istatistiksel yöntemler kullanılarak değerlendirildiğinde öğretmen adaylarının öğrenme biçemlerinin cinsiyetlerine göre bedensel ve işitsel biçemde farklılık bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca öğretmen adaylarının bulundukları programa, anne-baba eğitim düzeylerine ve ekonomik düzey algılarına göre de farklılık olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Okul öncesi öğretmenliği öğretmen adayı, sınıf öğretmenliği öğretmen adayı, öğrenme biçemleri, akademik başarı.
ULUSLARARASI EĞİTİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (ETA JOURNAL), 2024
Eğitim, toplumların gelişimi ve bireylerin yaşamlarının temel bir taşıyıcısıdır. Bu nedenle, okul öncesi eğitim ve ilkokul eğitimi gibi eğitim aşamaları, öğrencilerin bilişsel gelişimlerinin temel taşlarıdır. Bu çalışma, Denizli İli Merkez İlçeleri'nde yer alan okullardaki öğrenciler arasındaki okul öncesi eğitim alımı ve ilkokul birinci sınıfta bilişsel gelişim kazanımlarının kazanılma düzeylerini incelemeyi amaçlamaktadır. Okul öncesi eğitim, çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyen bir ön eğitim aşaması olarak kabul edilmektedir. Özellikle, bu dönemde kazanılan beceriler, ilkokul öğrenme sürecinde temel bir rol oynar. Bu çalışma, okul öncesi eğitim alıp almayan öğrenciler arasındaki bilişsel gelişim farklılıklarını araştırarak, okul öncesi eğitimin bu kazanımlar üzerindeki etkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, Denizli İli Merkez İlçeleri'nde bulunan ilkokullarda birinci sınıf öğrencileri üzerinde yürütülmüştür. Veri toplama süreci, öğrencilerin bilişsel gelişimlerini değerlendirmek için standart ölçüm araçlarının kullanılması ve eğitim geçmişlerinin kaydedilmesiyle gerçekleşmiştir. Sonuçlar, okul öncesi eğitim almış öğrencilerin, almamış öğrencilere göre ilkokul birinci sınıfta bilişsel gelişim kazanımlarını daha yüksek bir düzeyde elde etme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar, okul öncesi eğitimin çocukların okul başarısı ve bilişsel gelişimine olan olumlu etkisini vurgulamaktadır. Genel anlamda okul öncesi eğitim alan öğrenciler ile okul öncesi eğitim almayan öğrenciler arasında farklar ortaya çıkmaktadır. Bu farklar kazanım olarak nitelendirilmiş ve pek çok kazanım okul öncesi eğitim almış öğrenciler lehine gerçekleşmiştir. Aynı zamanda Denizli ilinde görev yapan öğretmenlerin görüşüne göre okul öncesi eğitim alan öğrencilerin bilişsel gelişim düzeylerinin okul öncesi eğitim almayan öğrencilere göre daha yüksek olduğu ifade edilmiştir. Öğrencilerin okul dışındaki hayatına bakıldığında ve anne-babanın ayrı veya birlikte olduğu, okulların değişkenliği gibi faktörler değerlendirildiğinde anlamlı bir fark bulunamamıştır. Bu çalışmanın sonuçları, okul öncesi eğitim politikalarının ve uygulamalarının önemini vurgulayarak, eğitim sistemi üzerindeki potansiyel etkilerini tartışmaya açmaktadır. Ayrıca, gelecekteki araştırmalara ve eğitim politikalarının geliştirilmesine yönelik ipuçları sunmaktadır.