Congenital Bilateral Perisylvian Syndrome: A Case Report (original) (raw)

Yıkıcı davranım bozukluklarının eşlik ettiği Joubert sendromlu bir olguda metilfenidat ve risperidon kullanımı

2017

Joubert sendromu molar dis gorunumu ile karakterize nadir bir orta beyin-beyin malformasyonu bozuklugudur. Posterior interpedinkuler fossa derinliginde artma, superior serebellar pedinkullerde kalinlasma ve vermis hipoplazisi bu sendromda gorulen bulgulardir.Serebeller bozukluklar siozfreni, bipolar bozukluk, depresyon, anksiyete, dikkat eksikligi hiperaktivite bozuklugu (DEHB) gibi bircok psikiyatrik bozukluga neden olabilmektedir. Bir cok calismada DEHB' nda serebellumda degisiklikler gosterilmistir. DEHB ile serbellum ve posterior fossa volumleri arasinda iliski gosteren calismalar da mevcuttur. Bu olguda Joubert sendromunda DEHB, davranim bozuklugu ve mental retardasyon etyolojik mekanizmalari ve tedavileri acisindan tartisilmasi amaclanmistir.

Mental retardasyonu olmayan bir tüberoskleroz vakası

1996

A 30-year-old mechanical engineer suffering multiple asymtomatic papules on his face, especially around the nose was diagnosed as tuberous sclerosis. He had also Shagreen patches on his lumbosacral region, periungual fibromas on his toes. He had no history of seizure although there were small periventricular calcifications on cranial CT. We could not find any other features of tuberous sclerosis. The case was presented because of the patient's normal mental status and literature on this issue was reviewed. [Journal of Turgut Ozal Medical Center 1996;3(3):206-209] Key words: Tuberous sclerosis, Bourneville-Pringle's disease, epiloia

Peptik Ülser Perforasyonlarında Nonoperatif Tedavi ve Literatürün Gözden Geçirilmesi

KSÜ Tıp Fakültesi dergisi, 2021

Peptik ülser perforasyonu acil servislerde sık karşılaşılan peptik ülser hastalığının bir komplikasyonudur. Peptik ülser perforasyonlarında non-operatif tedaviden geniş rezeksiyonlara kadar pek çok tedavi seçeneği olmasına rağmen ilk tedavi seçeneği cerrahidir. Bu makalede uygun ve seçilmiş olgularda non-operatif tedavinin uygulanabilirliğini sunmayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde Ocak 2016-Temmuz 2018 tarihleri arasında perfore peptik ülser hastalığında cerrahi uygulanmayıp medikal tedavi edilen hastaların verileri retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Hastaların üçü erkek biri kadın ve ortalama yaşları 58 (35-79) idi. Hastaların fizik muayenesinde akut karın bulguları yok, sadece sağ üst kadranda ve epigastrik bölgede hassasiyet vardı. Üç hastada ayakta direkt karın grafisinde diyafragma altında serbest hava vardı. Bir hastada ise tanı tomografik bulgularla konuldu. Hiçbir hastada kontrast madde ekstravazasyonu görülmedi. Hastalar uzman bir cerrah tarafından aralıklı muayene edildi ve yatışının 4. günü oral beslenme başlanıp ortalama 7. günde hastalar taburcu edildi. Sonuç: Peptik ülser perforasyonu halen sık karşılaşılan ve akut karın tablosu gelişmiş ise acil cerrahi gerektiren bir durumdur. Her ne kadar perforasyon sonrası geçen süre mortalite ve morbitideyi etkilese de suda çözünen kontrast madde ile çekilen tomografide ekstravazasyon ve fizik muayenede yaygın peritonit hali yoksa, uygun ve seçilmiş hastalarda sıkı fizik muayene ve laboratuar takibi altında başarıyla uygulanabilir bir yöntemdir.

Epilepsi Hastası Çocuklarda Beslenme Durumunun Saptanması

Journal of Nutrition and Dietetics, 2020

Amaç: Epilepsi beynin kortikal ve subkortikal bölgelerindeki nöronların uyarımında artma sonucu meydana gelen, anormal bir elektrik yayılımı ile tekrarlayan nöbetlerin oluştuğu klinik bir tablodur. Birçok çalışma, fazla kilo ve obeziteye bağlı komorbiditelerin sıklıkla görülmesi nedeniyle epilepsi tanısı alan çocuklarda besin alımı ve beslenme durumunun araştırılmasının oldukça önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu çalışma epilepsi tanısı almış çocuklarda beslenme durumunu ve bunu etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Bireyler ve Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu çalışma Ocak-Mart 2017 tarihleri arasında Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesine başvuran yaşları 1-18 yıl arasında değişen ve epilepsi tanısı almış 83 çocuk ve annesi ile tamamlanmıştır. Anket formu 13 tanımlayıcı, 9 hastalık bilgisine yönelik soru, üç günlük besin tüketim kaydı ve Çocuk Besleme Anketi (Child Feeding Questionnaire-CFQ)’nden oluşmaktadır. Anket formu yüz yüze görüşme yöntemi ile u...

Van Yöresinde Konjenital Malformasyonlarin Görülme Sikliği ve Dağilimi

Özet Amaç: 2004-2008 yılları arasında, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'ndaki doğumlarda; konjenital anomali tiplerinin, insidansının, cinsiyet ve maternal yaşa göre dağılımlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Hastanemizde 2004-2008 yılları arasında gerçekleşen 7788 doğum retrospektif olarak incelenmiş ve toplam malformasyon sıklığı ile bunların tipleri, izole ve kombine olarak görülme oranları ile anne yaşına göre dağılımları belirlenmiştir. Bulgular: Saptanan 87 anomalili fetus incelendiğinde; konjenital malformasyonlu fetus oranının % 1.12, en sık görülen izole anomalinin anensefali olduğu tespit edilmiştir. İzole malformasyonlar, tüm anomalilerin %74.7'si olup geri kalanı ise multipl konjenital malformasyonlardır. Konjenital anomalili fetuslar; en fazla 21-30 yaş grubundaki annelerde, en az da 40 yaş üzerindeki annelerin gebeliklerinde saptanmıştır (sırasıyla %52.9 ve %4.6, p<0.05). Sonuç: Çalışmamızda, Van yöresinde konjenital malformasyon sıklığı %1.12 idi. Bu çalışmanın farkı, konjenital malfarmosyanların genç gebelerde yaşlılara göre daha sık saptanmasıdır. Bölgeye özgü doğurganlık yapısıyla ilişkili olabilecek bu konu hakkında ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

Denizli il merkezinde epilepsi prevalansı

2012

AMAC: Bu calismada Turkiye`nin Denizli ilindeki epilepsi prevalansinin degerlendirilmesi ve Turkiye`nin diger sehirlerinde ve dunyanin degisik bolgelerinde yapilan diger prevalans calismalari ile karsilastirilmasi amaclandi.YONTEMLER: Bu amacla 4666 kisi calismaya dahil edildi. Oncelikle bu kisiler yuz yuze gorusme ile bir sorgulama formu doldurdu. Nobeti olabilecegi dusunulen olgular klinisyenler tarafindan degerlendirildi ve tumune EEG uygulandi.BULGULAR: Elde edilen prevalans degeri, Turkiye de benzer sorgulama formu ile yapilan diger calismalara gore daha dusuk saptandi. Bu durum Denizli ilinde egitim ve gelismislik duzeyinin diger calismalarda taranan illere gore daha yuksek olmasi ile aciklanabilir. Diger taraftan dunya genelindeki calismalar ile karsilastirildiginda, elde ettigimiz sonuclar gelismekte olan ulkelerin sonuclarina benzerdi.SONUC: Denizli de epilepsi prevalansi 5.7/1000 idi. Hastalik baslangici ilk dekadda daha sikti.

Genetik absans epilepsili WAG/Rij sıçanlarda kardiyovasküler değişiklikler: Kronik etosüksimid tedavisinin etkileri

Cukurova Medical Journal

The aim of this study was to investigate the effects of chronic ethosuximide (ETX) treatment on absence seizures and cardiovascular parameters in WAG/Rij rats with genetic absence epilepsy. Materials and Methods: Eight-weeks old, male Wistar and WAG/Rij rats were divided into four groups (n=20): Wistar control, Wistar ETX, WAG/Rij control and WAG/Rij ETX. ETX groups received chronic ETX treatment (oral, 300 mg/kg/day) for 3 months. At the end of the 3-month-treatment period; the total and mean duration, also number of spike wave discharges (SWDs) were evaluated using EEG recordings. Mean arterial blood pressure (MAP) and heart rate (HR) measurements were performed. Results: ETX treatment significantly decreased the duration and frequency of SWDs in WAG/Rij rats. MAP in WAG/Rij control group was markedly higher than Wistar control group. In Wistar ETX group, HR was significantly slower than Wistar control group. KClinduced contraction response enhanced in Wistar ETX group and diminished in WAG/Rij control group compared to Wistar control group. Conclusion: Increased MAP and vascular reactivity in WAG/Rij rats. ETX treatment did not alter cardiovascular parameters in WAG/Rij rats whereas the treatment decreased the HR and vascular reactivity without affecting MAP in Wistar rats. T-type Ca ++ channels may play a role in these changes. Amaç: Bu çalışmada, genetik absans epilepsili WAG/Rij sıçanlarda kronik etosüksimid (ETS) tedavisinin absans nöbetler ve gözlenebilecek olası kardiyovasküler değişiklikler üzerindeki etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: İki aylık erkek Wistar ve WAG/Rij sıçanlar; Wistar kontrol, Wistar ETS, WAG/Rij kontrol ve WAG/Rij ETS gruplarına ayrılmıştır (n=20). ETS grupları 3 ay boyunca kronik ETS tedavisi (oral, 300 mg/kg/gün) almışlardır. Üç aylık tedavi periyodunun sonunda EEG kayıtları kullanılarak diken dalga deşarjlarının (DDD) toplam süre, ortalama süre ve sayısı değerlendirilmiştir. Ortalama arteriyel kan basıncı (OAB) ve kalp hızı (KH) ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Bulgular: ETS tedavisi WAG/Rij sıçanlarda DDD'leri toplam süre, ortalama süre ve sayı açısından anlamlı olarak azaltmıştır. OAB, WAG/Rij kontrol grubunda Wistar kontrol grubuna göre anlamlı olarak artmıştır. KH, Wistar ETS grubunda Wistar kontrol grubuna göre anlamlı olarak azalmıştır. KCl aracılı kasılma yanıtlarında Wistar kontrol grubuna göre Wistar ETS grubunda anlamlı artma, WAG/Rij kontrol grubunda anlamlı azalma saptanmıştır. Sonuç: Sonuçlarımız OAB ve vasküler reaktivitenin WAG/Rij sıçanlarda arttığını göstermiştir. ETS tedavisi, WAG/Rij sıçanlarda kardiyovasküler parametreleri değiştirmezken Wistar sıçanlarda KH ve vasküler reaktiviteyi azaltmış OAB'yi etkilememiştir. Bu değişikliklerde T-tipi Ca ++ kanallarının rol oynayabileceği düşünülmektedir.

İnmeyi Taklit Eden BT Negatif Klinik Durumlarda Diffüzyon Ağırlıklı MRG’nin Değeri

Turkiye Klinikleri Journal of Medical Sciences, 2011

The pur po se of the study is to assess the di ag nos tic ac cu racy of dif fu si on-weigh ted mag ne tic re so nan ce ima ging (MR-DWI) per for med in the first six ho urs after symptom onset in pa ti ents mi mic king stro ke. M Ma a t te e r ri i a al l a an nd d M Me et t h ho od ds s: : The pa ti ents inc lu ded in the study we re tho se in whom the non-con trast com pu ted to mog raphy (NCCT) scan fa i led to de pict the re a son for the new stro ke-li ke symptoms and/or the patients for whom additional information was needed in order to plan their therapy. Pa ti ents who had an ima ging tech ni qu e per for med wit hin six ho urs after pre sen ting in the ED we re inc lu ded. Fi nal di ag no sis of stro ke was de ri ved from any of the po si ti ve re sults of MRI, NCCT, da ta de ri ved from pa ti ent's fi les or te lep ho ne fol low up, as king whether the pa ti ent ex pe ri en ced a stro ke at tack wit hin thre e months af ter in dex ED vi sit. R Re e s su ul lt ts s: : Da ta of 78 pa ti ents we re analy zed and isc he mic stro ke was de tec ted in 17 pa ti ents. The sen si ti vity and speci fi city of MR-DWI we re 100% (95% CI: 80-100) and 100% (95% CI: 94-100), res pec ti vely. The po si ti ve and ne ga ti ve pre dic ti ve va lu es for MR-DWI we re 100 (95% CI: 80-100) and 100 (95% CI: 94-100), res pec ti vely. C Co on nc c l lu u s si i o on n: : MR-DWI is a fast and va lu ab le ima ging mo da lity in the ED. The re sults of the test can be used in da ily prac ti ce of busy EDs. The test can chan ge the ma na ge ment stra tegy of NCCT ne ga ti ve pa ti ents with new stro ke-li ke symptoms when a de ci si on abo ut pa ti ent tre at ment re qu i res ad di ti o nal in for ma ti on. K Ke ey y W Wo or rd ds s: : Stro ke; dif fu si on mag ne tic re so nan ce ima ging Ö ÖZ ZE ET T A Am ma aç ç: : Ça lış ma nın ama cı in me yi tak lit eden kli nik du rum lar da semp tom la rın baş la ma sından son ra ki 6 sa at lik sü reç te ya pı lan dif füz yon ağır lık lı Man ye tik Re zo nans Gö rün tü le me (MR-DWI)'nin ta nı da ki doğ ru lu ğu nu kar şı laş tır mak tır. G Ge e r re eç ç v ve e Y Yö ön n t te em m l le er r: : Ça lış ma ya da hil edi len has ta lar kon trast sız Bil gi sa yar lı To mog ra fi (NCCT) ta ra ma sı nın in me yi tak lit eden ve ye ni başlan gıç lı semp tom la rın ne de ni ni bu la ma dı ğı ve/ve ya te da vi ye ka rar ver mek için ek bil gi ge re ken has ta lar dı. Acil üni te si ne baş vur duk tan son ra ki 6 sa at için de gö rün tü le me ya pı lan has ta lar ça lış ma ya alın dı. Ni hai in me ta nı sı po zi tif MRI, NCCT, has ta dos ya la rın da ki ve ri ler ve ya te lefon ta ki bi yo luy la ilk vi zit ten son ra ki üç ay için de has ta nın in me ata ğı ge çi rip ge çir me di ği ni sormak su re tiy le el de edil di. B Bu ul l g gu u l la ar r: : 78 has ta ya ait ve ri ler ana liz edil di ve is ke mik in me 17 has ta da tes pit edil di. MR-DWI du yar lı lık ve öz gül lü ğü sı ra sıy la %100 (95 GA: %80-100) ve %100 (%95 GA: 94-100) idi. MR-DWI için po zi tif ve ne ga tif pre dik tif de ğer ler sı ra sıy la 100 (%95 GA: 80-100) ve 100 (%95 GA: 94-100) idi. S So o n nu uç ç: : MR-DWI acil üni te sin de hız lı ve de ğer li bir gö rün tü le me yön te mi dir. Test so nuç la rı yo ğun acil ser vis ler de gün lük uy gu la ma da kul la nı la bi lir. Test ye ni baş lan gıç lı ve in me yi tak lit eden semp tom la rı olan NCCT ne ga tif hasta la rın te da vi si ne ka rar ver mek için ek bil gi ye ih ti yaç du yul du ğun da te da vi stra te ji si ni de ğiş tire bi lir. A An na ah h t ta ar r K Ke e l li i m me e l le er r: : İnme, felç; di füz yon man ye tik re zo nans gö rün tü le me T Tu ur rk ki iy ye e K Kl li in ni ik kl le er ri i J J M Me ed d S Sc ci i 2 20 01 11 1; ;3 31 1((3 3

Akut Pankreatit sonrası Wernicke Ensefalopatisi; Serebral Parankim Hasarın Önlenmesinde Erken Radyolojik Tanının Önemi

2020

Wernicke ensefalopatisi (WE), tiamin eksikliği sonucu gelişen, oftalmopleji, bilinç değişikliği ve ataksi ile kendini gösteren klinik bir tablodur. Klasik klinik tablonun, hastaların küçük bir bölümünde görülmesi ve erken tiamin replasman tedavisinin hastalığın prognozunda önemli olması nedeniyle, hastalığın tanısı hızlı ve erken konulmalıdır. Erken tanıda kranial manyetik rezonans görüntüleme (MRG) altın standarttır. Biz bu olgu sunumunda, pankreatit atağından sonra WE gelişen bir hastanın, medikal tedavi ile serebral parankimal hasar gelişmeden tamamen düzelmesinde erken radyolojik tanının önemini vurgulamaktayız. Abstract