Mütareke’den Cumhuriyet’e Türk Edebiyatında Malûl Gazi Tiplemeleri ve Malûl Gazi Algısı / Disabled Veteran Characters in Turkish Literature... (original) (raw)

Klâsik Türk Edebiyatı Geleneğinde Hiciv / Satire in Classical Turkish Literature / GAMZE DEMİREL

SÖZLÜKLER‹N, ana hatlar›yla, bir toplumu, toplumun yap› tafl› olan bireyleri, onlar›n davran›fllar›n›, inan›fllar›n›, kusurlar›n›, alayl› bir üslupla tenkit et-mek… fleklinde tan›mlad›¤› hicvi, ‹ngilizcede ve Frans›zcada satire [yergi] kelimesi karfl›lamaktad›r. Türkçeye Arapçadan geçmifl olan "hiciv" kelimesinin, "(…) Türkçesini bulma çabalar›, Eski Anadolu Türkçesi'nde de bulunan ve 'zemmetmek, kötülemek, be¤enmemek, hor görmek, çekifltirmek' anlam›na gelen ve hicvin kavram alan› içinde de¤erlendirilebilecek bir anlama sahip bulunan 'yermek' fiilinden 'yergi'nin türetilmesine yol açm›flt›r. Ancak hiciv konusunda yazan kimi araflt›rmac›lar, 'yergi'nin hiciv kavram›n› tam olarak kar-fl›lamad›¤› kan›s›ndad›r." 1 Hiciv, her ne kadar mizah›n bir alt dal› olarak de¤erlendirilse de aralar›nda kullan›lan üslubun yan› s›ra insanlar üzerinde b›rakt›-¤› etki ve bunu yazan kiflinin niyeti aç›s›ndan da birtak›m farklar›n oldu¤u bilinmektedir. Ço¤unlukla, latife, mutayebe ve mülatafa, flaka, flakalaflma, mizah, hezl, nükteyle kar›fl›k alay, flaka aras›nda k›nama anlamlar›na gelmesine ve birini ötekinden ay›ran özellikler bulunmas›na ra¤men" yine de hepsinde "alaya alma, muhatab›n› küçük düflürme" fleklinde ortak bir payda söz konusudur. Klâsik edebiyat›m›zda, "(…) yergi karfl›l›¤› yaln›zca hiciv, sataflma ve tafllama karfl›l›¤› ta'riz, alay ederek küçük düflürme karfl›l›¤› tehzil, k›nama kar-fl›l›¤› zemm ve sövme karfl›l›¤› olarak da fletm ve kadh›n kullan›lm›fl oldu¤u görüflünün yan› s›ra, günümüzde hiciv karfl›l›¤› kullan›lan yerginin, hiciv kavra-m›n› tam olarak karfl›lamad›¤› görüflü de vard›r." 2

Abdülhak Şinasi Hisar’ın Mütareke Devri Yazılarında Estetik Eleştiri, Yazarlık Önerileri ve Millî Eğitim

Abdülhak Şinasi Hisar’ın Mütareke Devri Yazılarında Estetik Eleştiri, Yazarlık Önerileri ve Millî Eğitim, 2014

ÖZ Roman, anı ve deneme türlerinde eserler vermiş olan Abdülhak Şinasi Hisar'ın I. Dünya Savaşı sonrası 1918-1922 yıllarını kapsayan Mütareke devri boyunca çeşitli edebî dergilerde yayınlanmış eleştiri yazıları, Kitaplar ve Muharrirler I adıyla bir arada yayımlanmıştır. Hisar'ın söz konusu yazılarında, yerli ve yabancı şair ve yazarlara ait bazı edebî eserler incelenmiştir. Bu yazılarda, güncel edebî tartışma ve gelişmelerin yanı sıra "eleştiri sanatı, yazarlık ve ideal bir eğitim sistemi" konularına yer verilmiştir. Eleştiri anlayışı ve uygulamaları, "sanatçı eleştirisi" ve "estetik eleştiri" olarak adlandırılabilecek olan Hisar, söz konusu yazılarında eleştiri metodu olarak "dönem-toplum merkezli, okur merkezli, yazar merkezli ve metin merkezli" yaklaşımların hepsinden yararlanmıştır. Bu makalede, Abdülhak Şinasi'nin Mütareke devri yazılarında yer alan "edebî metinlerde tür sorununu, dil ve üslup, yazarlıkta samimiyet, kurguda işçilik, sanat için sanat yapma, eleştiri sanatı, çeviri ve milli eğitim sistemi" konuları hakkındaki görüş ve tavsiyeleri ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Abdülhak Şinasi Hisar, Mütareke devri, eleştiri, yazarlık, eğitim. ABSTRACT The critical articles, published in various literary magazines during the Armistice period covering the years 1918-1922 after World War I, of Abdülhak Şinasi Hisar, who wrote works in the genres of novels, memoirs and essays, were published together under the title Kitaplar ve Muharrirler I. In the aforementioned writings of Hisar, some literary works of local and foreign poets and writers have been examined. In addition to current literary debates and developments, these articles also included the topics of "the art of criticism, authorship and an ideal education system". Hisar, whose understanding and practices of criticism can be called as "artist criticism" and "aesthetic criticism", has benefited from all of the "period-society-centered, reader-centered, author-centered and text-centered" approaches as a method of criticism in the mentioned writings. In this article, Abdülhak Şinasi's opinions and recommendations on the subjects of "the problem of genre in literary texts, language and style, sincerity in writing, craftsmanship in fiction, making art for art's sake, the art of criticism, translation and the national education system" in his writings of the Armistice period are discussed. Keywords: Abdülhak Şinasi Hisar, Armistice period, criticism, writing, education.

Edebî Bir Muhit Olarak Tekkeler (15-19. Asır İstanbul Mevlevîhaneleri Örneği)

Edebî Bir Muhit Olarak Tekkeler (15-19. Asır İstanbul Mevlevîhaneleri Örneği), 2022

Bu çalışmada, bir tarikatın tekkeleri çevresinde edebî bir muhitin nasıl ve hangi dinamikler çevresinde oluşacağı ele alınmış; 15-19. asır aralığında İstanbul Mevlevîhaneleri çevresinde şekillenen tekke muhiti ortaya koyulmuştur. Tezde tekke edebî muhiti, bu edebî muhiti oluşturan mahfil ya da mahfiller ile tekke edebî muhitini şekillendiren aktörlerin kimler olduğu incelenmiştir. Birinci bölümde tekke muhiti, tekke mahfili, patron ve hâmî kavramları tanımlanmıştır. Çalışmayı şekillendiren diğer üç bölümde, tezin ana örneklemini oluşturan İstanbul Mevlevîhaneleri çevresinde oluşan edebî muhit; bu tanımlar çerçevesinde ve 15-19. asırlarda Osmanlı’nın yaşadığı siyasal ve toplumsal gelişmeler ile siyasal elitlerin Mevlevîlerle ilişkileri odağında ele alınmıştır. Şuarâ tezkireleri, tasavvuf tarihi çalışmaları ve Mevlevî edebî muhiti içerisinde etkin olan şairlerin eserleri tezin temel kaynaklarını oluşturmaktadır. Yapılan bu çalışmada; siyasetin, edebî üretimde bulunan bir tarikatın tekkeleri çevresinde şekillenen edebî yapılanmada etkili olduğu, tarikatın siyasal elitlerle olan ilişkisine göre tekke muhitinin genişlediği ve devam ettiği ya da daraldığı ve sonlandığı görülmüştür. İstanbul Mevlevî muhitinde, şeyhliği döneminde dergâhında edebî bir mahfil kuran kuran şeyhler dergâhlarında hem dinî önder hem de zaman zaman edebiyat eleştirmeni olarak yer almışlardır. Mevlevî şeyhlerinin Osmanlı siyasal elitleri ile olan ilişkilerinin yoğun bir şekilde arttığı 19.asırda, İstanbul Mevlevî muhitindeki dergâhlara devam eden şair sayısı artmıştır. Aynı zamanda bu artış Osmanlı toplumundaki değişimle birlikte derviş şairlerin yanı sıra doğrudan Mevlevîhanelerde yetişmeyen ancak tarikata muhiplik bağı ile bağlı isimlerin de İstanbul Mevlevî muhiti içerisinde yer almalarına zemin hazırlamıştır.

Münazirlari Ve Nasil Sonlandiklari Bakimindan Klasi̇k Türk Edebi̇yatindaki̇ Mükeyyi̇fat Münazaralari

Journal of International Social Research

Öz Edebî münazaralar, farklı varlık veya kavramların temsil ettikleri görüşün üstünlüğünü kanıtlamak amacıyla tartışmalarını dile getiren manzum ve mensur eserlerdir. Münazaralara, canlı, cansız, müşahhas, mücerret her varlık konu olabilmiştir. Münazaralarımızda esrar, şarap ve diğer keyif verici maddeler en çok tekrarlanan konuların başında gelmektedir. Bu yazıda keyif verici maddelerin kendi aralarındaki üstünlük mücadelelerini konu alan mükeyyifat münazaraları ele alınmıştır. Bu bağlamda tespit edilen on bir mükeyyifat münazarası (

Klasi̇k Türk Edebi̇yati İle Halk Edebi̇yatinin Kesi̇şme Noktalarindan Bi̇ri̇: Perde Gazelleri̇

Journal of International Social Research, 2016

Öz Divan şiirini nazım biçimlerinden olan gazel; ilgili alanda kadınlarla âşıkane sohbet etmek, içkiden, eğlenceden bahsetmek anlamlarına gelmektedir. Bu nazım şekliyle şair, kişisel beğeni ve kaygılarını; sevinç ve üzüntülerini dile getirebildiği gibi tevhit, münacat, naat gibi türleri de işlemiştir. Öte taraftan yazılan bu gazeller zamanla tekke gibi bazı mekânlarda ve sıra gecelerinde ezgi ile söylenir olmuştur. Klasik formun dışında söylendiği yerlerden biri de Karagöz ve Hacivat oyunudur. Karagöz perdesi hayâl ile hakikatin, ibret ile mizahın, musikî ile şiirin, geçmiş ile geleceğin, çocuk ile yetişkinin buluştuğu ve kaynaştığı bir millî buluşma yeridir. Bu oyunda terennüm edilen perde gazellerinin dil açısından genel karakteristiği Osmanlı Türkçesiyle yazılmış olmasıdır. Bu özellik günümüzde de devam etmektedir. Vezin günümüzde terkedilmiş olsa da aruzdur. Bu gazellerin çoğunda biz teması hâkimdir. Bu hem geniş kitleleri içselleştirmek, kendi yanına çekmek, hem de tasavvuftaki nefisle mücadelede öne çıkan "ben"den kurtulmaktır. İkinci bir husus olarak birçok şiirde perdenin ne olduğu tarif edilmektedir. Üçüncüsünde ise nasihat-âmiz bir tavır söz konusudur (zannetme, bak, anla, dinle vs.). Şeyh Küşterî'yi doğrudan veya dolaylı olarak anma, yad etme de dikkat çeken bir husustur. Son olarak da zamanın padişahına yönelik duâ ibârelerinin varlığını dikkat çekmektedir.

Türk Edebi̇yatinda Mevlânâ Ve Mevlevîli̇ği̇ Manevi̇ Tekâmül İşlevi̇yle Ele Alan Romanlar Üzeri̇ne Bi̇r Değerlendi̇rme

Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2018

Anlatma esasına bağlı edebî türler içinde en olgun örneklerden biri olan roman, hayatın gerçekliğini kurgusal bir şekilde yansıtırken zaman zaman tarihe ve tarihî şahsiyetlere de kapılarını aralar. Temel malzemesi insan olan romanda yazar, gerçekliği kendi düzleminde şekillendirirken, bu temel malzemeyi bazen olduğu gibi aktarma bazen ise kurmacanın kendisine sağladığı özgür ortamda yeniden inşa etme yoluna gider. Ancak yazarların tercihi ne yönde olursa olsun, romanın gerçek hayatla olan bağı önemini korumaya devam etmektedir. Bu sebeple, romancıların tarihî şahsiyetleri roman kişisi olarak kullanma eğilimleri, incelenmeye değer hususlardan biri olarak karşımıza çıkar. Asırlar öncesinden günümüze seslenmeyi başaran Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de bu bakımdan romancılar için zengin bir kaynaktır. Türk-İslâm medeniyetinin yetiştirdiği en kuvvetli şahsiyetlerden biri olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, kapsayıcı fikirleri ve eserleriyle hem İslâm coğrafyası hem de Batı dünyasında güncelliğini hâlâ korumakta olan bir mutasavvıftır. Onun vefatından sonra oğlu Sultan Veled tarafından sistemli bir hâle getirilen Mevlevîlik de, hoşgörü temelli din anlayışı ile hemen her dönemde pek çok çevrenin ilgisini çeken, entelektüel bir tarikat hüviyetini kazanmıştır. Mevlânâ ve Mevlevîliğin bu popülerliği, edebî sahada yazar ve şairlerin dikkatlerinden kaçmamış, Mevlânâ ve Mevlevîlikle ilgili şiir ve romanların yazımını beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada, sayıları giderek artan Mevlânâ ve Mevlevîlik konulu romanlardan, manevî tekâmül boyutunu öne çıkaranlar üzerine bir değerlendirme yapılması amaçlanmıştır.