Celvetî Geleneğinde Konevî İzleri | Hasan Kamil Yılmaz (original) (raw)
bu sayısında, anılan bu coğrafî mekâna ruh veren kıymetlerimizin en önemlilerinden Sadreddin-i Konevî'ye misafir oluyor. Geleneğimiz, Konevi nisbesini bir isim gibi algılamış olduğundan, yapılan her bir "Konevî" atfı, akla hemen onu getirmiştir. Konevî'nin yaşamış olduğu döneme gelinceye kadar Konya siyâsî, sosyal, ilmî, fikrî ve sâir birçok yönden çok değerli ilim ve fikir insanları yetiştirmişti. İslâm dünyasının kalbinin attığı mühim merkezlerden birisiydi. Fakat bu kutlu belde hicrî 7., milâdî 13. asırda çok yönlü bunalım ve sarsıntının da odağında yer almış, Moğol ve Haçlılar gibi dış, Babaîler gibi iç sıkıntıların tesiri kendisini bütün gücüyle hissettirmişti. Böylesi bir kriz çağında, İslâm dünyasının muhtelif bölgelerinden gelen adanmış dimağların burada karar kılıp ve yine burada ilim, sanat ve düşünce üretmeleri, halka ümit aşılamaları bir tesadüf olmasa gerektir. Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî, Ahî Evran ve Yunus Emre gibi her biri kendi alanında kurucu bir kimliğe sahip şahıslar yaşadıkları asırda sadece yerel ve bölgesel değil, evrensel bir dil geliştirdiler. Kadim pek çok disiplinin imkânlarından istifade edilerek, onların mezcinden oluşan bu yeni düşünce ekolünün temsilcilerine "Muhakkık" veya "Ehl-i Tahkik" denilmiş, ortaya koydukları düşünce sistemi de "Tasavvuf Metafiziği" olarak adlandırılmıştır. Muhyiddin-i Arabî'nin bir talebesi ve takipçisi olarak Sadreddin-i Konevî, üstâdının görüşlerini sadece sistematik bir hâle getirmekle kalmamış, aynı zamanda daha üst bir dil ve bakış açısıyla onları yeni bir forma büründürmüştür. O yüzden İbnü'l-Arabî "En Büyük Kurucu" (Şeyh-i Ekber) sayılırken "Konevî" de "Büyük Kurucu" (Şeyh-i Kebîr) kabul edilmiştir. Sadreddin-i Konevî, çağdaşı Mevlânâ ve Hacı Bektâş-ı Velî ile yakınlık kurmuş; Hacı Bektaş'tan, yetiştirdiği bir talebesini Konya'ya göndermesini istemişti. İslâm tarihinin yetiştirdiği abide şahsiyetlerden birisi olan Sadreddin-i Konevî'nin eserlerinin en azından önemli bir kısmı dilimize kazandırıldı, düşünce dünyası hakkında önemli çalışmalar yapıldı. Bununla birlikte, bizzat kaleme aldığı, okuduğu ve okuttuğu kitapları dergâhının kütüphanesine vakfetmesine, zaman içerisinde muhtelif ilave ve çıkarımların