14. Yüzyıl Mevlevi Şâirlerinden Eflâkî Dedenin Bilinmeyen İki Şiir (original) (raw)

Esrâr Dede Di̇vani’Nda Mevlânâ Ve Mevlevi̇li̇ğe Dai̇r Unsurlar

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021

Esrâr Dede, Mevlevîlik kültürünün Türk edebiyatına kazandırdığı önemli şairlerden biridir. XVIII. yüzyılda yaşamış olan Esrâr Dede, Mevlevî tarikatına kırklı yaşlarında intisap eder. Geç denilebilecek bir yaşta hayatının yönünü değiştiren şair, ömrünün son dokuz yılını Mevlevîlikle kendini bulma yolculuğuna adar. Şeyh Galîb gibi büyük bir şairin gözetiminde yetişen Esrâr Dede, hocasından aldığı terbiyeyi kültürel birikimi ile sentezler ve kısa zamanda birçok eser vücuda getirir. Tarikat içerisinde yetişmiş Mevlevî şairden de etkilenerek bu etkileşimi kendi şiir potasında eritir ve oldukça özgün manzumeler kaleme alır. Mevlevîlikte dedelik makamına kadar yükselen şair, ömrünün son demlerini Galata Mevlevîhanesi'nde uzlette geçirir. Esrâr Dede'nin manevi kimliğini şekillendiren Mevlânâ ve Mevlevîliğe dair unsurlar onun bir anlamda edebî hüviyetini de oluşturmaktadır. Bu çalışmada şairin divânından yola çıkılarak Esrâr Dede'nin Mevlânâ'ya bakışı ile Mevlevîlik kavramlarının onun zihninde ve manevi dünyasında nasıl karşılık bulduğu saptanmaya çalışılmıştır.

Dânişî Ali Dede’nin Bilinmeyen Bir Şiiri ve Hz. Mevlânâ Medhiyyesine Dair

ULUSLARARASI TOPLUMSAL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI 28.03.2022, 2022

XVII. asır Mevlevî şairlerinden, Lefkoşa ve Kudüs Mevlevîhânelerinin şeyhliğini de yapmış olan Nevâlî-zâde Ataullah Atayî’nin torunu Dânişî Ali Dede’nin tezkirelerde ve muhtelif mecmû‘alarda birçok şiirine rastlanmaktadır. Dîvânı henüz ilim âleminde yer bulmamış olan Dânişî Ali Dede’nin müstensihi olduğu ve bugün Vatikan Kütüphanesi’nde “Borg.turc.8” yer numarası ile kayıtlı, bir başka Mevlevî şairi olan Ubeydullâh Dede’ye ait “Evsâf u Mu‘cizât-ı Nebî” adlı eserinin sonunda, Dânişî Ali Dede’ye ait iki ayrı şiir yer almaktadır. Bu şiirlerden ilki “Der vaṣf-ı çeḥār-yār-i güzīn vü sitāyiş-i imāmeyn humāmeynu'l-Ḥasan ve'l-Ḥüseyn rıḍvānu'llāhi ʿaleyhim ecmaʿīn” başlıklı olup dört halife ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in medhine dairdir. Kaside nazım biçiminde yazılmış olan bu şiir, Dânişî Ali Dede’den bahseden tezkirelerde veya incelediğimiz mecmû‘alarda yer almayan bir şiirdir. Ubeydullâh Dede’ye ait bahsi geçen eserin sonundaki diğer şiir ise “Vaṣf-ı Mevlānā-yı Rūmī Ḥażret-i Mollā Celāl[u'd-dīn]” başlıklı olup 49 beyitten müteşekkildir. Bu şiir tezkirelerde ve mecmû‘alarda eksik hâliyle Dânişî Ali Dede’ye ait olarak yer almaktadır. Millî Kütüphane’de 06 Mil Yz A 8071 yer numarası ile kayıtlı ve Ayşenur Akpınar (2015) tarafından çalışılmış olan Mevlevî şiir mecmû‘asında ise ilgili kasidenin 50 beyitten müteşekkil olduğu kaydının düşüldüğü ve mecmû‘ada bu şiirin 45 beytinin yer aldığı görülmektedir. Ayrıca Dânişî Ali Dede’nin Hz. Mevlânâ medhiyyesine ait sekiz beyit, Bülent Özer (2004) tarafından neşredilen ve Ahmed Dânişî’ye ait olduğu belirtilen “Dânişî Dîvânı” adlı çalışmada da yer almaktadır. Çalışmamızda hem ilgili şiirler çeviri yazı yoluyla neşredilmiş ve içerik yönüyle incelenmiş hem de Hz. Mevlânâ medhiyyesinin kime ait olduğu tartışılarak şiirin Dânişî Ali Dede’ye aidiyeti kesinleştirilmiştir. Abstract: Many poems of Dānishī Ali Dede, the grandson of Nevālī-zāde Ataullah Atayī, who was one of the Mevlevī poets who lived in the 17th century and who was also the sheik of the Nicosia and Jerusalem Mevlevī Lodges, can be found in biographies and various journals. The work of “Evsāf u Muʿcizāt-ı Nebī” by another Mevlevī poet, Ubeydullah Dede, which was copied by Dānishī Ali Dede, whose dîvân has not yet been published in the scientific world, and which is registered with the place number “Borg.turc.8” in the Vatican Library today. In the end, two separate poems belong to Dānishī Ali Dede. The first of these poems is titled “Der vaṣf-ı çeḥār-yār-i güzīn vü sitāyiş-i imāmeyn humāmeynu'l-Ḥasan ve'l-Ḥuseyn rıḍvānu'llāhi ʿaleyhim ecmaʿīn” and is praised by the four caliphs, Hazrat Hasan and Hazrat Hussein. This poem, which was written in the form of qasida, is a poem that is not included in the tadhkiras or the magazines we have examined. The other poem at the end of the previous work by Ubeydullah Dede is titled “Vaṣf-ı Mevlānā-yı Rūmī Ḥażret-i Molla Celāl[u'd-dīn]” and consists of 49 couplets. This poem is included in the tadhkiras and magazines in its short form belonging to Dānishī Ali Dede. In the Mevlevî journal, which is registered in the National Library with the place number 06 Mil Yz A 8071 and studied by Ayşenur Akpınar (2015), there is information that the relevant ode is 50 couplets, and it is seen that there are 45 couplets of this poem in the journal. In addition, eight couplets belonging to Dānishī Ali Dede's praise of Hazrat Mawlānā are also included in the work named “Dânişî Dîvânı” published by Bülent Özer (2004) and stated to belong to Ahmed Dānishī. In our study, both the related poems were published through translation and examined in terms of content. The belonging of the poem to Dānishī Ali Dede was confirmed by discussing whom the eulogy of Hazrat Mawlānā belonged.

İSTEM.14.2009_GALATA MEVLEVİHANESİ SON ŞEYHİ AHMED CELALEDDİN DEDE’NİN MEVLEVİLİK TARİHİNE IŞIK TUTAN ŞİİRLERİ - Poetry Enlightening the History of the Mavlaviya by Shaykh Ahmed Jalal al-Din Dede, the Last Master of the Galata Mavlavi Lodge - Yrd. Doç. Dr. Gülgûn YAZICI - (S.479-494)

Galata Mevlevihanesi son şeyhi Ahmed Celaleddin Dede, yaşadığı dönemin kıdem ve irfan itibarıyla en büyük Mevlevisi olarak değerlendirilmiştir. Naathan, neyzen ve aynı zamanda bir şair olan, Arapça, Farsça, Türkçe olmak üzere üç dilde şiirler yazan Ahmed Celaleddin Dede’nin bir Divan’ı olup olmadığı konusunda kaynaklarda çelişkili ifadeler yer almaktadır. Tarafımızdan tespit edilen tek nüshası Milli Kütüphane FB 424 numarada kayıtlı olan Divan, Ahmed Celaleddin Dede’nin hem kendi hayatı ve yakın çevresi hem de devrinin Mevlevi şeyh ve sanatkârları hakkında yazdığı şiirlerle 19.-20. yüzyıl Mevlevilik kültürü ve tarihini aydınlatan çok önemli bir kaynaktır. Meşrutiyet, adalet ve özgürlük, cahil şeyhler, tekkelerin kapanması vb. konulara dair şiirlerle de 20. yüzyılda bir Mevlevi şeyhinin sosyal ve siyasi hadiselere bakış açısını yansıtması dolayısıyla bu Divan, yakın dönem sosyal tarihimizi tanımak açısından da son derece önemlidir. Makalemizde son dönem Mevlevilerinden Ahmed Celaleddin Dede’nin Divanı devrin sosyal, siyasi ve kültürel tarihine ışık tutan yönleri açısından değerlendirilecektir. Ahmed Jalal al-Din Dede, the last shaykh of the Galata Mavlavi lodge, was a poet who wrote in Arabic, Persian, and Turkish as well as a naat-khan and a reed-flute player. The only available copy of his divan is in the Turkish National Library with the record number of FB 424. This divan is an important and enlightening source of the 19th and 20th centuries of Mavlavi history and culture and the poems provide information about his life, surroundings, contemporary Mavlavi shaykhs and artists. His poetry’s subjects included his ideas about constitutionalism, justice and freedom, ignorant shaykhs, the legal ban on the religious institutions, etc.which is reflective of his perspective as a 20th century Mavlavi shaykh on the social and political issues. His divan is very significant also to learn about the contemporary social history. In this article, we tried to evaluate the Mavlavi order’s master Ahmed Jalal al-Din Dede’s divan from social, political, and cultural history perspectives.

Eski Anadolu Türkçesiyle Yazılmış Bilinmeyen Bir Mevlid: Cevherï’nin Mevlūd-ı Sultānu’l-Enbiyā’sı

Turkish Studies - Language and Literature, 2020

The word mawlid, previously used as "birth, place and time of birth", with the transformation in time has been used as a literary term for works written in masnavi form in which various sections from prophet Muhammad life, and especially his birth are depicted. The fundamental sources for the mawlids, which appeared after the death of the prophet and whose first examples were given in Arabic literature, are siyer (prophetic biography) and megazi (stories about wars of prophet Mohamad) books. This mode attracted attention and gained interest in Turkish literature and a lot of mawlids were written. It was also observed that some poets wrote more than one mawlid. It is referred in various sources that nearly 200 mawlids were written in Turkish literature. Today, although the vast majority of these works have been brought into literature by researchers, new works whose existence is unknown are also being reached every day. In this context, one of the unknown mawlids whose name is not mentioned in the sources is Mevlûd-ı Sultānu'l-Enbiyâ, which was written in 895/1490 by a poet whose true identity is known. Although there are unreadable couplets in this work, which we can evaluate in the old Anatolian Turkish period as of the date it was written, the total number of couplets is 1547. With this feature, the work is in the category of long mawlids. Considering the form and content characteristics of the work, it can be commented that it is an original literary work. The way the subjects were dealt with and the repetition couplets being different from those of the known mawlids can be expressed as the main features that make the work unique. When it is analysed in terms of language features, it is possible to comment that the work reflects sound, form and vocabulary characteristics of the period it was written. In this study, Mevlûd-ı Sultânü'l-Enbiyâ, which is an unknown mawlid in Turkish literature, was introduced and the work that can be analyzed in the Old Anatolian Turkish context was examined in terms of certain spelling and language characteristics.

Bedî‘iyyât Şiirlerinin İki Önemli İsmi: Safiyyüddin el-Hillî ve İbn Câbir el-Endelüsî

Nüsha (Ankara), 2021

Arap edebiyatında birçok farklı şiir türü bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Hz. Peygamber'in methini konu edinen ve her beytinde en az bir tane bedî' sanat bulunduran Bedî'iyyât şiirleridir. Bedî'iyyâtların konusu, bedî' sanatları kullanarak Hz. Peygamber'i övmek olduğu için hem medih hem de ta'lîmî/didaktik temalı şiirlerdir. Her ne kadar bu tür şiirlerin mucidi hususunda çeşitli rivayetler bulunsa da kabul edilen görüş Safiyyüddin el-Hillî olduğu yönündedir. Fakat el-Hillî'nin bu türü sistematize ettiği ve şiirde yeni bir yol açtığı hususunda şüphe yoktur. Arap edebiyatında İnhitât dönemi (1258-1798) olarak adlandırılan süre içerisinde ilk örnekleri verilen bedî'iyyât şiirlerinin yıldızı, Memlükler döneminde parlamıştır. Toplumun beklentisi karşısında belâgata karşı olan ilginin artması, Peygamber konulu methiyelerin fazlalaşması, şairlerin kendi aralarındaki rekabet ve meşhur olma isteği, tevessül vesilesi olarak görülmeleri ve hastalıkları iyileştirmesi gibi etkenlerin bedî'iyyât şiirlerinin revaçta olmasına ve fazlaca nazmedilmesine sebep olduğu söylenebilir. Bu çalışmada da bedî'iyyât şiirleri hakkında genel bir sunum yapıldıktan sonra bu türün iki önemli ismi olan Safiyyüddin el-Hillî ve İbn Câbir el-Endelüsî hakkında kısa bilgiler verilmiş ve bedî'iyyelerinin bazı bölümlerinin çevirisi yapılarak içerisinde kullanılan bedî' sanatlar gösterilmiştir. Beyitlerin seçiminde bedî'iyyâtlarda ele alınan konu çeşitliliği adına her konudan en az bir örnek verilmiştir. Şairlerin bedî'sanatları nasıl kullandıklarını göstermek için ise bazıları aynı olanlardan, bazıları ise farklı olanlardan seçilmiştir.

15. yy’a Ait Bilinmeyen Bir Yazma: Seyfü’l-Mülûk ile Bedi‘ü’l- Cemâl

Tarih Okulu Dergisi, 2019

Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından Osmanlının kuruluş dönemini kapsayan, XIII-XV. yüzyıllar arası Beylikler Döneminde Oğuzların dili artık bir yazı dili olmaya başlamış, çok sayıda telif ve tercüme eserler verilmeye başlanmıştır. Beylikler döneminde genel olarak dinî, tasavvufî ve ahlâkî eserlerin tercümesi yapılırken hem manzum hem de mensur eserler verilmiştir. Bu eserler arasında geçmeyen ve bugüne kadar kayda geçmemiş bir mesnevi de Seyfü’l-Mülûk ile Bediü’l-Cemâl hikâyesidir. Türk Dil Kurumu Kütüphanesi’nde bulunan Yazma 596 numarada kayıtlı yazmanın ilk kısmında yer alan mesnevi, Seyfü’l-Mülûk ile Bedi‘ü’l- Cemâl hikâyesidir. H. 874/ M. 1470 tarihinde istinsah edilmiş olan bu hikâyenin ilk telif tarihi ise mesnevinin sonunda H. 843/ M. 1439 olarak verilmiştir. Yazma, gerek konusu itibariyle gerekse hem telif hem istinsah tarihi 15. yüzyıl olması itibariyle eşsiz bir eserdir. Bu makale, 1001 Gece Masalları arasında yer alan hikâyelerden birinden ibaret olan mesneviyi konu alan yazmanın tanımından ibarettir. From the downfall of the Seljuk Empire to the forming of the Ottoman Empire, XIIIXV centuries was the time Oguz Language was recognized as a written language, translated and referenced in foreign literature. In this period, many sufi, religious and moral works were translated, as well as new poetry and prose works. Seyfü’l-Mülûk and Bediü’l-Cemâl story was one of those mathnawis, although it was not recorded among other works. The Seyfü’l-Mülûk and Bedi‘ü’l- Cemâl story is a masnavi located under the label Manuscript 596 in Turkish Language Association (TDK) Library. It was originally written in 1439 (843 Islamic calendar), but its first copy was made in 1470 (854 Islamic calendar). The manuscript, considering it was written and copied in the 15th century, is a unique piece. This article is an introductory on this manuscript, which is one of the stories from The One Thousand and One Nights.

Şeyh Gâli̇b’İn Mevlâna’Ya Yazdiği Dört Medhi̇ye

Çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2007

Şeyh Gâlib XVIII. yüzyıl Divan şiirinin ve Mevlevî şairlerin en ünlülerindendir. Mevlevî tarikatına bağlı olması nedeniyle Gâlib'in şiirlerinde derin bir Mevlânâ sevgisi olduğu görülür. Gâlib en önemli eserleri olan Hüsn ü Aşk mesnevisinde ve Divanında da sıklıkla Mevlânâ'ya ve Mesnevîsine duyduğu hayranlığı çeşitli vesilelerle dile getirir. Eserlerinde sadece Mevlânâ ve Mesnevî'ye değil Mevlevî tarikatına ilişkin çeşitli unsurlara da geniş yer verir. Bu makalede Şeyh Gâlib'in Divanı'nda yer alan Mevlânâ'ya yazılmış dört medhiyeyi biçim, içerik, dil ve anlatım özellikleri bakımından değerlendireceğiz.