Hadi̇s Ri̇vayeti̇nde Teferrüd Ve Kisimlari (original) (raw)

Hi̇zi̇pleri̇n Hadi̇sleri̇ Feda Etmesi̇ Ve Hadi̇slere Bakiş Açisi

Journal of International Social Research

İlk zamanlarda olduğu gibi günümüzde de hadis hakkında tartışmalar devam etmektedir. Bu tartışmalar zaman zaman ilmi olduğu gibi bazen de ideolojik olmuştur. Ayrıca bu tartışmalar bazen peygamberin dindeki konumu üzerinden yapılırken bazen de oryantalislerin etkisiyle hadislerin sıhhatı ile devam etmiş, öyleki hadislerin bağlayıcılığı ve değeri konusuna kadar ulaşmıştır. Hadislerin dinin inşası konusunda ikinci kaynak olarak söz sahibi olduğunu göz önüne aldığımızda bu gibi tartışmaların olması (iyi niyet beslenildiğinde) doğal olarak kabul edilebilir. Zira islam dininin şekillenmesinde hadislerin rolu büyüktür. Ancak tartışmaların çıkış ve seyrine bakıldığında durumun o kadar da iyi niyetten kaynaklanan bir durum olmadığı görülmektedir. Hadislerin tartışılır bir konuma getirilmesinin en temelinde yatan bazı etkenlerin varlığından söz edilebilir. Hadislerin islam dini açısından ikinci kaynak olarak kabul görmesi dine hücum edenlerin dikkatini çekmiş, dinin etkisiz ve yetkisiz bir hale getirilmesi için yıkımın buradan başlanması gerektiğine karar verilmiş görülmektedir. Bu düşünceyle hadisler saldırılara maruz kalmıştır. Ancak hadislerin (büyük çoğunluğunun) sözlü olarak nakledilmesi (bilincine sahip olmaları) dolayısıyla içerisinde sıhhatı açısından bir takım şüpheler barındırdığı ihtimalini göze alarak yıkım konusunda bu alanda çalışmalar yapanlar, hadislerin sıhhatı açısından birçok önlemler alınmasıyla karşılaşan oryantalistler şaşkına dönmüşlerdir. Zira muhaddisler sıkı ve titiz çalışmaları neticesinde birçok önlemleri almışlar, bu doğrultuda ilkeler belirlemişlerdir. Bunun neticesinde bazı gruplar hadisleri birinci kaynaktan ayrı görmezken, kimileri de çok farklı düşünceye sahip olmuşlardır. Bütün bu durumlar gözönünde bulundurulursa hadislerin mağduriyeti ve feda edilmesi daha açık bir şekilde anlaşılacaktır. Gerek yorumsal olarak gerekse lafız olarak hadisler hem hizip çatışmalarına feda edilmiş hem de oryantalistlerin saldırısına maruz kalmıştır.

Hadi̇s Kaynaklarinda Cudi̇ Daği

The Journal of Academic Social Sciences, 2021

Allah'ın kelamı Kur'an'da Hz. Nûh'un gemisinin Cûdî dağına indiğinden açıkça söz edilmiştir. Ancak Cûdî'nin hangi bölgede olduğu hususu hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Cûdî'nin hangi dağ ya da nerede yer aldığı hususu öteden beri alimlerin ilgisini çekmiştir. Özellikle son dönemlerde Hz. Nûh ve Tufanı hakkında yapılan bazı çalışmalar geminin hangi dağa indiği tartışmasını yeniden gündeme getirmiştir. Tevrat'ta yer alan bilgilere dayanarak Hz. Nûh gemisinin Ağrı dağına indiğini iddia edenler olmuştur. İslami bilginin Kur'an'dan sonraki en önemli kaynağı Hz. Peygamber'in hadisleri ve sünnetidir. Hadis ve sünnetin yer aldığı hadis mecmuaları, diğer İslami eserlerden daha öncelikli ve güvenilir olarak kabul edilmiştir. Bu çalışmanın amacı başta ana hadis metinleri ve şerh kitapları olmak üzere tüm hadis literatüründe Cûdî dağının yeri ile ilgili bilgileri tespit etmek ve ilgili rivayetlerin bilgi değerini ortaya koymaktır.

TEFSİR KÜLLİYATINDA AKIL VE NAKLİN İMTİZACI GAYRETLERİ: FAHREDDÎN ER-RÂZÎ ÖRNEĞİ

FAHREDDİN ER-RÂZÎ VE TEFSİR İLMİNDEKİ YERİ, 2023

Bu eserin tüm yayın hakları saklıdır. Yayınevinin/Yazarların izni olmadan eserin herhangi bir bölümü yeniden basılamayacağı gibi, kayıt, fotokopi ve bilgi depolama da dahil elektronik ya da mekanik yöntemle yeniden çoğaltılıp dağıtılması yasaktır. Kitaptaki bölümlerin bütün sorumlulukları bölüm yazarlarına aittir.

Teşekkül Süreci̇nde Hadi̇s-Fikih İli̇şki̇si̇ Üzeri̇ne

2005

İslâmî ilimler tarihinde teşekkül dönemi denildiğinde, hicrî II. asrın ikinci çeyreğinden sonraki bir sürecin kastedildiği malûmdur. Bu devre, Hadis tarihindeki özel kullanımıyla tasnîf dönemine denk düşmektedir. Söz konusu dönemde, İslâmî ilimler için topyekûn bir tedvîn, teşekkül ve tasnîf faaliyeti başlamış ve yaklaşık hicrî IV. asrın ilk çeyreğine kadarki bir zaman dilimini içine alacak şekilde devam etmiştir. Bilindiği üzere, özellikle teşekkül döneminden önce ilim denildiğinde, Kur’ân-ı Kerîm ve hadis metinlerinden elde edilen bilgi kastedilmiştir. Kur’ânî bilgilerin elde edildiği malzemenin de rivâyetlerden oluştuğu düşünüldüğünde, bu devrede ilim kavramının genel olarak Hadis ve ona bağlı ilimler için kullanıldığı söylenebilir. Emevîler devrinin sonlarına doğru, hadislerin tedvîni ile birlikte Müslüman dünyada bir ilimleşme hareketi de başlamıştır. Böylece, tâbiûn neslinin önderliğinde “İslâm dünyasını yönlendiren ilk ilmî hareket, hiç kuşku yok ki, hadislerin toplanması hâd...

TEVHİD AÇISINDAN BAZI BİD'AT ve HURAFELER

SİSTEMATİK YAKLAŞIMLA KELÂM ARAŞTIRMALARI I-II

1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2. ESKİ İNANÇ VE HURAFELERİN DİNE GİRİŞ ŞEKLİ 3. ARACI KÜLTÜ 4. EŞYADA MANEVÎ GÜÇ ARAMA Dinin, kültürümüz üzerinde önemli etkileri olduğu gibi, kültürün de din üzerinde etkileri vardır. Din ve kültür arasındaki bu etkileşim, dinin öğrenilmesini, başkalarına aktarılmasını, özümsenmesini ve yaşanmasını kolaylaştırır. Ancak, kültürün din üzerindeki etkilerinin olumsuz ve zararlı biçimleri de vardır ki, bunların başında hurafeler gelir. Gerek İslam’ın anlaşılmasında, gerekse yaşanmasında hurafelerin yol açtığı olumsuz etkilerinden uzaklaşabilmek için, onların iyi tanımlanması, kaynağının ve İslam’la ilgisinin iyi tespit edilmesi şarttır.

FAHREDDİN ER-RÂZÎ’NİN TEFSİRİ KEBİRİNE GÖRE ZAN VE MAHİYETİ

GECE KİTAPLIĞI, 2020

Bu çalışma “Fahreddin Er-Râzî’nin Tefsiri Kebirine Göre Zan ve Mahiyeti”’ni konu edinmektedir. Zan, tercih edilmeye yakîn, zıddının da mümkün olduğu görüş, kanaat, hüküm gibi anlamlarla açıklanmıştır. Zan bazen şüphe ve vehim anlamlarını çağrıştırmayı, bazen kendisiyle ulaşılan hükmün kesinlik taşımadığını vurgulamayı, bazen de onu ilim ve yakînden ayırmayı doğuran renkli bir kavramdır. Zan bu anlamlarının yanısıra ilim, yakîn bilgi, kesin bilgi gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Zannın bir yüzü ilim ise diğer yüzü ise cehildir. Zannın olumlu ve olumsuz anlamlar barındırması göz önüne alınarak Müslüman kültürde birinin bir başkası hakkında güzel düşünmesine hüsn-ü zan, kötü düşünmesine de su-i zan denilmiştir. Kur’an’da hüsn-ü zan ve su-i zan terkipleri birebir yer almasa da bir kimse ya da bir şey hakkında iyi kötü kanaat etmeyi ifade edecek ya da çağrıştıracak şekilde geçmektedir. Hadislerde ise zanla ilgili hem söz konusu terkiplere hem de daha ayrıntılı bir şekilde bilgiye ulaşmak mümkündür. Fahrûddin er-Râzî, zanla ilgili bu türde kavramsal düzeyde ayrıntılı bir görüş ortaya koymuş olmasa da el-Mahsul adlı eserinde zanla ilgili şu görüşü paylaşır. Râzî, bir hükümde kesinlik yoksa mevcut alternatifler arasında doğruluk şüphesi eşit ise şek, tercih edilmeye en uygun olana zan, tercih edilmeye uygun olmayana da vehim demiştir. Ancak mevcut çalışmamız Râzî’nin Tefsir-i Kebiri’nde zan ve mahiyetini ele almak olduğu için zannın geçtiği âyetlerde onun farklı ve zengin yorumları bu çalışmanın asıl amacını oluşturmuştur. Tefsir-i Kebir’de Râzî’nin zan ile ilgili yorumları özgün yorumlardır. Bu özgünlük zannın hem ilim, kıyas, hevâ-heves, yalan, taklit, birey ve toplum gibi birtakım kavramlarla ilişkisini içermekte hem İblîsin, kafirlerin, müşriklerin, putperestlerin, münafıkların, Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların zannını içermekte hem de bu grupların tümünün Allah’a karşı olan zanlarını içermektedir. Râzî Tefsir-i Kebir’de zanla ilgili âyetleri tefsir ederken Arapça dil ve belağatın muktezasını dikkate alarak tefsir etmiştir.

HACI HASAN HİLMİ EFENDİ ve RAVZATÜ'S-SÜ'ADÂ'SI -TAHKİK, TERCÜME VE DEĞERLENDİRME

HACI HASAN HİLMİ EFENDİ ve RAVZATÜ’S-SÜ’ADÂ’SI -TAHKİK, TERCÜME VE DEĞERLENDİRME, 2019

Öz Bu makale, Hacı Hasan Hilmi Efendi'nin hayatı ile Ravzatü's-Sü'adâ adlı risalesinin tahkik, tercüme ve değerlendirmesinden oluşmaktadır. Hayatı hakkında elimizde kendi el yazısı ile doldurmuş olduğu hal tercümesinden başka bir şey bulunmamaktadır. Bu sebeple hayatı ile ilgili bilgiler ekte verilecek olan vesika ile sınırlı olmak durumundadır. Risale üç önemli konuyu ele almaktadır. Bunlar elest bezmi, cennetlik ve cehennemliklerin belirlenmesi ile levh-i mahfûzdur. Risale bu üç konu ile ilgili farklı grupların görüşlerini özetlemekle birlikte yazarın kendi görüşüne de yer vermektedir. Yazarın bu üç konudaki görüşleri özetle şöyledir: Elest bezmi ile ilgili ayetler temsili anlatım olup bilfiil gerçekleşen bir olayı anlatmamaktadır. Cehennemlik olarak ceza almak için akıl baliğ olmak şarttır ve levh-i mahfûzda değişim olmaz. Ele aldığı konular hakkında genel olarak kelâmcıların, ehl-i hadȋsin ve sûfilerin görüşlerini dile getirmektedir. Yazar kelamcı görüşleri tercih etmekle beraber diğer iki görüşü de tercih edilmeye değer olacak şekilde sunmaktadır. Risale hakkında yapılan değerlendirme yazarın düşünme şeklini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda yazarın nasları değerlendirmede ve akıl yürütmede hangi ilkelerden yola çıktığı tespit edilmektedir. Abstract This paper presents Hadji Hasan Hilmi Effendi's biography along with a critical edition (taḥqīq), translation and analysis of his treatise, Rawḍat al-Suadâ. There is no information about his life except an autobiography which he recorded with his own handwriting. Therefore, the information about his life is limited to that document attached to this article. The abovementioned treatise deals with three important issues, namely Primordial Covenant (Bazm Alast), determination of those to enter Heaven and those to enter Hell, and Lawḥ Maḥfūẓ. In addition to giving a summary of the opinions of various groups on these issues, the treatise also offers the author's own opinion. The views of the author on the issues in question may be summarized as follows: With its symbolic narrative, the verses about Bazm Alast do not give an account of an actual event. Only sane individuals who attained puberty can be subject to the punishment in hell. It is not possible to change Lawḥ Maḥfūẓ. He expresses the opinions of Kalam scholars, Ahl al-Hadith (the people of Hadith) and ṣūfīs on the said issues. Although the author prefers theological opinions, he introduces the other two opinions as worth preferring. The analysis of