İbn Haldun'Un Mukaddi̇me Adli Eseri̇nde Hadîs İli̇mleri̇ Ve Hadîs-Sosyoloji̇ İli̇şki̇si̇ (original) (raw)

Anahtar kelimeler: İbn Haldun, Mukaddime, tarih ve sosyoloji, metodoloji, anlama ve yorumlama. ÖZET İbn Haldun, gerek İslâm dünyasında gerekse dünya düşünce tarihinde önemli bir yeri bulunan büyük bir düşünürdür. İbn Haldun esas itibariyle çok yönlü bir ilim adamıdır. Mukaddime adlı eseri bunu açıkça ortaya koymaktadır. O, tarih ve sosyoloji alanında meşhur olmuştur, ancak İslâmî ilimlerde de vukufiyet kesbetmiştir. Bunun önemli şahitlerinden biri hadîs alanındaki derin bilgisidir. İbn Haldun, hem bir hoca olarak hadîs okutmuş hem de-Mukaddime adlı eserinde görüldüğü gibi hadîsleri anlamaya ve yorumlamaya çalışmıştır. Onun hadîslere getirdiği yaklaşım bizlere önemli yorum zenginliği sunmaktadır. Hatta bunun ötesinde hadîsleri anlama ve yorumlama imkanı veren bir metodoloji de takdim etmiştir. Bu metodolojide en önemli unsur, hadîslerin sosyolojik gerçeklikler dikkate alınarak yorumlanmasıdır.

Sign up for access to the world's latest research.

checkGet notified about relevant papers

checkSave papers to use in your research

checkJoin the discussion with peers

checkTrack your impact

Ehl-İ Hadîs Ve Mu’Tezi̇le Arasinda Yaşanan Polemi̇kleri̇n Cerh Ve Ta’Dîl İlmi̇ne Dönemi̇n Te’Li̇fâtina Ve Sosyal Ve Beşerî İli̇şki̇lere Yansimasi (Hi̇cri̇ III. Asir)

2017

Bir kelâm ekolu olarak ortaya cikan ve hicri III. asirda tekâmulunu tamamlayip altin devrini yasayan Mu‘tezile, dini hukumleri degerlendirmede ve sistematik hale getirilmesinde akli on planda tutan, entelektuel bilgiye sahip, Islam karsiti fikirlerin cevaplandirilmasi gibi konularla mesgul olan bir mezhep olarak varligini devam ettirmistir. Buna karsin Ehl-i hadis nasslarin zahirine onem veren, rivayetleri on planda tutan, akil ve kiyasi devre disi birakan, degisime kapali ozellikleri ile tarih sahnesindeki yerini almistir. Bu itibarla kaleme aldigimiz bu makale, Islam dusunce tarihinin iki buyuk ekolu olan hadis taraftarlari ile Mu’tezile mezhebi muntesibi olan muhaddisler arasinda yasanan ihtilaf ve cedellerin cerh ve tadil ilmine, hicri III. asirda kaleme alinan eserlere, sosyal ve beseri iliskilere nasil yansidigini ele almaktadir.

İbn Haldun’Da Asabi̇yet Kavrami – Maurice Halbwachs’In “Kolekti̇f Hafiza” Kavrami İle Bi̇r Karşilaştirma

Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2016

Bu makalede Đbn Haldun'un asabiyet kavramı ile Maurice Halbwachs' kolektif hafıza kavramı arasında bir karşılaştırma yapılmaktadır. Makalenin amacı asabiyet kavramının bugüne kadar üzerinde durulmayan ve Halbwachs'ın kolektif hafıza kavramı ile önemli benzerlikler gösteren temel boyutlarından birini gün yüzüne çıkarmak ve analiz etmektir. Ortak geçmiş imajının özgün bir topluluk olmanın vazgeçilmez şartı olduğunu savunan her iki düşünür de söz konusu imajı kuşaklararası iletişim bağlamında ele almaktadır. Đbn Haldun toplum üyelerinin sahip olduğu ortak geçmiş imajının güçlü olma düzeyi ile sergilediği dayanışma düzeyinin doğru orantılı olduğunu savunmaktadır. Diğer taraftan, ona göre ortak geçmiş imajındaki deformasyon toplumsal dayanışmayı olumsuz şekilde etkilediğinden bu, güç/iktidar kaybını ve boyunduruk altında yaşamayı, dolaysıyla da daha fazla yabancılaşmayı ve toplumsal hafıza kaybını beraberinde getirmektedir.

İbn Haldun’Un Mukaddi̇me’Si̇nde Öğrenme

2010

otesinde farkli ve orijinal bir yon kazandiran dusunce yeteneginin, belirli surecler- de olgunlasmis bir akli faaliyet oldugundan, fakat tipki Gazali ve bircok Islam dusunurunde oldugu gibi, insani ya da kesbi calisma ve gayretin otesinde yine egitim ve ogretim yoluyla veya sadece ilahi bir lutufla bireyin, daha ust asamalara gecip kemale ereceginden bahseder. Bu yonuyle Ibn Haldun, egitilebilirlik acisin- dan insanlari uc grupta inceler . Birinci gruptaki insanlar, ruhani algi derecesine ulasmaktan aciz olup, hep asagi seviyeye, maddi ve hayal derecesin- deki algilamalara yonelirler. Sinirli kurallar cercevesinde hafiza kuvvetlerine dayali olarak bazi anlamlar olustururlar. Fakat gercekte bunlarin tamami, cercevesi dar ve hayal sinirlarini asmayan seylerdir. Cunku bu alanda sinirli kalan kisiler, belirli bir cercevenin disina cikamazlar ve bu surecte baslayan engellemeler, daha son- raki surecin ya da insani yucelmenin gerceklesmesini olumsuz etkiler. Ibn Hal- dun’a gore cismani be...

Loading...

Loading Preview

Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.