TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ ARAŞTIRMALARI İÇİN İTALYA ARŞİVLERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER (original) (raw)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 100. YILINA İTHAFEN FİLOLOJİ VE KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI 3

Karabük Üniversitesi Yayınları, 2024

Бул адабият таануу багытындагы макалада кыргыз элинин салттуу маданиятынын бир көрүнүшү болгон адам өлгөндө аны жоктоо катары аялдар тарабынын аткарылган кошок жанрынын профессионал жазуучулар тарабынан колдонулушу тууралуу сөз болот. Кошок-байыркы жанр, анын жанр катары өзгөчө табияты элдик оозеки чыгармачылыкта кеңири көрүнсө да, жазма адабияттын өкүлдөрү да өз чыгармаларында турмуш чындыгын чагылдырууда, каармандарынын образын ачууда кошоктордун мүмкүнчүлүгүн колдонуп келет. Макалада Ч.Айтматов, С.Жусуев, С.Тургунбаев, А.Муратов ж.б. жазуучулардын чыгармалары талдоого алынат. Бул пикирлер кыргыз маданиятына кызыгуучуларга арналат. Ачкыч сөздөр: кошок, кошокчу, профессионалдык адабият, фольклор, көркөм чыгарма, трагедия, көркөм образ, адабий каарман. Аннотация Ушбу адабиётшунослик йўналишидаги мақолада қирғиз халқининг анъанавий маданиятининг кўринишларидан бири бўлган одам ўлганда уни йўқлаш қатори аёллар томонидан ижро этилган мотам жанрининг профессионал ёзувчилар томонидан фойдаланиши ҳақида сўз бўлади. Мотам қадимий жанрдир, гарчи унинг жанр сифатида ўзига хос табиати оғзаки халқ ижодиётида кенг намоён бўлса-да, ёзма адабиёт вакиллари ҳам ўз асарларида ҳаёт ҳақиқатини акс эттириш, ўз қаҳрамонлари образини очиш учун марсиянинг имкониятидан фойдаланадилар. Мақолада Ч.Айтматов, С. Жусуев, С. Турғунбоев, А. Муратов в.х. ёзувчиларнинг асарлари таҳлил қилинади. Бу фикрлар қирғиз маданиятига қизиқувчилар учун мўлжалланган.

TÜRK İSTİKLAL HARBİNDE ATATÜRK’ÜN NUTKUNA VE DİĞER RESMİ BELGELERE GÖRE AZINLIKLARIN FAALİYETLERİ VE BUNLARA KARŞI ALINAN TEDBİRLER

İSTİKLAL HARBİ SIRASINDA ATATÜRK’ÜN NUTKUNAVE DİĞER RESMİ BELGELERE GÖRE AZINLIKLARIN FAALİYETLERİ VE BUNLARA KARŞI ALINAN TEDBİRLER, 2013

Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü konumunda olan Türkiye; Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazları, Ortaasya, Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji kaynaklarının kesiş¬tiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini çekmektedir. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu, bugün de Türkiye, bu jeopolitik ve jeostratejik konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiğe bir alan olmuştur. İmparatorluğu parçalayarak tarih sahnesinden silmek isteyen sömürgeci devletler, bu entrikalarında yüzlerce yıldır Türklere dostça yaşayan Ermenileri de kullanmışlardır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de dünyada çeşitli ülkelerde yaşayan Rum toplulukları (Yunanistan dahil) ile Ermeni toplumları üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan ülkeler olmaktadır Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayan anıtlar dikilmekte, bazı ülkelerde de sözde soykırımı tanımaya yönelik kararlar parlamento gündemlerine getirilmektedir. Gerçekte tarihçilere bırakılması gereken bu konular siyasetçilerin elinde çıkar aracı haline dönüştürülmektedir . Rumlar Megola idea'larını gerçekleştirmek için, Ermeniler, bağımsız Ermenistan vaatleri ile Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandılar ve masum insanları katlettiler sonucunda ülkeye daha fazla zarar vermemeleri için yurtdışına gönderildiler veya çıkartılan Sevk ve İskan Kanunu ile savaş bölgesinden daha iç bölgelere göç ettirildiler. Ama bu onların iddia ettiği gibi asla bir soykırım olmamıştır. Savaş şartlarında Ermenilerin yanısıra bir milyondan fazla da Türkde Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Bugün 70 milyonluk genç nüfusu ile Türkiye, tarihin sararmış sayfalarında kalan acı günleri, kan ve husumetleri, unutup, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi doğrultusunda bütün komşuları ile barış içinde yaşamak arzusundadır.

TÜRK TARİHİ ARAŞTIRMALARI AÇISINDAN VAKIF KAYITLAR ARŞİVİ

Vakıflar Dergisi, 2006

ABSTRACT The Archive of Foundation Registrations at The General Directorate of Foundations consists of registrations recoreded by the Ministers of Selâtin and Harameyn Foundation, Accountant and Trustees of Foundations, Ministry of Foundations (1826), and the General Directorate of Foundations, respectively. Today, the staff members at the Archive of Foundation Registrations deal with archiving along with daily works. This organization has been one of memory centers of Turkey with 2376 register books and over half a million registered documents in 40.280 foundation registration files for nine and half centuries. These documents are the sources of both foundation instution of Turkey in particular and the social, cultural and economic history of Turkey in general. Preparing and classifying cataloques of the foundations documents, and transfering them into electronic form will contribute to writing the history of the social, cultural and economic history of Turkey and the history of foundation institution. Key Words: Foundation, Foundation Institution, The Ministery of Foundations, The Archive of Foundation Registrations, The General Directorate of Foundations.

TÜRK İSTİKLAL HARBİNDE AZINLIKLARIN FAALİYETLERİ

AZINLIK FAALİYETLERİ, 2013

90-100 Yıl öncesinin yıkıntıları arasında bile Sevr’i yırtıp atabilen bir Türkiye’ye yeni bir Sevr kaftanı giydirme heveslileri var önümüzde… Niçin? Dinci radikal güçler yeniden cüret buldu onun için… Batılı dostların(!) sırtını sıvazladığı, birçok devletin açıktan yardım ettiği, etnik terör varlığını sürdürebildiği için… Sovyetler Birliği, demokrasiyi ertelediği için yıkıldı… Şah rejimi, laik ve demokratik bir devrim yapamadığı için tarihe karıştı… Tito’nun Yugoslavya’sı etnik farklılıkları kurumsallaştırmanın, birliğin devamını farklılıklarda aramanın bedelini ödedi… Ve onların birbiri peşi sıra yok olmasına tanık olan yakın tarih Atatürk’ün haklılığını kanıtladı. Laik ve demokratik bir çağdaşlaşma hareketi… Bin yıllık kültür ortaklığına ve yurttaşlık bağlarına dayalı bir ulus… O yolu izlemeyenler silinip gittiler. Türkiye’nin son yarım yüzyılına damgasını vuranlar, o yoldan adım adım uzaklaştılar… Düşman bir siyasi coğrafya ve Türkiye’nin bölgesel güç olmasını çıkarlarına aykırı bulan bazı büyük devletler, ellerinden geleni artlarına koymadılar… Mezhepsel farklılıklar da kaşındı, etnik farklılıklarda… Ama her şeye karşın,Türkiye yolunda ilerliyor!.. Bu neyi gösterir? Kemalist devrimin tutmadığını mı? Yoksa temellerinin çok sağlam olduğunu mu?

FİNLANDİYA DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI ARŞİVİ VE FİNLANDİYA TÜRK-TATAR ARŞİVİ’NDE TÜRK TARİHİNE DAİR KAYNAKLAR

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 2024

Bu çalışmanın amacı, Türk tarihinin yabancı kaynakları bakımından daha önce üzerinde pek durulmayan ve özgün arşivlerden biri olarak değerlendirilen Finlandiya Dışişleri Bakanlığı Arşivi ve Finlandiya Türk-Tatar İslam Cemaati Arşivi’ndeki kaynakları tanıtmaktır. Özellikle, Tarih ve Uluslararası İlişkiler alanında Türkçe literatürde Fin arşivleri üzerine büyük bir açık bulunmaktadır. Dolayısıyla çalışma, Türkçe literatürde hâlihazırdaki bu önemli açığın kapatılmasına katkı sağlamaktadır. Özgün bir kaynak olması nedeniyle Finlandiya Dışişleri Bakanlığı belgelerinin kullanılması Türk tarihinin yazılması ve öğrenilmesinde önemli bir katkı sunacaktır. Maalesef Türk tarih çalışmalarında Fin arşivlerinden yeterince istifade edilmemiştir. Hâlbuki Fin arşivlerinde 1917 yılından itibaren Türk tarihi ile ilgili belgeler oluşmaya başlamıştır. Fin diplomatların yazmış oldukları raporlar, Türk tarihi (diplomasi, siyasi, ekonomik ve kültür ilişkileri) açısından önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Türk tarihi açısından bir diğer önemli kaynak ise Finlandiya Türk- Tatar İslam Cemaati Arşivleridir. 19. yüzyıldan itibaren Finlandiya’ya yerleşen Tatarlar, Fin tarihi açısından önemli bir etnik unsur olduğu gibi Türkiye açısından da bir diaspora görevi görmüştür. Helsinki ve Tampere’deki Türk-Tatarlar, Mahalle-i İslâmiye adı altında örgütlenerek millî, dinî ve kültürel konularda faaliyet göstermiştir. 1920’lerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bazı Finlandiya Türk-Tatarları, Türk-Fin ilişkileri tarihinin de önemli bir parçasını teşkil etmektedirler. Türk-Tatarlara ait evraklar aynı zamanda Türk tarih yazımına da katkı sunacaktır. Bu çalışmada arşiv malzemesinin içeriğine ek olarak araştırmacılar için adı geçen arşivlerin nasıl kullanılacağına dair pratik bilgilere de yer verilmiştir.

1256-1282 YILLARI ARASINDA İLHANLI DEVLETİ’NDE TASAVVUF TASAVVUF ÇALIŞMALARI

-1282 YILLARI ARASINDA İLHANLI DEVLETİ’NDE TASAVVUF TASAVVUF ÇALIŞMALARI, 2022

Bütün hakları saklıdır. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın hükümlerine göre bu kitabın tamamı ya da bir bölümünün, Demavend Yayınları'nın yazılı izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi veya herhangi bir kayıt sistemi ile yayınlanması, çoğaltılması ya da depolanması yasaktır.

ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA OSMANLI JANDARMASI'NIN TAŞRADA DÖNÜŞÜM VE FAALİYETLERİ: KÜTAHYA TABURU ÖRNEĞİ

ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA OSMANLI JANDARMASI'NIN TAŞRADA DÖNÜŞÜM VE FAALİYETLERİ: KÜTAHYA TABURU ÖRNEĞİ, 2023

Öz Tanzimat'ın İlanı, birçok noktada olduğu gibi Türk kolluk teşkilatında da bir dönüm noktasını teşkil etmiştir. Bu dönem itibariyle çekirdekleri oluşturulan Türk Jandarma Teşkilatı, kurulduğu dönemden devletin çöküşüne kadar birçok ıslah sürecinden geçerek memleket sathına yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Memleketin bozulan asayiş ve huzur ortamını yeniden tesis etmek jandarmanın en önemli vazifesi olmuştur. Osmanlı Devleti'nde Kütahya, hem sancak merkezi ve beylerbeyliği merkezi olması, hem de payitahttan Anadolu'ya açılan önemli bir yol kavşağında bulunması açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Kütahya Sancağı, 16.yy'dan itibaren çeşitli isyanlarla eski parlak günlerini kaybetmiş, bölgede asayiş ve huzur ortamı bozulmuştur. Tanzimat'ın ilanı ile birlikte bozulan asayiş ve huzur ortamının sağlanması görevi de Kütahya Taburu'na verilmiştir. Bu çalışmada; Osmanlı arşivlerinde yer alan belgeler ışığında Osmanlı jandarmasının taşrada bir örneği olarak zaptiyeden jandarmaya Kütahya Taburu'nun kuruluş, dönüşüm ve bölgedeki kolluk faaliyetleri işlenmiştir. Ayrıca bu çalışmanın yerel kolluk tarihi çalışmalarına ışık tutması beklenmektedir.

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DEVLET ARŞİVLERİNDE ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ'NE İLİŞKİN KATALOGLAR

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 2024

Political and diplomatic relations between the Ottoman Empire and Austria-Hungary, which fought as allies in the First World War, were severed in accordance with the Armistice of Mudros signed on October 30, 1918. Diplomatic relations with both countries resumed in 1924. This study aims to provide a catalogue-based information on the documents kept in Austrian and Hungarian state archives concerning early Republican period in Türkiye in the course when Austria and Hungary established bilateral relations with the Republic of Türkiye. The author asserts that documents in the state archives of both countries, which are two primary sources rarely used in studies of the aforementioned period have serious potential for researchers. The documents sent from Austria’s representatives in Türkiye can be found in the New Political Archive (1918-1938) (Neues Politisches Archiv (1918-1938)) where the relevant Hungarian documents from the same period are classified under the fond of Foreign Ministry under the State Archive of Hungarian National Archives. In the article, in addition to the introduction of the catalogues, basic information about the relevant archives of the both countries and basic requirements for a possible research are also debated. In the general evaluation part, a short assessment was made on topics that would open the horizon for new research. Keywords: Diplomatic Reports, Hungarian National Archives, Neues Politisches Archiv, State Archives of Austria. --- Birinci Dünya Savaşı’nda müttefik olarak çarpışan Osmanlı Devleti ile Avusturya-Macaristan arasındaki siyasi ve diplomatik ilişkiler 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi uyarınca kesilmiştir. Her iki ülkeyle de diplomatik ilişkiler 1924 yılı itibarıyla yeniden başlamıştır. Bu çalışmada 1920-1945 yıllarını kapsayan ve Avusturya ve Macaristan’ın Türkiye Cumhuriyeti ile ilişki kurarak bunu geliştirmeye gayret gösterdikleri dönemde dış temsilciliklerinde ürettikleri evrak üzerine katalog esaslı olarak okuyucuya bilgi verilmeye çalışılmıştır. Türkiye’de Erken Cumhuriyet Dönemi çalışmalarında nadir olarak başvurulan iki birincil kaynak durumundaki bahsi geçen her iki ülkenin de Devlet Arşivlerinde yer alan evrakın araştırmacılar için ciddi bir potansiyel taşıdığı düşünülmektedir. Avusturya’nın Türkiye’deki temsilciliklerinden gönderilmiş olan belgeler Dış Meseleler (Auswärtige Angelegenheiten) başlıklı tasnifin altında yer alan Bundeskanzleramt, Auswärtige Angelegenheiten (Başbakanlık, Dış Meseleler) fonunda bulunabilecek Yeni Siyasi Arşiv (1918-1938) (Neues Politisches Archiv (1918-1938)) başlıklı fonda tasnif edilmiştir. Yine aynı döneme ait Macaristan Elçiliği belgeleri ise Macar Millî Arşivi Devlet Arşivi Dışişleri Bakanlığı Arşivi altında tasnif edilmiştir. Makalede her iki arşivde Türkiye ile ilgili döneme ilişkin inceleme yapmak isteyen araştırmacıların bakmaları gereken katalogların tanıtımının yanı sıra ülkenin ilgili arşivlerine ve kullanıcıların dikkat etmeleri gerekenlere dair temel bilgiler de okuyuculara sunulmuştur. Genel değerlendirme kısmında ise yeni araştırmalara ufuk açacak konular üzerine kısa bir değerlendirme yapılmıştır.

Hacettepe Üniversitesi CUMHURİYET TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

2011

Bu çalışmada; Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında eşrafın işlevleri, Uşak kazası ileri gelenlerinden Tirîdzâde Mehmed Paşa örneğinde ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Bu bağlamda çalışmada, ilk olarak Tirîdzâde Mehmed Paşa'nın ailevî kimliği verilmekte, akabinde zenginlik kaynaklarına değinilmekte, tüccar ve mültezim kimliği, mütegallibe ve muhalif kimliği, fabrikatör kimliği, yardımsever kimliği bağlamlarında mahallî düzeyde oynadığı roller ortaya konulmaktadır. Çalışma, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin, İrade, Şûrâ-yı Devlet, Meclis-i Vükelâ, Bâb-ı Âlî gibi çeşitli tasniflerinde yer alan belgelerdeki bilgiler üzerine inşa edilmekte, bir eşrafın ortaya çıkışına ve faaliyetlerine odaklanmaktadır. Neticede, Tirîdzâde Mehmed Paşa'nın Uşak kazasında önemli işlevleri yerine getirdiği, bu işlevlerinin müspet ve menfi niteliklere sahip olduğu görülmektedir. Tirîdzâde Mehmed Paşa'nın, mal varlığı ve nüfuzu ile, kazanın iktisadî olduğu kadar, idarî işlerine de yön veren, merkez ile ilişkilerde aracı rolünde bulunan, kâh merkezin taşradaki temsilcisi, kâh merkezin muhalifi ve muarızı olarak önemli bir tarihî figür olduğu sonucuna varılmaktadır.