Ahlak Medeni̇yeti̇" Söylemi̇ Üzeri̇ne Eleşti̇rel Düşünceler (original) (raw)

2015, The journal of academic social science studies

Birçok Müslüman yazarın yazılarında Batıya ilişkin sık tekrarlanan bir yargı vardır: Batı bilim ve teknolojide güçlü ve gelişmiş olmakla birlikte ahlaken zayıf, bozuk ve geridir. Bu yargıdan da iki sonuç çıkarılır: 1) Batının bilim ve teknolojisini alalım ancak ahlakına geçit vermeyelim; 2) Batı bilim ve teknoloji medeniyetidir, İslam'la yücelen Doğu ise bir ahlak medeniyetidir. Dolayısıyla Batı bilim ve teknolojide Doğudan üstün iken Doğu ahlak ve maneviyatta Batıdan üstündür. Ne var ki Müslüman Doğunun Batıya örneklik edebilecek düzeyde üstün bir ahlak medeniyeti olduğu iddiası, felsefi bir eleştirinin konusu edildiğinde, oldukça naif ve zayıf bir iddiadır. Etik tarihi ya bireyi ya da toplumu merkeze/ön plana alan zengin tartışmalarla doludur. Ve güçlü bir ahlak medeniyetinin imkânı, birey-toplum paradoksunun/karşıtlığının sentezlenmesinde ve dengelenmesindedir. Zira aşırı bireycilik toplumun varlığı ve bekası için bir tehlike iken aşırı toplumculuk da bireysellik, özerklik, özgürlük ve farklılık için bir tehdittir. Batı rasyonellik, farklılık, özerklik, faydacılık, liberalizm ve benzeri görüşlerle bireyi önemserken Doğu birliğe, dine, maneviyata, otoriteye verdiği önemle çoğunlukla toplumcu bir tavır sergilemiştir. Batı zengin tartışmalarla farklılıkta birliği aramaya devam ederken Doğu hala birlikte farklılığı tesis edememiştir. Müslüman dünyanın böyle bir derdi de olmamıştır. İslam'da, farklılığı, özgürlüğü, özerkliği, eleştiriyi geliştiren bir söylem üretilmedikçe güçlü bir ahlak medeniyeti oluşturmak hayal olacaktır.