Atfetme Teorisini Banka Reklamları Üzerinden Okumak (original) (raw)

Oyun Teori̇si̇ Yaklaşimi İle Reklam Araci Seçi̇m Süreci̇ni̇n Ekonomi̇ye Etki̇leri̇: Bulanik Topsis Yöntemi̇yle Vakif Üni̇versi̇teleri̇ni̇n Eği̇ti̇m Sektörü Üzeri̇ne Bi̇r Uygulama

İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi, 2016

Advertisers are experiencing uncertainty when deciding on the most effective advertising tool on the target audience. The aim of the thesis, as a result of meetings with experts in the education sector in the area of decision-making due to uncertainties in the process is the most efficient among the alternative Fuzzy TOPSIS and Game Theory for advertising tool selection methods have brought a different approach by using together. Working on Multiple Criteria Decision Making and made the application on two-player game system. Thus, taking into consideration the interests of the target audience as well as their interests in the decisionmaking of the ad can be shown that co-administration of both methods for the selection of the most effective advertising tool.

İkna Teorileri Çerçevesinde Yapı Reklamlarının Analizi

Erciyes İletişim Dergisi, 2018

Bilgi vermek, dikkat çekmek, etkilemek, tanıtmak, hatırlatmak, pazarlama iletişimi çabalarını desteklemek, ürün veya markaya değer eklemek gibi standart işlevleri olan reklam, imaj tesis ederek ürünlerin / markaların algı yönetimine katkıda bulunmaktadır. Söz konusu reklamlarda duygusal satış vaadi (ESP) diline uygun olarak inşa edilen söylem, ikna teorileri temelinde araştırılmaya değer görünmektedir. Yaratıcı stratejisi bakımından dile getirdiği savlar ve imaj söylemiyle dikkat çeken yapı reklamları "Ethos-Pathos-Logos (Aristo)", "İhtiyaçlar Hiyerarşisi (Maslow)", "Gizli İhtiyaçlar (Packard)", "Azlık Prensibi (Cialdini)" gibi ikna literatüründe yer tutan teoriler / kavramlar çerçevesinde yorumlanabilir görünmektedir. Bu doğrultuda araştırmada-geleneksel kitle iletişim araçlarından biri olan-ulusal televizyon kanallarının prime time kuşağı temel alınmaktadır. Televizyon kanallarının prime time aralığında (20.00-00.00) ilk kuşakta gösterilen yapı reklamları araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Tesadüfi örneklemle söz konusu zaman diliminde gösterilen ilk sıradaki yapı reklamları, Puto ve Wells'in mesaj stratejileri; Aristo, Packard ve Cialdini'nin iknaya yönelik ve Maslow'un ihtiyaçlara yönelik yaklaşımları temel alınarak analiz edilmektedir. Söylem olarak irrasyonel çekicilik ögeleri içeren-özellikle yüksek ilginlik isteyen ürünlerin yer aldığı-reklamlarda yaşam tarzına yönelik transformasyonel dilin kullanıldığı görülmektedir. Sınıflandırma bağlamında ürün ve hizmet reklamlarından olan yapı reklamları Puto ve Wells'in ifade ettiği "kullanıcı imajı" ve "marka imajı" gibi transformasyonel mesaj stratejisine uygun iletişim unsurları taşımaktadır.

Finansal Yoğunlaşma Teorilerinin Türkiye Mevduat Bankalarında Geçerliliğinin Sınanması

24. Finans Sempozyumu, 2021

Bankacılık sektörü yoğunlaşmasını inceleyen bu çalışmanın amacı; finansal yoğunlaşma teorilerinden hangisinin Türkiye için geçerli olduğunu saptamaktır. Bu amaçla; çalışmada 2000-2020 döneminde sürekli faaliyet gösteren 19 mevduat bankası incelenmiştir. Finansal yoğunlaşmanın ölçülmesinde Herfindahl-Hirschman Endeksi kullanılmıştır. Çalışmanın bağımsız değişkenleri; finansal kırılganlık oranı, likidite oranı, faiz oranı, gayrisafi yurtiçi hasıla ve sermaye yeterlilik oranıdır. Değişkenler arasındaki ilişki panel veri analizi yöntemiyle incelenmiştir. Bu bağlamda iki model oluşturulmuştur. Statik modele göre; finansal kırılganlık ve sermaye yeterliliği yoğunlaşma üzerinde istatistiki olarak anlamlıyken dinamik modele göre; finansal kırılganlığın cari değeri ve birinci gecikmeli değerinin, yoğunlaşmanın cari değerinde pozitif yönde ve istatistiki olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Ayrıca, yoğunlaşma oranı ve finansal kırılganlık arasındaki ilişki Holtz-Eakin nedensellik analiziyle de incelenmiş buna göre yoğunlaşmayla finansal kırılganlık arasında çift yönlü ilişki olduğu bulgusu elde edilmiştir.

Atfetme Teorisi: Öğrencilerin Başarı ve Başarısızlıklarını Değerlendirmekteki Atfetme Farklılıkları

Öğrencilerin öğrenme ve ders çalışma konusundaki motivasyonları temel olarak geçmişte elde ettikleri sonuçları değerlendirmeleri ve bu değerlendirmeler sonucunda yeni davranışlarını nasıl şekillendirecekleri konusundaki kararlarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu noktada, insanların kendilerinin ya da diğer bireylerin davranışlarının nedenlerini anlama süreci olarak tanımlanan Nedensellik Yükleme (Atfetme) kavramı oldukça önemlidir. Bu çalışmada öğrencilerin başarı ve başarısızlıkla ilgili değerlendirmelerini atfetme kavramı kapsamında anlamak amacıyla Muğla Meslek Yüksekokulu öğrencilerine yönelik bir alan çalışması yapılmıştır. Bu kapsamda öğrencilerin başarı ve başarısızlık durumlarını şans, çaba, zorluk ve yetenek faktörlerinden hangilerine bağladıkları tespit edilmiş ve bu sonuçlar üzerine çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre öğrencilerin başarısızlık durumunda en fazla zorluk (3,28) faktörüne, en az yetenek (2,86) faktörüne atıfta bulunmakta, başarı durumunda ise en fazla çaba (3,54) faktörüne, en az zorluk (2,94) faktörüne atıfta bulundukları görülmüştür. Bu sonuçlar öğrencilerin başarı ve başarısızlık durumlarını değerlendirirken, kendine yontma yanılgısı içinde olduklarını göstermektedir. Ayrıca öğrencilerin şans, çaba, zorluk ve yetenek faktörlerine atfetme derecelerinin cinsiyete göre anlamlı farklılık gösterdiği, okudukları program türüne göre ise anlamlı bir fark göstermediği tespit edilmiştir.

Büyük Veri Reklamlarında İkna Sürecinin Çift Süreç Teorileri Bağlamında İncelenmesi

INTERNATIONAL PEER-REVIEWED JOURNAL OF MEDIA AND COMMUNICATION RESEARCH, 2021

İkna, reklam söz konusu olduğunda her zaman önemli ve popüler olmayı başaran bir kavramdır. Çünkü reklamın temel amaçlarından olan satış vaadinin gerçekleşmesi hedef kitlenin ikna edilmesine bağlı şekilde gerçekleşmektedir. Bu durumun farkında olan reklamcılar ve reklam verenler çok sayıda teknik geliştirmiş olsalar da günümüzde akıllı telefonlarına bağımlı ve sürekli olarak sosyal medyada vakit geçiren insanlar için pek çok teknik elverişsiz kalmaktadır. Bu amaçla büyük veri-hedefli reklamcılık ortaya çıkmıştır. David Carroll'un Facebook'tan kişisel verilerini istemesi ve ardından Cambridge Analytica şirketinin Amerika başkanlık seçimleri ve Brexit sürecinde oynadığı rol büyük veri-hedefli reklamcılığın önemini ve etkisini ortaya çıkarmaktadır. Sosyal medyanın görsellik üzerinden ilerleyen ve algılara direkt etki eden yapısı sayesinde klasik kitle iletişim araçlarında, reklam faaliyetlerinden daha başarılı olan bu yeni reklamcılık faaliyetlerinde kişilerin sezgileri üzerindeki etki ve büyük veri üzerinden düşünüldüğünde ince detaylar üzerinden işleyerek güçlü bir iknayı ortaya koymaktadır. Buradan hareketle iknanın nasıl işlediğine yönelik temel bir sistem sunan Çift Süreç Teorileri kapsamında, sosyal medyada yer alan büyük veri reklamlarına yönelik düşüncelerin incelendiği bu çalışma ile insanların düşüncelerinin nasıl değiştirilmeye çalışıldığı ve yine bu reklamlar aracılığıyla insanların nasıl sürekli olarak tüketime yönlendirilmeye çalışıldığı aktarılmaktır. Nitel araştırma yöntemleri kapsamında yer alan derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak gerçekleştirilen araştırmada, kişilerin duygularına yönelik yollar olan çevresel yol ve sezgisel işlemenin, sosyal medya reklamlarında hedef kitleyi etkileme konusunda çok daha etkili olduğu; kişilerin daha önceki sosyal medya ve internet tercihlerine göre nokta atışı reklamlar aracılığıyla kişiye özel reklam gösteriminin gerçekleştirildiği gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çift süreç teorileri, ikna, sosyal medya, büyük veri, veri madenciliği. Persuasion is a concept that has always been important and popular when it comes to advertising. Because the realization of the promise of sale, which is one of the main purposes of advertising, depends on the persuasion of the target audience. Although advertisers and advertisers who are aware of this situation have developed many techniques, many techniques remain unfavorable for people dependent on their smartphones and constantly spend time on social media. For this purpose, big data - targeted advertising has emerged. David Carroll's request for personal data from Facebook and the subsequent role played by Cambridge Analytica in the US presidential election and Brexit process highlights the importance and impact of big data-targeted advertising. Thanks to the structure of social media that progresses through visuality and directly affects perceptions, these new advertising activities, which are more successful than advertising activities in classical mass media tools, reveal a strong persuasion by processing through fine details when considered through the impact on people's intuition and big data. From this point of view, within the scope of Dual-Process Theories, which offers a basic system for how persuasion works, it is to convey how people's thoughts are tried to be changed with this study, which examines the thoughts about big data advertisements on social media, and how people are constantly trying to be directed to consumption through these advertisements. In the research, which was carried out using the in-depth interview technique within the scope of qualitative research methods, it was found that the environmental path and intuitive processing, which are ways of people's emotions, are much more effective in influencing the target audience in social media advertisements; According to the previous social media and internet preferences of the people, it was observed that personalized advertisements were displayed via pinpoint ads. Keywords: Dual-process theories, persuasion, social media, big data, data mining.

Değişen Güzellik Kavramının Reklamlara Yansıması (Özet)

İnsanlık, tarih boyunca güzellik kavramı ile ilgili farklı söylemlerde bulunmuş olsa da, güzel olmanın peşinden gitmeyi de sürdürmüştür. Sabit bir kavram olmayıp, sürekli değişiklikler gösteren güzellik, insanlığın en çok önem verdiği ve etkilendiği yaşam pratiklerinden biri olmuştur. Bu bağlamda güzellik kavram, insanların tüketim anlayışını da etkilemiştir. Diğer bir deyişle, tüketicilerin giderek artan güzellik arayışı, markaların reklam stratejilerine, mesajlarına ve verdikleri vaatlerine de yansımıştır. Fakat güzellik kavramının, değişen bir dinamiğe sahip olması, reklam mesajlarını da etkilemiştir. Bu değişimden etkilenen markalardan biri de kozmetik markalarından biri olan Dove’dur. 1993 yılından beri Türkiye pazarında olan marka, yapmış olduğu araştırmada, kadınların %98’inin kendisini güzel bulmadığı sonucuna varmış ve bu durum da reklam anlatılarını şekillendirmiştir. Bu doğrultuda marka, kadınlardaki güzellik anlayışını değiştirecek kampanyalar hazırlamıştır. Bu çalışma, hedef kitlesine güzellik vaadinde bulunan, kozmetik sektörünün köklü markalarından biri olan Dove’un reklamlarını incelemeyi amaçlanmıştır. Bu bağlamda Dove markasının 1993 ve 2016 yıllarında Türkiye’de yayınlamış olduğu reklamlar üzerinden, güzellik anlatısında gerçekleşen dönüşümler ve bunların reklamlardaki yansıması incelenmiştir. Diğer bir deyişle, reklam anlatılarının detaylıca yorumlanarak çözümlenmesini amaçlayan bu çalışma da, hermeneutik yöntem uygulanmış ve reklamlarda dile getirilen güzellik olgusunun anlamsal kökenleri irdelenmiştir.