Çağdaş Cami̇ Mi̇mari̇si̇nde Geleneksel Bi̇r Yaklaşim Örneği̇: Ankara Meli̇ke Hatun Cami̇i̇ (original) (raw)
Related papers
20 ve 21.Yüzyıl Cami Mimarisinde Geleneksel Yaklaşımlar: Ankara Örneği
YÜKSEK LİSANS TEZİ/ MASTER'S THESIS, 2022
Cami mimarisi 20. yüzyılla birlikte Türkiye’de bir kırılma noktası yaşamış ve çağdaş bir yorumla ele alınmaya başlamıştır. Ancak geleneksel cami mimarisini oluşturan plan elemanları ve geleneksel plan tipolojilerinin yanında geleneksel süsleme üslubundan da vazgeçilmemiştir. Günümüz camileri geleneksel ve modern mimari yaklaşımlarla inşa edilmiş camiler olarak iki grup altında değerlendirilmektedir. Tarihi nitelikteki camilerin planlarına yakın, hatta onların kopyası olmaya çalışan, ancak uygulamada aksaklıklar gösteren yapılar “geleneksel yaklaşım” ifadesi ile tanımlanmaktadır. Osmanlı döneminde ilk devirlerden itibaren cami harimlerini tek bir çatı altında toplamak arzusu ortaya çıkmış ve bunu gerçekleştirmek amacıyla tek kubbe ile örtülü, geniş alanların cami harimine dahil edilme imkanları araştırılmıştır. Silvan Ulu Camii ile kendini gösteren, Manisa Ulu Camii ile iyice belirginleşen mihrap önü kubbesinden merkezi kubbeli plana geçişin denemelerinin yapılmasından sonra 1437-1447 tarihleri arasında Edirne’de yaptırılan Üç Şerefeli Camii, klasik Osmanlı mimarisine bir geçişin öncüsü olarak kabul edilir. Merkezi planlı camilerin en başarılı örnekleri klasik Osmanlı mimarisi döneminde verilmiş olup, bunda en önemli rolü de Mimar Sinan oynamıştır. Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biri Şehzade Camii ve külliyesidir. Mimar Sinan’ın çıraklık eseri olarak tanımladığı bu yapı daha sonraki Geç Osmanlı mimarisini ve günümüz cami mimarisini etkilemiştir. Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olarak tanımladığı İstanbul Süleymaniye Camii, ortada merkezi bir kubbe ve buna kuzey ve güney yönlerinde ilave edilmiş iki yarım kubbeli plan şemasını uygulamıştır. Mimar Sinan’ın cami mimarisinde ulaştığı en son nokta 1569-1575 yılları arasında Edirne’de inşa edilmiş, ustalık eserim dediği Selimiye Camii’dir. Selimiye Camii tek merkezi kubbe ile mekân birliği düşüncesini en mükemmel biçimde yerine getiren bir yapı olmuştur. Böylece Sinan’dan başlayarak günümüze kadar devam eden merkezi planlı mekân birliği düşüncesi ve diğer yapı unsurları da günümüz cami mimarisinde görülmektedir. Bu çalışma ile 20 ve 21. Yüzyıl camilerinin geldiği nokta, tasarım unsurları, Osmanlı camilerindeki yapı unsurlarının ve uygulanan teknik ve süsleme özelliklerinin günümüz cami mimarisine olan yansımaları incelenecektir. Bunların dışında çalışmada incelenen yapılar kronolojik olarak sıralanarak, bu sayede plan ve süslemedeki değişim ve gelişim, yapılar arasındaki bağlantılar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Günümüze Ulaşamayan Bi̇r Kültür Mi̇rasi: Koyunyeri̇ Köyü Cami̇i̇
Amisos, 2020
Koyunyeri Koyu Camii, Edirne’nin Ipsala ilcesine 15 km uzaklikta bulunan eski adi Koyunyeri, yeni adi Alico Pehlivan Koyu’nde gunumuzdeki koy camisinin dogusunda bulunmaktaydi. II. Abdulhamit doneminde yaptirilmis oldugu dusunulen yapi, uzun sure kullanilmis ancak 1980’li yillarin sonuna dogru ust yapisi cokmeye baslamistir. Yavas yavas harap olan cami ibadet edilemez hale gelince, 1994 yilinda caminin bitisigine koy sakinleri tarafindan yeni bir cami yaptirilmistir. Daha sonra ise gittikce harap duruma dusen caminin ust ortusu tamamen yikilmis, kapi ve pencereleri kirilmistir. Bunun uzerine koy halki ve muhtari, yapinin tehlike arz etmesi nedeniyle 2018 yili sonlarinda tamamen ortadan kaldirmistir. Tarihi caminin bulundugu alan gunumuzde yeni caminin bahcesi olarak duzenlenmistir. Kareye yakin dikdortgen bir plana sahip olan yapidan gunumuze herhangi bir kitabe ulasmamistir. Caminin hangi tarihte ve kim tarafindan yapildigi da bilinmemektedir. Cami ile benzerlik gosteren ayni yored...
Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nden Bir Tip Proje Örneği: Mektepli Camiler
Sanat Tarihi Dergisi, 2023/2, 761-823., 2023
Bu çalışma, Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nde inşa edilen mektepli camiler hakkındadır. Tek mekân içinde hem ibadet hem de eğitim yapılabilecek şekilde tasarlanan bu yapıların mektepli cami olarak adlandırılması, dönemin arşiv belgelerinde geçtiği için tercih edilmiştir. Bu belgelerinden ilki H. 5 Rebîülevvel 1314 (M. 14 Ağustos 1896) tarihli olup, Ferecik Emlâk-ı Hümâyûn Şubesi’ne bağlı Lütfiye Köyü’nde inşa edilmesi kararlaştırılan mektepli cami hakkındayken, ikincisi Çorlu Emlâk-ı Hümâyûn Şubesi’ne bağlı on köyde inşa edilecek mektepli camilerle ilgili H. 11 Rebîülevvel 1318 (M. 09 Temmuz 1900) tarihli belgedir. Ana hatlarıyla kuzey-güney yönünde derinlemesine dikdörtgen planlı bu yapılar, iki katlı ön mekân ve gerisinde harim olacak şekilde bir düzene sahiptir. Yapıda iki katlı ön mekânda, alt katta son cemaat yeri, üst katta mektep ve hoca odası ile kadınlar mahfili şeklinde bir tasarım söz konusudur. Minare batı duvarında cepheye bitişik olarak inşa edilmişken, ön mekânın ikinci katındaki mektep kısmına ulaşım, minare önündeki bir merdivenle sağlanmıştır. İstanbul’daki bir örnek dışında, tespit edilebildiği kadarıyla, bu mektepli camilerin tamamı Trakya bölgesinde, özellikle muhacirlerin yerleştirildiği mevcut veya muhacirler için yeni kurulmuş köylerde inşa ettirilen eserlerdir. Bu yapıların emlâk-ı hümâyûn arazilerine ve hazine-i hassadan sağlanan gelirle, Sultan II. Abdülhamid emriyle inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu eserlerle ilgili diğer bir önemli husus ise bu mektepli camilerin büyük bölümüne, Sultan II. Abdülhamid tarafından kendisinden önce hüküm sürmüş padişahların isimlerinin verilmesidir. Bu çalışmada öncelikle arşiv belgesi ekinde planı da olan on köyde inşa edilmiş eserler tanıtılmış, ardından benzer özelliklere sahip diğer yapılara yer verilmiştir. Yapıların tanıtılmasını takiben, oluşan veriler değerlendirmeye tabi tutulmuş ve ulaşılan sonuçlarla birlikte ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Mektepli Cami, II. Abdülhamid, Trakya Camileri, Osmanlı Mimarisi, Geç Devir Mimarisi ............................................................................................................................................................. This study is about the mosques with schools built during the reign of Sultan Abdulhamid II. It has been preferred that these structures, designed in such a way that both worship and education can be carried out in a single place, be called schcooled mosque because it is mentioned in the archival documents of the period. The first of these archive documents is the document dated 5 Rebîülevvel 1314 H. (August 14, 1896 A.D.) about the mosque with a school that was decided to be built in Lütfiye Village of Ferecik Emlâk-ı Hümâyûn Branch. The second document is H. 11 Rabi al-Awwal 1318 (M. 09 July 1900) is dated and relates to the mosques with schools to be built in ten villages affiliated to the Çorlu Emlak-ı Hümayun Branch. There is a plan of the work/works to be built in the annex of both documents. Apart from these two documents, there are many documents in the Ottoman Archive about the works that are the subject of our examination and there are visuals taken at the opening ceremonies of these mosques in the Sultan Abdulhamid II. Photography Archive. These buildings, which have a deep rectangular plan in the north-south direction, have a layout with a two-storey front space and a sanctuary behind. The building has a two-storey front space, a narthex on the lower floor, a school and teacher's room and a private area for women on the upper floor. While the minaret was built adjacent to the facade on the western wall, access to the school section on the second floor of the front space was provided by a staircase in front of the minaret. It is understood that these structures were built on the order of Sultan Abdulhamid II with the income provided from the lands of emlak-ı hümayun and the treasury. One of the striking elements here is that, unlike the construction activities traditionally carried out through foundations, the works were built with the revenues of the treasury, whose structure was changed and strengthened. Another important point about these works is that most of the mosques with these schools were given the names of the sultans who reigned before him by Sultan Abdulhamid II. These structures, which form the backbone of the study, and most of the other structures found to have similar characteristics are works built in the Thrace region, especially in the existing villages where immigrants were settled or in newly established villages for immigrants. In addition, as far as it can be determined outside Thrace, an example built for immigrants was also found in Istanbul. In this study, first of all, the works built in ten villages, which have a plan attached to the archive document, the on-site examination and the information obtained, are discussed with documents, and then other structures with similar features are included. Following the introduction of the structures, the documents, information and data obtained from on-site observations were evaluated and discussed together with the obtained results. Keywords: Mosques with schools (Schooled Mosques) II. Abdulhamid, Thrace Mosques, Ottoman Architecture, Late Period Architecture
Türki̇ye'De Modern Bi̇li̇mleri̇n Eği̇ti̇mi̇nde Mekteb-İ Harbi̇ye Örneği̇
Osmanli Bilimi Arastirmalari, 2012
Osmanlı İmparatorluğu, ondokuzuncu yüzyıla gelindiğinde siyasî, ekonomik ve askerî alanda eski gücünü kaybetmiş; bu gücü tekrar yakalayabilmek adına yeniden yapılanma süreçlerine girmiştir. Osmanlı tahtına geçen III. Selim (1789-1807), II. Mahmud (1808-1839) gibi padişahların Batılı devletlerin hızlı ilerleyişlerini yakından takip etmeleri ve yenilik yanlısı olmaları ise, bu yeniden yapılanma süreçlerini daha etkin kılmıştır. II. Mahmud döneminde Mekteb-i Harbiye'nin kuruluşu, eğitim alanındaki modernleşme sürecinde geçmişten farklı olarak yeni yöntemlerin benimsendiğinin bir kanıtıdır.
Erken Dönem İslam Cami̇ Mi̇mari̇si̇nde Maksure Kubbesi̇ Geleneği̇ni̇n Türk Cami̇ Mi̇mari̇s
The Journal of Academic Social Science Studies, 2015
Maksur section that had been designed to ensure the safety of the caliph, was added to Mescidu'n Nebi, first Islamic Mosque, during Hz Osman period at the Islamic mosque architecture. Over time, maksur, covered with the dome and located in the front of the altar and maksur has been one of the key elements of the Islamic mosque architecture. This maksur dome tradition that was involved in the bivouac type mosques which was brought to Iran and Central Asia by Muslim Arabs has become a monumental form in front of the altar by merging with a tradition of dome that is related with pre-Islamic beliefs and management. Dome in front of the altar which was seen as a symbol of monarch sovereignty was introduced in the mosques of Karahanlı and Gazneli, the first Muslim Turkish States, and it has been the starting point of the mosque architecture that represents spatial association. The Great Seljuks that created a monumental mosque architecture by collecting and evaluating developments of mosques in Karahanlı and Gazneli, spread this architectural approach to the Islamic World. Seljuks who conquered Anatolia with the victory of Malazgirt in 1071 dealt with dome in front of the altar with the excitement of creating a new mosque architecture and they tended to public space understanding which is making the dome dominating the space. At the established principalities after Anatolian Seljuk, this search and experiences had advanced step by step. In the mosque architecture of Ottoman era in XIV century, major improvements in terms of monumental space design had been just began to appear, especially dome in front of the altar became the basic element of spatial design. In the XVI century, Mimar Sinan carried public space concept that had the idea of gathering a crowded community under one dome in the Turkish mosque architecture to its climax with Edirne Selimiye Mosque by using the existing architectural accumulation that consisted of ongoing search and experimentation in the Ottoman mosque architecture.
Cami̇ Hutbeleri̇nde Bi̇li̇şe Dai̇r Süreçler: Bağlam, İcra Ve Algilanma
2016
Bu makale, hutbelerin (cami hutbelerinin) katilimcilarin bilise dair surecleri (anlama, tefekkur, duygulanma, ikna olma, davranisa yansitma kararini verme) uzerindeki etkileri incelemektedir. Bunun icin 2012-2013 yillari arasinda Turkiye’de 20 hafta boyunca 10 farkli ilcede surdurulen ampirik bir arastirmadan elde edilen verileri kullaniyoruz. Hutbelerin olusturulma ve kavranis tarzina bir gondermeyle bilise dair sureclerin iki asamasinin oldugunu savunuyoruz: bunlardan ilki imamlarin hutbelerine dahil ettikleri tematik konularla olusturdugu soylemler, ikincisiyse bu soylemlerin Cuma namazlarina katilanlar tarafindan anlasilmasi. Yanit aranan arastirma sorusu, bilise dair sureclerin birinci asamadan ikinci asamaya nasil evrildigi. Boylesi bir evrilmeyi test etmek icin makalemizde iki hipotez one suruyoruz. Bunlardan birincisi, dinleyiciler arasindaki bilise dair sureclerin, imamin hutbesindeki dini soylemlerini cemaatin icinde konuslandigi ozel sosyo-ekonomik baglamla iliskilendird...
Keman Ci̇lasinda ‘Geleneksel Yöntem’ Ve Alkol Bazli Ci̇la İçi̇n Bi̇r Uygulama Örneği̇
Eurasian Journal of Music and Dance, 2020
Geleneksel yöntemlerle hazırlanan keman cilaları, hazırlanmalarında kullanılan reçinelerin çözünürlük tipleri bakımından üç şekilde kategorize edilmiştir. Bunlardan ikisi alkol ya da yağda çözülebilen ayrı reçinelerle üretilmeleri nedeniyle birbirinden ayrılmakta, ‘alkol’ ya da ‘yağ’ cilaları şeklinde adlandırılmaktadır. Bununla birlikte hem alkolde hem de yağda çözülmeye uygun bazı reçinelerle üretilebilen ‘karışım’ ya da ‘yağ temelli’ (Setragno, 2017 s. 80) olarak adlandırılan cila uygulamaları da bulunmaktadır. Bu makalede amaç, alana ilişkin kaynaklardan yararlanma yoluyla, bu makale aracılığıyla kullanımına yer verilecek malzemeleri temel özellikleri açsından tanımlamakla birlikte, ‘geleneksel’ yöntemin takip edildiği, alkol temelli bir cilanın hazırlanması ve uygulanması aşamalarına ilişkin bilginin aktarımı ile, ‘çalgı bilim çalışmalarının bir kolu olarak ülkemiz ‘çalgı yapım alanına’ ilişkin bilgi havuzuna, uygulamalı organoloji kapsamında ufak bir katkıda bulunmak olacaktır...
Üsküdar Atik Valide Külliyesi’nde Caminin Mahfil ve Strüktür Sistemi
Üsküdar Belediyesi, 2023
Valide Atik Külliyesi(1571-88), Mimar Sinan’ın son dönemde tasarladığı eserleri arasında yer alır. Nurbanu Sultan’ın, önce haseki sultan, daha sonra valide sultan olduğu zaman gerçekleşen statü değişikliği, Valide Atik camisinin inşa sürecine yansımıştır. Cami, Nurbanu Sultan’ın statüsünün artmasına paralel olarak, ilk hali üzerinden iki inşa süreci geçirerek istenilen olgun seviyesine ulaşmıştır. Çalışmanın konusunu oluşturan strüktür ve mahfil sistemine dair değişimler son inşa sürecinin(1584-86) gerçekleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Geçirdiği son inşa sürecinde eklenen mahfil unsurları, camiye bir mekânsal derinlik katmıştır. Cümle kapısı üzerindeki üç katlı mahfil ile birlikte düşünüldüğünde U-biçimindeki mahfiller, cami iç mekânını ev ölçeğine dönüştürür. Nurbanu Sultan cami iç mekânındaki çifte kemerler, harim mekânını yanlara doğru genişlemesini sağlayarak caminin mekânsal zenginlik ve derinlik etkisine katkıda bulunur. Bu çalışmada, yerinde yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde, caminin U-biçimli ve üç katlı mahfil mekânı ile çifte kemerlerin mekânsal etkileri ve inşa süreçleri araştırılmaktadır. Yapılan çalışma üzerinden amaç, caminin mahfil ve strüktür sisteminin camiye kattığı mekânsal zenginlik ve derinliğini ortaya çıkarmaktır.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2022
Araştırmanın konusu, Bilecik ili, Gölpazarı ilçesinde bulunan Kâsımlar Köyü Camii’nin kalem işi bezemeleredir. Yapı, 2019 yılında Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından tamamlanan restorasyon sayesinde koruma altına alınmıştır. Kim tarafından yaptırıldığı bilinmeyen camiin kuzey cephesinde bulunan kitabesinde, “Maşallah” yazısı ile H 1190 / M 1776 inşa tarihi okunur. Dış cephede galeri katında, harimde mihrapta, minberde, alt ve üstteki pencere üstlerinde, duvar aralarında, revzen çevresinde, kadınlar mahfilindeki tavan ve kemer araları ile ahşap göbekli tavanda yer alan kalem işleri, 18. yüzyıl özellikleri yansıtır. Kıble duvarındaki Mekke, kent ve camii tasvirleri minyatür üslubunda yapılmıştır. Kalem işlerinde genellikle, kırmızı, mavi, yeşil ve kızıl kahve renkli kök boyalarla yapılan ve ibrikten çıkan çiçek demetlerinin, ağaç tasvirlerinin, yuvarlak madalyonlar içinde dört halife ve Allah, Muhammed hatlarının, palmet-rumi ve natüralist üslupta yapılan lale, gül sümbül buketl...
Batililaşma Dönemi̇ Osmanli Cami̇ Mi̇mari̇si̇nde Mükebbi̇reler
Kesit Akademi, 2017
Batılılaşma dönemi Osmanlı cami mimarisinin önemli bir elemanı olan mükebbireler ile ilgili yapılan bu çalışmanın amacı, camiler tanıtılırken genellikle görmezden gelinen, ya da sadece bulunduğu yer belirtilmekle yetinilen bu mimari elemanın ayrıntılı olarak ele alınmasıdır. Mükebbirenin tanımı ve işlevi açıklandıktan sonra Batılılaşma dönemi Osmanlı cami mimarisindeki genel gelişim değerlendirilmiş, bu döneme ait tespit edilebilen mükebbirelerin malzeme ve tasarım bakımından tipolojik sınıflandırmaları yapılarak dönemlerinin sanat anlayışını yansıtan özellikleri üzerinde durulmuştur. Osmanlı cami mimarisinde günümüze ulaşabilen örneklerini XVI. yüzyıldan itibaren görmeye başladığımız mükebbirelerin özellikle Batılılaşma dönemi Osmanlı cami mimarisinin vazgeçilmez mimari elemanlarından birisi olduğu görülmektedir. Başta İstanbul camileri olmak üzere bu dönemde Anadolu'da inşa edilen camilerde de adeta bir moda beğenisi halinde cepheleri hareketlendiren bir mimari eleman olarak yaygın biçimde karşımıza çıkan mükebbireler bazen yalın ve işlevsel bir form ile bazen de yapıldığı dönemin sanat anlayışı ve zevkini yansıtan yoğun bezemeleri ile dikkat çekmektedirler.