Akut Mezenter İskemi; Klinik Deneyimlerimiz (original) (raw)
Related papers
Açık Kalp Cerrahisi Sonrası Mezenter İskemi
Turkiye Klinikleri Journal of Cardiovascular Surgery, 2001
Açık kalp cerrahisi sonrası gastrointestinal sisteme ait komplikasyonlar nadir görülmekle beraber, yüksek mortaliteye sahiptir. Çeşitli çalışmalarda, açık kalp cerrahisi sonrası hastaların %0,6-%2,9'unda gastrointestinal komplikasyon geliştiği bildirilmiştir. Ancak bu komplikasyonlarda, bildirilen mortalite oranları ise %14-%59 arasında değişmektedir (1-5). Gastrointestinal komplikasyonlardan paralitik ileus, eroziv gastrit, üst veya alt gastrointestinal kanamalar daha sık görülürken, intestinal iskemi, akut divertikülit, akut kolesistit, hepatik disfonksiyon ve akut pankreatit gibi komplikasyonlara daha seyrek rastlanmaktadır (1,3). Bu komplikasyonlar içinde en mortal seyirli olanı mezenter iskemidir,
Turkiye Klinikleri Journal of Gastroenterohepatology, 2009
Karın ağrısı ya da akut primer (vasküler) mezenter iskemi (AMİ) ön tanısı ile gelen olgularda, konvansiyonel ve dinamik bifazik (arteriyel ve venöz) Bilgisayarlı Tomografi (BT) tetkiklerinin AMİ tanısındaki rolünün ve BT bulgularının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Toplam 55 hastanın 22'sine konvansiyonel, 33'üne dinamik bifazik BT yapıldı. Konvansiyonel BT'de oral ve IV pozitif kontrast madde, Dinamik BT'de otomatik enjektör ile IV pozitif kontrast madde; oral ve rektal negatif kontrast madde (su) uygulanarak arteriyel ve venöz faz görüntüler elde olundu. Mezenterik vasküler yapılar ve AMİ'nin sekonder BT bulguları değerlendirildi. %95 ve üzeri seçicilik gösteren BT bulguları anlamlı kabul edildi ve hem konvansiyonel BT için hem dinamik BT için ayrı ayrı belirlendi. B Bu ul lg gu ul la ar r: : 55 olgunun 18'i primer (vasküler) AMİ tanısı aldı. 18 olgunun 15'inde tanı operasyonla 3'ünde klinik, biyokimyasal ve radyolojik tetkiklerle konuldu. 55 hastanın 29'u opere edildi. Opere 15 olguda primer, 6 olguda sekonder AMİ tanısı saptandı. Konvansiyonel BT için %95 üzeri seçicilik gösteren BT bulguları SMA oklüzyonu, SMV oklüzyonu, portomezenterik gaz, solid organ infarktı, dinamik BT için SMA oklüzyonu, SMV oklüzyonu, pnömatozis intestinalis, barsak duvarının hipokontrastlanması ve hipoatenüasyonu olarak belirlendi. SMA ve SMV oklüzyon bulguları iki yöntem için %100 seçicilikte bulundu. Konvansiyonel ve dinamik BT'nin duyarlılığı %89, seçicililiği %100 olarak hesaplandı. S So on nu uç ç: : Dinamik BT ve konvansiyonel BT tetkikleri AMİ tanısında oldukça yararlıdır. AMİ tanısı için en güvenilir (%100 seçicilik gösteren) BT bulguları olan SMA ve SMV trombozu dışındaki sekonder BT bulgularının diğer patolojilerle örtüştüğü bu nedenle duyarlılık ve seçicilik oranlarının daha az olduğu dikkati çekmektedir.
Akut İskemi̇k İnmede Magnezyum Düzeyleri̇
BOĞAZİÇİ TIP DERGİSİ, 2019
Amaç: Akut iskemik inme (Aİİ), serebral arterterlerde trombo-embolik tıkanmalar sonucu ortaya çıkan ve etkilenen bölgeye ait belirti ve bulguların hızla yerleştiği bir sendromdur. Bu çalışmada magnezyumun Aİİ'de risk faktörü olarak etkisi araştırıldı Yöntem ve Gereçler: Aİİ tanısı alan 221 hasta ve serebrovasküler hastalığı olmayan157 kişi değerlendirildi. Hastaların kan magnezyum düzeyleri inme başlangıcından ilk 24 saat içinde bakıldı ve kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Aİİ olgularında ayrıca magnezyum düzeyi ile hipertansiyon, diyabetes mellitus (DM), koroner arter hastalığı (KAH) varlığı ve Banford skalasına göre infarkt lokalizasyonu (total anterior, parsiyel anterior, posterior, laküner) arasındaki ilişki araştırıldı.
Akut İskemi̇k İnmede İnflamasyon Göstergesi̇ Olarak Akut Faz Reaktanlari
BOĞAZİÇİ TIP DERGİSİ, 2019
Amaç: İnme patogenezi üzerine yapılan çalışmalar özellikle son zamanlarda "inflamasyon teorisi" üzerine yoğunlaşmıştır. Bu çalışmada, akut inflamasyonun, iskemik inme hastalarında risk faktörü ve prognostik faktör olarak rolünü araştırmak amacıyla, akut faz reaktanlarından C reaktif protein (CRP), fibrinojen ve lökosit miktarının diğer inme risk faktörleri ile ilişkisini ve prognostik faktör olarak zamansal değişimini inceledik.
Akut İskemik İnmede Mortalite ve Morbidite Belirteçleri
Nöro Psikiyatri Arşivi, 2013
Ya z›fl ma Ad re si/Ad dress for Cor res pon den ce: Dr. Dürdane Aksoy, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Tokat, Türkiye Gsm: +90 542 815 33 13 E-pos ta: dbekar @yahoo.com Ge liş ta ri hi/Re cei ved: 23.08.2011 Ka bul ta ri hi/Ac cep ted: 08.03.2012 © Arc hi ves of Neu ropsy chi atry, pub lis hed by Ga le nos Pub lis hing / © Nö rop si ki yat ri Ar şi vi Der gi si, Ga le nos Ya yı ne vi ta ra f›n dan ba s›l m›fl t›r. ÖZET Amaç: İnme, tedavisindeki gelişmelere rağmen hala ciddi bir mortalite ve morbidite sebebidir. İnmenin erken döneminde hastanın ilk saatlerdeki nörolojik tablosu, görüntülemede saptanan lezyon büyüklüğü ve yaş en önemli prognostik faktörler olarak bilinmektedir. Bu çalışmada iskemik inmenin ilk saatlerinde glikoz, hemoglobin, hematokrit, beyaz küre (BK), ortalama eritrosit hacmi (Mean corpuscular volume: MCV), vitamin B12, folik asit, sedimantasyon gibi acil poliklinik şartlarında bakılabilecek, takip ve tedavi konusunda yönlendirici olabilecek prognostik belirteçlerin varlığını araştırdık. Yöntem: Bu retrospektif çalışmaya 2006-2011 yılları arasında hastanemize ilk 24 saat içinde başvuran 272 iskemik inmeli hasta alındı. Erken dönemdeki laboratuvar bulguları kaydedildi. Hastalar çıkış tarihlerindeki modifiye rankin skorlarına göre iyi ve kötü prognozlu grup olarak ikiye ayrıldı. Hastaların yaşları, laboratuvar sonuçları, hastanede kalış süreleri ve özgeçmişleri karşılaştırıldı. Bulgular: Hastalarımızda hipertansiyon inme risk faktörleri arasında ilk sırada idi. İyi ve kötü prognozlu gruplar arasında yaş, MCV, folik asit, BK ve sedimantasyon değerlerinde anlamlı farklılıklar vardı. Parametrelerin bağımsız değişkenler olarak lojistik regresyon analizi yapıldığında ileri yaş, yüksek MCV, düşük folik asit kötü prognozla anlamlı şekilde ilişkiliydi. Tartışma: İleri yaş inmede kötü pronozun en önemli belirtecidir. Yüksek MCV ve düşük folik asit düzeyleri de mortalite ve morbiditeyi etkilemişlerdir. Her iki parametre inme risk faktörlerinden biri olan hiperhomosisteinemi ile ilişkilidir. Dolayısıyla iskemik inmede erken dönemde homosistein, folik asit, vit B12, MCV düzeylerinin inme prognozuna etkisini araştıran prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır. (Nö rop si ki yat ri Ar fli vi 2013; 50: 40-44) Anah tar ke li me ler: İskemik inme, prognoz, homosistein, folik asit Çıkar çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemişlerdir.
Acil Servise Bașvuran Akut İnmeli Hastaların Analizi
2015
Calișmamizin amaci acil servise bașvuran inme hastalarinin tani, tedavi, izlem ve maliyetlerini etkileyen ozellikleri incelemektir.YONTEMBu retrospektif calișmada Afyon Kocatepe Universitesi Tip Fakultesi Acil Servisine ceșitli sebeplerle bașvuran ve sonunda inme tanisi konulan 319 hastanin kayitlari incelendi. Yaș, cinsiyet, sigara ve alkol kullanim alișkanliklari, norolojik muayene bulgulari, bașvuru sirasindaki saglik durumlari, bilgisayarli tomografi bulgulari, inme tipleri, prognoz, maliyet, olum ve taburculuk oranlarini da iceren demografik ve klinik bulgular incelendi.BULGULARAcil servise bașvuran hastalarin %1’inde inme vardi. Cinsiyet dagilimi yaklașik olarak eșitti (%51,9 erkek ve %48,1 kadin). Inme hastalarinin cogunlugu 60 yașin ustundeydi (%63,6). En sik bașvuru yakinmasi tek yanli gucsuzluktu (%31,1) ve hastalarin%14,9’u hastaneye ambulans ile getirilmiști. Hastalarin yaklașik yarisi (45,1%) belirtiler oluștuktan sonraki ilk uc saat icinde hastaneye varmiști ve %84,1’i...
Stroke is the third most common cause of death in the United States after cardiac causes and cancer. A total of 700,000 stroke cases, 600 of which are ischemic strokes each year in the United States, are reported, and approximately 175 of these cases result in death (1). Determination of etiology and severity of stroke is crucial in deciding on appropriate treatment of stroke patients. Value-determining of the severity of insomnia and brain damage using Glaskow Coma Scale (GCS), NIHSS (National Instutute of HealthStroke Scale) and Modified Risk Scale (MRS) gives valuable results both on the treatment and on the prognosis of the patient. In MRS, it is used to assess the activities and independence of patients prior to stroke. Patients score between 0 and 6. Patients who had no symptoms and fulfilled their duties in full independence were evaluated as 0 according to MRS, whereas those who were excluded as follow-up were evaluated as 6 according to MRS. Chronic renal disease (CKD) can be described as a permanent loss of the metabolic and endocrine functions of the kidney in the presence of progressive renal disease (2). The most commonly used equation for e-GFR is the equation called ex-MDRD and the equation created by developing the MDRD equation with 6 parameters. Formula of the equation Ex-MDRD: GFR (mL / min / 1.73 m2) = 175 x (krea) -1.154 x (Age) -0.203 x (BUN) -0.170 x (Alb) 0.318 x If it is American). There are a number of studies showing a correlation between the decrease in eGFR and the risk of acceleration in atherosclerosis and the risk of developing cardiovascular events (3-5). The incidence of early arterial atherosclerosis in CKD is 20 times higher than in the general population. Atherosclerosis and related MI and SVO are important causes of morbidity in ESRD patients (6,7). 303 patients with acute stroke were referred to the emergency department during the study period to investigate the relationship between EGFR values and MRS in patients with an emergency servive ischemic stroke diagnosis. When the eGFRcutoff value was 30 or lower, estimates of moderate and severe MRS scores were 96.6% for eGFR insensitivities and 8.7% for sensitivities. The area under the ROC curve showing the medium-to-heavy MRS estimate of eGFR was calculated as 0.61 (95% GA: 0.55-0.67). This difference was statistically significant between the patients with mild MRS score and the other groups (p = 0.006). There was no relationship between the size of the vascular area from the stomach and the patients' eGFR values (p = 0.386). As a result, the diagnostic value of eGFR is high in the medium-to-heavy MRS estimate.
Safra Kesesi Yaralanmalarında Klinik Deneyimimiz
vantipdergisi.yyu.edu.tr
Özet Safra kesesi yaralanmaları, karın travmaları arasında nadir olarak görülmektedir. Bu çalışmada safra kesesi yaralanması nedeniyle tedavi edilen hastalarımızı sunmayı amaçladık. Yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde 1996-2006 tarihleri arasında tedavi edilen 15 travmatik safra kesesi yaralanmalı hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Bulgular: Yaş ortalaması 28±13.46 olan hastaların 12(%80)'si erkek ve 3(%20)'ü kadın idi. Beş (%33,3) hasta künt ve 10 (%66,6) hasta ise penetran karın travmasına maruz kaldıkları görüldü.Tüm hastalara ultrasonografi çekildi. Beş hastada şok mevcuttu ve acil laparotomi yapıldı. Dört hastaya bilgisayarlı tomografi, 3 hastaya tanısal peritoneal lavaj ve bir hastaya ise ultrasonografi eşliğinde perkütan aspirasyon yapılarak laparotomi kararı verildi. Travma şiddet skoru (ISS) ortalaması 25.20 ± 15.91, Revize travma skoru (RTS) ortalaması ise 7.030 ±1.033 olarak hesaplandı. Hastaların hepsine kolesistektomi uygulandı. Beş hastada morbidite gelişmiş olup en sık görülen morbidite yara enfeksiyonu idi. I İntraabdominal yandaş organ yaralanma sayı ortalaması 3.18±1.32 olup, en sık yaralanan yandaş organ karaciğer olduğu görüldü. İlk 24 saatte 6 hastaya ortalama 5.50 ±3.20 Ü kan transfüzyonu yapıldı. Ortalama hastanede kalış süresi 7.93±0.89 gün olduğu gözlendi. Sonuç: Safra kesesi yaralanmalarında morbidite ile ilişkili faktörler; ISS, yandaş abdominal organ yaralanması ve ilk 24 saatte yapılan kan transfüzyon sayısı olduğu saptandı. Safra kesesi yaralanmalarında, kolesistektomi tercih edilecek en uygun tedavi seçeneğidir.
Akut İskemik İnmede İntravenöz Trombolitik Tedavi
Turkiye Klinikleri Journal of Neurology Special Topics, 2009
Trombolitik tedavinin amacı akut iskemik inmede rekanalizasyonu sağlayarak penumbrayı kurtarmaktır. Bu çalıșmanın amacı bizim intravenöz trombolitik tedavi uyguladığımız hastalarımızda tedavinin etkinliğini ve komplikasyon oranlarını değerlendirmektir. Hastalar ve Yöntem: Semptomların bașlamasından itibaren ilk 4.5 saatte bașvuran ve intravenöz trombolitik tedavi alan 32 hastayı retrospektif olarak inceledik. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası Ulusal Sağlık Enstitüsü Strok Skalası (NIHSS) ve modifiye Rankin Skalası skorları (mRS) değerlendirildi. Bulgular: Tedavi öncesi, tedavi sonrası 24. saatte, 7. günde ve üçüncü aydaki NIHSS ortalamaları sırası ile 15±6 (4-32), 10±6 (0-21), 8±6 (0-19) ve 8±7 (0-30) idi. Tedavi sonrası 24.saatteki ve 3. aydaki mRS ortalaması ise 4±1 (2-5) ve 3±2 (0-5) olarak izlenmiștir. NIHSS karșılaștırıldığında tedavi alan grupta anlamlı düzelme tespit edildi (p=0.001). Tedavi sonrası 5 (%15.6) hastada intrakraniyal kanama tespit edildi. Yalnızca bir (%3.1) hastada ölümcül kanama oldu. Yorum: İlk 4.5 saatte akut iskemik inme ile bașvuran uygun hastalarda intravenöz trombolitik tedavi uygulaması kolay ve etkili bir yöntemdir. İnme bir halk sağlığı sorunudur ve bu tedavi ile bağımsız olarak yașamını sürdüren hasta sayısını arttırabiliriz. Anahtar Sözcükler: İskemik inme, intravenöz trombolitik tedavi, NIHSS, mRS Objective: The aim of thrombolytic treatment is to save penumbra by recanalization in acute ischemic stroke. The aim of this study was to review the efficacy and complications of intravenous thrombolytic treatment in our patients with acute ischemic stroke. Materials and Methods: We retrospectively evaluated the clinical data of 32 patients with ischemic stroke who received intravenous thrombolytic treatment within 4.5 hours. The neurological deficits were graded using The National Institutes of Health Stroke Scale (NIHSS) and modified Rankin scala (mRS) before and after the treatment. Results: The mean scores of NIHSS before the treatment and 24 hours, 7 days and 3 months after the treatment were 15±6 (4-32), 10±6 (0-21), 8±6 (0-19) and 8±7 (0-30), respectively. The mean scores of mRS 24 hours and 3 months after the treatment were 4±1 (2-5) and 3±2 (0-5), respectively. NIHSS scores showed significant recovery after treatment (p=0.001). Five patients (15.6%) had intracranial hemorrhage, but only one patient (3.1%) had fatal hemorrhage. Conclusions: Intravenous thrombolytic therapy is a reliable and feasible treatment in selected patients who have acute ischemic stroke in the last 4.5 hours. Stroke is a public health concern and this treatment increases the number of indepented patients.
Acil Servise Başvuran Akut İskemik İnmeli 124 Hastanın Geriye Yönelik Bir Yıllık İncelenmesi
Akademik Acil Tıp Dergisi, 2009
AIM: We aimed to intend to contribute to our countries database for acute stroke patients with identifying etiological, epidemiological, demographic and clinical features of those patients. METHODS: This is a retrospective descriptive study. Patients' charts are identified with help of ICD-10 coding system. 124 patients were enrolled to the study. RESULTS: Patients in male gender were 56.5 % (n: 70) and mean age of the study group was 67.5 ± 11.8. Average time of the onset of the symptoms was found to be 13.0 ± 18.5 hours. Only twenty five patients (20.5 %) were attended to the emergency department (ED) with in the there hours of symptoms onset. In patients past medical history, 58.8 % (n: 73) patients are hypertensive, 35.0 % (n: 43) are diabetic, 25.0 % (n: 31) of them have coronary artery disease, 20.1 % (n: 25) have a previously known stroke attack. Hundred patients (80.6 %) have a normal head CT. Mortality and morbidity rate was found to be 0.8 % and 6.5 % respectively in patients who were observed in the ED. Average observation time in the ED was 21.5 ± 30.5 hours (1-168). Fifty one patients (41.1 %) were admitted to intensive care unit and six patients were admitted to the neurology ward. CONCLUSION: Acute ischemic stroke is common in old male patients. Most important risk factors are hypertension and diabetes. Patients mostly attend to the hospitals lately. Observation periods of those patients are very long in the ED.