TÜRK KÜLTÜRÜNDE; “TURNA KUŞU” VE SEMAH ADI VERİLEN “TURNA OYUNU/TURNA SEMAHI” (original) (raw)

RUMELİ YÖRESİ OTMAN BABA SÜREĞİNDEKİ TURNALAR SEMAHI: KÖŞENÇİFTLİĞİ VE TÜRKGÜCÜ YERLEŞİM YERİ ÖRNEĞİ

TÜRK KÜLTÜRÜ VE HACI BEKTAŞ VELÎ ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2021

Alevi ve Bektaşi inancına göre, manevi bir dünyada yaratanla bütünleşme hali olan ve aynı zamanda müziğin bir uygulama alanı olarak kullanıldığı cem törenleri, müziğin aktarımı ve devamlılığı bakımından önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte cemlerde icra edilen eserler müzikal anlamda Tasavvufi Türk Halk Müziğinin repertuvarını da oluşturmaktadır. Araştırmaya konu olan Otman Baba Süreği cemlerinde karşımıza çıkan repertuvar içerisinde de söz konusu repertuvar örneklerinden nefesler ve semahlar yer almaktadır. Ancak icra edilen semahlar üzerine yazılmış kaynakların sınırlı olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada araştırmaya konu olan Otman Baba’dan kısaca bahsedilerek cemlerde bir ibadet uygulaması olan semahın, etimolojik anlamına ve konuyla ilgili çeşitli görüşlere yer verilecektir. Daha sonra çalışmanın asıl kısmını oluşturan Otman Baba Süreği cemlerinde dönülen Turnalar Semahı’nın bölümleri, icra ediliş biçimi, figüratif yapısı, kişi sayıları hakkında bilgiler verilip bu semahın yörede yaşayan dede/babalar, zâkirler ve insanlar için ne ifade ettiği aktarılacaktır. Son olarak eser müzikal yönden (ritmik, makamsal, melodik) incelenecektir. Çalışmada esas olarak, Otman Baba Süreğinde yer alan Turnalar Semahı’nın yerel müzik özelliklerinin ortaya konulması, dönülen semahın temel müzik özellikleri ile birlikte yerel özelliklerinin belirlenmesi ve daha sonra yapılacak olan benzer çalışmalara müzik analizi açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

TÜRK SEMİYOSFERİNDE BİR MÜCADELE ÖRNEĞİ: ALİ CENGİZ OYUNU

Milli Folklor, 2023

tarafından kuramsallaştırılan ve kültür bilimlerinde yeni bir kavram olan semiyosfer, bireyleri kuşatan, bir metin olan yaşamlarını bağdaştıran, varoluş süreçlerini anlamlandıran sembol ve simgelerin birlikteliğiyle inşa edilen bir anlam alanının karşılığıdır. Dünyayı saran ve canlıların yaşamını sağlayan biyosfer tabakasına telmihen kullanılan semiyosfer, insanları çepeçevre saran bir anlam alanıdır. Kültürel anlam alanı olarak da kabul edilen semiyosfer, belirli özelliklere ve işlevlere sahip en küçük göstergelerin bir araya gelerek oluşturduğu bir yapıdır. Bu yapının yapısal paradigması en küçük nesnede de belirgindir. İnsan, her şeye nüfuz eden, sosyal yaşamı mümkün kılan, içinde kodlar ve semboller gibi pek çok unsur barındıran semiyosferin kendisine sunduğu göstergeler sayesinde dünyayı anlamlandırır. Bireyin zihin küresi olan ve evrenin metinsel anlamının ilişkilendirildiği semiyosferin inşa süreci ve sürekliliği bellek ile sağlanır. Bireysel, toplumsal ve kültürel belleğe ait kodlamalar ile sağlanan hatırlama, insanları çepeçevre saran metinsel bağdaşıklığı sağlayan semiyosferin ürünüdür. Yuri Lotman'a göre belleğin ürünü olan gelenek her zaman metin olarak belirginleştiği için semiyosfer metin odaklıdır. Edebî metinler, semiyosferin inşasındaki göstergeleri barındırarak belleği inşa etme ve aktarma işlevini yerine getiren metinlerdir. Masallar da belleğin tarihsel sürekliliğine destek olarak semiyosferde alan yaratırlar. Yaratılan bu alan, masalın kültürel belleğe ilişkin zihin kodlamaları ve simgeleştirebilme özellikleriyle ilgilidir. Masallardaki ortak hafızanın, sürekliliğin ve simgeleştirme kabiliyetinin üçü de masalların kültürel bellekteki kodlamalarını üstlenen ve masalın en küçük birimi olan motiflerle sağlanır. Bu motiflerden biri olan kahramanın şekil değiştirme yetisini ve aklını kullanarak galip geldiği "şekil değiştirerek mücadele motifi", Türk semiyosferindeki mitik bilinçte, mistik anlayışlarda ve edebî metinlerde sembol olarak belirginleşir. Şekil değiştirmenin bir motife dönüşebilmesi ve buradan da semiyosferin inşasına katkıda bulunabilmesi için hatırlanması, tarihsel süreklilikle tekrarlanması, ortak deneyimle birbirinden farklı alanlarda belirginleşmesi gerekir. Bu belirginleşmeyle yaratılan metinlerden olan Ali Cengiz Oyunu adlı masal, Türk semiyosferinin yarattığı anlam alanıyla var olan en güzel örneklerdendir. Masalda, padişahın kızıyla evlenmek isteyen Keloğlan'ın, hüner olarak kabul edilen Ali Cengiz Oyunu'nu Köse'den öğrenmesi anlatılır. Bu hüner şekil değiştirebilmedir. Keloğlan bu hüneri akılla birleştirerek, rakiplerinin tümünü yener ve padişahın kızı ile evlenir. Ali Cengiz Oyunu, Türklerin semiyosferinde iki anlam alanına sahiptir. İlk anlam alanı, masaldaki mitikmistik-dinî bir güç olarak belirginleşen şekil değiştirmenin, akılla birleşerek rakibi alt etmek üzere kullanılmasıdır. İkinci anlam alanı, Cengiz Han ve onun soyu olan Kırım Hanlığı ile ilgilidir. Türk mitolojisinde, mistik hareketlerinde, anlatı türlerinde, nazım ürünlerinde ve semiyosfere ait birçok alanda var olan şekil değiştirmeye ait zihin kodlamaları, tarihi süreçte Cengiz Han'ın savaştaki taktik kılık değiştirme hileleri ve Kırım Hanlığının savaşlarda Osmanlı'yı yalnız bırakması üzerine kurnazlık ve hileyle düzenlenmiş oyun anlamındaki "Ali Cengiz Oyunu" kalıp ifadesini yaratmıştır.

TURNALAR- Uluslararası Türk Dili, Edebiyat ve Çeviri Dergisi

Turnalar, 2019

1 t u r n a l a r turnalar 74 ULUSLARARASI HAKEMLİ TÜRK DİLİ, EDEBİYAT VE ÇEVİRİ DERGİSİ 2 K › b r › s -B a l k a n l a r -A v r a s y a T ü r k E d e b i y a t l a r › V a k f ı t u r n a l a r ULUSLARARASI HAKEMLİ TÜRK DİLİ, EDEBİYAT VE ÇEVİRİ DERGİSİ

Türklerde Şamani̇zm Ve Oyun İli̇şki̇si̇

e-dergi.atauni.edu.tr

Bugün din olarak değil, bir inanç tekniği olarak tanımlanan ġamanizm; Türklerin ritlerini belirleyen ruhsal tutunma arzuları arasında en önemlisidir. Avcı göçebeler olarak yaĢayan Türklerin Ģamanlar olarak adlandırılmasının kaynağında tarımla uğraĢan toplumlara nazaran yaĢamı daha farklı algılama biçimleri olduğu görülür. ġamanın eylemi; gösteriye dayalı bir eylemdir. O, izlendiğinin bilinciyle topluca yapılan ayinlerden farklı olarak "kendini" sergileme eğilimindedir. ġamanizmin Orta Asya"dan çıkıp Anadolu"ya ulaĢması ve beraberinde hayvan mitleri, akrobatik hünerler, erginleme ritlerini taĢıması oldukça uzun bir sürecin sonucudur. Bu ritlerin Ġslami anlayıĢ içindeki Heterodoksiler üzerindeki belirleyiciliği; Totemizm ve Animizmin ġamanizm üzerindeki belirleyiciliğine benzer. Bu gösteriler Ġslamiyet öncesi çoktanrılı ve mistik dinlere özgü bir yapı olmakla birlikte Anadolu köylüsünün Ġslamiyet"i kabullenirken geçmiĢ yaĢamlarına bağlılıklarının da göstergesidir. Bu anlamda ġamanın tiyatroyla olan bağı Türk toplumlarında "gelenekselleĢtirilmiĢ"tir. ġamanın gösterisi özünde teatral öğeler içerir. Bu çalıĢma bu teatral iliĢkiyi kurmaya ve Türklerin Ġslamiyet öncesi ve sonrası dönemlerde bunu nasıl yaĢattıklarını göstermeye çalıĢmaktadır.

TÜRK KÜLTÜRÜNDE MUSİKİ VE TERME TÜRKÜLERİ

Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden. Açar bir altın anahtarlarla rûh ufuklarını, Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını ……………… Yahya Kemal Beyatlı Üstad Yahya Kemal Eski Musiki adlı şiirinde, sadece müziğin ve notaların hicranını değil, aynı zamanda kökü binlerce yıllık mazide olan milli kültürümüz içinde musikinin ve erbabının önemini de dile getirir. Büyük milletler sadece siyasi ve askeri güçle değil, aynı zamanda diline olan sadakati ile de asırlarca dimdik ayakta kalabilir. Çok sayıda savaş ve sürgüne rağmen Yahudilerin, diğer semavi dinlere göre az oranda bir nüfusa da sahip olsalar, binlerce yıldır varlığını koruyabilmesi dilini muhafaza etmesi ile mümkün olmuştur. Dilin nesilden nesile aktarılmasında musikinin rolü, alfabe kadar önemlidir. Dünyanın farklı coğrafyalarına dağılmış olsa da aynı dili, aynı ritmi paylaşan milletler, taşıyacakları ortak hisler ve duygu birliği ile birbirlerine kenetlenirler. Bunun canlı örneğini Balkan Savaşları sonrası Balkanlardan göç eden soydaşlarımız arasında ya da yaklaşık 150 yıl önce, Çarlık Rusya'sının zulmünden bölgemize göçen Kafkas Kökenli vatandaşlarımız arasında görebiliriz. Bu kardeşlerimiz neredeyse 2 asra yaklaşan aradan geçen zamana rağmen, Türkiye'ye gelirken yanlarında getirdikleri müzik kültürünü hala yaşatarak, aralarında ortak dil ve kültürü son nefere kadar sürdürebilmenin gayreti içindedirler. Yine bugün Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın cemiyet oluşumları incelendiğinde, bir araya geldiklerinde, düğünde, eğlencede memleket türküleri ile kaynaştıklarına şahit oluyoruz. Bir milletin varlığı dilinin mevcudiyeti ile anlaşılır. Dilini kaybeden herhangi bir topluluk " millet " olmaktan çıkar ve bir daha hatırlanmamak üzere mazinin karanlıklarına gömülür, çünkü dil ile birlikte, kütlelerden millet yapan kültür de ortadan kalkmıştır. 1 Müslümanların Batıya bıraktığı en önemli musiki miras dokuzuncu asrın ortalarında İslam filozofu el-Kindi'nin öğretileriyle ritmik bütünden, usule doğru gelişen musikidir.2 Batı musikisinde kullanılan pek çok müzik aleti, araç ve gereci İslam medeniyetinden Avrupa'ya sirayet etmiştir. Orkestra şeflerinin kullandığı dirinajdan çalınan çalgılara kadar pek çoğu İslam medeniyetinden İspanya üzerinden Avrupa'ya yayılmış hatırasıdır.3 5000 yıllık bilinen Türk tarihinin yayıldığı sahanın büyüklüğü, bugün Türk olmayan ülkelerde bile Türk musikisinin tesirlerinin gözlemlenmesine imkân vermektedir. Bugün Türk yurdu deyinde (hudutları) Kuzey Buz Denizi kıyılarından, Tuna Kıyılarına, Himalayaların Kuzeyinden, Volga kıyılarına kadar uzanır. Coğrafya ve tarihi coğrafyaya vukuf şarttır. Hangi ülkede, hangi asırda, hangi kavimlerin oturduğu, hangi dillerin konuşulduğu, hangi devletlerin hükümran olduğu hangi din mezhep ve tarikatların yaşadığı bilinmeksizin gerçek bir müzik tarihi düşünülemez.4 Anadolu coğrafyasının ve Türk tarihinin musikimizde tesirini bilmeden, horon ve zeybek oyunlarını anlamaya çalışmak resim eğitimi almayan birinin Picasso'nun tabloları karşısında saatlerce durup

Anadolu Sahasi Türk Halk Şi̇i̇ri̇nde Turna: Derdi̇çok Örneği̇

2023

This article was checked by Turnitin. Turkish literature, has also been handled and processed as a common motif in Anatolian Turkish folk poetry. The use of crane motif as an image in Turkish folk poetry, which reflects the feelings, thoughts, and tastes of the Anatolian people and Derdiçok's poems with crane motifs constitute the subject of this study. The aim of the study is determining the characteristics of the crane in the poems of Derdiçok, who is accepted as one of the well-known representatives of the Turkish folk poetry tradition of minstrel style and in Turkish folk poetry that emerged, developed and matured in this geography, and contributing to the field by interpreting these texts. In this study, it has been determined that the crane is discussed with its beauty, its resemblance to a lover, and the qualification of bringing news in various verse forms and types of Turkish folk poetry tradition. In addition to this, information about the life of Derdiçok, who lived in the Afşin-Elbistan Cultural Basin in the last quarter of the nineteenth century and the first quarter of the twentieth century, was given, and the content analysis of his poems with crane motif was made. After all, it has been seen that the crane takes place in Derdiçok's poems, with its features in Anatolian field Turkish folk poetry; at the same time the poet's didactic poems in which he gave advice to the cranes in order to be vigilant against their enemies, as well as his conversational poems in which he communicated with them were determined, and all his poems with crane motifs were analysed.