Türk Edebiyatında Manzum Meşâyih Silsile-nâmeleri (Tasavvufî Silsile-nâmeler - Tarikat Silsile-nâmeleri) (original) (raw)
Related papers
Türk Edebiyatında Manzum Meşâyih Silsile nâmeleri ve Mehmed Emin Tokadî'nin Silsile nâmesi
Arapçada "bir şeyi diğer bir şeye bağlamak, iliştirmek, zincir yapmak, birbirine ulamak; bir soyun şeceresini yapmak; suyu şelâle hâlinde dökmek" anlamındaki "selsele" )سلسله( fiilinden türetilmiş bir isim olan "silsile", "zincir, bağ; soy, sop, sülâle; bir zürriyet veya neslin kesintisiz devamını gösteren şecere, soy kütüğü" gibi anlamlara gelmektedir. Farsçada "mektup, kitap, risâle, bir şeyden haber veren vesika" anlamındaki "nâme" kelimesi ile birleşerek de birbiriyle soy bağı olan ailelerin ya da birbirine "el veren" meslek erbabının şeceresini, hiyerarşik yapısını gösteren vesikalar anlamında kullanılmaktadır. 1 İslam kültüründe ilk defa hadis ilminde kullanılmış olan "silsile" sözcüğü, "sened" sözcüğü ile aynı anlamda, hadis râvîlerinin kesintisiz bir şekilde Hz. Peygamber'e kadar olan isimler zincirini ifade etmektedir. Bu doğrultuda silsile ya da sened, bir hadisi birinden rivayet ederek sonraki nesillere ulaştıran râvîlerin alış sırasına göre ve tarih unsuru (kronoloji) göz önünde bulundurularak zikredilmesi şeklinde anlamlandırılabilir. 2 Sonraki dönemlerde farklı alanlarda da kullanılmaya başlayan silsile geleneği giderek yaygınlaşmış, siyer, tefsir, fıkıh, kelâm ve tasavvuf ilminde de kullanılır olmuştur. Hatta tezhip, musikî ve hüsn-i
Türk İslam Edebiyatı’nda Manzûm Tecvîdler
Tecvîd; د" و "ج kökünden tef'îl babında mastar olup "bir işi çok iyi ve güzel yapmak, bir şeyi süslemek (İbn-i Manzûr, t.y., s. 731), bir sözü iyi söylemek, bir şeyi düzgün hale getirmek" (Şabân Abdulâtî vd., 1425(Şabân Abdulâtî vd., /2004) gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise tecvîd hakkında -aynı manalara gelebilecek-pek çok tarifin yapıldığını görmekteyiz (Karaçam, 1991, s. 167-169). Kur'ân-ı Kerîm'i güzel, hatasız ve hakkıyla okumaya yardımcı olan tecvîd ilmini uzmanlar genel anlamda; اعطاء احلروف حقها و مستحقها من كل صفاة (sıfatları açısından her harfin hakkını ve layık olduğu özelliğini vermektir) (İbn-i Cezerî, t.y., vr. 2b; Zekeriyya el-Ensârî, t.y., s. 15-16) şeklinde tarif etmektedir. Mar'âşî (2001, s. 109), tecvîdi; "harflerin mahreç ve sıfatlarını konu eden ilim" şeklinde tarif etmekte ve eserinde başka tariflere de yer vermektedir. Kırâat uzmanları ise tecvîd için "Kur'ân'ın (okumanın) süsü" (İbn-i Cezerî, t.y. vr. 2b-3a) Öz: Genelde İslam Edebiyatı özelde ise Türk İslam Edebiyatı sahasında, şairliğin verdiği kabiliyet ya da okumaezberleme kolaylığı gibi çeşitli nedenlerden dolayı dinî konuların manzûm anlatımı; bir gelenek haline geldiği gibi bu konuların öğretilmesinde önemli bir rol de oynamıştır. Nitekim fetvâ, ferâiz, akâid, ilm-i hâl gibi dinî konular manzûm olarak telif edilmiş ve bu konuların ezberlenmesi ya da uygulanmasında bir kolaylık sağlanmıştır. Bu bağlamda manzûm tarzda kaleme alınan bir diğer tür de manzûm tecvîdlerdir. Kur'ân-ı Kerîm'in güzel ve usulüne uygun bir şekilde okunmasını sağlayan bu ilim, Kur'ân merkezli yaşayan bir toplumda daima gündemde olmuş ve toplum Kur'ân'ı tecvîdle okumaya az ya da çok gayret göstermiştir. Bu ilimde uzmanlaşmış (hâfız-şeyhülkurrâ gibi) kişiler mensur eserler telif ettikleri gibi, aralarında şairlik vasfı olanlar tecvîd konularını nazma aktarmıştır. Özellikle Arapça manzûm tecvîd ve kırâat eserleri hakkında çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, araştırmalar sonucu Türkçe eserler hakkında gözle görülür bir çalışma yapılmamıştır. Bundan dolayı çalışmanın amacı; Türk Edebiyatındaki manzûm tecvîd türü ile ilgili bir literatür oluşturmak, manzûm Türkçe tecvîd eserlerini-yazarlarını tanıtmak, tecvîd ilmi ve konularının manzûm olarak nasıl işlendiğini (dil-üslup-şekil-muhteva vb.) genel çerçevede tahlil etmek, din, eğitim, kültür ve edebiyat dünyamızda bu geleneğin izlerini sürmektir.
16. Yy. Türk Edebiyatı’nda Manzum Cülûsiyyeler
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi
Övmek ve övünmek edebiyatımızda, şiirlerde var olan bir unsurdur. Devrin padişahının, önde gelen simalarının övülmesi ise Divan şiirinde öne çıkan konulardan birisidir. Özellikle kaside nazım şekli ile yazılmış şiirler övgü nitelikli şiirlerin başında gelir. Kasidenin yanı sıra farklı nazım şekillerinde ve türlerde de bu konular işlenmiştir. Bugüne kadar üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan cülûsiyyeler de tarafımızca incelenmeye çalışılmıştır. Cülûsiyyeler, Osmanlı şehzadelerinin padişah olarak tahta çıkışı üzerine ağırlıklı olarak kaside nazım şekliyle yazılan ve tahta çıkan padişahı öven manzum veya mensur örneklerdir. İncelememizde 16. yy. şairlerinden 22 şairin divanı taranmıştır. Şiirlerin yapısal özellikleri (nazım biçimi, kafiye, redif, vezin) ve muhtevası (kime yazıldığı, benzetme unsurları, farklı kullanış şekilleri, konuların işleniş biçimi vb.) bakımından ele alınarak divanlarda geçen cülûsiyyeler tespit edilmiş ve incelenmeye çalışılmıştır.
Türk Edebiyatında Manzum Tasavvuf Tarifleri: Tasavvuf-nâmeler
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2022
Tasavvuf-nâmeler; Türk edebiyatındaki zengin çeşitlilikteki manzum dinî türlere ilave edilebilecek bir diğer türdür. Makalede, bu türü tanıtma amacıyla ilk örneği 15. yüzyıl, son örneği de 20. yüzyıla ait on üç manzum tasavvuf tarifi ve tasavvuf-nâme ele alınmıştır. Bunlardan Dede Ömer Rûşenî ve Oğlanlar/ Olanlar Şeyhi İbrâhîm Efendi'nin tasavvuf-nâmeleri türün adı verilmeden meşhur olan metinleridir. Sun'ullâh-ı Gaybî ve Rusçuklu Şeyh Ömer Zarîfî'nin manzumeleri de tasavvuf tarifi muhtevalarına dikkat çekilerek yayımlanmıştır. Sâdık Kemâlî, Seyyid Mehmed Emîn, İsmâîl Hikmetî, Şevkî ve Mehmed Kâsım Efendi'nin tasavvuf-nâmeleri ise bu yönlerine dikkat çekilmeden lisansüstü tezlerde ve bir dergide yer almıştır. Tasavvuf-nâme türüne dâhil edilemeyen ancak manzum tasavvuf tarifi muhtevası dolayısıyla; Cemâl-i Halvetî'nin Risâle-i Teşrîhiyye, müellifi meçhul Manzûme fî Beyân-ı Tezkiye-i İnsân ve Kadızâde Mehmed Efendi'nin Manzûme-i Akâ'id mesnevilerindeki ilgili kısımlar da türe ışık tutmaları hasebiyle makalede tanıtılmaktadır. Tespit edilen bu metinlerde tasavvufun mahiyeti, sûfîlerin nasıl olması, dikkat etmeleri ve uymaları gereken hususlar ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2022
Tasavvuf-nâmeler; Türk edebiyatındaki zengin çeşitlilikteki manzum dinî türlere ilave edilebilecek bir diğer türdür. Makalede, bu türü tanıtma amacıyla ilk örneği 15. yüzyıl, son örneği de 20. yüzyıla ait on üç manzum tasavvuf tarifi ve tasavvuf-nâme ele alınmıştır. Bunlardan Dede Ömer Rûşenî ve Oğlanlar/ Olanlar Şeyhi İbrâhîm Efendi'nin tasavvuf-nâmeleri türün adı verilmeden meşhur olan metinleridir. Sun'ullâh-ı Gaybî ve Rusçuklu Şeyh Ömer Zarîfî'nin manzumeleri de tasavvuf tarifi muhtevalarına dikkat çekilerek yayımlanmıştır. Sâdık Kemâlî, Seyyid Mehmed Emîn, İsmâîl Hikmetî, Şevkî ve Mehmed Kâsım Efendi'nin tasavvuf-nâmeleri ise bu yönlerine dikkat çekilmeden lisansüstü tezlerde ve bir dergide yer almıştır. Tasavvuf-nâme türüne dâhil edilemeyen ancak manzum tasavvuf tarifi muhtevası dolayısıyla; Cemâl-i Halvetî'nin Risâle-i Teşrîhiyye, müellifi meçhul Manzûme fî Beyân-ı Tezkiye-i İnsân ve Kadızâde Mehmed Efendi'nin Manzûme-i Akâ'id mesnevilerindeki ilgili kısımlar da türe ışık tutmaları hasebiyle makalede tanıtılmaktadır. Tespit edilen bu metinlerde tasavvufun mahiyeti, sûfîlerin nasıl olması, dikkat etmeleri ve uymaları gereken hususlar ayrıntılarıyla anlatılmıştır.