Rumi ve Türk Şiirinin Doğuşu (original) (raw)

Türk Şiirinde Rumeli ve Bosna

Bosnalı der behey devletlü vezir Nemse kralının kasdı bizedir Duydu Bosna askerinin geldiğin Şüpheniz olmasın fırsat gözetir Âşık Ahmet Özet: Türk şirinde genel olarak Rumeli ve özelde ise Bosna ve çevresi geniş olarak yer alır. Bu coğrafya sadece Tanzimat sonrası gelişen modern Türk şiirinde değil halk türkülerinde, tekke ve divan şiirinde geniş bir yer tutmaktadır. Modern Türk şiirinde ise Rumeli ve Bosna bir ve beraber düşünülür. Genelde Rumeli'nin özelde ise Bosna'nın şiirlere konu olurken tarihî olaylara referans yapılarak işlendiği, kimi zaman sevinçle, kimi zaman da hüzün ve acıyla anıldığı görülür. Bu yazıda şiirlerden hareketle bu coğrafyanın nasıl mısralara aksettiği üzerinde durulacaktır.

Şiir Dili ve Türk Şiir Dilinde Leke

Ilmi Arastırmalar Dil Edebiyat Tarih Incelemeleri, 1996

Şiir, gerek söze dönüştürme ve içerik açısından, gerekse sunuluş açısından orjinal, etkilemeye, duygulandırmaya yönelik, yaratı niteliği taşıyan bir söz sanatı ürünüdür. Burada içerik ve öz deyimiyle şairin duygu, düşünce dünyasında doğ muş imajlar, tasanmlar, coşkular, sunuluş terimiyle de bu imaj ve tasaniann içten, tesirli, okuru kavrayan bir anlatım başansına ulaşma kastedilmektedir. Şiir dilinin değişik yönleri bu sunuluş tarzı içinde-kısa eksiltili anlatımdan, aktarmalara, sapmalara, ses tekrarlanna, vezin ve kafi ye vs. Biçim özelliklerine vanncaya kadar-1 değerlendirilebilir. Şiirde duygu, düşünce, imaj ve tasanınlar kadar bunlann dile getiriliş biçimi de çok önemlidir. Çünkü "şiir, bir söyleyiş sanatı"dır ya da "imaj, duygu, düşünce, hayal ve coşkulan etkileyici bir biçimde söze dönüştürme yolu "dur denilebilir2. Bu nitelik, hiç kuşkusuz, her çağda beğeniten ve unutulmazlar arasına giren gerçek şiir örnekleri için geçerlidir. Değişik dillerde şiiri karşılayan bu kelimelerin herbiri ona bir şeyler aktarmakta ve şiirin bir yönünü yansıtmaktadır. Şiir kavramını karşılamak üzere Batı dillerinde kullanılan poeme (fr.), poem (İng.) gibi kelimelerin Yunancadaki "yapmak, imal etmek, yaratmak, uydurmak" anlamına gelen poieo köküne dayandığını ve bunun türevi olan bir kelimeden (poie:ma'dan ki bu kelime yapılmış şey, eser/ yapıt, şiir, manzume demektir) çıktığını görüyoruz. Latince (poeta) kanalıyla batı dillerine geçen ve yaratı biçiminde aktanlan bu kelimenin, şiirin özünü açıklar nitelikte olduğu görülmektedir. Eski Yunan'da (Homeros döneminde), şiirle müziğin sıkı ilişkisini gösteren bir adiandırma görülür: aoidos, hem ozan hem de şar kıcı demekti. Ode ise hem şarkıcıdır, hem de nağmeyle okunan şiir anlamındadır. Çince'de şiir kavramı, söz anlamına gelen şı kelimesiyle karşılanmıştır. Şiirin sözden geldiği, "özlemlerin ürünü" olduğu, "kalbimizdeyken özlem, sözlere dö

İslîmî / Rûmî Ve Hatâyî Moti̇fi̇ni̇n Köken Meselesi̇: Ti̇mûrî Tezyînât Üslûbunun Osmanli Sanatina Yansimalari Ve İstanbul Üslûbunun Teşekkülü

Türklük araştırmaları dergisi, 2024

Öz Timur'un cihan hâkimiyeti kurma siyaseti neticesinde savaştığı toplumların âlim ve sanatkârlarını Semerkand'a getirmesi ile Timûrîler (Gūrkāniyān), Türkistan'da sanat üslûbunun ve bilhassa bezeme sanatlarının önemli temsilcileri arasında adından söz ettirmişlerdir. Osmanlı Devleti ile Timurlu Devleti arasında gerçekleşen etkileşim Türk bezeme sanatlarının inkişâfını sağlayan önemli bir sâik olmuştur. Bugüne kadar yürütülen çalışmalarda Timurlu sanatına ait nakış üslûpları daha çok Türkiye müze ve kütüphanelerinde mahfuz yazma eserler üzerinden incelenmiştir. Dönemin mimarî tezyînâtı ve kâşî bezemeleri ise daha çok malzeme ve teknik hususiyetleri bakımından ele alınmıştır. Konuyla ilgili yapılan araştırmaların akademik dili, Türkistan gibi bu sanatlara beşiklik etmiş bir coğrafyanın dil mirası görmezden gelinerek Batı kökenli terimler ve yakıştırmalara teslim olmuştur. Bu çalışmada Timur dönemi mimarî tezyînâtının yaygın unsurlarından kâşîler, malzeme ve teknik hususiyetlerinden ziyade, bezemeleri meydana getiren nakış, tertip ve üslûpları yönüyle ele alınmıştır. Bunun için ana kaynak sayılan Şâh-ı Zinde yapıları ile Osmanlının erken devir mimarîsinden seçilen bazı örnekler karşılaştırılmıştır. Bazı nakışların köken araştırmalarının da yapıldığı çalışmamızın sonucunda Türkistan ve Anadolu'dan beslenen kapsayıcı bir yaklaşımla, ortak bir ıstılah değerlendirmesi yapılmış, yeni terimler tespit edilmiş ve iki çağdaş devlet arasındaki ortak mirasa dikkat çekilmiştir. Selçuklular döneminde görülmeyip erken devir Osmanlı mimarî tezyînâtında görülen çiçekli nebâtî nakışların Timur dönemi mimarî bezemeleri ile benzer niteliklerde olması; bir hat üzerinde ilerleyen yaprak, tomurcuk ve çiçek gibi tüm unsurlarıyla teşekkül etmiş hatâyî üslûbu nakışların Anadolu'daki ilk örneklerinin XIV. yüzyıl Timûrî bezeme sanatı ile benzerliği; Osmanlı sanatında çoğunlukla erken devir mimarî bezemelerinde karşılaştığımız, günümüzde hâlâ Özbekistan'da sıkça kullanılan nakış tarhlarının sınırlayıcı desenleri (tenab/tınâb), etkileşimin bariz göstergelerindendir. Çift yönlü olduğunu düşündüğümüz bu etkileşimin devamında, Türkistan ve Anadolu arasındaki sanat bağını kuran bazı sanatkârların veya bunların talebelerinin, Fetih'ten sonra İstanbul'a gelmeleri neticesinde nebâtî motif ve üslûplar Osmanlı saray nakkaşhânesinde gelişerek kemâle ermiştir. Bu çalışmada, örnekler üzerinde izlenen değişime bakılarak, Türk tezyînâtının klasik çağında görülen nebâtî motif dağarcığı ve sanat yaklaşımlarının saray nakkaşhanesinde gösterdiği tekâmül neticesinde yepyeni bir tarz/üslûp kazandığı, bu yeni üslûbun artık Tarz-ı İstanbul veya İstanbul Üslûbu olarak anılması gerektiği katiyetle teyid edilmiştir. Zira günümüzde bile Türkistan'daki sanatkârlar, Timur devrini esas alarak Osmanlı sarayında gelişen üslûba bigâne kalmışlardır. Hıtâ'dan doğduğuna inanılan çiçekli nebâtî bezeme üslûbu İstanbul'da zirveye ulaşmış ve İstanbul'un zevk-i selimine ve rengine bürünmüştür.

Rumeli’nin Kaybının Türk Şiirindeki Akisleri

Özet Rumeli’nin kaybı Türk şiirinde önemli bir yer tutar. Asırlarca Türklerin hâkimiyetinde kalan bu toprakların kısa sürede elden çıkmasının halkı nasıl sarstığı Rıza Tevfik, Mehmet Akif, Aka Gündüz, Arif Nihat vb. şairler tarafından şiirlerde ele alınmıştır. Özellikle Balkan Savaşları esnasında ülkeyi yönetenlerin ihmalkârlığı ve beceriksizliği bu toprakların kaybedilmesini hızlandırmasını şairler de sert bir üslupla eleştirmiştir. Bu hususu işleyen şiirlerde dramatik bir üslûp kendisini hissettirmektedir. Yahya Kemâl, Arif Nihat, Orhan Şaik, Halide Nusret vd. şairler Rumeli’nin kaybının üzerinden uzun yıllar geçse de Türk halkının -özellikle Rumeli kökenli şairlerin- bu topraklara özleminin devam ettiğini ifade etmişlerdir. Anahtar Kelimeler: Şiir, Rumeli, kayıp, özlem, dram, Balkan Savaşı. Abstract Rumelia loss has an important place in Turkish poetry. For centuries the people of the Turks under the control of how the emergence of this land as soon as possible by hand shaken Rıza Tevfik, Mehmet Akif, Aka Gündüz, Arif Nihat and so on. poems by poets are discussed. Negligence and incompetence during the Balkan wars, especially those who lead the country to accelerate the loss of this land in a harsh manner criticized poets. Itself felt in a dramatic style poems processing this matter. Yahya Kemal, Arif Nihat, Orhan Şaik, Halide Nusret et al. over the loss of poets long after many years -in Rumelia origin of the Turkish people especially poets- have expressed continued longing for this land. Key Words: Poetry, Rumeli, loss, longing, drama, the Balkan War.

Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Geleneğe Dair

Mavi Yeşil Dergisi, 2023

Gelenek geçmişe ait, değere dönüşmüş birikimlerin bütünündür. Bu genel tanımlamanın içine birçok unsur dahil edilebilir: Mimari, müzik, edebiyat... Geleneğin devamlı oluşunda belirleyici olan benimsenmesidir. Kabullenilmemiş veya zevk seviyesine ulaşamamış herhangi bir değerin geleneğe dönüşmesi olanaklı değildir. Geçmişten miras kalan birikimden yararlanmayı olduğu gibi kabullenmek yerine, bir bilince dönüştürme, 'tarih şuuru' edinerek analiz etme, değerlendirme ve yararlanma yoluna işarete eden T. S. Eliot, geleneği zaman nehri içinde geçmişi bugünde bulma, izini sürme olarak görür (Eliot, 1983:20-21). Türk şiir geleneğinin üç damarı vardır: Destan, sözlü dönemden bugüne gelen Halk edebiyatı; İslamiyet'in kabulü ve yerleşik hayatla vücut bulan, özellikle Fars edebiyatından etkiyle gelişen Divan şiiri; son olarak 18. Yüzyıldan başlayarak 19. Yüzyılda devlet politikası ile resmileşen Batılılaşma çevresinde gelişen Yeni Türk edebiyatı.

Türk Şiirinde Ses ve Ritm Konusuna Yeni Bir Yaklaşım

Journal of Turkish Research Institute, 2006

Ses ve ritm, şiirin dış yapı unsurlarındandır. Şiirdeki ölçü, bireysel ve toplumsal hayatın ritmiyle ilgilidir. Türk şiirine hakim olan ses ve ritm, eski Türk hayatında aranmalıdır. Atların koşu biçimleriyle Türk şiirindeki vezinler arasında ilişki kurulabilir. Türklerde at kültürünün varlığı, şiirde koşu ritmlerinden yararlanıldığını düşünmeye imkân verir. Başlangıçtan bugüne Türk şiirinde vezin problemine yeni bir dikkatle bakmaya ihtiyaç vardır. Bu yazıda bütüncü bir yaklaşımla şiir ve ritm ilişkisi incelenmiştir.

Gülün Yaratilişi Ve Hz. Peygamber’Le İli̇şki̇si̇ Özeli̇nde Uydurma Ri̇vayet Algisi

2018

Bazi uydurma rivayetlerde gulun veya kirmizi gulun Hz. Peygamber’in terinden yaratildigi, Resul-i Ekrem’in kokusunu koklamak isteyenlern gul koklamalari gerektigi ve gul koklayinca Resulullah’a salavât getirmeyenlerin ise onu uzmus olacaklari bildirilmistir. Bu rivayetlerin bir kismi Şii kaynaklarda da yer almistir. Sunni ve Şii kaynaklarda gul disinda diger bazi cicekler hakkinda da musterek veya benzer uydurma rivayetler mevcuttur. Bununla birlikte gulle irtibat kurulmaksizin Resulullah’in teri ve kokusundan bahseden bircok sahih hadis bulunmaktadir. Diger taraftan tasavvuf, edebiyat ve sanatta yaygin olarak Resul-i Ekrem gule veya gul Hz. Peygamber’e benzetilmis ve bu hususta cok sayida eser kaleme alinmistir. Toplumda gul, Resulullah’in sembolu olarak gorulmektedir. Bu makalede, Sunni ve Şii kaynaklardaki konuyla ilgili mevzu hadisler, bunlari uyduran kisiler ve bu rivayetlerin uydurulma sebepleri arastirilacaktir.