. YÜZYILDA SUDAN’DA OSMANLI HAKİMİYETİNİN KÜLTÜREL ETKİLERİ (original) (raw)
Related papers
OSMANLI MEDENİYETİ’NİN SUDAN SUAKİN’DEKİ İZLERİ
III. ULUSLARARASI OSMANLI İZLERİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI, 2023
Suakin Adası, Sudan’ın Kızıldeniz kıyısında Portsudan kentine bağlı dünyaca ünlü mercan kayalıkları üzerine kurulmuş bir adadır. Kızıldeniz ve Hint Okyanusu ticaret yolu üzerinde çok uzun yıllar liman kenti olma özelliğine sahip Suakin, yaklaşık 400 sene Osmanlı idaresinde kalmıştır.1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethi ile Türk topraklarına katılmasının ardından, 1555’de Habeş eyalet merkezi olmuştur. 19. yüzyıla kadar bugünkü Eritre, Cibuti ve kuzey Somali’yi kapsayan Osmanlı İmparatorluğu Habeş Eyalet sınırları içinde kalan Suakin üzerinde Osmanlı Dönemi eserleri bulunmaktadır. Bu yapıların hemen hepsi ada civarından temin edilen mercan resifleri ile inşa edilmiştir. Bildirinin amacı, Afrika’nın içlerine açılan bir kapı işlevi gören ve bir zamanlar üzerinde konut, cami, banka, hastane, atölye, gümrük binası ve liman gibi birçok yapının bulunduğu Suakin adasının mimarlık tarihimiz açısından öneminin açıklanmasıdır. Suakin adası üzerinde bulunan Osmanlı dönemi eserleri bildirinin özgün veri kaynağını teşkil etmektedir. Ada üzerinde Osmanlı döneminden kalan birçok yapının olduğu bilinmekle birlikte bunlardan iki adet cami, gümrük binası ve liman, 2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) tarafından restorasyonu yapılıp teslim edilmiştir. Bildiri sonuçları kapsamında ada üzerinde Osmanlı medeniyetinden kalan yapılar, mimari özellikleri ve günümüzdeki durumuna ait değerlendirmeler ifade edilecektir.
OSMANLI HUKUKUNDA İSTİDANE İZNİ VE GÜNÜMÜZ HUKUKUNA YANSIMALARI
Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018
Başkası adına borçlanma manasına gelen istidane kurumu, Osmanlı döneminde yoğun bir şekilde uygulanmıştır. Bu kurum, sosyal güvenliğin günümüzdeki kadar kurumsallaşmadığı dönemlerde, insanlara sosyal güvence sağlamıştır. Ancak günümüzde bu kurumun içeriği, kapsamı ve şartları üzerinde pek fazla durulmamıştır. Bu nedenle çalışmamız istidane kurumunu genel olarak açıklamayı amaçlamaktadır. Çalışmamızda, bu kurumun kapsamını belirlemek için temel fıkıh eserlerinden, Osmanlı mahkeme kayıtlarından ve konuyla ilgili yazılmış eserlerden faydalanılmıştır. Günümüz hukuku açısındanda velayet, vesayet, vakıfların yönetimi ve evlilik birliğinin temsiline ilişkin konularda istidane kurumuna örnekler bulmak mümkündür. Ancak sayıları Osmanlı dönemi ile mukayese edildiği zaman oldukça sınırlıdır. Günümüzde de özellikle özel hukuk alanında ihtiyaç halinde bu kurumun uygulanması, uyuşmazlıklara çözüm olabilecektir.
CUMHURİYETİN KÖKENLERİ: ONDOKUZUNCU YÜZYILDA OSMANLI MODERNLEŞMESİ
İmgelem, 2019
Bu çalışmanın amacı Osmanlı Devleti’nin On Dokuzuncu yüzyılda yaşadığı siyasi ve toplumsal olayların Cumhuriyet’in ve kurumlarının temellerine etkilerini incelemektir. Cumhuriyet, kurumsal ve siyasal açıdan bakıldığında, Osmanlı Devleti’nden birçok miras devralmıştır. Devralınan bu mirasın büyük oranda On Dokuzuncu yüzyılda gerçekleşen siyasi ve toplumsal hareketler etrafında şekillenen siyasal ve idari reformlar aracılığıyla gerçekleştiği söylenebilir. Hatta Cumhuriyetin temellerinin bu yüzyıl içerisinde atıldığını söylemek çok da iddialı olmayacaktır. Sened-i ittifakla başlayan demokratikleşme sürecinin 1876 Kanun-i Esasi ile anayasal seviyeye ulaşması bunun en büyük göstergesidir. Türkiye’de yakın tarihe kadar uygulanmakta olan parlamenter sistemin de bu demokratikleşme hareketi ile başladığını belirtmek gerekir. Bu bağlamda Osmanlı Devleti On Dokuzuncu yüzyıl siyasi gelişmeleri oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada da Sened-i İttifak ile başlayan, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve Kanun-i Esasi’nin ilanı ile devam eden süreç; ilgili siyasi olaylara zemin hazırlayan toplumsal olaylarla birlikte ele alınmıştır.
OSMANLI HÂKİMİYETİNDEN İSRAİL İŞGALİNE: KUDÜS'ÜN GÖNÜLLÜ SAKİNLERİ.pdf
TYB Akademi , 2017
Bu çalışmada Mekke, Medine gibi Kudüs'te varlığı görülen mücâvirlerin Osmanlı dönemindeki işlevi üzerinde durulmuş ve günümüzde Mescid-i Aksa'yı savunan murâbıtlar ile bir karşılaştırması yapılmıştır. Geçmişte mücâvirler ile bugünün murâbıtları Kudüs'e gönüllü olarak gelerek orada ilmî faaliyetlerde bulunan iki benzer gruptur. Her iki grubun motivasyonu kutsal kente komşuluk olsa da birincisi İslam hâkimiyetindeki Kudüs'te surre ile desteklenen bir grup iken, ikincisi işgal altındaki kutsalları muhafaza etme amacıyla güdülenmiştir. Bu bağlamda burada birincisine referansla murâbıt olarak bilinen ve İsrail işgaline karşı psikolojik savunma yaparak Mescid-i Aksa'yı muhafaza eden Filistinlilerin rolü vurgulanmıştır. İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'ya ayak bastığı zaman söz konusu grup ile aralarındaki küçük çatışmalar zaman zaman İslam dünyasında yankılanmaktadır. Bunlardan sonuncusu geçtiğimiz Temmuz ayı içinde yaşanmış ve Mescid-i Aksa Müslümanlara kapanmıştır. Bu anlamda Kudüs'ün bir insanlık mirası olduğu unutulmadan bu şehrin kutsallarının muhafaza edilmesi hususunda daha aktif çabalar gerektiği de açıktır.
OSMANLI PADİŞAHLARININ ŞEHZÂDELİK DÖNEMLERİNDEKİ EĞİTİMLERİNİN TARİHSEL SÜRECE ETKİSİ
ÖZET Osmanlı devletinde kuruluş, yükselme, gerileme duraklama, yıkılma ve dağılma dönemleri olduğu gibi şehzadelerin almış oldukları eğitimde bu dönemlere göre değişmiş ve tarihin seyrini etkilemiştir. Bu çalışmamızda Osmanlı Devleti'nin her dönemine etki eden şehzadelerin almış oldukları eğitimler ve bu eğitimlerin tarih süreci içerisindeki izlerini incelenmiştir. Osmanlı Kuruluş yıllarından beri Şehzadelerin eğitimine çok önem verirmiştir. Şehzade eğitimi Osmanlının ilk yılları ile son dönemi arasında çeşitli sebeplerden dolayı değişime uğradı. Bu değişimler dört dönemde incelenebilir. Bu dönemler; Kuruluştan Kafes Usulünün uygulanmasına kadar olan dönem, Kafes usulünden XIX. yüzyılın ortalarına kadar olan dönem, XIX. yüzyılın ortalarından II. Meşrutiyet'in ilanına kadar olan dönem ve II. Meşrutiyet'in ilanından sonraki dönem şeklindedir. Tarihin seyrini değiştiren en önemli dönem ise kafes usulüne geçiş ile başlamıştır. Bu dönemde şehzade artık eğitimini sadece sarayda almakta ve şimşirlik adı verilen kapalı bir alanda yaşamakta idi. Şehzadeler bu dönemde sancağa çıkamadıkları için devlet yönetiminde alınması gereken sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel tecrübeden eksik kalmış ve bu da devletin gerilemesinde en büyük etkeni oluşturmuştur. ABSTRACT The establishment of the Ottoman state, elevation, decline, pause, collapse and disintegration periods, such as there are princes in education has changed according to these periods and influenced the course of history. In this study, the orientation of the princes who influenced the period of the Ottoman Empire, the trainings and their traces in the historical process were examined. Since the foundation years of the Ottoman Empire has given great importance to the education of princes. Prince Education changed between the first period of the Ottoman Empire and the last period before various reasons. These changes can be analyzed in four years. These periods; The period from the establishment until the establishment of the Lattice Method, XIX. century until the middle of the XIX. century II. The period until the declaration of the Constitutional Monarchy and II. The period after the declaration of the Constitutional Monarchy. The most important period that changed the course of history began with the transition to the cage procedure. During these years, the prince was now only studying in the
XIX.YÜZYIL OSMANLI`DA SİYONİZM HAREKETLERİ
Osmanlı Devleti`nde 19.Yüzyıl Yahudilerin sosyal durumu eğitim seviyeleri dönemde ki katliam ve Antisemitizm hakkında bilgiler verilmiştir. Tanzimat ve Islahat Fermanlarının getirmiş olduğu çeşitli yenilikleri Yahudiler üzerinden sentezleyerek aktarılmaya çalışıldı. Osmanlı`da kurulmuş olan okulları incelendi. Göstermiş oldukları faaliyetlere örnekler gösterildi. Sultan 2. Abdülhamid ve Siyonistlerin yaşadığı bazı olaylar ele alındı. Devrin şartlarına göre ideolojileri incelendi.
XVI. YÜZYIL KUDÜS'ÜNDE YAHUDİ MABETLERİ VE OSMANLI DEVLETİ
İsrailiyat: İsrail ve Yahudi Çalışmaları Dergisi, no. 2 , 2018
Öz: Müslüman devletler, Kudüs’teki gayrimüslim mabetleri hakkında Halife Ömer’den (634-644) itibaren uygulanan ve sınırları zimmet antlaşmasıyla çizilmiş bir siyaset benimsemişlerdir. Nitekim Yavuz Sultan Selim, 29 Aralık 1516’da şehri ziyaret ettiğinde Ortodoks Hıristiyanlara bu tarihi ananeye vurgu yapan ferman vermiştir. İslam fethinden önce burada ikamet etmeyen ve mabet yapma/edinme hakları olmayan Yahudiler, ilk zamanlardan itibaren havraları için Müslüman yöneticilerden resmi onay almaya çalışmışlardır. Bu makalede, Osmanlı Devleti’nin vakıaya teorik ve pratik açıdan nasıl yaklaştığı ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Kudüs, Osmanlı Devleti, Yahudi, Mabet, Gayrimüslim Abstract: Since Caliph Ömer (634-644), a policy determined by the deed of covenant about non-Muslim temples in Jerusalem has been followed by Muslim states. As a matter of fact, when Yavuz Sultan Selim visited the city, he gave Orthodox Christians an edict which emphasized historical tradition. Jews who did not reside here during the conquest of Islam did not have the right to have a temple in the city. From the earliest times, they tried to get official approval for their sanctuary. In this article, how the Ottoman Empire approached the case from the theoretical and practical point of view will be discussed. Keywords: Jerusalem, Ottoman Empire, Jews, Temples, Non-Muslims
YUNANİSTAN İLE OSMANLI DEVLETİ ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALARDA MÜSLÜMANLARIN TABİİYETİ
7th INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON BALKAN HISTORY STUDIES Migrations to and from Balkans (from Ottoman Empire to Republic of Turkey) (September 18-21, 2019, Edirne / Turkey) TAM METİN BİLDİRİ KİTABI / PROCEEDING Cilt / Volume II, 2019
19. yüzyıldan itibaren elden çıkan ve üzerlerinde bağımsız devletler kurulan Balkan topraklarında yaşayan Müslümanlar değerlerini yaşatamama, baskı ve zülüm görmeleri gibi gerekçelerle Osmanlı topraklarına göç etmiştir. Bununla birlikte bir kısım Müslüman da, ölüsünü defnettiği, dirisini yaşattığı ve vatan bellediği topraklardan göçe sıcak bakmamıştır. Osmanlı Devleti ile yeni kurulan Balkan Devleti arasında el değiştiren topraklarda yaşayan Müslümanların hukuki durumu imzalanan anlaşmalara konu olmuş, çözümler aranmıştır. Yunanistan ile de Osmanlı Devleti arasında Müslümanların tabiiyetine dair yapılan görüşmeler ve imzalanan anlaşmalar bu tebliğin konusudur.