Mesnevilerde Görünmeyen Kadın Kahramanlar-Turkish Studies (original) (raw)
Related papers
Kadın Kahramanların İzinde Türk Destanları
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2021
Destanlar, eski ve köklü uygarlıkların bağımsızlıklarını kurma mücadeleleri döneminde ortaya çıkan kahramanlık konulu anlatılardır. Destan çağını yaşayan ulusların gösterdiği hayatta kalma gayreti, yaşadıkları çağdaki en önemli özelliğin kahramanlık olmasını zorunlu kılar. Bu noktada destan kahramanlarında cesaret, alplık ve güç aranan temel niteliklerdir. Erkeğin fiziksel gücüne ihtiyaç duyulan bu kahramanlık çağlarında, destanlarda kadınların da destan kahramanı olacak nitelikte kahramanlık ve cesaret gösterdikleri örnekler bulunmaktadır. Bir kadının tarihin eski çağlarından itibaren bir orduyu yönetecek, ulusunu kurtaracak kadar kahramanlık gösterebilmesi toplumsal yaşama dair fikir vermesi bakımından son derece kıymetlidir. Geleneğin ve kültürün aktarımında ortaya çıktıkları çağ itibariyle oldukça önemli bir yeri olan destanlar, kadın kahramanların var oluş mücadelesi açısından da okunmalıdır. Kadınlık ve erkeklik bilgisinin bir destan metninde işlenişi toplumsal kimliklerin oluşması ve sürdürülmesi bakımından ipuçları taşımaktadır. Bu noktada çalışmanın amacı, Türk dünyası destancılık geleneğinin önemli eserleri başta olmak üzere, destanlardaki kadın kahramanların kadın kimliği ile esere nasıl yansıtıldıkları, hangi konumlarda oldukları, merkezi kahraman veya erkek kahramana yardımcı rollerde oluşları bakımından değerlendirilmeleridir.
İslam Tarihinde Kadınlar: "Görünmez" Kadınları Görünür Kılmak
İslam Tarihinde Kadınlar: "Görünmez" Kadınları Görünür Kılmak, 2021
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren müstakil olarak kadınları ele alan kitapların ve dergilerde yayınlanan kadın biyografilerinin sayısında hızlı bir artış olduğu görülmektedir. Bu biyografik edebiyat (özellikle kadın dergilerinde yer alan portreler) kadınların konumlarını ifade etmelerini sağlayan, geliştiren, ümitlerini besleyen bir örneklik söylemine dayanıyordu. Bu şekilde tarihte kadınların var olduğu, o gün kadınların sosyal hayatta tecrübe ettikleri değişikliklerin meşru olduğu, “ideal kadın”ın nasıl olması gerektiği gibi hususlar, “meşhur” kadınların hayatları üzerinden ifade edilmiş oluyordu. Meşhur kadınlar teması aynı zamanda toplumsal değişimde sürekliliklerin ve kopuşların, cinsiyet ve milli kimlik arasındaki çatışma ve uzlaşmaların ifadesi için de elverişli bir mecraydı. Yüz yılı aşkın bir süre önce modernleşmeci aydınların ve “yeni kadınlar”ın, İslam tarihinde kadınların varlığına ilişkin meydan okumaya bir cevap verme zorunluluğu vardı. Günümüzde de meşhur kadınlara dair biyografik metinlerdeki vurgu ve seçmeler, tercihler, toplumsal değişmenin izinde, cinsiyet ve kimlik anlatılarının izleğinde yol almaya devam ediyor. “İslam tarihinde kadınların varlığı”na dair bir iddia ve karşı cevap zemininin hâlâ mevcudiyetini koruduğu görülüyor.
Journal Of History School, 2018
Uygulama birliği sağlanması amacıyla bu doğrultuda birtakım yeni düzenlemere gidilmiştir. İncelenen fetva ve kadı sicillerine göre, mezbahaların kadı ve ihtisap ağaları tarafından denetlenmekle birlikte zamanla kanunlara aykırı olarak mahalle aralarında ihdâs olunduğu görülmüştür. Bu denetimsiz hayvan kesimi durumu ise çevre kirliliğine, insanların mezbahalardan kaynaklanan kötü kokuları solumalarına, veba ve sıtma gibi hastalıkların halk arasında yayılmasına neden olmuştur. Halk bu konudaki şikâyetlerini idarecilerin yanı sıra müftü ve kadılara da arz etmiştir. Bir diğer husus ise mezbaha ekseninde aynı ya da farklı üretim faaliyetinde bulunan esnaf grupları arasında birtakım çıkar çatışmalarının yaşanmış olduğudur. Bu çalışmanın amacı, şeyhülislâmların fetva mecmuaları ile İstanbul şer'iyye sicillerine (kadı ya da mahkeme kayıtları) dayanarak Osmanlı Dönemi'nde faaliyet gösteren mezbahalara ilişkin yaşanmış olan bu durumlarla ilgili bilgileri gün yüzüne çıkarmaktır.
Hakas Kadın Kahramanlık Destanlarında Kişi Kültü
Prof. Dr. Ensar Aslan'a Armağan, 2022
Destanlardaki kahramanların büyük çoğunluğu erkektir. Ancak bu, destan geleneği içerisinde kadın kahramanların var olmadığı anlamına gelmez. Türk dünyası destan geleneğinde Sibirya’dan Anadolu’ya kadar yayılan Türk kültür dairesindeki Hakas, Altay, Şor, Uygur, Kırgızlarda birincil kahramanlar olarak kadın kahramanlarla da karşılaşmaktayız (Çolak, 2019: 2). Bu bağlamda “Hakas Kadın Kahramanlık Destanlarında Kişi Kültü” başlığını taşıyan bu çalışmamızda kadın kahramanların destan geleneğinde çoğunlukla erkek kahramanlarda gördüğümüz kahramanlık özellikleri ve liderlikleri kişi kültü bağlamında ele alınacaktır. Çalışmada, Hakaslara ait olan “Ak Çibek Arığ”, “Huban Arığ” ve “Huban Orba” adlı üç kadın kahramanlık destanı incelenecektir.
OSMANLI ŞEYHÜLİSLÂMLARININ FETVA KİTAPLARINDA ve İSTANBUL KADI SİCİLLERİNDE MEZBAHALAR
2018
Osmanlı Devleti, tarihi boyunca et üretimi ve tüketimi üzerinde dikkatle durmuş, etin arz miktarının ve kalitesinin kontrol edilmesini sağlamaya çalışmıştır. Hayvanların kesim faaliyetinin halk sağlığına tehdit oluşturmaması, çevre kirliliğine yol açmaması, et için belirlenen azâmi fiyatların (narh) aşılmaması, kesim işleminden devletçe tahsil olunan vergilerin kaçırılmaması gibi birçok nedenlerle gerek devlete bağlı (mirî) gerekse esnafa bağlı mezbahaneler açtırmıştır. Bu amaçlara yönelik olarak da çeşitli kanunnâmeler, nizamnâmeler, talimatnâmeler yayımlayarak düzenlemeler yapmıştır. İnsanların et ihtiyacını karşılamak üzere mezbahalar (salhânelerin), büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kesildiği yerler olarak kesim işlemlerinin organizasyona dayalı ve denetim içinde yapıldığı tesislerdir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra insan sağlığını ve çevre temizliğini koruma amacıyla açtığı mezbahaları şehrin dışında deniz kenarında yaptırmış ve şehrin içinde hayvan kesimini yasaklamıştır. Tanzimat sonrası süreçte ise Avrupa'da veteriner halk sağlığı alanında yaşan bilimsel gelişmeler devlet tarafından yakından takip edilmiş, çağın şartlarına uygun yeni modern mezbahalar açtırılmış, hayvanların herhangi bir hastalığı taşıyıp taşımadıklarının kontolleri sıkı bir şekilde takip edilerek tesbiti halinde hastalıklı hayvanlar karantina bölgelerine taşınmıştır.
Kadın Kahramanlar Üzerine ( Sevgi Soysal ve Reşat Nuri Güntekin özelinde)
Edebiyatımızda kadın kahramanların yeri değişkenlik göstermiştir. Bu değişkenlik kadının toplumdaki yeriyle paraleldir. Dede Korkut'ta kadınlar savaşçı ve erkekle eşitken (hatta kadın daha üstün) Tanzimat ve ilerisindeki romanlarda evde hizmetçi (köle) konumuna gelirler. Ayrıca erkekleri kötü yola düşüren, onların servetine göz diken " iffetsiz " kadınlar da görülür. (İntibah romanı örnek olarak verilebilir) Türkçülük akımı ile beraber kadının sosyal hayattaki yeri gündeme geldi. Yazarlara göre kadın sosyal hayatta yer almalıydı ve sokağa çıkmalıydı. Geniş halk kitlelerini düşünerek yazan Aka Gündüz, diğer Türkçü yazarlar gibi yeni bir kadın modeli çizer. Eski yapıyı eleştirir. Kadınlara geniş yer verdiği eserlerinde 'kadın haklarını ' da savunur. Kadın ile erkeğin eşit olması, kadının okula gidip topluma karışacağı ve hatta boşanabileceğini gösterir. Ziya Gökalp, şehir kurdurur kadın kahramanına. Ay Hanım'ın ışığında yeni nesiller yetişir. Kurtuluş Savaşı ve sonrasında gelişen edebiyatta kadının görevinin değiştiğine şahit oluruz. Kadın erkekle beraber vatan savunmasına gider. Gerektiğinde hemşire gerektiğinde de cepheye mermi taşıma görevlerini üstlenir. Özellikle Halide Edip Adıvar ile birlikte kadının toplumdaki yeri konusunda ezber bozulur. Çünkü " beşiği sallayan el dünyaya hükmeder " Onun romanlarında kadın meslek edinir ; öğretmenliğin yanında mevlithan da olur. Aşık olarak evlenir. Bu özellikler hem kadının toplumdaki algısının değişimi açısından hem de roman kahramanlarının bireyselleşmesi açısından önemlidir. Benzer özellikleri çağdaşı Reşat Nuri'de de okuyabiliriz. Reşat Nuri Güntekin , cumhuriyet döneminin başarılı romancılarından biridir. Halide Edip'de de olduğu gibi o da romancılığıyla toplumun gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bir erkek olmasına rağmen kadının özgürlüğü ve bireyselleşmesini istemiştir. Herkesin bildiği Çalıkuşu romanı sadece bir aşk ya da ayrılık romanı değildir. Çalıkuşu yazıldığı dönemde, batılı tarzda eğitim veren kurumlar yani kolejler tartışma meselesiydi. Her zaman olduğu gibi okuyan bir kadın sorunu kolejde okuyan kadın haline bürünmüştü. Güntekin de, kolejli de olsa bir kadın gerektiği takdirde kendi ayakları üzerinde durabilir, kurduğu hayatı defalarca yıkıp yeniden onarabilir, tozpembe İstanbul hayatını bırakıp Anadolu'nun karanlığına korkusuzca girebilir, demiş ve bunu Feride ile ete kemiğe bürümüştür. Çoğu edebiyat eleştirmeni Feride karakterinin arkasında durmuş onu " yeni bir genç kız tipi " olarak kabul etmiştir. Çağdaş kadın romancılarımızdan Füruzan , Leyla Erbil , Adalet Ağaoğlu ve Sevgi Soysal da eserlerinde kadın meselesine yer vermişlerdir. Sevgi Soysal ' ın yazdığı , 1968'lerin Türkiyesi'nde yayınlayarak büyük cesaret örneği gösterdiği-başta Tante Rosa öyküsü olmak üzere-eserler kadın meselesine bakış için önemlidir. Tante Rosa isimli kahramanın hayatına dair 14 farklı hikayeyi barındırır içinde. Kadınlığın , kadın olmanın 14 farklı hali gözler önüne serilir. Yayınladığı dönemde Tante Rosa karakterinin yabancı olmasıyla suçlanır. Bugün için yabancı olmasa da sözü edilen tarihler için yabancıdır. Soysal, " bütün kadınca bilmeyişlerin adı " olarak tanımladığı kahramanını başta büyük annesi olmak üzere çevresindekilerden etkilenerek yaratmıştır. Aslında bu yüzden yabancı değildir. Yabancı olan şey Rosa'nın birey olması ve özgürce kendi kararlarını verebilmesidir. At cambazı olmayı istemesi , kocasını savaşa uğurlaması , defalarca yeniden evlenmesi , kendini önemsemesi , kararlarını alırken bütün sorumluluğu ile başına buyruk davranması Rosa'da bütün kadınları birleştirir. " Soysal'n çizdiği Tante Rosa portresi ancak modern bir toplumda var olabilecek bir kadındır. Tante Rosa'nın yaşadığı toplumda kadın, istemediği bir düzeni bırakıp gidebilir, kendi yaşamını yeni baştan kurabilir. Gerçekte , kadına böyle bir yaşam alanı tanımayan bir toplum için değil , özgürlüğünü sahiplenen bir kadın olduğu için yabancıdır. Ama bu yabancılığı vurgulamak , Tante Rosa'da asıl anlatılanın nerede ve ne zaman yaşıyor olursa olsun, her kadının içinde var olabilecek " kadınca bilmeyişler " in hikayesi olduğunu gözardı etmek olur. " Funda SOYSAL
Bakmak Ama Görmemek: Türkiye'de Kadın Yazarların Profili
Öz: Bu makale, edebiyat sosyolojisi alanına giren ve Türkiye'deki edebiyatçı kadınların profilini ortaya çıkartmayı amaçlayan bir araştırma projesinin ürünüdür. Kadın yazarların eğitim durumları, meslekleri, babalarının meslekleri, yapıt verdikleri türler ve bildikleri yabancı diller gibi kimi unsurlar ele alınarak bu verilerin yıllara dağılımı incelenmektedir. İstatistiksel veriler ve bunlara dayalı olarak yapılan niceliksel analizler toplumsal ve kültürel süreçleri tüm yönleriyle yansıtmasalar da, sözkonusu verilerin yıllara göre nasıl değiştiğini görmek " kadın edebiyatı " adıyla çerçevelenen ve fazla sorgulanmadan adeta bir kanon gibi kabul edilen yazınsal üretimin değerlendirilmesinde otomatikleşen kimi yargıların yeniden gözden geçirilmesi için gereklidir. İstatistiksel dağılımlar bir panorama çizmekle kalmaz, edebiyatın kurumsallaşması, metalaşması, nesilden nesile ve farklı kültürlere aktarımı gibi konulara ışık tutabilecek veriler de sunar. Örneğin, edebiyatçı kadınların doğum yeri ve ikamet yeri üzerine yapılacak karşılaştırmalar, ülkenin edebiyat merkezi olan şehirlerini belirlememize yardımcı olur. Edebiyatçı kadınların yapıt verdikleri türlerin dağılımı ve bu dağılımın yıllara göre gösterdiği değişim, edebiyattaki toplumsal cinsiyet dinamiklerini ve bu dinamiklerin tarihsel süreçteki gelişimini anlamamıza yardımcı olur. İstatistiksel verileri değerlendiren bu makale, edebiyatçı kadınların görünürlüğünü etkileyen unsurları tartışmaya açmakta ve edebiyat için gelenekselleşen bilginin sadece erkekler üzerinden türetilmesinin yanlışlığına değinmektedir. Anahtar kelimeler:Türk Edebiyatı, Edebiyat Sosyolojisi, Kadın Yazarlar.
Tarihteki Türk Kadın Hükümdarlar
Tarihin herhangi döneminde, Türk boylarında; aile veya herhangi sosyal biriminde kadına gösterilen hürmet ve saygı çok manidardır. Şuan kendilerini medeni olarak tanıtan ve cehalet çukurunda yaşayan, toplumsal münasebette bulunduğumuz zevatların bir bölümü o zamanlarda tuvalet adabından dahi bihaberken, kadına şeytan gözüyle bakarken; bir bölümü diri diri kara toprağa gömüyor, gömmediklerini de kara çarşafların içine gömüyordu. Bu dönemde, bundan önceki ve sonraki dönemlerde Türk aile yapısında kadının önemi çok büyüktü(r).
DergiPark (Istanbul University), 1991
birinci baylık den saulık, ekinişi baylık akcaylık, üşünşü baylık on saulık" (Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik kadın, üçünü zenginlik onbeş sağılacak koyun) Kazakçadan bir atasözü 1