ÇOCUKLUK YAŞANTILARI VE SALDIRGANLIK: YETERSİZLİK HİSSİNİN ARACI ROLÜ (original) (raw)

ÇOCUK VE ERGENLERDE ŞİDDET VE SALDIRGANLIĞI ÖNLEME PROGRAMININ ERGENLERİN SALDIRGANLIK DÜZEYİNİ AZALTMADAKİ ETKİSİ

2011

Bu deneysel çalışmada, çocuk ve ergenlerde şiddet ve saldırganlığı önleme programının ergenlerde saldırgan davranışları azaltmadaki etkisini araştırmak amaçlanmıştır. Çalışma, Edirne Merkez ilçesinde resmi iki ilköğretim okulunda öğrenim gören 8.sınıf öğrencileri ile yürütülmüştür. Ölçümler için Saldırganlık Ölçeği (Can, 2002) kullanılmıştır. Ölçek 34 madde içermektedir. Bu çalışmada, ön test-son test kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Tarama çalışmasının sonunda, saldırganlık ölçeğinden yüksek puan alan toplam 40 öğrenciden 2 deney ve 2 kontrol grubu oluşturulmuştur. Çocuk ve ergenlerde şiddet ve saldırganlığı önleme programı, deney grubuna haftada bir, 75 dakika ve 12 hafta süreyle uygulanmıştır. Kontrol grubu ile herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Ölçek deney ve kontrol gruplarına ön test olarak verilmiştir. Son test uygulamanın bitiminden sonra alınmıştır. Veriler tekrarlayan ölçümler için Varyans Analizi ve Tukey Testi ile çözümlenmiştir. Analizler, deney gruplarındaki öğrencilerin saldırganlık toplam puan ortalamalarının, fiziksel ve sözel saldırganlık puan ortalamalarının kontrol gruplarına göre anlamlı düzeyde azaldığını göstermiştir.

YEREL YÖNETİMLERİN ÇOCUK SUÇLULUĞUNU ÖNLEMEDEKİ ROLÜ

YEREL YÖNETİMLERİN ÇOCUK SUÇLULUĞUNU ÖNLEMEDEKİ ROLÜ, 2009

ÖZET: Çocuk suçluluğunun önlenmesi hususunda yerel yönetimlerin rolü ve katkısını ortaya koymayı amaçlayan bu makalede, yerel yönetimler ve çocuk suçluluğu ilişkisi sosyal hizmetler ve sosyal politikalar çatısında ele alınarak, söz konusu kurumların çocuk suçluluğu alanındaki rol ve etkinliği incelenmiştir. Bu çalışmada 2004 yılından itibaren yerel yönetimler alanında yapılan düzenlemelerin yerel yönetimlerin yapı ve fonksiyonlarındaki etkisi ve sosyal hizmet politikalarında meydana getirdiği yansımaları tartışılarak Türkiye'deki durum saptanmıştır.

YOKSULLUĞUN AZALTILMASINDA SOSYAL PAZARLAMANIN ROLÜ

Yüzyıllardır sebep olarak çeşitli nedenler gösterilen, farklı tanımlamalarının yapılmasının yanında farklı türlerinin de olduğu ve yüzyılımızın bir kusuru olarak ele alınan yoksulluk olgusunun azaltılması noktasında kurum ve markaların topluma faydalı olacak davranış değişikliğini yaratma amacı ile yürüttüğü sosyal pazarlama uygulamalarının etkisi ve katkısını ölçmek bu çalışmanın temel amacı olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yoksulluk ve sosyal pazarlama kavramları irdelenerek "Türkiye Grameen Mikrofinans Programı" araştırma konusu olarak ele alınmıştır. Araştırmaya ışık tutması, bilimselliği güçlendirmesi amacıyla nitel araştırma türleri arasında yer alan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile veriler elde edilmiş olup, elde edilen veriler betimsel analiz yöntemiyle irdelenmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen sınırlı bulgular; sosyal pazarlamanın, yoksulluğun azaltılması noktasında etkili olabileceğinin yanı sıra, bu etkinin fark yaratacak şekilde olması için kamu-özel kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarının koordineli olarak faaliyetlerde bulunmasının nihai amaca ulaşmayı hızlandıracağı gerçeğini de ortaya koymuştur. Aynı zamanda bu konuda yürütülecek olan çalışmaların profesyonel sosyal pazarlamacılar tarafından hayata geçirilmesinin, sosyal pazarlamanın başarı ile sonuçlanmasına katkı sunacağı sonucuna da ulaşılmıştır.

ÇOCUK GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINDA YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ: "TAŞ ATAN ÇOCUKLAR" SORUNU

ÇOCUK GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINDA YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ: “TAŞ ATAN ÇOCUKLAR” SORUNU, 2010

Çocuk güvenliğinin sağlanması hususunda yerel yönetimlerin rolü ve katkısını ortaya koymayı amaçlayan bu makalede, yerel yönetimler ve çocuk güvenliği ilişkisi sosyal hizmetler, çocuk suçluluğu ve çocuk kayıpları çerçevesinde ele alınmıştır. Bu çalışmada 2004 yılından itibaren yerel yönetimler alanında yapılan düzenlemelerin, yerel yönetimlerin yapı ve fonksiyonlarındaki etkisi ve sosyal hizmet politikalarındaki yansımaları tartışılarak Türkiye'deki durum saptanmıştır. mevcut haliyle yerel yönetimlerin çocuk/gençlerin güvenliği ve riskli çocuklara yönelik veri toplama ve tespit çalışmaları ile ilgili olarak yeterli katkıyı sağlamaktan uzak olduğu kanaatine varılarak bu durumun yerel yönetimlerin idari, mali ve yapısal sorunlarından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

YOKSULLUĞUN DEĞİŞEN YÜZÜ; KENTSEL YOKSULLUK VE SOSYAL DIŞLANMA

Özet Bu bildiri, özellikle son yıllarda her alanda meydana gelen gelişmelere bağlı olarak yüzü değişen kenti, yoksulluk ve sosyal dışlanma olguları doğrultusunda inceleme amacını taşımaktadır. Kentler, sahip oldukları dinamizm ile değişim ve gelişimin en çok yaşandığı birimler olarak öne çıkmaktadırlar. Küreselleşme sürecinde, neo-liberal politikalarla şekillenen tüketim kültürünün bir sonucu olarak, mevcut mutlak yoksulluğun yanı sıra ortaya çıkan " yeni yoksulluk " ; kente, siyasal ve sosyal değişimlerin, ekonomik krizlerin ve kalkınmanın yarattığı istihdam sorunları ve yoğun göçlerle kendini hissettirerek " kentsel yoksulluk " olarak yansımaktadır. Kentsel yoksulluk, çok boyutlu bir sorun olarak sosyal dışlanma getirmektedir. Mekânın sınırlandırıcı etkisiyle, bireylerin yaşam biçimleri, ilişkileri ve bir bütün olarak toplumsal ilişkiler çözülüp yeniden biçimlenmektedir. Bu bağlamda, kentsel yoksulluk, artan ve çözülmesi gereken bir sorun alanı olmaktadır. Anahtar Sözcükler: Yoksulluk, kent, yoksunluk, kentsel yoksulluk, sosyal dışlanma. Giriş Ekonomik açıdan geçmiş yıllara göre daha zengin bir dönem yaşanan dünyada, bazı kesimlerin her geçen gün dozu artan bir yoksulluk içinde olduğu gözlemlenmektedir. Yoksulluk, gelir ile ilişkilendirile-gelmiş bir olgudur. Alım gücü düşüklüğü olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelir yoksulluğunun, yoksulluğun sadece bir boyutunu oluşturduğu, yoksulluk olgusunun görünenden çok daha karmaşık bir yapıya sahip olduğu zamanla anlaşılmıştır. Küreselleşme ile doğrudan ilişkilendirilen kavramlardan biri; belki de en önemlisi yoksulluktur. Küreselleşme ile beraber, yoksulluğun geçmiştekinden farklı şekilde ve daha geniş kesimleri etkisine alarak yaygınlaşması sonucu ortaya çıkan " yeni yoksulluğun " kentlerde ortaya çıkması bugün gelişmekte olan ülkelerle beraber, gelişmiş ülkelerde de çözüm bekleyen önemli bir sosyal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 'Kentsel yoksulluk', kent temelinde yaşanan yoksulluğu ifade etmektedir. Yoksulluğun geniş kesimleri etkisine alarak yaygınlaşması sonucu ortaya çıkan kentsel yoksulluk, sadece gelirin düşüklüğü ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerden ibaret değildir; ekonomik olanakların yetersizliğinin yanı sıra, eğitim, sağlık, barınma, güvenlik vb. sosyal hak ve olanaklardan yararlanabilme gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması durumunu da bünyesinde taşımaktadır. Yoksulluk, kişilerin işlerinin iyi gitmeyişi veya ekonomideki aksama ve yanlış politikaların sonucu olarak belirli bir anda ortaya çıkan geçici bir durum değil, süreklilik taşıyan bir olgudur. Kentsel yoksulluk, ekonomik olduğu kadar sosyal ve kültürel gereksinimlerden yoksunluğu ve dışlanmayı da kapsamakta; kent yaşamı ve mekânsal kullanımlarda 'sosyal dışlanma' olgusunu beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda, çalışmada, yoksulluğun kentle birlikte değişen yüzü, sosyal dışlanma olgusu doğrultusunda tartışılmaktadır. Çalışmada ilk olarak, yoksulluk olgusunun kavramsal çerçevesi çizilerek, yoksulluğun değişen yüzü olarak kentsel yoksulluk ve Türkiye'de kentsel yoksulluğun genel görünümü hakkında bilgi verilmektedir. Daha sonra ise, kentsel yoksulluğun sosyal dışlanma ile bağlantısı kent mekânı temelinde tartışılmaktadır. Yoksulluk Kavramı Yoksulluk, yoksul olma durumu, yoksuzluk, sefillik, sefalet, fakirlik olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2013). İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur. Yoksulluğu, dar ve geniş anlamda olmak üzere iki türlü tanımlamak mümkündür. Dar anlamda yoksulluk, açlıkla karşı karşıya kalma ve barınacak yeri olmama durumu iken; geniş anlamda yoksulluk, mevcut gıda, giyim ve barınma gibi olanaklar yaşamı devam ettirmeye yettiği halde, toplumun genel düzeyinin gerisinde kalma durumunu ifade eder (Kentleşme Şurası, 2009:10). Yoksulluk, maddi nitelikteki yoksunluklar nedeniyle kaynaklara ve üretim faktörlerine erişemeyerek, asgari yaşam düzeyini sürdürebilecek gelire sahip olamama durumudur (Selek ve Yıldırımalp, 2009: 1043). Yoksulluk, bir yok-luk hali

ÇAĞDAŞ UYGUR EDEBİYATINDA ÇOCUK ŞİİRİNİN TEMSİLCİLERİNDEN: ABLİKİM ROZİ

Çocuk edebiyatı, çocukların eğitilmesi, iyi davranışlar kazanması ve onların kişisel gelişimine fayda sağlamak için yazılan edebî yaratmalardan meydana gelir. Bu edebî yaratmalar şiir, hikâye, roman vb. gibi yaratmalardır. Çocukların duygu dünyası, zihin dünyası ve dil becerileri kendileri için üretilen bu edebî eserler sayesinde gelişecektir. Yetişkin bireyler olduklarında dürüstlük, doğruluk, saygı, sevgi, adillik gibi etik ve estetik değerler kazanmış olacaklardır. Çağdaş Uygur edebiyatının temsilcisi olan bazı yazarlar, çocuklara iyi bir gelecek inşa edebilmek için çocuk edebiyatı türünde eserler üretmiştir. Yazılı edebiyat ve sözlü edebiyatın oldukça zengin olduğu Doğu Türkistan’da çocuklar için edebî yaratmalar meydana getirilmiştir. Bu edebî eserlerden bazıları da Ablikim Rozi tarafından yazılmıştır. Uygur şair Ablikim Rozi, çocuk şiirleri türünde eserler veren üretken bir şairdir. Ablikim Rozi, şiir türünün dışında çocuk hikâyeleri de yazmıştır. Yazar, 1962 yılında gazete ve dergilerde yayımlanan çocuk şiirleriyle ilk defa okuyucuyla buluşmuştur. Rozi, çocuk edebiyatı sahasında verdiği eserleriyle çocukları eğitmeyi ve onları yetiştirmeyi amaçlamıştır. Uygur çocuklarının yaşamlarında birer bilgi hazinesi olacak eserler meydana getirmiştir. Çalışmamızda Ablikim Rozi’nin; “Qarliġaç” (Kırlangıç), “Ümid Ġunçiliri” (Ümit Goncaları), “Kimniñ Toġra?” (Kim Haklı?) şiir kitaplarında yer alan yüz elli yedi şiir incelenerek içerik analizi yapılmıştır. İncelenen şiirler üzerinden şairin çocuk şiirlerinde işlediği temalar tespit edilmiştir.

ÇOCUĞUN İYİ OLMA HÂLİNİN GELİŞMESİNDE SOSYOEKONOMİK VE YÖNETSEL POLİTİKALAR: FİNLANDİYA ÖRNEĞİ

Akademik İncelemeler Dergisi, 2021

Son yıllarda, çocuğun iyi olma hâline odaklanan politikaların daha bütüncül bir yaklaşımla ele alındığı görülmektedir. Bunun sebebi sadece eğitim, sağlık ya da maddi yaşam koşullarına vurgu yapan sosyal refah politikalarını uygulamanın tek başına yeterli olamayacağıdır. Çünkü çocuğun iyi olma hâli çocukların bugünkü yaşamları yanında geleceklerine ilişkin durumu da içine almaktadır. Dolayısıyla, politika yapıcıların tek taraflı bir iradenin sonucu olarak uyguladığı politikalar, beşerî ve maddi kaynaklardan yeterince faydalanılamamasına yol açacaktır. Çocuğun iyi olma hâli, doğru politikaların ve yeterli düzeyde kaynak kullanımının sonucunda gençler ve yetişkinler için olumlu dışsallıklar ortaya çıkarmaktadır. Bunun için çocuklara yönelik gerek toplumsal gerekse ekonomik açıdan birtakım amaçların yönlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Finlandiya, çocukların nesnel yaşam koşullarının ve öznel değerlendirmelerinin gelişimini olumlu yönde etkileyen yaklaşımlara sahiptir. Eğitim, sağlık, sosyal refah hizmetleri gibi temel alanlarda çocuklara yönelik uygulanan politikalar, kamunun belirleyiciliğinin başarısını ortaya koymaktadır. Temel kamu hizmetlerine ilişkin uygulanan politikalar yanında çocukların kendilerini ifade edebilmelerine imkân tanınmaktadır. Çalışma, sosyal refah hizmetleri ve yönetsel politikalar üzerinden Finlandiya’da çocuğun iyi olma hâline odaklanmaktadır. Bu bağlamda, çocuklar için daha kaliteli bir yaşamın oluşturulması sürecinde devletin üzerine düşen sorumluluğun önemi irdelenmektedir.