“Taallüm ile Tefeyyüz Arasında” yahut “Tekkeden Mektebe Tedristen Telife” Mehmed Murad Nakşibendî’nin (1788-1848) Kendi Kaleminden Terceme-i Hâli Üzerine Bir Kaç Not (original) (raw)

Abdülğanî b. İsmâil en-Nablusî (ö. 1143/1731) ve Miftâhu'l-Ma‘ıyye Adlı Eseri Çerçevesinde Nakşibendî Tarikatının On Bir Esâsı

The Eleven Principles of Naqshibandiyya Tariqa in the Framework of Abdulgani b. Ismail an-Nablusi (d. 1143/1731) and Miftâhu'l-Ma‘ıyye, 2020

Yaşadığı çağda (XVII-XVIII. y.y.) Suriye’deki mânevî hayatın teşekkülünde önemli rol oynayan Nablusî (ö. 1143/1731), Kâdiriyye ve Nakşibendiyye tarikatlarından hırka giyen, zâhirî ve tasavvufî ilimlerde söz sâhibi olan bir âlimdir. Üç yüz kadar eser telif eden Nablusî’nin en dikkat çeken eserleri, tasavvufla ilgili olanlarıdır. Bu kitaplardan biri de Miftâhu’l-ma‘ıyye fî düstûri't-tarîkati'n-Nakşibendiyye adlı eserdir. Bu kitap, Tâcüddin b. Zekeriyyâ’nın (ö. 1050/1640) Tâciyye isimli eserinin şerhidir. Bu makale, adı geçen kitabı merkeze alarak Nakşibendiyye’nin on bir esâsı hakkında Nablusî’nin bakış açısını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Abdülhâlik-ı Gücdüvânî (ö. 612/1220) ve Bahâüddîn Nakşibend (ö. 791/1389) tarafından ortaya konan on bir esâs, Kelimât-ı Kudsiye olarak adlandırılır. Farsça kelimelerle ifâde edilen bu esasların temel hedefi, müritlerin mânevi gelişimini sağlamaktır. Birinci esâs (Yâd Kerd), sürekli olarak yüce Allâh'ı zikretmeyi, ikinci esâs (Bâz Geşt), tevâzuyla Allâh'a yönelmeyi, üçüncü esâs (Nigâh Dâşt), kalbi havâtıra karşı korumayı, dördüncü esâs (Yâd Daşt), kalben Allâh'a dönüş hâlini muhâfaza edip devamlı olarak Allâh'ı hatırda tutmayı, beşinci esâs (Hûş Der-Dem), her nefesi bilinçli bir şekilde alıp vermeyi, altıncı esâs (Sefer Der Vatan), halktan uzaklaşıp Allâh'a yönelmeyi, yedinci esâs, (Nazar Ber-Kadem) atılan her adımı dikkatli bir şekilde atmayı, sekizinci esâs (Halvet Der Encümen), halk içinde iken Allâh ile birlikte olmayı, dokuzuncu esâs (Vukûf-i Zamânî), her ânı bilinçli olarak geçirmeyi, onuncu esâs (Vukûf-i Adedî), zikir adedine riayet etmeyi, on birinci esâs (Vukûf-i Kalbî) ise kalbi sürekli kontrol altında tutmayı öğütler. Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, Nakşibendiyye, On bir esâs, Nablusî, Miftâhu’l-ma‘ıyye. Nablusi who was one of the masters of spiritual life in Syria between the 17th and 18th centuries, wrote his work Miftâhu’l-Maıyye as a commentary on Tâciyye written by Tajuddin b. Zakariyya who one of the most important people of Naqshbandiyya. This study aims to reveal the perspective of Nablusi on the eleven principles of Naqshbandiyya. We can briefly summarize these eleven principles: The first principle is Yâd Kard. This principle states that the disciple should always remember Almighty Allah by saying “lâ ilâha illallâh” every day, with his tongue and heart, as much as he is recommended to him. Making this dhikr continuously, leads to enlightening the heart. Enlighten the heart, leads to purify the heart from all existence except Almighty Allah. The second principle is Bâz Gâsht. This principle, advises to avoid good or bad thoughts that come from spontaneous memory at the time of remembrance. According to Nablusi, the dhikr must be purified from creatures other than Allah until he becomes real dhikr. The third principle is Nigâh Dâsht. This principle states that the heart must be protected from khawater when reading Kalima Tawhid. According to Nablusi khawater are thoughts of the kind of good and evil that comes to the heart. The prevention of these thoughts depends on the repetition of Kalima Tawhid over and over and not bringing any feelings or thoughts to mind. The fourth principle is Yâd Dâsht. This principle, states that the disciple should always envisage himself in the presence of Almighty Allâh. According to nablusi, this concept shouldn’t be in the form of trying to imagine Allâh, but rather in the form of envisioning that it is in front of Allâh. The fifth principle is Hûşh Dar-Dam. This principle, advises the disciple to take every breath as if it were in front of Allah. According to Nablusi, a disciple who thinks that he is in front of Allâh should give his breath consciously. The breath coming out of mouth is more important than the breath, which entered the mouth. Because the person can't control the breath that goes into his mouth, but he can control the breath that goes out of his mouth. Therefore, the disciple must consciously give every breath out of his mouth. The sixth principle is Safar Dar-Vatan. This principle, states that the disciple should move away from the people and turn to Allâh. According to Nablusi, servant's turning to Allâh takes place by moving away from his bad qualities such as greed and miserliness in his soul and by equipping with good qualities such as tolerance and generosity. The seventh principle is Nazar Bar-Qadam. This principle, instructs the disciple to carefully take every step he takes, to protect his eyes from haram and unnecessary things, and to bend his head and walk by looking at his feet in order not to distract him. According to Nablusi, walking by looking at the feet carries the aim of not seeing the behavior of blind people and not interested in their behavior. Because looking at those who are spiritually awake leads to spiritual alertness, and looking at those unaware leads to unawareness. The eighth principle is Khalwat Dar Anjuman. This principle, states that the disciple should be with his heart in the front of Almighty Allah, even though he is with his body among the people. According to Nablusi, being with body among people is done with proper actions, words that do not cause sin, and acts with them in all kinds of worship. Being front of Allâh with the heart, takes place by thinking about Allâh and turning away from other beings. The ninth principle is Wuqûf-i Zamânî. This principle, means that the disciple, must consciously spend all her time and question herself all the time. The disciple should be grateful to Allâh for every time he does good work and repent for every time he does bad work. The tenth principle is Wuqûf-i Adadî. This principle, states that it is necessary to follow a certain number in dhikr. According to Nablusi, the determination of a certain number in the dhikr is formed to exercise the nafs into a number and to gather fragmented thoughts around a single thought. Therefore, the disciple must adhere to the recommended dhikr number. The eleventh principle is Wuqûf-i Qalbî. This principle, states that the heart must be in the face of Allâh without any other purpose than Allâh. This happens when the disciple sees the work of Allâh in everything he looks at. Keywords: Mysticism, Naqshbandiyya, Eleven principles, Nablusî, Miftâhu’l-ma‘ıyye.

Muhammed b. Mustafa en-Na‘îmî’nin Tezhîbü’t-tilâve fî ‘ilmi’t-tecvîd ve’l-kırâe İsimli Eseri (İnceleme-Metin)

Osmanlı Tecvîd Risâleleri 3 / Ottoman Tajweed Risalahs 3, 2022

Kettânîzâde lakabıyla meşhur olan Muhammed b. Mustafa en-Na‘îmî, 18. yüzyılda yaşamış, muallimlik ve şeyhu’l-kurrâlık yapmış, kıraat ve tecvid alanındaki çalışmalarıyla bilinen bir âlimdir. Mısır tarikinde azîmet metodunun esas alındığı Mutkin mesleği sahibi olarak da bilinen Na‘îmî’nin, kıraat alanında Mutkinü’r-rivâye fî ‘ulûmi’l-kırâati li’d-dirâye adıyla meşhur bir eseri bulunmaktadır. Na‘îmî’nin tecvid ilmine yönelik nüshasına ulaşılabilen tek eseri ise Tezhîbü’t-tilâve fî ‘ilmi’t-tecvîd ve’l-kırâe’dir. 50 varaktan meydana gelen ve zengin içeriğiyle öne çıkan bu eserde öncelikle müellifin hayatından, çağdaşlarından, ilmî şahsiyetinden ve eserlerinden bahsedilmiş, devamında eserin ismi, nüshası, fiziksel yapısı ve eserin içerdiği konular hakkında mâlûmat verilmiştir. Eserin mukaddimesinden sonra tecvid ilminin tanımı, konusu, hükmü, amacı ve delilleri, aslî ve fer‘î harfler ve bunların mahreçleri, harflerin meşhur ve meşhur olmayan sıfatları, sakin nûn ve tenvinin hükümleri, idğâm ve çeşitleri, lâm-ı tâ‘rif, med ve kasr, vakf ve ibtidâ, aded ilmi, Resmü’l-Mushaf ve Hafs rivâyeti gibi başlıca tecvid ve kıraat konuları kapsamlı bir şekilde ele alınmış; bunların yanı sıra Kur’ân hâfızlarına gerekli olan şeyler, Kur’ân-ı Kerîm’in öğretim ve öğrenimi, Kur’ân öğreticisinin ve öğrencisinin vasıfları ve Kur’ân-ı Kerîm’in edâsı gibi mühim konulara değinilmiş, bir hatim duâsı ile neticelenmiştir. Eserin işlenişi esnasında Halîl b. Ahmed, Sîbeveyhi, Süyûtî, İbn Mücâhid, İbnü’l-Cevzî, Mekkî b. Ebî Tâlib, Ebû Amr ed-Dânî, Dimyâtî, Ca‘berî, Şemsüddîn Muhammed İbnü’l-Cezerî, Taşköprizâde, Hamza Hüdâî, Yûsufefendizâde, Zerkeşî, Muhammed Emin Efendi ve Zürkânî gibi önemli kıraat âlimlerinin tecvid ilmiyle ilgili görüşlerine yer verilmiş; son dönemde tecvid alanında kıymetli eserler ortaya koyan Ali Rıza Sağman, Tayyar Altıkulaç, Abdurrahman Çetin, Ramazan Pakdil, Fatih Çollak, Gânim Kaddûrî el-Hamed, İsmail Karaçam, Nihat Temel, Demirhan Ünlü ve Alican Dağdeviren gibi hocaların görüşlerinden sıkça faydalanılmıştır. Known as Kettanîzâde, Muhammed b. Mustafa en-Na‘îmî is a scholar who lived in the 18th century and is known for his works in the field of recitation and tajweed. Na‘îmî, who is also known as the owner of the Mutkin profession, which is based on the method of azîmet in Egyptian tariq, has a famous work in the field of recitation called Mutkinü’r-rivâye fî ‘ulûmi’l-kırâati li’d-dirâye. Tezhîbü’t-tilâve fî ‘ilmi’t-tecvîd ve’l-kırâe is the only work of Na‘îmî that can be accessed in a copy of tajweed science. In this work, which consists of 50 leaves and stands out with its rich content, first of all, the life of the author, his contemporaries, his scientific personality and his works are mentioned, and then information is given about the name of the work, its copy, its physical structure and the subjects it contains. After the introduction of the work, the definition, subject, judgment, purpose and proofs of the science of tajweed, the original and secondary letters and their origins, the famous and non-famous attributes of the letters, the rules of calm nûn and tanween, idgam and its types, lam-ı tarif, the main tajweed and recitation issues such as med and kasr, waqf and ibtida, the science of numbers, Resmu’l-Mushaf and Hafs narration have been comprehensively discussed. Important issues such as the teaching and learning of the Qur’an, the qualifications of the Qur’an teacher and student, and the tone of the Qur’an were mentioned, and the work was concluded with a hateem prayer. During the processing of the work, the views of important recitation scholars such as Halîl b. Ahmed, Sîbeveyhi, Süyûtî, İbn Mücâhid, İbnü’l-Cevzî, Mekkî b. Ebî Tâlib, Ebû Amr ed-Dânî, Dimyâtî, Ca‘berî, Şemsüddîn Muhammed İbnü’l-Cezerî, Taşköprizâde, Hamza Hüdâî, Yûsufefendizâde, Zerkeşî, Muhammed Emin Efendi and Zürkânî about the science of tajweed are included. In addition, names such as Ali Rıza Sağman, Tayyar Altıkulaç, Abdurrahman Çetin, Ramazan Pakdil, Fatih Çollak, Gânim Kaddûrî el-Hamed, İsmail Karaçam, Nihat Temel, Demirhan Ünlü and Alican Dağdeviren who have recently produced valuable works in the field of tajweed, have been frequently used.

Keşfî’nin Te’dîb-nâme Adlı Eserinin Eğitsel Açıdan İncelenmesi

Hitit İlahiyat Dergisi

İlk insandan bu yana kişinin gerek yaşadığı çağdaki gerek kendisinden sonraki nesillerle bilgi ve tecrübelerini paylaşma, onları iyi ve güzel olana yönlendirme isteği var olmuştur. Bu istekle ortaya çıkan nasihatler bazen doğrudan sözlü tavsiye şeklinde sunulmuş, bazen de sanatlı söyleyiş ile yazıya dökülerek edebî bir hâl almıştır. Türk edebiyatında, üzerinde en yaygın edebî türlerden biri hâline gelen bu eserler; manzum, mensur veya manzum-mensur karışımı formlarda karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa şiirin ezberi ve öğrenmeyi kolaylaştırması sebebiyle bu eserlerin yazımında çoğu zaman nazım tercih edilmiştir. Manzum nasihat-nâme adı verilen bu tür eserler; toplumu dinî, ahlakî ve sosyal açıdan eğitmeyi amaçlamıştır. Müellifler; öğütlerini etkili kılmak için ayet, hadis, kelâm-ı kibâr, atasözü ve deyimlerle süsledikleri eserlerinde hikâye ve menkıbelerin de eğitici gücünden istifade etmiştir. Çocuk eğitiminden karakter ve din eğitimine kadar pek çok konuda öğütler içeren manzum nasiha...

MEHMED ŞEREFEDDİN YALTKAYA’NIN (1879-1947) TÂRÎH-İ KUR’ÂN-I KERÎM’İ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

ÖZ Mehmed Şerefeddin Yaltkaya (ö. 1947) İslâmî ilimlerde çok iyi yetişmiş, üni-versite hocası olarak bilgisini öğrencilere aktarmış ve geride 60 kadar eser bırakmış bir kişidir. Çeşitli kademelerde yöneticilik yapmıştır. Nihayet, hayatının sonuna doğru (1942-1947) Diyanet İşleri Başkanı olarak da hizmet etmiştir. Bugüne kadar Yaltkaya'nın eserleri ve görüşleri hakkında değişik incelemeler yapılmış fa-kat onun Târîh-i Kur'ân-ı Kerîm adlı eserine dair bir araştırma yapılmamıştır. Halbuki bu eser Kur'ân tarihi alanında yazılan ilk Türkçe eserdir. Yazımızda Yaltkaya'nın Târîh-i Kur'ân-ı Kerîm adlı eserini içerik yönüyle değerlendirmeyi amaçladık. Eser hacim yönünden küçük olmasına karşın, ele aldığı konular ba-kımından oldukça yararlıdır. ABSTRACT An Evaluation on Serefeddin Yaltkaya's (1879-1947) Work Titled Târîh-i Kur'ân-ı Kerîm (History of Holy Quran) Mehmed Serefeddin Yaltkaya (d. 1947) is a person who well-versed in Islamic sciences, transferred his knowledge to students as a university teacher and left behind up to 60 works. He was an executive in various departments. Finally, towards the end of his life (1942-1947) served as the Head of Religious Affairs. So far, various investigations were carried out on the Yaltkaya's works and ideas. However, there hasn't been a study on his work titled Târîh-i Kur'ân-ı Kerîm. But this work is the first Turkish monument in the field of history of Qur'ân. We aimed to evaluete in our paper aspects of the content. Although this work is small in terms of volume, but it is very useful in terms of topics.

Ârif-i Ümmî İki Nakşibendî Şair: Erzincanlı Leblebici Baba (Şems-i Hayâl) ile Tüfekçizâde Salih Baba’nın Şiirlerinde Tasavvufî Düşünce

XIX. Yüzyılda Erzincan’da faaliyet gösteren tarikatlardan birisi olan Nakşibendiliğe mensup Leblebici ve Salih Baba, divanı olan iki ümmî şairdir. Formel bir eğitim sürecinden geçmedikleri için okuma yazma bilmedikleri nakledilen bu iki şair, şifahî olarak dile getirdikleri şiirlerle dikkat çekmiştir. Sonradan yazıya geçirilen ve divan olarak neşredilen şiirlerde ana unsur tasavvuf düşüncesidir. Her iki şair varlık, âlem, insan ve bunların Tanrı ile ilişkisini işleyen şiirler söylemiş, bunun yanında tarikat uygulamaları ve şeyh-mürit ilişkisine dair bir takım diğer tasavvufî ıstılahlara da işaret etmişlerdir. Biz bu çalışmamızda tasavvuf, şiir ve ümmîlik üzerine bir takım değerlendirmeler yaptıktan sonra özellikle her iki divanda ortak olan varlık, âlem ve insan konusundaki şiirlerin ardındaki tasavvufî düşünceyi tespit etmeye gayret ettik. Bunu yaparken divanlardan seçtiğimiz beyitlerle hem düşüncelerimizi desteklemeye hem de bu iki divanda bulunan şiirlerin nitelik ve muhtevasının görülmesini sağlamaya çalıştık. Anahtar kelimeler: Şiir, Nakşibendilik, Leblebici Baba, Salih Baba, Ümmî, Tasavvuf, Şair, Erzincan

Kıraata Dair Bir Eser Olarak Taşköprizâde’nin Şerhu’l-Mukaddimeti’l-Cezerî Adlı Eserinin Yazma Nüshaları ve Tahkiki Üzerine Bir Değerlendirme

Tahkik İslami İlimler Araştırma ve Neşir Dergisi , 2020

Muhtelif İslam coğrafaları ve özellikle de Türk-İslam dünyasında kıraat ilmi adına yapılan çalışmalar, maalesef XVIII. yüzyıldan itibaren durağan bir görünüm arz eder. Kıraat ilminin ilahiyat akademisiaçısından Türkiye’deki serencâmı ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber kıraat ilmine dair Osmanlıilim geleneğinin bakiyesi olarak değerlendirebileceğimiz kıymetli pek çok el yazması eser, ne yazık ki kütüphanelerin tozlu raflarında terk edilmiş ve gün yüzüne çıkmak üzere araştırmacıların himmetinibeklemektedir. İbnü’l-Cezerî’nin, kıraat ilminin baş ucu kitabı olarak görülenel-Muķaddimetü’l-Cezerî’si üzerine Taşköprizâde tarafından yazılmış olanŞerĥu’l-Muķaddimeti’l-Cezerîadlı eser, birçok yönden dikkatimizi çekmiştir. Şârihin meşhur bir Osmanlı müellifi olması ve yazdığı şerhin Anadolu’da yer alan birçok kütüphanede ve diğer İslam beldelerindeki mevcut koleksiyonlarda yer alacak derecedeönemli görülmüş olması, eseri son derece ayrıcalıklı kılmaktadır. Bu çalışma, Taşköprizâde’nin kıraatilmi açısından önemli görülen söz konusu şerhine ait yazma nüshaların ortaya çıkarılması ve eserin ilgililiteratüre tesirinin incelenip değerlendirilmesini hedeflemektedir. Bu gayeden yola çıkılarak makale da-hilinde öncelikle müellif, eser, şerh ve şârih hakkında bilgiler verilmiş, ardından Anadolu’nun muhtelif kütüphanelerinde tespit edebildiğimiz otuz üç yazma nüsha nitel ve nicel yönden tetkik edilerek şerhüzerinde yapılmış olan bir tahkik çalışması metod açısından eleştirel değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Unfortunately, the studies carried out in the name of Qur’anic science (qıraat) in various Is-lamic geographies and especially in the Turkish-Islamic world have a stagnant appearance since the 18thcentury. Recitation science of Theology academy but is a separate debate my long evolution in Turkey interms of on the scientific Qıraat can evaluate the balance of the Ottoman scientific tradition many man-uscript work of an abandoned way in, unfortunately, the history of the dusty shelves will take him days to float awaits its researchers. In this study, the importance of the author, the work, the annotation and the annotation, the qualitative and quantitative introduction of 33 manuscripts in the various libraries of the identified Anatolia and annotation, in order to reveal this interpretation of Tashköprizāde, which is deemed important in terms of the science of Qur’an, and the source of subsequent studies. Generalinformation about the work done on it will be given. This manuscript, which we consider important interms of investigation, will be evaluated in all aspects and its position in the literature will be discussed.