Materyalist Bir Teolojinin Olanaklarına İlişkin: Dekaloglar Üzerine (original) (raw)
zannettiğimin elinden tutup yerden kaldıran Ustam Ayhan Yalçınkaya'ya… Kıra kanadımı, meğerki ben bir turna olam… Başlık, Slavoj Žižek'in Kieslowski üzerine yazdığı kitabın adını yinelediği için, daha baştan yazının referans çerçevesini de işaretlemektedir; fakat belirli kimi bakımlardan bu referans çerçevesi içerisinde kalınacak olsa da Žižek'in metni, okumakta olduğunuz metin açısından temelde negatif bir dolayım olarak konumlanmış durumdadır. Bunun ilk nedeni, birçok yorumcunun Dekalog filmlerinin On Emirle bağlantısı konusundaki belirsizliğe, her bir bölümün tek bir emirle denkleştirilmemesi gerektiğine, bazen bir öykünün birkaç Emre gönderimde bulunmasına yönelik vurgularının kolay bir çözüm olduğunu ileri süren Žižek'in, bir bulmaca çözer gibi bir konum alarak, sırasıyla Dekalog 10'u birinci emirle, Dekolag 1'i ikinci emirle, Dekalog 3'ü dördüncü emirle… ve en sonunda Dekalog 9'u da onuncu emirle eşlemek yoluyla, söz konusu filmleri bir üst-anlatıya mahkûm etmesidir. İkinci nedeni ise bütünüyle şifre çözmeye yönelmiş bir zekânın kendisi karşısında büyülenerek ölçüyü şaşırması ve ciddi bir anlam-fazlalığını üretmeye yönelmesidir. Üst-anlatıya mahkûm olmak değil, fakat mahkûm etmek, kendisine eşlik eden anlamfazlalığı üretimiyle birleşince, bir yandan oluşan fazlalığı sürekli belirli bir güzergâha oturtma -hareketine yön verme ve hareketini kısıtlama-girişiminin ortaya çıkmasına ve aynı oranda da güzergâhtan sapmaların belirmesine yol açar. Öyle ki Žižek, Dekalog 1'i İkinci Emirle [Kendine herhangi bir oyma imge yapmayacaksın … Çünkü Efendin olan ben senin tanrın kıskanç bir Tanrıyım ve babaların günahlarını çocuklara yüklerim] doğrudan bir ilişki içerisine sokar ve babanın bu yolla cezalandırıldığını ileri sürerken, kitabının sonlarına doğru "dünyanın yozlaşmış halini sadece gözleyebilen, olayların gidişatını radikal bir şekilde değiştiremeyen iktidarsız Gnostik Tanrı"dan söz edebilmektedir. Yine Dekalog 6'yı yorumlarken Tomek'in Magda'ya duyduğu sevginin temelde sahte, zorunlu ters yüzü ölümcül bir boyutta zar zor kavranan narsistçe bir idealleştirme tutumu olduğunu söylediği halde, kitabının sonlarına doğru, Magda'nın femme fatale olarak, kendisine ilgi duyan masum oğlanı küçük düşürmesinden söz edebilmektedir. 2 Žižek'e kalırsa, kendisinin New Age obskürantizmi adını verdiği ideolojik tuzağa düşmek ve Kieslowski'yi de bu ideolojinin vaizi olarak görme hatasına savrulmak son derece kolaydır. Dekalogların anlatısal uzamını böyle bir uyarıyla (!) açan Žižek, kitabının 'Şebeke' başlıklı bölümünde, Dekalog 1'in dersinin "bilimin sahte putuna olan güvenimiz kırıldığı zaman, daha derin dinsel boyutla karşı karşıya gelmemiz olmadığını, tersine, bilim bizi yarı yolda bıraktığı zaman, dinsel temelimizin sarsılması olduğunu" ileri sürer. Buna göre, söz konusu temel sarsıldığı için, deliye dönen baba, kiliseye gidip umutsuzluğunu sunağa yöneltilmiş yıkıcı bir öfkeyle eyleme döker. Bu, Tanrıya isyan yoluyla dinsel temelin sarsılması uğrağı olarak işaret ediliyorsa, filmin başlarında çocuğun insanların neden öldüğü sorusuna babanın verdiği son derece bilimsel ("Değişir; kalp krizi, kanser, kaza, yaşlılık") karşılığın da dinsel temellerini göstermek zorunluluğu doğar. Oysa film boyunca hiç de dindar biri olarak resmedilmeyen baba, filmin sonunda, tam da isyanı aracılığıyla iman etmiş biri olarak belirir. O halde dinsel temeller sarsılmamakta, bilakis atılmaktadır. Mesele akıl ve bilimin sahte Tanrısının güvenilmez ve aldatıcı doğası meselesi değil, basitçe, bilimin ölümü açıklayamıyor oluşudur. Žižek'in Dekalog 1'e ilişkin tek güçlü yargısı babanın kilisedeki derin umutsuzluğunu başka bir düzleme kaydetme girişimi içerisinde ifade bulur: "İsa'nın izinden giden kişi, Tanrı'yla, sadece Onun tarafından tam terk ediliş deneyimiyle birleşir." Kesinlikle! Fakat baba, İsa'nın izinden ne zaman gitmiştir? Bilakis (Žižek'in iddiasına göre) tam da onun izinden gitmediği için çocuğunun elinden alınmasıyla cezalandırılmış değil midir?