Klasik Türk Şiirinde Estetik Bir Unsur Olarak Çiçekler (original) (raw)
Related papers
Klasik Turk Nesrinde Estetik ve Poetik Unsurlar
Sobider (The journal of social science), 2019
KLASİK TÜRK NESRİNDE ESTETİK VE POETİK UNSURLAR Özet Klasik Türk edebiyatında 13. yy.dan 19. yy.a kadar kesintisiz bir biçimde şiir ve düzyazı eserleri üretilmiştir. Şiirin "asıl" sanat olarak görüldüğü Osmanlı toplumunda, azımsanmayacak derecede nesir örnekler de sanatçılar tarafından yazılmıştır. Belagat kitaplarında ana hatları ile sade, orta ve âlî üslup olarak değerlendirilen nesir eserlerin bir bölümünde sanatsal öğelerin ağır bastığı görülmektedir. Şiirin padişah nesrin ise raiyyet olarak görüldüğü bu sanat anlayışında nâsirler şiirden aldıkları araçlarla eserlerini üretmişlerdir. Böylece düzyazı eserlerde şiirin üst yazı diline çıkmasını sağlayan çeşitli öğeler kullanılırken şiir ile nesir arasındaki fark da anlatım bakımından kapanmaya başlamıştır. Çalışmada klasik Türk nesrindeki sanatsal ifadelerin ne olduğu incelenecektir. İncelemede esas alınan nokta sadece tasvirî nitelikte, eserlerde bulunan estetik ve poetik öğelerin belirlenmesi değildir. Nesrin sanatsal yönü ortaya konurken bunların esere nasıl aktarıldığı, eserin beğenilmesindeki rolü ve bu ifadelerin esere katkıları incelenmeye çalışılacaktır. Abstract From the 13th to teh 19th century, works of poetry and prose were produced in classical Turkish literature. In the Ottoman society where poetry is seen as the original art, the artist's prose were wiritten to a great extent. Some of the prose works, which are considered as simple, medium and exalted style with the outlines
Ahmed Paşa, terci-i bendin beş bendini çiçeklere ayırmış ve her bendde bir çiçeğin ismini redif olarak kullanmıştır. Klasik şiirin vazgeçilmez çiçekleri "gül/gonca, nergis, lâle ve sûsen"in yer aldığı bu beyitlerde şair, çiçeklerin doğadaki görünümlerini tasvir ederken bunların kendisine çağrıştırdıklarını da birlikte vermiştir. Dolayısıyla dış dünya -burada çiçekler- sadece bahçeleri ve doğayı süsleyen birer unsur olmaktan çıkmış, Ahmed Paşa'nın parçası olduğu toplumsal düzenin ve yaşamın birer parçası haline getirilmiştir. Yapısı icabı simgelerle konuşan ve sanatçı kişiliğini bu simgeleri kullanırken oluşturduğu bağlantılarla ortaya koymaya çalışan bir şiir geleneğinin temsilcisi olarak Ahmed Paşa da diğer sanatçılar gibi hemen bütün şairlerin ortaklaşa kullandığı simgeleri ayrıntılarda farklılıklar oluşturmaya çalışarak şiire taşımıştır. Bu esnada padişahı, sevgilisi, âşığı, gelini, kasrı, muhafızı, hizmetlisi, şairi, defteri, meclisi, kadehleri, şarabı, değerli taşları, altını, gümüşü, buhurdanı, şamdanı, mumu ve leğeni ile çok renkli bir toplumsal düzenin unsurlarını minyatürleştirerek bahçedeki çiçeklerin içine yerleştirmiş, küçücük çiçekler aracılığıyla kocaman bir dünya sunmuştur. Dolayısıyla okur bu mısraları okuduğunda sadece renkli çiçek tasvirleri bulmakla kalmayacak, bunlar aracılığıyla şairin mensup olduğu bu renkli dünyayı tanıma imkânına da sahip olacaktır.
Bu makalede sanatın en derin ve değerli sembollerinden çiçeklerin halk edebiyatı şairi Âşık Ömer şiirlerine tesiri, klasik Türk şiiri malzemesi açısından ele alınmıştır. Eserde on iki çiçek tespit edilmiş ve seçilen örnek mısralarla benzerlikler ortaya konmaya çalışılmıştır. En geniş bahis alanı "gül" için açılmıştır. "Sevgili ile İlişkilendirilmesi" başlığı "Yüzü/Yanağı", "Dudakları", "Ayakları, "Hayaldeki Hâli" maddeleriyle izah edilmiştir. "Gül ile Bülbül Mazmunu" ve "Diken" alt başlıklarında gülün âşık üzerindeki tesiri ele alınmıştır. Diğer çiçeklerden "lale", sevgilinin yanağı ve âşığın yanan bağrına dair benzetmelerde ön plana çıkar. "Nergis" sarhoşluk, uykululuk ile ilgili manalar kurarken "sümbül" renk ve koku hasebiyle sevgilinin saçlarıyla ilişkilendirilir. "Reyhan", "karanfil", "şebboy", "yasemin" rayihalarıyla, "menekşe" başının toprağa mail oluşuyla, "erguvan" şarapla, "zambak" Hz. Muhammed'in kokusuyla, "susen" ise sevgilinin yan bakış hançeriyle anılır. Âşık Ömer Divanı'ndaki bu renk ve koku cümbüşü, şairin şiirlerine klasik Türk şiiri hayalleri kazandırmış, türlü ifadeleri besleyen, çiçeklendiren üslup arayışlarına fırsat sunmuştur.
Bir Bektâşî Şairin Diliyle Nevrûz Ve Çiçekler
2009
Özet: Toplum hayatını en çok etkileyen mevsimlerden biri olan baharın gelişi, tüm dünyada yapılan değişik törenlerle coşkulu bir biçimde kutlanır. Türklerde de baharın gelişi bir bayram kabul edilir ve bu bağlamda ilk akla gelen Nevruz Bayramı'dır. Nevrûz, Osmanlı döneminde de sayılı günlerden biri olarak kutlanmıştır. Bu durumun edebî hayattaki yansımalarından biri, baharın başlaması münasebetiyle kaside, gazel gibi nazım şekilleriyle kaleme alınan ve başta padişah olmak üzere devlet ricaline sunulan nevruziyye adlı şiirlerdir. Bu tebliğde, bir Bektâşî şairi olan Mehmet Ali Hilmi Dede Baba'nın ihtiva ettiği değişik çiçek adlarıyla dikkati çeken "Nevrûziyye" başlıklı şiiri değerlendirilmeye çalışılacaktır.
ÖZET " Çiçek dili " Osmanlı İmparatorluğu'nda kullanılan bir şifreli iletişim biçimidir. Birtakım küçük ve taşınabilir nesnelerin, çeşitli gösterilenleri karşıladığı bu iletişim biçiminde, gösterenler alışılagelmiş sembolik anlamları dışında kullanılmışlardır. Makalede, " çiçek dili " hakkında bazı tespitlere yer verilmiş, bu arada kafiyeli Cockney jargonu ile Osmanlı " çiçek dili " arasında bir mukayese yapılmıştır. Yazının sonuna, eski İstanbul çapkınlarına ait olduğu düşünülen bir de metin örneği eklenmiştir. Anahtar Kelimeler: çiçek dili, Osmanlı, kafiyeli Cockney jargonu, zenpare THE LANGUAGE OF FLOWERS and OTTOMAN DON JUANS (ZENPÂRES) ABSTRACT The "Language of Flowers" is a type of coded communication used in the Ottoman Empire. In this type of communication a number of small portable items correspond to signifieds, but the signifiers are not used in their familiar symbolic sense. In the article, some particulars of the "language of flowers" are defined, and at the same time, a comparison between the Cockney rhyming slang and the Ottoman "language of flowers" is made. At the end of the article there is a sample text thought to belong to the Istanbul zenpâres of former times.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2021
Cicȩklerin imge halini almasında, sairin imge olusumunu basļatan talimatı ve bunun yeri onemli bir unsur olarak ortaya cikar. Tıpkı hipnoz altındaki hastanın doktorun talimatlarına uyması gibi okurlar da aslında sairin seslendirilmemiş talimatlarına uyarlar. Dısarıdan icȩriye dogȓu verilen talimatta cicȩk, sabit ve gecmisi, hatırlamayı imleyen bir zamansallık yaratır. Bu zamansallık, belirli bir kronolojik zaman dizgesini tasidıgȋndan, imge de tablo ya da resim gibi bakan tarafından seyredilen somut bir nesne gibi algılanır. Bu noktada tablo bir his yaratmaz, sadece bir hatırlatma eylemine sebep olur. Şairin bakışının içeriden dışarıya yöneldiği durumlarda, çiçekler, şekillerinin çağrışımlarıyla başka benzer şekilleri, biçimleri davet eder ve böylece çiçeği, bu sȩkillerin bir arada bulundugȗ bir yuzeye donusţururler. Benzer sȩkillerin birlikte ancak ayrı ayrı dokulmesi, degȋsmesi, sacilması, yayılması ya da devinimiyle icȩriden dısarıya dogȓu yonelen bu hareket, sadece bir cicȩk imgesini degȋl aynı zamanda bir ruh halinin tum degȋsķenliklerini de yuklendigȋnden gozü bir "zihinsel retina"ya cȩvirir.
Perîşân Çiçek Sünbül ve Klasik Türk Şiirinde İşlenişi
288 itobiad PERÎŞÂN ÇİÇEK SÜNBÜL VE KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE İŞLENİŞİ Gülay KARAMAN Özet Kokusu ve rengiyle büyüleyici bir çiçek olan sünbül Osmanlı kültür hayatının hemen her alanında kendini gösterir. Sünbül; rengi, kokusu, perişan görünümü ve diğer bitkisel özellikleriyle şair için zengin bir ilham kaynağıdır. Klasik Türk şiirinde gül ve lâleden sonra en sık kullanılan çiçek sünbüldür. Bu makalede sünbülün klasik Türk şiirindeki anlam çerçevesinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sünbül, klasik Türk şiiri, anlam çerçevesi.