Yapısalcı Bir Yaklaşımla Arif Nihat Asya’nın “Beşik” Şiiri (original) (raw)

Yapısalcı Bir Yaklaşımla Nesrin Erbil’in Hancı ile Hasbihal Şiiri

International Journal of Social Sciences, 2024

İnsanlık tarihi boyunca sürekli bir sözlü ve yazılı eser verme durumu vardır. Dinleyici ve okuyucuların ilişki içinde oldukları bu eserleri tam manasıyla anlaması, anladıktan sonra yorumlaması, yorumladıktan sonra da maddi ya da manevi anlamda faydalanması karşımıza çıkmaktadır. Edebi eserlerin daha iyi anlaşılması ve yorumlanması için yirminci yüzyılda popülerleşen ve eserlerin eleştirel anlamda incelenmesinde önemli etkisi olan, metin çözümlemelerinde önplana çıkan kuram yapısalcılıkdır. Yapısalcılıkta sanatçının özel yaşamı, duygu ve düşünceleri, yaşadığı çevre ve ona etki eden unsurlar yoktur. Yapısalcı bakış açısıyla, Nesrin Erbil’in Hancı İle Hasbihal şiiri makalede ses, şekil, anlam, estetik ve sanatsal açıdan incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada doküman analizi yöntemiyle şiir tahlil edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen veriler bilahare yorumlanmıştır. Şiirde kullanılan sesler ve şiirin mana dünyası yapısalcı yöntemle ele alınmıştır

Kağızmanlı Hıfzı’nın Şiirlerinde İlahi Ve Beşeri Aşk

ÖLÜMÜNÜN 100. YILINDA KAĞIZMANLI HIFZI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU BİLDİRİLER, 2018

Türkiyeye en çok ozan kazandırmış, kültürü, zengin gelenek, görenekleri ile yüzyıllara dayanan tarihi kent Karsın aşıklar geleneği çok eskilere dayanmaktatır. Bu geleneğin önemli üyelerinden biri de Karsın Kağızman ilçesinde doğup büyümüş, kısacık ömründe değerli şiirler yazmış, daha dokuz yaşındayken hafız olmuş, fakat ömrünün baharında hain ermeni mermisine kurban gitmiş Kağızmanlı Hıfzıdır. Akıcı, yalın, gerçekçi söyleyiş tarzına sahib şiirlerinde yaşadığı gerçek olaylardan etkilenmelerin bulunduğu sıkca hissedilmektedir. Şairin bir gün bahçedeyken ışık içerisinde beliren bir kız gördüğü ve aşk badesi içdiği bilinmektedir. Sonradan bu kızın onun karısının küçük kardeşi olduğu bilinmiş, bu sebepden Hıfzı yaşadığı köyü terk etmek zorunda kalmış, önce Kadirilik, sonra Mevlevilik tarıkatına girmişdir. Şairin şiirlerinde yeri-göyü yaradan tek Allaha sonsuz sevgisi her zaman şiirlerinin en önemli konusu olmuştur. Güzellik aşığı olan Hıfzı gerçek sevgisini de yalnız Allahtan istemektedir. O, hayatın bütün zorluklarına yalnız Allaha derinden bağlılıkla galib gelmenin mümkünlüyüne inanmaktadır. Sonda mutlaka ilahi edaletin tecelli edeceğini bilen şair Allahın izni ile Nuhun tufandan kurtulduğunu, dağları örten geçilmez karların eridiğini, cefalar çeken Eyupun sonsuz sabrına göre mükafatlandırılarak huzura kavuşduğunu dile getirir. “Eyup gibi çeken varmış cefayı” deyen şair kendine de böyle sabır arzular, bu sabrı sonda Allahın mükafatlandıracağına inanır. “Kadar” şiirinde yara kavuşmak hasreti çeken şair yari ile muhabbet etmeyi, yarinin dizinde uyumayı da yüce Allahdan diler. Ancak fani dünyada her şeyin keçici olduğunu anlayan Hıfzı tarih yazan yiğitlerin de, insanlara yol gösteren peygamberlerin de toprak altında uyuduğuna dikkat çekerek Sultan Süleymana bile kalmayam dünyadan vefa ummanın anlamsızlığını iyi bilmekte, ilahi adaletin kıyamet günü berkarar olacağına inanmaktatır. Bu bakımdan şairin “İnam”, “Kadar”, “Bu dünya”, “Yakarış” şiirleri özellikle dikkat çekmektedir. Hıfzı “Gönül”, “Yar yar”, “Düşer mi”, “Bulak başında sevgiliye” şiirlerinde ise kimliği bilinmeyen sevgiliye olan duygularını, nasıl hasret çekdiğini, kavuşmak isteğini dile getirmektedir. Anahtar kelimeler: Şiir, Allah, Aşk, Sabır, Cefa

Arif Nihat Asya’nın Yastığımın Ruyası Üzerine Bir Okuma

ECLSS Online 2020b 2nd ECLSS International Online Conference on Economics and Social Sciences Istanbul / TURKEY June 28- 29, 2020

20. yüzyıl Türk edebiyatının dikkat çeken şairlerinden biri olan Arif Nihat Asya, şiirin yanında düzyazı yazarlığıyla da edebiyat dünyasında yerini almış bir sanatkârdır. Edebiyat dünyasında onun yirmi yaşından itibaren kitaplaşan kalem ürünlerine rastlanır. Bayrak şairi olarak da tanınan Arif Nihat Asya, gençlik yıllarından itibaren düzyazı şiire ilgi duymuş, ilk düzyazı kitabını, düzyazı şiirlerden oluşan Yastığımın Ruyası adıyla yayımlamıştır. Bu küçük kitapta yazarın zekâ oyunlarına dayanan esprili/nükteli söyleyişlerden kurulu, kimi kez küçürek öyküyü anıştıran, düzyazı şiirleri bulunmaktadır. Bu bildiride edebiyat araştırmalarında üzerinde pek durulmayan, çoğu zaman değinilerek geçilen Yastığımın Ruyası’nda yer alan metinler inceleme konusu yapılmaya çalışılacaktır.

Turgay Fişekçi’nin Şiirlerine Ekoeleştirel Yaklaşım

Edebî Eleştiri Dergisi, 2021

Ekoleleştiri modern insanın tabiatla arasındaki ilişkiyi bozmasını esas alır. Sanayi Devrimi ile başlayan doğa tahribatı, bilhassa İkinci Dünya Savaşı sonrasında teknoloji ve endüstrinin yaygınlaşmasıyla geri dönülemez bir hal alır. Doğadaki bu bozulmayı edebi eserler aracılığıyla gündeme getirmeyi amaçlayan ekoeleştiri, derin ekoloji, ekofeminizm, toplumsal ekoloji, eko-Marksizm gibi açılımlar kazanarak insan-tabiat ilişkisini farklı düzlemlerde işleyen bir kuram haline gelir. Avrupa ve Amerikan edebiyatlarında başlı başına bir sahayı teşkil eden ekoeleştirel söylemin Türk edebiyatında da son yıllarda yaygınlık kazandığı söylenebilir. Tabiatın insan eliyle tahribi, 1980 kuşağı şairlerinden Turgay Fişekçi’nin şiirlerinde merkezi temalardandır. Onun şiirlerinde tabiat, romantik ve pastoral duyarlılıktan sıyrılarak tüm gerçekliğiyle işlenirken sosyal, siyasal ve kültürel göndermelere de aracılık eder. Çevresel felaketler, tabiatın hızla dönüşümü ve yok oluşu, sanayileşme, modernleşme, kentleşme gibi konular şiirlerde sıklıkla eleştirilirken tüm bu sorunlara çözüm yolu olarak tabiata öne sürülür. Farklı ekolojik söylemlerin birlikte işlendiği şiirlerde şair, insanı tabiatın bir parçası olarak görür ve bu duyarlılığı şiirlerinde yalın bir söyleyişle işler.

Türk Western’ine Yapısalcı Bir Yaklaşım: Yahşi Batı Örneği

Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi/26306220

Western türü sinemanın ilk zamanlarında ortaya çıkmış ve uzun bir dönem seyircinin büyük ilgi gösterdiği popüler türlerin başında gelmiştir. Dolayısıyla tür, film çalışmaları kapsamında farklı akademik yaklaşımlar çerçevesinde ele alınmıştır. Örneğin 1950'li yıllarda türe dair yaklaşımlar mitsel bir çerçevede teşekkül etmiştir. Akabinde Auteur teorinin film çalışmalarında etkin bir konuma doğru evrilmesi, western'lerin bu teori kapsamında irdelenmesine yol açmıştır. 1970'li yıllarla birlikte türe dair seyirci ilgisi azalırken, türe olan akademik ilgi yükselmiştir. Bu dönemde ön plana çıkan yaklaşım ise Will Wright'ın başını çektiği yapısalcı yaklaşım olmuştur. 1931-1972 yılları arasında çekilen western'leri yapısalcı yaklaşım ile inceleyen Wright western'lerde bulunan Amerika'nın modern mitlerini ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Wright, western'lerde dört farklı anlatı yapısının takip edildiğini ve filmlerin yapısının bazı karşıtlıklardan oluştuğunu iddia etmiştir. Bu çalışmada Will Wright'ın yapısalcı yaklaşımı Türk sinemasında son dönemde çekilen tek western/komedi filmi olan Yahşi Batı (2009) filmine uygulanmıştır. Filmin Wright'ın yapısalcı yaklaşımına uygunluk gösterdiği tespit edilmiştir. Bu şekilde Wright'ın 1970'li yıllarda western'lere dair ortaya koyduğu yapısalcı yapının, ABD dışında nispeten yakın zamanda çekilen bir Türk western'inde de geçerliliğini koruduğu ortaya çıkarılmıştır.

Klasik Türk Şiirinde Bir Benzetme Unsuru Olarak “Beşik” ve “Beşik Çocuğu” Kavramları

Klasik Türk Şiirinde Bir Benzetme Unsuru Olarak “Beşik” ve “Beşik Çocuğu” Kavramları, 2023

Etik Beyan | Ethics Statement Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde etik ilkelere uyulmuştur | Ethical principles were followed during the preparation of this study Etik Kurul Belgesi | Ethics Committee Approval Makale, Etik Kurul Belgesi gerektirmemektedir | Article does not require an Ethics Committee Approval.

Di̇ni̇ İsti̇smara Açik Bi̇lgi̇ Kaynaği Olarak “Ayricalikli Bi̇lgi̇”: Keşf, İlham Ve Rüya –Felsefi̇ Bi̇r Anali̇z

Journal of Divinity Faculty of Hitit University

İslam düşüncesinde bilginin üç temel kaynağının olduğu kabul edilir. Bunlar, haber bilgisi, aklî bilgi ve duyu bilgisidir. Haber bilgisi kelimenin dar anlamıyla bir insan olarak sadece peygambere özgü bilgi çeşididir ve kaynağı Tanrı'dır. Ancak bir insan olarak peygamberlerin böyle bir bilgiye sahip olmaları başka insanların da aynı kaynaktan bilgi edinmelerinin mümkün olabileceği fikrine yol açmıştır. Adı, keşf, ilham ve rüya yoluyla bilgi edinme olarak anılsa da, aslında peygamber dışındaki insanların sahip olduğu bu bilginin gördüğü muamele vahiy bilgisinden çok da farklı olmamıştır. Doğal olarak böyle bir bilgiye sahip olan kişiler de tıpkı peygamberlerde olduğu gibi "ayrıcalıklı kişi" muamelesi görmüştür. Bu araştırmada İslam düşüncesinde temel teolojik tartışma konularından birisi olan "ayrıcalıklı bilgi" ve bununla bağlantılı olan "ayrıcalıklı kişi" probleminin gerçekliği, sebepleri, dayanakları, temelleri ve sonuçları teolojik yönleriyle ele alınmıştır. Bununla birlikte bu düşüncenin sebep ve sonuçlarının, felsefi, psikolojik ve fenomenolojik analizleri yapılmaya çalışılmıştır.