Premodern’den Postmodern’e Benliğin ve Kutsalın Dönüşümü: Narsisist Benliğin Kutsal Algısı (original) (raw)
Related papers
Premodernite ile Postmodernite Kıskacında Müphemlik
Tezkire, 2022
Müphemlik kavramı hem modern öncesi hem de postmodern dönemde beşeriyetin en temel gerçeklerinden biri olarak karşımıza çıkmıştır. Ne var ki, genellikle çağdaş bir kavram olarak görülerek daha yeni, postmodern dönemde hararetle tartışılmaya başlamıştır. Bunun sebebi, modern filozofların modern akla uymadığı gerekçesiyle müphemliğe saldırmaları, böylelikle de müphemlik kavramının yalnızca postmodern filozofların bir tepkisi olarak anlaşılmış olmasıdır. Ancak müphemlik postmodern dönemle sınırlı değildir. Tarihe baktığımızda müphemlik tarihin olduğu her yerde var olmuştur. Bunun anlamı, tarih ve müphemliğin bir insan ürünü olarak sürekli karşılıklı ilişkiyle birbirini beslemiş olmasıdır. Müphemlik en belirgin haliyle kendini dini metinlerin tefsirinde göstermiştir. Bugün ise Nietzscheyle başlayıp Heidegger, Derrida, Bauman ve Caputo’nun takip ettiği filozoflar müphemliğin ilişki içerisinde olduğu sanat, dil, şiir gibi alanları beşeriyetin en önemli özellikleri olarak gün yüzüne çıkarmıştır. Sonuç olarak, müphemlik postmodernist çoğulculuk ya da nihilist hiççiliğin kabul ettiği anlamda değil ama yanlış olduğunu peşinen kabul etme anlamında beşerî bilginin en önemli özelliğidir.
Kutsaldan Sekülere Değişen Beden Algısı
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Din ve beden arasındaki ilişkiye yönelik çalışmalar, yakın geçmişe kadar ihmal edilmiş-tir. Tarihsel süreçte dinlerin bedene yönelik teolojik argümanları ve kontrol çabaları, bedenin gizemli ve kutsal bir bütünlük olarak dokunulmaz addedilmesini beraberinde getirmiştir. Bu kutsal beden imgesi, anatomik çalışmaların yapılmasını engelleyerek tıbbın gelişimini sekteye uğratmıştır. Ancak 14. yüzyılda Batı' da sistematik olarak yapılmaya başlanan ve Röne-sans'la birlikte yaygınlaşan otopsi ve diseksiyonlar sayesinde bu tabu yıkılmıştır. Bu durum, bir yandan bedenin yapısı ile ilgili anlatılagelen dinî söylemlerin bilimsel açıdan yanlışlığını ortaya koyarken diğer yandan seküler bir beden algısının yayılmasına zemin hazırlamıştır. Kutsallığından koparılan beden, tıbbın müdahale alanına intikal ederken zihniyet kalıpları-nın da sekülerleşmesini hızlandırmıştır. İlk olarak Batı' da yaşanan bu dönüşüm, zamanla tıb-bın yakaladığı başarıların göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşmasıyla birlikte, geç de olsa, diğer toplumlara da sirayet etmiştir. Abstract Studies regarding relations between religion and body have been neglected until recently. In the historical process, theological arguments and control efforts of religions towards the body have accompanied it to be regarded as untouchable in a mysterious and sacred unity. This sacred body image has interrupted the development of medicine by preventing anatomical studies; however this taboo has been destroyed by means of autopsies and the dissections begun to be done systematically in the West in 14th century and spread with the Renaissance. As this situation, on one hand propounded scientifically fallacy of the religious discourses about the structure of the body, on the other hand, it provided spreading of a secular body perception. The body cut off from its sacred ties became an object of the field of medical intervention, thus has accelerated the secularization of patterns of mentality. Even if it is late, this transformation, which first experienced in the West, has spread to other societies with the achievement of medical successes that cannot be ignored over time
Bir dindarlık biçimi(!): Narsisizm
Lacivert Dergisi, 2023
Narsisistik eğilim gösteren kişilerde ortaya çıkan hemen hemen bütün özellikler tarikat, cemaat, parti, örgüt, sivil topluluklar gibi pek çok yapılanmada da kendini gösteriyor. Bilhassa dini topluluklarda dinin özü ile çatışmasına rağmen bariz bir şekilde bunu görüyoruz.
Postmodern Kentte Kutsalın Fisyonu ve Türk Toplumu
Dini Araştırmalar, 2021
Institutional religious structures are the most damaged in an industrialized society, and in postmodern times, instead of rectifying these harms in religious structures, the individual’s quest for meaning is becoming more and more unstable by various religious groups, new religious movements, or the blows of an aggressively and persistently secularist world. Even instability or the possibility of reduction in their field of power has given institutional religions sufficient reason to intensify their efforts to preserve their normative measurements and to protect their existing allies with an attempt to return to their old glorious days, driven by utopian optimism. However, among these movements which are institutional religions with their normative structures, settled organizations, experiences dating back to ancient times and followers reaching up to billions, pure and non-political religious and energetic groups that claim to meet the expectations of millennium or the phenomenon o...
Postmodern İnsanın Tanrı Anlayışı
PESA Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016
Semavi dinlere mensup olanların Tanrı imajının, inananların ruh dünyalarında tasavvuru, ağırlıklı olarak kutsal metinlerde belirtildiği şekliyle ortaya konmaktadır. Buna göre inanan insan, kutsal metinlerde tanımlanan Tanrı'nın vasıflarına göre inanç dünyasını oluşturmaktadır. Diğer taraftan Tanrı imajı, Tanrı-insan ilişkileri üzerine düşünen filozoflarca felsefe tarihi boyunca çeşitli şekillerde adlandırılmaya ve tanımlanmaya çalışılmıştır. 20. yüzyılın sonları ile birlikte inanan modern insan, gelişen teknoloji, değişen yaşam koşulları ve postmodern kültürün taleplerinin ve beklentilerinin baskısı altında inanç dünyasına yeniden bir şekil verme ihtiyacı hissetmiştir. Bu durum, inancın, kaynağından farklı bir mecraya kaymasına zemin hazırlamıştır. Postmodern bireyin zihnindeki otoriter, kadir-i mutlak Tanrı, yaşam tarzına karışmayan, özgürlüğüne müdahale etmeyen, bir bakıma kendisi için var olan postmodern bir Tanrı'ya dönüşmüştür. Bu nedenle geleneksel teist anlayıştan, modern deist bir yaklaşım ile aslında adı konmamış postmodern bir deizmin doğduğuna şahit olmaktayız. Bu sunumda, sosyolojik olarak çok geniş bir sahayı ilgilendiren postmodern insanın inanç dünyasının tahlilinden daha çok Tanrı anlayışı üzerine bir takım değerlendirmeler yapmaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Modern, postmodern, tanrı, deizm.
Kutsalı İfade Etmek Din Fenomenolojisine Giriş
2016
Dini calismalarda fenomenolojik metodun islevselligini olcmeye calisan Cox’un kitabi uc ana bolumden olusan ve alt basliklarla zengin ve kapsamli bir yapiya sahip bir eserdir. Ilk bolumde din fenomenolojisi ust basligiyla kaleme alan yazar, dinin farkli disiplinlere gore yapilan tanimlarini ve fenomenolojinin tanimini vermeye calismistir. Tanimlamadan sonra Din fenomenolojisinin dinler tarihi ile arasindaki farki vermeye calisarak fenomenolojinin din calismalarinda uygulanmasina dikkat cekmistir. Ayrica din fenomenolojisinin gerekliligi uzerinde durarak nedenlerini belirtmeye calismistir. Dorduncu kisimda fenomenolojik metodu bir ornek calisma uzerinden degerlendirmeye calismistir. Ikinci bolumde ise yazar, fenomenler ust basligiyla cesitli fenomenleri analiz etmeye, incelemeye almistir. Bu baglamda mitler ve ayinleri, kutsal uzmanlar ve sanati, kutsal metin ve ahlaki, inanc tiplerini ele almistir. Ucuncu bolumde ise Cox, dinin anlamina dogru ust basligi ile kutsal ve sinirsiz deger...
Çağdaş Dünyada Kutsalın ve Mitlerin Dönüşümü: Post Modern Kutsallık ve Yansımaları
Eskiyeni, 2023
Towards the end of the 20th century, the modern positivist paradigm lost its influence, and with the hermeneutics paradigm coming to the forefront, the position of religion and the sacred in social life began to be questioned again within the scope of the secularization thesis, which is one of the building blocks of modernism. The focus of these inquiries has been on how the function of religion in the public sphere has changed in the modern period and how the secularization thesis has become functional. However, in the 20th century, the postmodern critiques of the hermeneutics paradigm have reversed the hypothesis that religion and the sacred will disappear in modern society, which is the main argument of the secularization thesis. The idea of modernism defined life as a public sphere that distinguishes between the sacred and the secular sphere, ansd that the moral values and forms of worship shape the sacred, while the secular is a public space that includes politics, economy, science, education, etc. The distinction between the sacred-secular and the religious-irreligious, which emerged because of this radical and structural separation of modernism, was questioned again with its post-modernism approach that emphasizes pluralism and differentiation. The continuation of the existence of sacredness that is defined as post-modern sacred or secular sacred today, which emerge in different forms and structures because of the consumer culture created by globalization as “popular culture spirituality”, has been crucial in making sense of the transformation of the sacred from modernism to post-modernism In parallel, myths, which were accepted as religious and sacred narratives in the early ages, have reappeared in the emergence of secular holiness in the postmodern world, although they have been characterized as surreal narratives in the modern period. In this context, in this study, the transformation of mythical thought and the sacred in the processes of modernization, secularization and postmodernization around the basic arguments of modernism and post-modernism ideas is discussed and the effect of mythological view and mythological elements in the emergence of post-modern and secular sacredness in contemporary societies is examined.