Locke'un Doğuştan İlkeler Eleştirisi ve Tabula Rasa Olarak Zihin (original) (raw)

Locke ve Berkeley'de Birincil ve İkincil Nitelikler Meselesi

bir şey için tözsel olanlara işaret eder ve algılayan bir öznede kendi karşılıkları olan idelere neden olurlar. Birincillere karşıt olarak ikincillerin (örneğin renk, ses, tat vb.) varlığı özneye bağlıdır: bu, maddi şeyin kendisinde ikincil nitelikler yoktur ve bu nitelikler hakkındaki ideler algılayan öznenin kendi ürünüdür demeye gelir. Ama Locke'a göre, birincil niteliklerin varlığı bizim için maddi tözün varlığını güvence altına alır ve bu da "doğru bilgi"yi olanaklı kılar. Locke'un görüşlerine karşıt olarak Berkeley birincil ve ikincil nitelikler arasında gerçek bir ayrım yoktur ve ikincillerin varlığına yöneltilen itirazlar birinciller için de geçerlidir. Ona göre, tüm nitelikler algılayan öznenin ürünüdür ve ona bağlıdır; algılayan zihin dışında hiçbir nitelik yoktur. Berkeley'e göre, maddi şeylere ait bütün niteliklerin öznel olması maddi tözün varlığını reddetmeyi olanaklı kılar; çünkü nitelikleri dışında maddi bir tözün varolduğu kanıtlanamaz. ABSTRACT This article, first of all, aims to expose the thoughts of Locke and Berkeley on the qualities of material things.

John Locke’ Da Akil Ve Vahi̇y İli̇şki̇si̇

DergiPark (Istanbul University), 2016

Hakikatin peşinde koşan insanoğlu düşünce gücünün yardımı ile gerçeğin bilgisine ulaşır. Diğer hiçbir canlıda bulunmayan düşünce gücü insana kendini bulma ve hayatı anlamlandırma olanağı tanır. Kendi varlığı üzerine düşünen insanoğlu ise hem mutluluğa hem de hakiki olana ulaşacaktır. Hakiki bilginin insana sağladığı mutluluk pek çok filozofa göre insanın ulaşmak istediği nihai amaçtır. İnsanoğlu bu amaca ulaşabilmek için bir aydınlanma yaşamalı ve Tanrı'nın ona verdiği yetileri en yüksek derecede kullanmalıdır. Felsefe tarihini incelediğimizde mutluluğa giden hakikat yoluna bizi ulaştırmaya çalışan en önemli filozoflardan biri olarak John Locke görülebilir. Zira o Aydınlanma Felsefesini kurucusu, insanın kendini tanıma noktasında çok önemli bir eşik olarak görülen 18. yüzyıl dünyasının mimarı olarak kabul edilir. Locke'un bu amaçla açtığı yolda yardımcı olarak gördüğü iki kaynak mevcuttur. Bu kaynaklar Locke felsefesinde akıl ve vahiy olarak isimlendirilir. Locke'a göre akıl ve vahiy kavramlarının doğru bir şekilde anlaşılması ve bu kavramlar arasındaki dengenin sağlıklı bir şekilde kurulması insanı hakiki olana, gerçeğin bilgisine ulaştıracaktır. Çalışmamızda Locke felsefesinde akıl ve vahiy kavramının yeri ve bu iki kavram arasındaki dengenin nasıl kurulması gerektiği üzerinde durulmuştur.

John Locke'un Hoşgörü Anlayışının Eleştirisi

DergiPark (Istanbul University), 2022

Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği, araştırma ve yayın etiğine uyulduğu teyit edilmiştir. / This article has been reviewed by at least two referees and it has been confirmed that it is plagiarism-free and complies with research and publication ethics.

George Berkeley ve David Humeun John Lockeun Töz Kavramına Yönelik Eleştirileri

Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2022

İngiliz ampirizminin öncü temsilcisi J. Locke, epistemolojisinde töz (substance) terimini iki farklı anlamda kullanır. Bunlardan biri, niteliklerin toplamı olan töz iken diğeri ise söz konusu niteliklerin dayanağı anlamında olan ancak gerçekte bilinemeyen tözdür. Niteliklerin toplamı olan töz nesnelerin gerçekliği anlamındadır. En çok söze konu edilen ise dayanak olarak tözdür. Locke, bu tözün bulanık da olsa idelerine sahip olduğumuzu ama tam olarak varlığına işaret edemediğimizi ileri sürer. Locke’un bu töz anlayışı aynı felsefi gelenek içerisinde yer alan Berkeley ve Hume tarafından oldukça eleştirilmiştir. Berkeley “var olmak algılanmış olmaktır” kabulünden hareket ederken Hume “izlenimi olmayan şeyin idesine sahip olamayız” savını temele koyar. Dolayısıyla her iki filozof, Locke’un töze dair iddialarını ampirizme yaslanan epistemolojik kabulleri çerçevesinde çürütmeye çalışır. Bu makalede aynı felsefi gelenek içerisinde yer alan üç önemli Britanyalı filozofun töz anlayışları söz konusu kabuller bağlamında irdelenecek, Berkeley ve Hume’un daha tutarlı bir epistemolojik argümantasyona sahip oldukları ileri sürülecektir.

İbn Haldun Ve John Locke Un Empi̇ri̇k Epi̇stemoloji̇leri̇ Bağlaminda Duyu Ötesi̇ne Geçi̇ş Ve Tanri Meselesi̇

Journal of International Social Research, 2019

İslam düşünce tarihinde ilk toplumbilimci olarak anılır. Düşünürün toplumsal değişmelerin arkasında bulunan değişmez prensipleri ortaya koymayı hedeflediği Mukaddime adlı eseri, önemli ölçüde empirist/duyumcu bir perspektife yaslanır. Çağdaş empirist geleneğin Batı'daki en önemli temsilcisi ise kuşkusuz John Locke'tur. Filozofun başyapıtı olan İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme adlı eseri de empirist bir perspektiften Kartezyen felsefenin doğuştan ideler (innate ideas) fikrinin radikal bir eleştirisi ve reddiyesi mahiyetindedir. Bu çalışmada, birbirinden çok uzak coğrafya ve zaman diliminde yaşamalarına rağmen benzer epistemolojik perspektife sahip bu iki düşünürün empirik epistemolojileri bağlamında Tanrı problemini nasıl temellendirdikleri irdelenecektir. Bunun yanında, bu iki filozofun, insan bilgisinin sınırları ve bilginin nasıl meydana geldiği konusundaki görüşleri ile aklın yetileri açısından benzerlik ve farklılıkları karşılaştırma yöntemiyle değerlendirilecektir.

Locke, Kant ve Russell’ın “Eğitim Üzerine” Düşünceleri

2020

Throughout history, important philosophers that influenced the thought system of societies have given various works on education. Among them are John Locke, Immanuel Kant and Bertrand Russell, whol ived in the 17th, 18th and 20th centuries. The aim of this study is to compare the thoughts of Locke, Kant and Russell on education. The philosophers have shown similar views about the importance of education, its usefulness, the beginning of education at an early age, the qualifications of teachers, the place and the timely delivery of content in education, the effect of body and mind education on each other, the teaching of current languages, the use of awards and punishment. However, it is seen that they have different opinions about the perspective of children's mind, importance of school in education, emphasis on issues of morality, body health, motivation, success, use of play and materials in education, memorization, discipline, use of punishment. A striking subject in the work...

John Locke Epi̇stemoloji̇si̇nde Bi̇lgi̇ Ve İman

DOAJ (DOAJ: Directory of Open Access Journals), 2011

Bu çalışmada bilgi kuramının kurucularından kabul edilen J. Locke'ta söz konusu kuramın başlıca öğelerinin açıklanması, bunların gerekçelendirilme yolu ve birbirleriyle epistemolojik ilişkileri açıklanmaya çalışılacaktır. Çalışmanın kanıtlamaya çalıştığı tezlerin başında, Locke'çu epistemolojide "bilgi"nin başlıca niteliğini tecrübe ve/veya aklî çıkarıma dayalı "kesinlik" oluştururken kesin bilginin sınırlarının bittiği yerde "iman"ın epistemik işlevinin devreye girdiği iddiası gelmektedir. Bu açıdan Locke'çu epistemolojide imanın bilgiyle ilişkisinin negatif epistemoloji denebilecek bir yolla temellendirildiği savunulmaktadır.

John Locke’Da Temsi̇l Teori̇si̇: Sözcük Ve İde İli̇şki̇si̇

Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi

Özet 20. yüzyılın ilk yarısında analitik filozofların epistemolojik ilgilerinin önemli ölçüde bilgi ve algı arasındaki ilişkiye odaklandığını söyleyebiliriz. Russell, Moore, H.H. Price, Ayer ve H. Paul Grice gibi düşünürlerin aralarında olduğu bu filozoflar zümresi, bütün farklılıklarına rağmen duyu-veri teorisi olarak bilinen bir doktrini savunuyorlardı. Genel çerçevesi itibarıyla temsil meselesi olarak isimlendirdiğimiz söz konusu öğretinin felsefi kökleri, Antik Yunan'a kadar götürülebilir ancak modern felsefede bu öğretinin en meşhur referanslarından biri, kuşkusuz İngiliz filozof J. Locke (1632-1704)'tur. Zihnimizin veya algımızın dışındaki nesneler dünyasının bilinebilirliği problemini ele alan Locke'un görüşleri farklı şekillerde anlaşılmış ve yorumlanmıştır ancak bu çalışmada filozofun temsil epistemolojisinin sadece sözcük ve ide ilişkisi boyutu irdelenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: J. Locke, temsil teorisi, algı, zihin, duyu verisi. I. Giriş İnsan bilgisinin sınırlarını ve mahiyetini tayin edebilme çabası, 17. yüzyıldan sonra felsefenin gündemini yoğun bir biçimde işgal etmiştir. Gerçekte insanı ve insana ilişkin durumları somut veriler ve muayyen bir çerçeve üzerinden analiz edebilmek son derece güçtür çünkü insanın bizatihi kendine özgü halleri son derece karmaşıktır. Akıl, ruh, beden, algı, duygu, düşünce ve bunların her birinin detaylandırılabilecek birçok alt katmanının olması, içinde yaşadığımız son derece karmaşık

EĞİTİM VE DENEYİMİN KÖKENLERİ ÜZERİNE:JOHN LOCKE VE TABULA RASA KAVRAMI (On The Origins Of Experience And Education: John Locke And The Concept Of Tabula Rasa)

VI th INTERNATIONAL EURASIAN EDUCATIONAL RESEARCH CONGRESS CONFERENCE PROCEEDINGS, 2019

In our country, the intellectual and philosophical gap in the education field is one of the biggest obstacles to an ideal philosophical understanding that is compatible with theory - practice unity and local dynamics. We need a systematic understanding of experiential education based on our own experience and local point of view. Hence, the need for basic research on experience in education becomes apparent to understand such a powerful concept truly. This research is mainly aimed at clarifying the relationship between education and experience. The concept of experience was examined through Locke’s tabula rasa concept, proposed through the epistemological approach; its effects and reflections on curriculums were analyzed. This is a basic research study based on document analysis method aiming to analyze the current reflections while analyzing for the stated purpose. Data were analyzed according to the conceptual analysis method and interpreted qualitatively. The concept of tabula rasa led to many modern concepts at the center of contemporary educational theories, such as experience, secularism, individual differences, anti-memorize, anti-dogmatism, student-centeredness. The projections of this progression, which had a great impact on the formation of pragmatism, provided universal information with important perspectives in the fields of character and values education. Experimental studies to examine the effectiveness of the element of experience in education in terms of both knowledge and character education can be used to shed light on practitioners. Studies on theories which take into account our local dynamics regarding the relationship between education and experience can be conducted. Keywords: Empiricism, Modern Education, Curriculum, Secularism, Liberalism