Arap Baharı Sürecinde İran'ın Suriye Politikası (original) (raw)
Related papers
İran’ın Arap Baharı Sonrası Suriye Politikasını Anlamak
2018
2010 yilinda Tunus’ta baslayan ve daha sonra butun Ortadogu cografyasini etkisi altina alan ayaklanmalar 2011 yilinda Suriye’ye de sicramistir. Isyanin baslangicinda bariscil bir sekilde yapilan protestolar Esed yonetiminin ayaklanmalari bastirmak icin halka karsi siddet kullanmasiyla bir ic savasa evrilmistir. Bu ic savas bircok bolgesel ve kuresel aktoru kendisine cekmis ve her bir aktor kendi cikarlari dogrultusunda bu savasa dogrudan veya dolayli bir sekilde dâhil olmustur. Bu aktorlerin basinda ise Iran gelmektedir. Bu calismada Iran’in Arap Bahari ayaklanmalarindan sonra Suriye politikasini anlamak temel amactir. Bu baglamda Iran’in Arap Bahari ayaklanmalarina karsi tutumu, bu tutumun Suriye’de degisimi incelenmistir. Bu degisimi anlamak adina ozellikle Iran ile Suriye arasindaki iliskilerin tarihine bakilmis, yedi asamadan gecen bu tarihsel surec 1979’dan gunumuze olacak sekilde incelenmis ve iki ulke arasindaki ittifak iliskisi anlasilmaya calisilmistir. Sonrasinda Suriye’de...
İran Suriye Bölgesel İttifakı ve Arap Baharı Sürecine Yansıması
Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, 2016
Burada değerlendirilen kitap Türkçe literatürde ayrı ayrı sıkça çalışılan iki Ortadoğu ülkesi arasındaki iş birliğini mercek altına almaktadır. Yazar kitabın önsözünde bu konunun neden seçildiğini ve kitabın temel hipotezini açıkça ortaya koyarak okuyucu için kitabın ileri kısımları için yerinde işaretler vermektedir. Tabii ki burada yazarın İran-Suriye ittifakını incelerken bu analizin sadece İslam devrimi sonrasına ait olduğunu da belirtmek gerekir. Bu bağlamda kitabın öne sürdüğü temel iddia Suriye ve İran'ın kurduğu bu ittifak Ortadoğu'da bölge ülkelerinin tamamını etkileyen bir hale geldiği ve küresel aktörlerin de bu ittifaka göre planlarını revize ettikleridir (s. VI). Ancak yazar buradaki ittifakı satır aralarından anlaşıldığı üzere daha çok bir tahakküm olarak nitelendirmektedir. Bunu da İran'ın oluşturulacak olan bir Şii jeopolitiği ile bölgede hâkim olma politikasına sahip olduğunu öne sürerek desteklemektedir. Buna ek olarak, yazarın önsözde iddia ettiği, İran'ın ve Suriye'nin dış politikasını etkileyen faktörlerin idealist ve realist perspektiflerle analiz edilerek belirlenmesi kitabın ilerleyen bölümlerine
Türkiye ve İran'ın Arap Baharı'na yönelik politikaları üzerine bir değerlendirme
2019
2010 yılında Tunus'ta yönetime karşı tepki olarak başlayan ve kısa sürede Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yayılan ayaklanma dalgası, bölgesel aktörlerin dış politikalarını yeniden tanımlamalarını gerektirmiştir. Bu ayaklanma dalgası ve değişim talepleri Arap Baharı olarak adlandırılmıştır. Arap Baharı'nın ortaya koyduğu koşullar çerçevesinde bazı ülkelerde büyük çaplı gösteriler gerçekleşmiş; Tunus, Mısır gibi bazı ülkelerde gösteriler sonucu, Libya'da ise gösterilerle birlikte dış müdahale sonucu iktidarlar devrilmiştir. Suriye örneğinde olduğu gibi ise bazı yerlerde de yıllarca süren ve hala çözümsüzlüğünü koruyan iç savaşlar ortaya çıkarmıştır. Bölgenin başat gücü olmayı arzulayan ve yaşanan değişim ve dönüşüm sürecini dikkatle izleyen Türkiye ve İran, Arap Baharı'nın yaşandığı ülkeler için kimi zaman bir model ülke olarak gösterilmiştir. İki ülke de Arap Baharı'nın çıkarlarına uygun bir şekilde biçimlenmesini istemişlerdir. Etkin olmaya çalışan iki ülken...
Arap Baharı Sonrası İran’ın Ortadoğu Politikası
Arap Ayaklanmalarını Yeniden Düşünmek, 2022
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Aboul Gheit, Aralık 2020’de Kahire Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada Arap Baharı’nın böl- gede birçok devleti zayıflattığını, –Türkiye ile birlikte – İran’ın bu durumdan yararlanarak geçmiş imparatorluğunu diriltme haya- line kapıldığını söylemiştir. Birçok analist geçen on yılda Ortadoğu’daki güç dengesinin İran’ın lehine değiştiğini, farklı ülke- lerdeki etkili yerel ortakları marifetiyle İran’ın bölgesel gücünü arttırdığını belirtmektedir. Benzer şekilde İran Devrimi Rehberi Ayetullah Ali Hamanei’nin kıdemli danışmanı Ali Ekber Velayeti, Şubat 2019’da yaptığı bir konuşmada İslam Cumhuriyeti’nin Suriye, Irak, Lübnan, Afganistan ve Yemen gibi ülkelerde ‘ilk defa gerçek anlamda bölgesel müttefikler’ bulduğunu söylemiş-tir. İranlı yetkililerin ifadesiyle ‘İslam Devrimi’nin etkisi Akdeniz kıyılarından Yemen’e kadar yayılmıştır.’ Dolayısıyla, Arap Baharı’nın başlamasından on yıl sonra, İran bu süreçten kazançlı çıkan devletlerden birisi olarak görülmektedir. Oysa Arap Baharı, İran için sunduğu fırsatlarla beraber kimi tehditleri de getirmiş- tir. Nitekim, Arap Baharı’ndan sonraki on yılda bölge dinamikleri son derece hareketli seyretmiş, bölgesel gelişmeler İran’ın elini kâh zayıflatmış kâh güçlendirmiştir. İran’ın Arap Baharı’na bakışı ve Ortadoğu politikası büyük ölçüde İslam Cumhuriyeti rejiminin dış politikasında ve güvenlik yaklaşımlarında hâkim olan strateji ve güvenlik kültürü çerçevesinde belirlenmiştir.6 Buna göre İslam Cumhuriyeti bölgede kendine has, özgün ve İslami yapısı olan bir siyasi rejim şeklinde tanımlanmakta, ancak bu İslami rejimin, bölgedeki ve küresel düzeydeki hasımları –ABD, İsrail ve bölgedeki müttefikleri– ile amansız bir mücadele içinde olduğu varsayılmaktadır. Dolayısıy- la Arap Baharı İran tarafında, İslam Cumhuriyeti ile düşmanları arasında süregiden mücadelenin ve çatışmanın yeni bir sahası olarak görülmüştür. Arap Baharı sonrasında İran’ın Ortadoğu politikasını anlamayı hedefleyen bu çalışmada öncelikle İran’ın Arap Baharı’na bakışı, ardından Arap Baharı sürecinden en yoğun şekilde etkilenen Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Suriye ve Yemen ile ilişkileri incelenmektedir.
Türk Dış Politikasına Yansımalarıyla Arap Baharı
Akademik Incelemeler Dergisi, 2012
Civil Commotions, unsettling the creeds with their regional and global effects in the Middle East region, had great impacts not only on neighboring countries but also on internationally powerful actors. Countries, which turned towards different tactics and strategies by reviewing their region oriented policies, have got into the act in order to make the movements in compliance with the new conjuncture in the Middle East whose position is like a chess board. While many neighbors, regarding the enhanced policies aimed at this newly situation, come up with some explanations such as filling the deficiency of power resulting from the alteration in the Middle East and benefiting from the opportunities of the transition period encountered in the region, what in the practice is that the visits of different countries to the region and rivalries arising during these visits correspondingly signalize that a strategic power struggle area has been formed. With all of these affairs and strategic conflicts in the background, the fact that Turkish foreign policy that was improved against Arab Spring, has created reactions internationally and in the rhetoric region. So, what we will try to do in this article is to evaluate the role of Turkey in this region in the transition period by discussing the Turkish foreign policy over against Arab Spring.
Türkiye ve İran'ın Suriye Politikası
Türkiye, İran ve Suriye’nin sahip olduğu yakın dönemdeki ‘komşuluk’ ilişkileri ve bu ilişkilerin dönüşüm hızı eşine az rastlanır bir sürece işaret etmektedir. 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’nin başta Ortadoğu olmak üzere çevre ülkelerle geliştirdiği ilişkiler bölgedeki statükoyu köklerine dek sarsan Arap ayaklanmalarına gelininceye kadar işlevsel bir temelde ilerlemekteydi. Aynı zaman diliminde İran’ın üzerindeki uluslararası baskıyı Türkiye ile geliştirmeye çalıştığı ilişkiler ağı ile kırmaya çalışması ve bölgedeki nüfuzunu genişletme arzusu Ortadoğu’nun iki önemli devletinin en azından asgari müşterekleri tanımlanmış bir işbirliği sürecinin başlarında olduğu izlenimi yaratmıştır. Ayaklanmaların ilk evresinde Türkiye ve İran’ın tercihlerinde ciddi farklılıklar göze çarpmasa da Suriye’de halk destekli reform taleplerinin/değişim arzusunun yerini silahlı mücadeleye bırakması, üçüncü aktörleri esnek yapılı ittifaklar geliştirme, uluslararası müttefikler bulma veya vekil aktörler üzerinden taraflarla hesaplaşma içerisine girme şeklinde sorun çözme yöntemleri geliştirmeye sevk etmiştir. Bu yeni ortamda Türkiye ve İran, Suriye’de kısa zamanda bloklaşmaya giden siyasi manevralar dolayısıyla karşı karşıya gelmiş ve uluslararası aktörlerin dahliyle belirleyiciliklerini kaybetmişlerdir. Diğer taraftan, Suriye’deki krizin insani boyutu gün geçtikçe ciddileşirken, Suriye’de taraflar arasındaki ayrılıklar da giderek keskinleşmektedir. Şüphesiz tarihi, kültürel, siyasi vb. birçok faktöre dayanan çatışma ortamı, böylesi bir çalışmanın kapsamını aşmaktadır. Söz konusu çalışma ile amaçlanan Türkiye ve İran dış politikasının yakın dönem karakteristiklerinin, Suriye meselesinde geliştirilen yaklaşımlar ve siyasi enstrümanlar üzerindeki etkilerinin incelenmesidir.